Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/12331 E. 2010/15292 K. 28.09.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/12331
KARAR NO : 2010/15292
KARAR TARİHİ : 28.09.2010

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın görev nedeni ile reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacılar vekili dava dilekçesinde, tarafların hissedar oldukları 25 parseldeki taşınmazın ortaklığın giderilmesi davası sonucunda satışına karar verildiğini, 7.7.2008 tarihinde yapılan ihale ile davalılara 1/2’şer olarak 343,550 TL’ye ihale edildiğini, ancak, davalılar süresinde satış bedelini ödemedikleri için satış kararının kaldırıldığını, yeniden satışa sunulduğunu, belirterek taşınmazın 15.12.2008 tarihinde yapılan son ihale ile 3.kişiye 205.000 TL’ye satılması nedeniyle oluşan iki ihale arasındaki zararın İİK’nun 133/2.maddesi gereğince davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Dava dilekçesinde 7 davacının taşınmazdaki payına göre ayrı ayrı 5.750 TL ile 1.437 TL arasında toplam talep edilen alacak miktarının 46.000 TL olduğu anlaşılmıştır.
Davalılar vekili cevabında, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu beyan etmiştir.
Mahkemece; davacıların talep ettikleri toplam tazminat miktarının 46.000 TL olması nedeniyle ve zarara sebebiyet veren davalıların müteselsilen sorumlu olduklarından bahisle davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmiş, hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir.
Davada, taşınmaz satışına ilişkin iki ihale arasındaki farkın tazmini talep edilmektedir.
İİK’nun 133/2.maddesi gereğince; “İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden “müteselsilen” mesuldürler”.
BK.’nun 141.maddesi borçlular arasındaki teselsülün koşullarını düzenlemiştir. Müteselsil borçluluk, bir irade beyanı veya kanun hükmü dolayısı ile bir edimin birden ziyade borçlularından her birinin tamamını ifa etmekle yükümlü bulunduğu, alacaklının ise tamamını ancak bir defa elde etmek üzere edimi borçlulardan dilediği birinden talep etmeye yetkili olduğu ve borçlulardan birinin ifası veya ifa yerini tutan fiiliyle diğerlerinin bu oranda alacaklıya karşı borçtan kurtulacakları bir birlikte borçluluk halidir (T.Akıntürk Müteselsil Borçluluk, 1971).
Görüldüğü üzere borçlular arasındaki müteselsil sorumluluk halinde bundan yararlanacak olan taraf alacaklı (davacı) taraftır. Alacaklı, müteselsil sorumluluk esaslarına göre talepde bulunmadıkça borçlulara böyle bir sorumluluk yüklenemez. Aksi halde HUMK.nun 74.maddesi gereğince taleple bağlılık ilkesine ters düşer.
Ayrıca, müteselsil sorumluluk durumu, maddi hukuk ile ilgili olup, görev yönünden usul hukukunu ilgilendirmemektedir.
Ancak davacılardan … ve … hisselerine göre davalılardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere ayrı ayrı 5.750’şer TL, … ve … 2.875’er TL, … ve … 2.156’şer TL ve … ise 1.437,50′ TL’nın davalılardan ayrı ayrı ödenmesi için talepde bulundukları anlaşıldığından davalıların ayrı ayrı sorumlu oldukları miktar itibariyle görevli mahkemenin belirlenmesi gerekir.
Alacaklı davayı açarken fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmuş ise o takdirde alacağın tamamı çekişmeli demektir. HUMK.nun 4. md.si gereğince mahkemenin görevi dava edilen alacak miktarına göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir. Bu durumda saklı tutulan miktarın davacıdan sorularak tespit edilmesi ya da bilirkişi raporu ile belirlenmesi gerekir. Davacının almaya hak kazandığı “asıl alacak” miktarı dava tarihi itibariyle ayrı ayrı 7.080 er TL’yi geçtiği takdirde görevsizlik kararı verilmelidir. Aksi halde davanın esası hakkında hüküm kurulmalıdır.
Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.9.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.