YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/258
KARAR NO : 2010/626
KARAR TARİHİ : 22.01.2010
MAHKEMESİ : ZONGULDAK 1. SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/04/2009
NUMARASI : 2008/737-2009/423
Dava dilekçesinde haciz ihbarnamesi nedeniyle davacının borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Dava dilekçesinde; davalının bir süre önce davacı şirkette çalışan temizlik işçisi aleyhine icra takibi başlattığı, bu takip sırasında davacı şirkete şirkete haciz ihbarnameleri gönderildiği, ancak ihbar yazılarının davacı şirket adresine değil, ihale ile temizlik işini aldığı Zonguldak Kredi Yurtlar Kurumuna gönderildiği, yapılan tebligatların 7201 sayılı Tebligat Yasası hükümlerine aykırı olduğu, Kredi ve Yurtlar Kurumu nezdindeki alacaklarının haczinden sonra tebligatlardan haberdar oldukları ileri sürülerek, takip dosyasında İİK.nun 89/3. Maddesi uyarınca dosya borçlusuna karşı borçlu bulunmadıklarının tespitine karar verilmesi istenilmiştir.
Mahkemece; yapılan tebligatların usulüne uygun olduğu, 7 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açıldığı gerekçesiyle süre yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İİK.nun 89/3. maddesinde üçüncü haciz ihbarnamesini alan üçüncü şahsın takip alacaklısına karşı 15 gün içerisinde menfi tespit davası açabileceği düzenlenmiştir.
Mahkemece, tebliğatın usulüne uygun olduğundan bahisle davanın süre yönünden reddine karar verilmiş ise de; 7201 sayılı Tebligat Kanununun 10/1. maddesinde tebligatın, tebliğ yapılacak muhatabın bilinen son adresinde yapılacağı düzenlenmiştir. Bu kurala aykırı olarak gerçekleştirilen tebligatın usulsüz olacağı açıktır.
Somut olayda üçüncü haciz ihbarnamesinin davacı şirketin adresine değil, Zonguldak Kredi Yurtlar Kurumu adresine çıkarıldığı, bu adreste evrakı almaya ehil memurun bulunmaması nedeniyle Tebligat Kanununun 21. maddesi gereğince evrakın mahalle muhtarına bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bu tebliğ şekli tebligat kanunun yukarıda açıklanan 10/1. maddesine aykırı olduğu gibi, hükmi şahıslara tebligat usulünün düzenlendiği 12. maddesindeki esaslara da uygun değildir. Bu durumda 7201 sayılı Kanunun 32.maddesi uyarınca muhatabın tebligatı öğrendiğini beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilmedilir.
O halde; dava dilekçesinde haberdar olma tarihinin davacı şirketin Kredi Yurtlar Kurumundaki hakedişlerinin haczedildiği tarih olarak açıklandığı ve bu tarihin de 21.8.2008 tarihi olduğu buna göre davanın İİK.nun 89/3. maddesinde belirtilen süre içerisinde açıldığı gözetilerek davanın esası hakkında bir karar verimesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis yanlış olup, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.