YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/17916
KARAR NO : 2010/20409
KARAR TARİHİ : 13.12.2010
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Dava dilekçesinde takibe itirazın iptaliyle %40 tazminatın masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Dava dilekçesinde; davalıya ait arsanın bir kısım emlak vergilerinin davacı tarafından ödendiği, bundan kaynaklanan 2.182,57 TL alacağın tahsili için icra takibi başlatılmış ise de, davalının haksız olarak itiraz ettiği ileri sürülerek, takibe itirazın iptaliyle %40 tazminatın tahsiline karar verilmesi istenilmiştir.
Mahkemece davanın asıl alacak istemi yönünden kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HUMK’nun 73.maddesi hükmüne göre; mahkeme tarafları dinlemeden, onları, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.
Kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap namına kendisine tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbirisinin adreste bulunmamaları veya tebellüğden imtina etmeleri durumunda yapılacak işlemler, uygulanacak tebliğ usulü, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21 ve Tebligat Tüzüğünün 28.maddesinde düzenlenmiştir. Tebligat Kanununun 21.maddesinde, “kendisine tebligat yapılacak kimse veya tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbirisi gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse (kaçınırsa) tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve teslim edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırılmakla beraber adreste bulunmama halinde, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici ve kapıcıya bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır” hükmüne yer verilmiştir.
Tebligat Tüzüğünün 28.maddesinin 1.fıkrasında da, “muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinme halinde de bu durumu yazarak imzalaması gerekir” denilmiştir.
Somut olayda, davalıya çıkartılan dava dilekçesi ekli duruşma gününü bildirir davetiye parçasında; davalının adreste bulunmama sebebinin açık ve net olarak belirtilmediği gibi, adreste bulunmama sebebinin Tebligat Tüzüğünün 28/1.maddesinde belirtilen kişilerden (komşu, yönetici, kapıcı, muhtar vs.) sorulmamış, bu ilgili kişilerin beyanları tebligat parçasına yazılmamıştır. Dolayısıyla Tebligat, Tebligat Kanunu 21 ve Tebligat Tüzüğü 28.maddesine aykırı olup usulsüzdür. Mahkemece, davalıya usulüne uygun tebligat yapılmadan ve davadan haberdar edilmeden ve savunma hakkı tanınmadan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.