Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/12363 E. 2010/15622 K. 04.10.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/12363
KARAR NO : 2010/15622
KARAR TARİHİ : 04.10.2010

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde davacılara tebliğ edilen ihbarnameler nedeniyle 8.645 TL borçlu bulunmadıklarının tespitine karar verilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Dava dilekçesinde; … Defterdarlığı Kayyım Bürosu Başkanlığı tarafından 2003-2008 tarihleri arası için 7.025 TL işgal tazminatının tahsili için davacılara ecrimisil ihbarnamesi gönderildiği, 1.7.2008 tarihinden itibaren de aylık 35 TL kira bedeli üzerinden sözleşme yapmak üzere kira tebligatı gönderildiği, oysa ki davacıların taşınmazda hissedar oldukları, herhangi bir işgallerinin bulunmadığı ileri sürülerek kira tebligatı ile ecrimisil ihbarnamelerinin iptaliyle davacıların borçlu bulunmadıklarının tespitine karar verilmesi istenilmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
08.03.1950 gün ve 22/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edildiği gibi ecrimisil; haksız fiil benzeri olup, üstün bir hakka dayanmadan başkasının taşınmazını işgal edip böylece “haksız karışma kazancı elde eden” şahsın iade etmekle yükümlü olduğu bir tazminat türüdür.
Somut olayda; davacıların 10313 ada, 16 parsel sayılı taşınmazda işgalci olduklarından bahisle 7.025 TL ecrimisilin ödenmesi istemiyle davalı tarafından ihbarname çıkarılmış, belirtilen miktar ödenmediği takdirde tahsil davası açılacağı belirtilmiştir. 5.6.2006 tarihli tebligatta ise davacılar kira sözleşmesi yapmak üzere davet edilmiş olup, sözleşme yapmaya davet niteliğindeki ihtarın davacılar yönünden herhangi bir bağlayıcılığı yoktur.
Kural olarak, davacının dava hakkına sahip olması dava açılması için yeterli değildir. Aynı zamanda dava açmakta hukuki yararının da bulunması gerekmektedir. Buna, hukuki korunma ihtiyacı denilmektedir. Yani davacının Mahkemeden hukuki korunma istemesinde, korunmaya değer bir yararı olmalıdır. Davacının, açılacak bir eda davasında savunma olarak ileri sürebileceği hususların tespitini istemesinde hukuki yararı yoktur.
Davada da; açılacak bir eda davasında savunma olarak ileri sürülebilecek hususların tespiti istenilmiş olup, dava şartı olan hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddi gerekirken kabulü doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; yerleşik Yargıtay kararları uyarınca 3561 sayılı Yasa uyarınca atanan kayyımın geçmişe dönük olarak gaip şahsın haklarının korunmasını ve tahsilini isteyebileceği gözetilmeksizin, kayyım tayinine ilişkin kararın verildiği tarihten itibaren davacıların ecrimisille sorumlu olacakları şeklinde tespit hükmü kurulmuş olması doğru değildir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 4.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.