Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/2278 E. 2010/4517 K. 16.03.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/2278
KARAR NO : 2010/4517
KARAR TARİHİ : 16.03.2010

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde suya müdahalenin önlenmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacılar dilekçelerinde, dava konusu su ile ağaçlarını ve bahçelerini suladıklarını, davalının bu suyu köye götürdüğünü, bu nedenle de ağaçların kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını beyan ederek suya müdahalenin önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı köy savunmasında, şebeke suyu olarak kullanılmak üzere köyün içerisine getirdikleri suyun kaynağının 148 parsel sayılı taşınmaz olduğunu, bu taşınmazın dava dışı … …’e ait olduğunu, bu nedenle de davacıların taşınmazına bir müdahalelerinin bulunmadığını ifade etmiştir.
Mahkemece, dava konusu su kaynağının dava dışı … … isimli kişiye ait taşınmazda olup, davacıya ait taşınmazda su kaynağının bulunmadığı dolayısıyla da davalının davacının taşınmazına müdahalesinin bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Genel sulardan, kadim ve öncelik … dikkate alınmak koşulu ile herkes faydalı ihtiyaçları oranında yararlanabilir.
Tapulu yerden çıkan suyun genel su sayılabilmesi için, o taşınmazın sınırlarını aşacak veya çıkar çıkmaz dere halini alacak şekilde çok olması veya az olmakla birlikte, özel mülkiyete tabi tutulması kamusal yarar açısından sakıncalı olması gerekmektedir.
Somut olayda, davalı taraf dava konusu suyun dava dışı bir kişiye ait olduğu, bu nedenle de, sudan davacının yararlanma hakkının bulunmadığı esasına dayanarak suyu götürebileceklerini ifade etmiştir. MaHkeme de, aynı gerekçe ile red kararı vermiştir.
Öyle ise mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek,öncelikle, dava konusu suyun niteliği bilirkişiler aracılığı ile açık bir şekilde belirlenip, özel su olduğunun saptanması durumunda, davacıların bu sudan yararlanma haklarının bulunmadığı kabul edilerek,yazılı şekilde hüküm tesisi, suyun genel su olduğunun saptanması durumunda ise, kadim ve öncelik … gözetilerek, herkesin faydalı ihtiyaçları oranında yararlanabileceği bir su rejimi kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.