Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/1316 E. 2010/4109 K. 11.03.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/1316
KARAR NO : 2010/4109
KARAR TARİHİ : 11.03.2010

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde suya vaki müdahalenin önlenmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın yargı yolu yönünden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davada, Dandalaz Çayının kadimden beri davacı Belediyeler ve Köy Tüzel kişiliği tarafından kullanılmasına rağmen davalı Köylerin yeni bentler ve motopomplar ile sulama yaparak sonucunda sularının azalmasına neden olduklarını … sürerek suya vaki müdahalenin önlenmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, 25.03.1971 tarih ve 101/656 sayılı vali yardımcısı imzalı karar ve 27.09.1988 tarih ve 2814-11410 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü … İl Müdürlüğünce alınan kararlarla Dandalaz suyunun köyler arasında taksim edildiği nedeniyle taksime ilişkin idari karar ortadan kaldırılmadıkça adli yargıda dava açılamayacağı gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine ve dosyanın … İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm, süresinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Kural olarak olayları izah taraflara hukuki nitelemede bulunmak ve uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak yasaları belirlemek hakime ait bir görevdir (HUMK’nun 74. vd. maddeleri).
Somut olayda, dava dilekçesinde; dava konusu suya ilişkin olarak kadim hakların ihlal edildiği … sürülerek davalıların tecavüzünün önlenilmesi istenilmiş, aşamalardaki davacılar vekili yazılı beyanlarında da aynı olgular vurgulanarak vaki muarazanın giderilmesi istenilmiştir. Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalıların sonradan bent ve motopomp ile su almak suretiyle dava konusu çay suyunun azalmasına sebep olup olmadıkları hususunun öncelikle tespiti ile, muarazanın giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılacak …; keşif ve bilirkişi incelemesi ile dava konusu suyun idari düzenlemelere ve kadim haklara uygun şekilde kullanılıp kullanılmadığını saptamak ve sonucuna göre hüküm kurmaktan ibarettir. Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığın çözümünde idari yargı değil adli yargının görevli bulunduğu kuşkusuzdur. Buna rağmen delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
Kabul şekline göre de; İdari Yargılama Usulü Kanununun 3. ve sonraki maddelerinde idari davaların nasıl açılacağı açıkça gösterilmiş olmakla, bu yöntemlere uyulması gerekir. Adli Yargı yerinde açılan bir davanın idari nitelikte olduğunun anlaşılması üzerine dosyanın İdari veya Vergi Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmekle başlangıçta adli yargı yerinde açılmış olan dava, idari yargı yerinde açılmış olmaz. Mahkemenin görevli olmadığından dolayı görevsizlik kararı verilmesi halinde dava dosyasını ait olduğu mahkemeye gönderileceğine dair HUMK’nun 27.maddesi hükmü, adli yargı yerleri arasındaki görev konusunda uygulama alanı bulur. Bu nedenlerle yerel mahkemece gönderme kararı verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.