Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/17346 E. 2010/19382 K. 29.11.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/17346
KARAR NO : 2010/19382
KARAR TARİHİ : 29.11.2010

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen nafakanın kaldırılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece temyiz isteminin reddi hakkında verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 21.7.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 sayılı Yasa ile değişik 427/2 maddesi ile taşınır mal ve alacak davalarında temyiz sınırı 1.430 TL olarak hüküm altına alınmıştır.
Hukuk Genel Kurulunun 6.4.2005 tarih ve 2005/3-169 E.-235 K. sayılı kararı ile nafaka davalarında temyiz ve karar düzeltmede yıllık nafaka miktarının dikkate alınacağı açıklanmıştır.
Temyize konu edilen karar 5219 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 21.7.2004 tarihinden sonra verilmiş olup (artış oranı ile nafakanın dava tarihinde 285 TL. na ulaştığı göz önüne alındığında) yıllık nafaka miktarı 1.430 TL. ndan fazladır.
Ancak, mahkemenin 6.7.2010 tarihli kararı ile temyiz talebinin reddine karar verildiğinden, red kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup, gereği düşünüldü:
Davacı dilekçesi ile; üniversite öğrencisi olan davalı oğluna mahkeme kararıyla yardım nafakası ödemesine hükmolunduğunu, ancak işlediği kasıtlı bir suç nedeni ile mahkum olan davalı oğlunun infaz edilmekte olan cezası nedeniyle eğitiminin sona erdiğini, kendisinin ise halen ilkokulda okuyan iki çocuğu bulunduğunu ileri sürerek, yardım nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; hükümlü olan davalının tüm ihtiyaçlarının devletçe karşılanmadığını, 5806 sayılı kanun gereği halen öğrenciliği devam eden davalının diğer ihtiyaçlarının velisi olan annesi tarafından karşılanmaya çalışıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, malvarlığı bulunmayan ve hükümlü konumunda olan davalının, tüm ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanmaması nedeniyle zaruret içerisinde olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 328/2. maddesinde; “Çocuk … olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve … durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.” hükmü yer almakta,
Aynı kanunun 364. maddesinde ise; “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.” düzenlemesine yer verilmektedir.
Yine aynı kanunun 331. maddesinde de; “Durumun değişmesi halinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.” denilmektedir.
Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Kanun koyucu, aile bireylerinin birbirlerine yardım etmelerini sadece ahlak kurallarına bırakmayarak bunu TMK. nun 328/2 ve 364. maddelerinde yapılan düzenlemeler ile yasal bir ödev haline getirmiştir. Yoksulluğa düşen aile bireyinin, yaşamını sürdürebilmesi için zorunlu olan yardım isteğini içermesi de göz önüne alındığında, yardım nafakasının düzenlendiği anılan yasa maddeleri birbirini tamamlamaktadır. Bu nedenle, nafakanın bağlanmasında olduğu gibi kaldırılmasında da bu özellik dikkate alınarak araştırma ve inceleme yapılması, gerek hakkaniyete gerekse usul ekonomisi ilkesine uygun düşecektir.
Bundan ayrı yardım nafakası, durumun değişmesi halinde mahkeme kararıyla yeniden belirlenebilecek veya kaldırılabilecektir. Türk Medeni Kanununun 364.maddesi uyarınca tayin olunan nafaka için açık kural konulmamış olması, nafakanın özelliği itibariyle zaruri olan bu yönünü ortadan kaldırmamaktadır.
Tüm bu açıklamalar ve ortaya konulan yasal düzenlemeler ışığında somut olay irdelendiğinde; Davacı, nafakanın takdir edildiği tarihteki durumun değiştiğini, zira nafaka alacaklısının eğitim hayatının sona erdiğini ileri sürerek yardım nafakasının kaldırılmasını talep etmiştir.
Gerçekten de, üniversitede eğitim hayatına devam eden davalının açmış olduğu dava sonucunda lehine yardım nafakasına hükmedildiği, ancak bu sırada, işlediği kasıtlı suç nedeniyle … süreli (17 yıl 6 ay) hapse mahkûm olduğu ve devamsızlık nedeniyle üniversite ile ilişiğinin kesildiği, 5806 sayılı kanun ile getirilen düzenleme gereği davalının, şartla tahliye olduğu (30.03.2017) tarihten itibaren iki ay içerisinde ilişiğinin kesildiği üniversiteye başvurması halinde eğitimine yeniden devam edebileceği anlaşılmaktadır.

Bu durum karşısında, davalının eğitim hayatının … bir süre kesintiye uğradığı, dolayısıyla nafakanın hükmedildiği tarihteki şartların değiştiği bir gerçektir. Öte yandan halen hükümlü konumunda bulunması nedeniyle ancak yiyecek, barınma, sağlık gibi ihtiyaçları devletçe karşılanan, giyim, kültür vb. zorunlu ihtiyaçlarını ise karşılamaya yeterli geliri bulunmayan davalının yardım edilmediği takdirde yoksulluğa düşeceği de gözden uzak tutulmamalıdır.
Yapılan bu açıklamalar doğrultusunda; mahkemece, yazılı gerekçe ile kaldırma isteminin reddine karar verilmesi doğrudur. Ancak böyle bir istemin, nafakanın indirilmesini de kapsadığı kabul edilerek nafakada hakkaniyete uygun bir miktar indirime ve artış oranının ÜFE’ye çevrilmesine karar verilmemesi isabetli bulunmamıştır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.