Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/20191 E. 2010/20012 K. 07.12.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/20191
KARAR NO : 2010/20012
KARAR TARİHİ : 07.12.2010

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 5.500 TL ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacılar vekili dava dilekçesinde, davacılar ile davalının kardeş olduklarını, ortak murisinden intikal eden dava konusu iki dükkan ve bir dairenin davalı tarafından haksız olarak kullanıldığını, murisin ölüm tarihi 29.06.2002 tarihinden dava tarihi 12.11.2007 tarihine kadar fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.500 TL ecrimisilin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında, intifadan men koşulunun oluşmadığını beyan etmiştir.
Mahkemece, davada intifadan men koşulu oluşmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava konusu taşınmazın tapu kaydına göre, tarafların babası (muris) adına kayıtlı olduğu ve davacılar ile davalının iştirak halinde malik oldukları anlaşılmaktadır.
Kural olarak, paydaşlar intifadan men edilmedikçe birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. Ecrimisil istenilen taşınmazı bizzat kullanan paydaştan ecrimisil talep edebilmesi için, ecrimisil istenilen süreden önce davacıların taşınmazdan ya da gelirinden yararlanma isteğini işgalde bulunan paydaşa bildirmesi gerekmektedir. Bu bakımdan yararlanma dileğinin açıklanması koşulu, davacıların davalı aleyhine açtıkları tapu iptal-tescil davasının dava dilekçesinin davalıya tebliğ edildiği 18.07.2003 tarihinde intifadan men koşulunun oluşması için yeterlidir.
Kaldıki taraflar arasında görülen samsun 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/450 E.2010/353 K.sayılı tapu iptal-tescil davasında muvazaa iddiasına dayanılmış ve mahkemece bu doğrultuda davanın kabulüne karar verilmiş, ancak hükmün henüz kesinleşmediği saptanmıştır.
Bu durumda, davacıları aldatmak amacı ile muris ile davalının kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmeden sadece muamelede anlaştıkları, muvazaaya dayalı işlemden dolayı davalının iyiniyetli olduğu kabul edilmesi doğru değildir.
MK.nun 995/1 maddesi ve 08.03.1950 gün ve 22/4 sayılı YİBK. ile, iyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorunda olduğu açıklanmıştır.
Mahkemece, öncelikle taraflar arasında görülen muris muvazaasına dayalı tapu iptal- tescil kararının kesinleşmesini bekledikten sonra eğer muvazaa iddiası kesinleştiği takdirde kötüniyetli zilyet olan davalı hakkında talep gibi murisin ölüm tarihi olan 29.06.2002 tarihinden itibaren, aksi halde yani muvazaa iddiasının kesinleşmediği durumda ise tapu iptal-tescil davasının dava dilekçesinin davalıya tebliğ edildiği 18.07.2003 tarihinden itibaren ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.