Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/17856 E. 2010/20496 K. 14.12.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/17856
KARAR NO : 2010/20496
KARAR TARİHİ : 14.12.2010

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 5.894 lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı … vekili dava dilekçesinde, taraflar arasında noterde düzenlenen 19.4.2007 tarihli sözleşme gereğince 2008 yılına ait brüt sulama gelirinin %15’inin ödenmesi gerekirken ödenmediğini belirterek sulama gelirinin %15’i 5.894 TL’ alacağın tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında, dava konusu … Göleti işletme, bakım ve onarımı Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü ile yapılan 8.3.2005 tarihli devir sözleşmesi ile davalı … kooperatifine geçtiğini, davacı … ile 19.4.2007 tarihli %15’lik hisse sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmenin hangi hizmet karşılığı yapıldığı anlaşılamadığından feshettiklerini ve borçtan sorumlu olmadıklarını beyan etmiştir.
Mahkemece, sulama göletinin tesislerinin davalıya devredildiğini, davalıya ait sulama kanalı kullanımı karşılığı davacının pay istemesinde haklı olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen 7.4.2005 tarihli birinci sözleşmede davalı kooperatifin her yıl belediyeye ait iki işçiyi arazi sulamasında çalıştıracağı kararlaştırılmasına rağmen, 19.4.2007 tarihli noterde düzenlenen ek sözleşme ile işçi çalıştırma şartına son verilmiş, bunun karşılığında davalı … sulama faaliyetlerine devam ettiği sürece yıllık brüt gelirden her yıl %15 payının davacı …’ye ödeneceği kararlaştırılmış ve davacı tarafından 4.9.2009 tarihli ihtarname ile sözleşmenin tek taraflı feshedildiği bildirilmiştir.
Dava, sözleşmeden kaynaklanan alacak davasıdır.
Sözleşme özgürlüğü, sözleşmenin kurulması ve koşullarının belirlenmesinde kişilerin özgür iradeleriyle karar verebilme serbestisini ifade eder. Sözleşme özgürlüğü ile bir yandan kişinin kendi iradesi ve isteği olmadan borç altına sokulmasının mümkün olmadığını, diğer yandan kişinin dilediği konuda ve koşullarda sözleşme yapabilme ve haklar elde edebilme özgürlüğünü kapsar. Anayasa’nın 48.maddesinde “Herkes dilediği alan da çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir”. Aynı ilkeye önem veren BK’nun 19.maddesinde “Bir akdin mevzuu, kanunun gösterdiği hudut dairesinde serbestçe tayin olunabilir” hükmü getirilmiştir.
Buna göre sözleşmeden doğan borçlarda, sözleşme hükümleri, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde adete kanun hükmü gibi bağlayıcı ve geçerli olan hükümlerdir. Bunun sonucu olarak, sözleşmenin yorumlanmasında, sözleşmenin sözü (lafzı) ve özünün (ruhunun) gözönünde tutulması gerekir (Prof.Dr.Ahmet M.Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara. 07).
Dava konusu sözleşmenin talep edilen 1.1.2008-31.12.2008 döneminde geçerli olduğu, taraflar arasında yürürlükte bulunduğu ve sözleşmenin iptali ya da feshi sözkonusu olmadığı anlaşıldığına göre, mahkemece; 19.4.2007 tarihli sözleşme gereğince alacaklının (davacının) ifasını talep yetkisine sahip olduğu, borçlunun (davalının) ise ifa yükümlülüğü altına girdiği edimin yerine getirilmesi konusunda karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.