YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/7239
KARAR NO : 2010/15352
KARAR TARİHİ : 28.09.2010
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Dava dilekçesinde vasiyetnamenin iptali, mümkün olmadığında tenkisi istenilmiştir. Birleştirilen İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/804 E. sayılı dava dosyasında da tenkis talep edilmiştir. Mahkemece davacının davalı … hakkında açtığı tenkis davasının açılmamış sayılmasına, davacının vasiyetnamenin iptali davasının reddine , tenkis davasının ise kabulüne ; birleşen davada davacı …’ın davalı … hakkında açtığı tenkis davasının açılmamış sayılmasına, diğer davalılar hakkındaki tenkis davasının kabulüne karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle; davacı vekili Av. … geldi. Davalı … vek.Av…. geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesi ile; tarafların, 3.3.1999 tarihinde vefat eden murisin mirasçıları olduğunu; murisin, mirasçılardan bir kısmını dışarıda bırakarak, önce … 1. Noterliğinin 22.04.1991 tarih ve … yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vasiyetnameyi yaptığını, daha sonra rücu ederek yine … 1. Noterliğinin 20.08.1997 tarih ve 9456 yevmiye no ile düzenleme şeklinde vasiyetname yaptığını; bu arada murisin iki vasiyetnamedeki hususları içerir 30.04.1988 tarihinde el yazılı vasiyetname yaptığının da anlaşıldığını; davacının, murisin ikinci eşi olup murisin vefatı nedeniyle yasal mirasçı olduğunu; vasiyetnamelerin yasal geçerlilik şartlarını taşımadığını, murisin ilk vasiyetnameyi düzenlerken 75-80 yaşlarında olup, ehil olup olmadığının araştırılması gerektiğini; yine vasiyetnamelerin şartlı yapıldığını, bu şartın gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığını; zira, murisin bu vasiyet ile lehine vasiyette bulunduğu eşinin, murisin sağlığında vefat ettiğini; murisin eşi … …’ın vefati dolayısıyla, vakıf kurmaya yönelik vasiyetnamenin uygulanabilirliğinin ortadan kalktığını; keza, el yazılı vasiyetnamenin baştan aşağı vasiyetçinin el yazısı ile yazılmadığını ileri sürerek; vasiyetnamelerin iptaline karar verilmesini, bu mümkün olmadığında da; davacı müvekkilinin yasal mirasçı olması nedeniyle mahfuz hisseye tecavüz bulunduğundan tenkise karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleştirilen İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/804 Esas sayılı dava dosyasında da tenkis talep edilmiştir.
Davalılar, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece; davacı …’ın davalı … hakkında açtığı tenkis davasının açılmamış sayılmasına, davacının vasiyetnamenin iptali davasının reddine, davacının tenkis davasının kabulü ile toplam 1.049.097,13 TL’nin 5000 TL sinin dava tarihinden bakiye kısmının ise 17.11.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline; birleşen dosyada, davacı …’ın davalı … hakkında açtığı tenkis davasının açılmamış sayılmasına, diğer davalılar hakkında açtığı tenkis davasının kabulü ile toplam 340.627,95 TL’ nin 17.11.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardın tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak,
1) Vasiyetnamelerin iptali bakımından;
A) Her ne kadar, mahkemece; “dava konusu 1991 tarihli vasiyetname ile, 1997 tarihli vasiyetnamenin konusunun aynı olduğundan bahisle, sonradan düzenlenen vasiyetname ile önceki vasiyetname hükümsüz hale gelmiştir” denilmekte ise de; 1991 tarihli vasiyetnamenin konusunu … merkez … mahallesi … mevkiinde kain 78 ada 35 parselde bulunan gayrimenkulün 600 metre karelik bölümü ile bu bölüm üzerinde bulunan Cami, Kur’an Kursu, cami ve kurs altında bulunan işyerleri oluşturmaktadır. 1997 tarihli vasiyetnamede ise; yukarıda bahsedilen gayrimenkulden sözedilmemektedir. O halde, konusu farklı olan vasiyetnameler ayrı ayrı iptal nedenleri yönünden incelenip değerlendirilmelidir.
B) Bundan ayrı, TMK.nun 557 . Maddesinde iptal sebepleri tahdidi olarak sayılmış olup, yükümlülüklerin yerine getirilmesinin imkansızlığı; iptal sebebi olarak madde kapsamına girmemektedir. Ancak, vasiyetnamede … … (murisin eşi) adına da vasiyette bulunulmuştur. Oysa , lehine vasiyet edilen …; muristen önce 11.12.1997 tarihinde vefat etmiştir. Bu nedenle, vasiyetnamede …’ye vasiyet edilen mallar, vasiyetçiye geri dönmüştür. Mahkemece, TMK.nun 558. Maddesi gereğince kısmi iptal hususunun düşünülmemiş olması da doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2) Tenkis talebinin kabulü yönünden;
A) Tenkis davası; miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası karşılıksız kazandırmaların yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır.
Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke, mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı ile, (iadeye) denkleştirmeye (TMK.md. 669) ve tenkise tabi (TMK.md.514,565) olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üç aylık geçim giderleri, terekenin yazımı, mühürlenmesi , cenaze masrafları gibi giderlerde pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (TMK.md.507) Miras bırakanın, Türk Medeni Kanununun 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan rakam üzerinden hesaplanmalıdır.
Öte yandan, tereke miktarı hesap edilirken; miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı gözetilmelidir. Miras bırakanın sağlığında düzenlediği vasiyetnamelerden önce mirasçıların dışında yaptığı (kamunun hizmetine sunduğu) bağışlamaların; (kamuya tahsis edilmiş Cami ve Kur’an kursu ile altında bulunan işyerlerinin) (ki, bu bağışlama TMK’nun 565/3 madde kapsamı dışında kalmaktadır) tereke hesabına dahil edilmiş olması da doğru görülmemiştir.
B) Bundan ayrı, Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamalarına göre, tenkis davasında; seçim hakkının kullanıldığı tarihten itibaren faize hükmedilmelidir. Mahkemece, harcın tamamlandığı tarihten faiz yürütülmüş olması da doğru değildir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ,Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen taraflar için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 750 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine, 750 TL vekalet ücretinin de davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 28.09.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.