Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/16569 E. 2010/20192 K. 09.12.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/16569
KARAR NO : 2010/20192
KARAR TARİHİ : 09.12.2010

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 3.375,93 TL alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili; davalının Muhakemat Müdürlüğü’nde görev yaptığı sırada çalışan bir kısım diğer avukatlarla birlikte karşı taraftan tahsil edilerek emanet hesaplarına yatırılan avukatlık ücretlerinden 657 Sayılı Kanun’un 570/8 sayılı KHK ile değişik 146. maddesi gereğince belirlenen limitlerin üstünde ücret ödemesi yapıldığını belirterek 3.375,93-TL fazla ödemenin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davanın öncelikle hak düşürücü süre ve zamanaşımı yönünden, kabul edilmezse esastan reddini savunmuştur.
Mahkemece, “ödemeyi hataen değil bilerek yaptığı, idari işlem anlamında 60 günlük dava açma süresi ve BK’nu 66. Maddesindeki 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği, davalının ödemeyi iyi niyetli olarak tükettiği, BK’nu 63. Maddesine göre hakkaniyet ölçüleri de dikkate alınarak sorumlu olmadığı, ayrıca herhangi bir şekilde hazine zararının oluşmadığı sonucuna varılmakla talebin hem zamanaşımı süresi yönünden, hemde işin esası bakımından reddine” karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uygulamada, hatalı intibak ve hatalı terfi gibi şart tasarrufun yanlış yapılması (veya sonradan geri alınması) halinde, daha önce bu şart tasarrufa dayanılarak memura yapılan fazla ödemenin idare hukuku ilkelerine göre geri istenebileceği ve geri isteme süresinin 60 gün olduğu, ancak şart tasarrufa dayanmayan salt hatalı ödemenin ise Borçlar Kanununun haksız iktisap kuralları çerçevesinde geri istenebileceği (H.G.K.5.12.1984 tarih 387/997 sayılı kararı) kabul edilegelmektedir.
O halde, herhangi bir şart tasarrufa dayanmayan salt hatalı ödemenin genel hükümler çerçevesinde BK’nun haksız iktisap kuralları çerçevesinde geri istenebileceği düşünülmeden yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, BK’nun 66. Maddesindeki 1 yıllık zamanaşımı ise, tüzel kişilerde dava açılmak üzere emir vermeye yetkili organın zararı ve zarar vereni öğrenmesi (olur vermesi) ile başlar. Somut olayda Genel Müdür durumu 16/01/2009 tarihinde öğrenmekle zamanaşımının bu tarihte başladığı ve bu davanın 02/10/2009 tarihinde süresinde açıldığı düşünülmeden davanın bu nedenle de reddi de doğru değildir.
Uyuşmazlık, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinde 4667 sayılı kanunla yapılan değişiklik nedeniyle kurum adına takip edip sonuçlandırılan dava dosyalarında yargı kararıyla karşı tarafa yüklenilen vekalet ücretinin, hiçbir limit veya kısıntıya tabi olmaksızın tamamının kurum görevlilerine ait olup olmadığı hususundadır.
HGK.nun 2010/3-266-303 sayı ve 02.06.2010 günlü kararında da kabul edildiği gibi 657 sayılı kanunun vekalet ücretine ilişkin 146. maddesi hükmü, 1136 sayılı kanunun 164. maddesine göre “özel kanun” niteliğinde olup, bu durumda 657 sayılı Yasada kurum avukatlarına verilecek vekalet ücretine ilişkin olarak farklı bir düzenleme yapılmadığı sürece, 1136 sayılı Avukatlık Kanununda 4667 sayılı kanunla yapılan değişikliğin kamu personeli statüsünde bulunan kurum avukatlarına ve bu arada davacıya ödenen vekalet ücretine uygulanan sınırlamayı kaldırdığından söz etmek mümkün olmadığı gibi, BK.nun 63. maddesindeki elden çıkarma olayı, yararlanma dışındaki durumları ifade eder. Elden çıkarılan şey haksız iktisap edenin faydasına veya zaruri ihtiyaçlarına harcandığı takdirde onun da geri verilmesi gerektiği kabul edilmektedir.
O nedenle, Mahkemece anılan 146. maddede yer alan düzenleme uyarınca inceleme yapılarak, davalıya haksız ödenen miktar varsa tahsili halinde emanete alınarak, yönetmelik uyarınca hak sahiplerine yeniden ödeme yapması gerektiği gözetilmek suretiyle davanın kabulü gerekirken, yanılgılı gerekçe ile reddi cihetine gidilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.