Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/23034 E. 2011/5043 K. 29.03.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/23034
KARAR NO : 2011/5043
KARAR TARİHİ : 29.03.2011

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 23.450 TL ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı ile davalının müşterek murisi Kemal …’ten kalan ev ve bahçenin davalı tarafından kiraya verilmek suretiyle işgal edildiğini belirterek 01.01.2002- 01.01.2008 arası 23.450 TL ecrimisil bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında, dava konusu taşınmazın miras bırakan tarafından kiraya verildiğini, davacının ecrimisil talep edemeyeceğini beyan etmiştir.
Mahkemece; dava konusu 01.01.2002-01.01.2008 döneminde tapu kaydının davalı adına kayıtlı olduğu için davacının bu tarihler yönünden ecrimisil isteyemeyeceğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasında görülen Samsun 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.10.2008 tarih, 2007/385 E.-2008/362 K.sayılı dava dosyasında davacı … tarafından, davalı …’ya karşı dava konusu 7307 ada, 6 parseldeki taşınmazın tapu kaydının 22.11.1994 tarihinde mal kaçırmak amacıyla muvazaaya dayalı davalı adına tescil edildiği iddia edilerek tapu iptal-tescil davası açıldığı, yargılama sonucunda mahkemece, mirasbırakanın mal kaçırmak amacı ile muvazaalı olarak davalı adına yapılan tescilin iptali ile davacının hissesi oranında davacı adına tesciline karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeden 13.11.2008 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
BK.nun 18. maddesi, bir sözleşmede tarafların gerek sehven, gerekse gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmayarak onların gerçek ve ortak amaçlarını ortaya koymak gerektiğini emretmiştir. Muvazaa, irade ile beyan arasındaki bilerek ve isteyerek yaratılan bir uyumsuzluk halidir. Sözleşmenin geçerli olması, irade ile beyan arasında uyumu gerektirdiğinden, muvazaalı sözleşme geçersiz bir sözleşmedir. Bu durumda davacının murisi ile davalının gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmeden muvazaaya dayalı işlemden dolayı davalının iyiniyetli olduğu düşünülemez.
MK.nun 995/1. maddesi ve 08.03.1950 gün ve 22/4 sayılı YİBK ile … niyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorunda olduğu açıklanmıştır.
Mahkemece; muvazaaya dayalı tapu iptal-tescil kararı ile kötüniyetli zilyet olan davalı hakkında mahallinde yapılacak keşif ile alınacak uzman bilirkişi raporu sonucuna göre hesaplanacak ecrimisil bedeline hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi … görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.