Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/2757 E. 2010/6639 K. 15.04.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/2757
KARAR NO : 2010/6639
KARAR TARİHİ : 15.04.2010

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 18.242.49 TL asıl alacak ve 11.918.09 TL faizden oluşan toplam 30.160,58 TL’nin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın 8.241,56 TL için kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili; davalının … A.Ş.’de sözleşmeli personel olarak çalışmakta iken bu kurumun özelleştirilmesi sonucu KHK ile davacı kuruma atandığını, bilahare bu kararnamenin iptali üzerine yürürlüğe giren yasa uyarınca yeniden atamasının yapıldığını, bu süreçteki maaş artışının ödenmesi talebinin reddi üzerine, davalının açtığı iptal davasının İdare Mahkemesince kabul edilmesi sonucu, toplam 18.232,49.YTL fazla maaş ödendiğini, daha sonra Danıştay 5. Dairesi tarafından kararın bozulması sonucu, davanın reddedildiğini ve ödemenin sebepsiz kaldığını, bu nedenle fazladan ödenen 18.232,49.- TL asıl alacak ile ödeme tarihinden dava tarihine kadar 11.918,09.- TL işlemiş faizin asıl alacağa faiz yürütülerek davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, BK.66.maddesine göre 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, sebepsiz zenginleşmenin ve temerrüdün söz konusu olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 8.241,56 YTL asıl alacağın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş, hükmü davacı ve davalı vekilleri temyiz etmiştir.
Borçlar Kanunu’nun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemelere göre; geçerli olmayan veya gerçekleşmeyen, yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da son bulan bir sebebe dayanılarak kabul edilen şeyin (sebepsiz zenginleşmenin) iadesi lazımdır.
Somut olayda; davalının sözleşmeli şube müdür yardımcısı olarak görevli iken, özelleştirme sonucu 613 Sayılı KHK ile 4.10.2000 tarihinde davacı idareye atanarak göreve başladığı, bu KHK’nin Anayasa Mahkemesi tarafından iptali üzerine, yürürlüğe giren 4636 Sayılı kanun uyarınca 15.3.2002 tarihinde ANT yönetim kurulunca yeniden şef olarak atanması üzerine, eski ve yeni görevi arasındaki değişikliğin nakil değil atama olduğu, bu nedenle bu dönemde sözleşmeli kamu personeline yapılan ücret artışından kendisinin yararlanmak isteğinin davacı kurumca reddine ilişkin kararın iptali için Ankara 5. İdare Mahkemesine dava açtığı, 10.4.2002 tarihinde davanın kabulü üzerine 18.9.2002 tarihli dilekçe ile davacı kuruma başvurarak yoksun kaldığı parasal hakların faizi ile birlikte ödenmesi, bundan sonraki maaş ödemelerinin yeni ücret üzerinden tahakkuk ettirilmesi talebinde bulunduğu, birikmiş ücret farkları toplu olarak ödendiği, sonraki maaşlarının da artmış ücrete denkleninceye kadar bu şekilde ödendiği, ancak Danıştay 5.Dairesinin 5.7.2005 tarihli ilamı ile hükmü bozması üzerine 28.2.2007 tarihli kararla davanın reddine karar verildiği, davacı idarenin 30.5.2007 tarihli yazı ile davalıdan fazla ödemelerin iadesi talebinde bulunduğu, davalı bu işlemin iptali için Ankara 6. İdare Mahkemesine dava açmış ise de, reddedilerek, kararın Danıştay tarafından onandığı, bu nedenle olayda sebepsiz zenginleşme koşullarının gerçekleştiği, ödeme sebebinin ortadan kalktığı tarihe göre zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Çözümü hakim tarafından bilinemeyen özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişiye başvurulur (HUMK.md.275). Hakim, bilirkişi raporunu serbestçe takdir eder, yeterli bulmazsa ek rapor isteyebilir veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabilir (HUMK.md.284). Bilirkişi raporu hakimi bağlamaz (HUMK.md.286). Ancak, hakim bilirkişi raporundan ayrılarak karar verecekse somut gerekçelerini hükümde belirtmelidir.
Davaya konu alacağın miktarını belirlemek için 2 kez bilirkişi incelemesi yaptırılmış, ilk raporda davalıdan tahsil edilmesi gereken ana para toplamı 18.118,73 YTL, ödeme tarihinden dava tarihine kadar faizi 18.731,76 YTL olarak hesaplanmış, bu rapora davalı vekilinin itirazı üzerine, hukukçu ve hesap uzmanı iki bilirkişiden ikinci rapor istenmiş, raporlarında davacı alacağını iki maddede toplayarak 1. maddede idare mahkemesi kararı ile yapılan 8.241,56 YTL toplu ödeme ile 2. maddede 9.877,18 YTL maaş üzerine eklenen ücret farkı alacağı olmak üzere toplam 18.118,74 YTL asıl alacak ile Danıştay bozma kararından dava tarihine kadar 4.006,06 YTL faiz belirlemişler, bu rapor yeterli görülerek hükme esas alınmıştır.
Ancak, hükümde 1. maddede belirlenen 8.241,56 YTL toplu ödemenin dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş, gerekçe gösterilmeden fazlaya dair talep reddedilmiştir. Böylece, bilirkişi raporu ile belirlenen 18.118,74 YTL alacağın gerekçe gösterilmeden kısmen reddi yukarıda özetlenen yasal düzenlemelere uygun görülmemiştir.
Ayrıca, muaccel bir borcun borçlusunun alacaklının ihtarı ile temerrüde düşeceği (BK:md.101/1), bu nedenle gecikme faizi yürütülmesi için haksız mal edinenin ya bir ihtar ile ya da aleyhine bir dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerektiği kabul edilmektedir.
Dosya kapsamından, davalının ilam ile aldığı parasal hakların, Danıştay bozmasından sonra davanın reddi ile yasal dayanağının ortadan kalkması ve iade yükümlülüğünün başlaması üzerine davacının 30.5.2007 tarihli yazı ile davalıdan davaya konu miktarı talep ederek davalıyı temerrüde düşürdüğü anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece; 30.5.2007 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile dava tarihinden faiz yürütülmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek. halinde temyiz edene iadesine, 15.4.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi .