YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/17722
KARAR NO : 2010/20747
KARAR TARİHİ : 16.12.2010
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Dava dilekçesinde 10.000 lira (ıslahen 1.750 TL) alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili; davacı …’ın 1989 yılında Bulgaristan asimilasyonundan kaçarak Türkiye’ye yerleştiğini, Devlet Bakanlığınca göçmen vatandaşlara konut sağlanması yolunda çalışmalara başlandığını, davacının başvuru yapmak suretiyle 2.500,000.-lira katılım ücreti ödediğini, ancak taahhüt edilen konutların teslim edilmediğini beyanla, fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak koşulu ile 1991 yılında ödenen 2.500.000.-TL’nin. dava tarihindeki güncel değerinin bilirkişiye hesaplattırılması suretiyle tesbitini, alacağa mahsuben 10.-YTL’nin (ıslahen 1.750,00 TL) faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içinde mevcut veraset ilamı ve vekaletname örneklerinden, davacı gözüken …’ın dava açılmadan önce 12.09.1999 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır.
HUMK taraf ehliyetini tanımlamamış, 38. maddesiyle Medeni Kanuna yollamada bulunmakla yetinmiştir. Medeni Kanunumuz ise, davada taraf olma ehliyetini medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış 8, 28, 47 ve 48 maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını, her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir. Öte yandan gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği Medeni Kanunun 28. maddesinin buyurucu nitelikteki hükmü ile açıklanmıştır. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur. Bu itibarla, gerek Medeni Kanun, gerekse HUMK dava açıldığı zaman hayatta bulunan kişiler yönünden düzenleyici hükümler koyması nedeniyle ölen kişiler hakkında açılacak davalar yasalarımızda yer almamıştır. Nitekim, 4.5.1978 tarih, 1978/4-5 sayılı İçtihadları Birleştirme
Kararında da dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamayacağı, dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş olan kimsenin mirasçılarına ardıllık (halefiyet) kural uygulanamayacağından tebligat yapılmak veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, içtihatlar bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır.
Mahkemece, kendiliğinden (re’sen) gözönünde bulundurulması gereken bu usul kuralı gözardı edilerek ölü kişi hakkında açılan davanın kabulü ve hüküm kurulması doğru değildir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 16.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.