YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/11847
KARAR NO : 2010/16006
KARAR TARİHİ : 07.10.2010
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Dava dilekçesinde 2,290 TL maddi 1500 TL manevi tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dilekçesinde; 12.2.2007 tarihinde davalı …’ın kullandığı diğer davalı …’a ait otomobilin, davacının kullandığı motosiklete çarparak kaçtığını, davacının yaralanmasına ve motosiklette ve giysilerinde hasara neden olduğunu, yaralanmadan dolayı 37 gün işine gidemediğini belirterek, motosiklette ve özel giysilerde oluşan hasar nedeniyle 2.290 TL, işe gidememekten dolayı maddi kaybı nedeniyle 1.000 TL maddi ve çektiği acılar ve üzüntü nedeniyle 1.500 TL manevi tazminatın , olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Mahkemece, manevi tazminat talebinin kazanın oluş şekline göre yerinde görülmediği belirtilerek reddine karar verilmiş, iş – güçten kalma ve aracı ile elbiselerdeki hasar yönünden davanın kısmen kabulüne ve toplamda 1703 TL tazminatın “davalıdan tahsiline” hükmedilmiştir.
Hüküm taraf vekillerince temyiz edilmektedir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Somut olayda davacı bedenen yaralandığını ileri sürmüş ve mevcut raporlarla bu durum kanıtlanmıştır. Bu beden zararının doğurduğu acıya karşı BK. 47. maddesi hükmünce davacının manevi tazminat isteme hakkı bulunduğu gözetilerek, olay nedeniyle gerçekleşen zarar ve beden acısı ile doktor raporları gözönünde bulundurulmak suretiyle , sonuca ve işin özelliğine göre uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmeden yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile manevi tazminat talebinin reddi doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı olarak; HUMK.nun 388/son maddesinde; “Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangibir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından herbiri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların , mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” denilmektedir. Mahkemece, 2 davalı mevcut olduğu halde, davalılardan hangisi hakkında hüküm kurulduğunun belirtilmemesi doğru değildir.
Ayrıca, davacının faiz talebi hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmemiş olması da doğru görülmemiştir.
Buna ilaveten; davalı taraf yargılamada kendisini vekille temsil ettirmiş olup, davanın kısmen kabulü- kısmen reddine karar verildiği halde davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de doğru değildir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.