YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/4850
KARAR NO : 2010/6276
KARAR TARİHİ : 12.04.2010
MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vasisi dilekçesinde; davacıyı huzurevine yerleştirmek istediğini, ancak davacının maaşının huzurevine ödenmesi gereken ücreti karşılamaya yetmediğini ileri sürerek davalılardan ayrı ayrı aylık 300 ‘er TL yardım nafakasının tahsiline hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar cevap dilekçelerinde, huzurevlerine yatırılacak kişilerden ücret talep edilmediğini, davacının maaşını kendi ihtiyaçları için kullanan vasinin kötü niyetli olarak dava açtığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Mahkemece, maaşından nafaka nedeniyle yapılan kesinti sonrasında geriye kalan paranın davacının hayatını idame ettirmesine yetecek seviyede olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı …’dan 140 TL, davalı …’dan 160 TL yardım nafakasının tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
TMK’ nun 364. maddesine göre; “Herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.”
Yine aynı kanunun 365. maddesinin 2. fıkrasında ; “Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Hukuk Genel Kurulunun 7.6.1998 gün, 1998/656;688 sayılı ilamında da; “:…yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür ( eğitim ) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların” yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Bu nedenle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir görev olarak düzenlemiştir. Yardım nafakasının belirtilen nitelikleri nedeniyle, tarafların ekonomik ve sosyal durumunun tam olarak belirlenmesi gerekmektedir.
Somut olayda; davacının, fiil ehliyetinin bulunmaması nedeniyle kısıtlandığı, nafaka yükümlülüğü nedeniyle yapılan kesinti sonrası aylık 490 TL maaş geliri elde ettiği belirlenmiş ise de yaptırılan araştırma hüküm kurmaya yeterli görülmemiştir. Zira, emniyetçe yapılan tahkikat sonucunda, davacının Turhanlı Köyünde 100 dönüm tarlasının bulunduğu bildirilmiş ise de; mahkemece, bu mal varlığının gerçekten mevcut olup olmadığı, bu yerden davacının gelir elde edip etmediği araştırılmadan karar verilmiştir.
Öte yandan, davacının huzurevine yerleştirileceği ileri sürülmesine rağmen, vasinin bu yönde bir başvurusunun bulunup bulunmadığı belirlenmediği gibi, davacının mevcut rahatsızlığı nedeni ile huzurevine yerleştirilmesi halinde bakımı ve gözetimi için ücret ödenip ödenmeyeceği hususu da araştırılmamıştır.
O halde, yukarıda açıklanan hususlarda gerekli araştırma yapılarak hâsıl olacak sonuç çerçevesinde hüküm tesis edilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.