Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/13809 E. 2010/16240 K. 11.10.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/13809
KARAR NO : 2010/16240
KARAR TARİHİ : 11.10.2010

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı (birleşen davada davalı) vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkili … ile davalı …’ın 15.06.2006 tarihinde verilen kararla boşandıklarını ve müvekkili lehine aylık 150 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini; takdir edilen nafakanın, aradan geçen zaman içerisinde müvekkilinin ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda olduğunu iddia ederek; aylık nafaka miktarının 500 TL’ye çıkartılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleştirilen davada ise; davalı …’nin boşandıktan sonra yetim aylığı almaya başladığı ve yoksulluğun ortadan kalktığı iddia olunarak, nafakanın kaldırılması istenilmiştir.
Mahkemece; “Nafaka alacaklısının yetim maaşı alması ve kira giderinin bulunmaması nedeniyle yoksulluk halinin ortadan kalktığı gerekçesiyle” yoksulluk nafakasının artırılmasına ilişkin davanın reddine, birleştirilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin davanın ise kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı … vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
1- Asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacının boşanmadan sonra yetim aylığı almaya başladığının anlaşılmasına ve de yoksulluk nafakasının miktarı da gözetilerek; yoksulluk nafakasının artırılmasına ilişkin talebin reddiyle ilgili verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamakta olup, davacı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazlarının reddi ile artırıma ilişkin verilen hükmün ONANMASINA,
2) Birleştirilen davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
TMK nun 176. maddesine göre; yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkemece nafaka kaldırılabileceği gibi, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına da karar verilebilir.
Davacı (asıl davanın davalısı); yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalı …’nin yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında da belirtildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2-656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2-397-339 sayılı kararları).
Davalı … ev hanımı olup boşanma davası ile kendisine aylık 150 TL yoksulluk nafakası bağlanmıştır. Boşanmanın doğal sonucu olarak, ölen babasının hak sahibi durumuna gelen davalıya; Sosyal Güvenlik Kurumunca 540 TL yetim aylığı bağlanmıştır. Davalının, almakta olduğu nafaka miktarı ile bağlanan yetim aylığı miktarı toplamı ise asgari ücrete yakın olup, onu yoksulluktan kurtaracak düzeyde değildir. Zira yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir.
Davacı … ise; (birleşen dava tarihinde) yaşlılık aylığı bağlanmasına rağmen halen bir şirkette şoför olarak çalışmaktadır. Davacının bu (aylık 2.000 TL) gelir durumuna göre değerlendirme yapıldığında; davalı …’nin aldığı aylık ile nafaka miktarı toplamının, kendisini yoksulluktan kurtaracak nitelikte bulunmadığının kabulü gerekir.
Şu halde mahkemece, dava tarihindeki şartlara göre; davalının yoksulluğunun zail olmadığı gözetilerek, nafakanın kaldırılmasına ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.