Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/11730 E. 2010/16864 K. 19.10.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/11730
KARAR NO : 2010/16864
KARAR TARİHİ : 19.10.2010

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 13.678,43 TL alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dilekçesi ile; Motorlu Taşıt Sürücü Kurslarının Sınav Kuralları ve Sınav Esaslarına ilişkin, M.E.B. Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünün yazısında; “Bir sınav komisyonu kurularak sınav Cumartesi ve Pazar günü yapılabilir ve kursiyerlerden ancak tek sınav ücreti kursiyer sayısı dikkate alınarak tesbit edilir” denildiğini, yapılan incelemede; 2003-2007 yıllarında kursiyer sayısının 500’ü geçtiği için, 1,5 katsayı ile ders ücretinin belirlenmesi gerekirken 2,5 katsayısı uygulanarak ders ücretinin belirlendiği ve tahsilatın yapıldığı; bu durumun, sınav görevlilerine ödenen miktarda da artışa sebep olduğu; bu nedenle, sınav yürütme kurulunda görev alan davalıya ödenen 13.678,43 TL haksız kazancın iadesi gerektiği ileri sürülerek; fazlaya dair hak saklı kalmak kaydıyla 13.678,43 TL’nin zararın meydana geldiği tarihten itibaren (ödeme tarihinden) işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin, sınav ücreti hesaplanması veya ücret ödemesi ile ilgili bir çalışmasının olmadığını; sadece, yapmış olduğu hizmet karşılığında ücret aldığını; daha önce uygulanagelen kriterlerin bu dönem de de uygulandığını, yapılan ödemelerin iyiniyetli yapıldığını, geri istenemeyeceğini savunmuş; ayrıca, bu paranın idarece geri istenilmesinde belli sürelere uyulması gerektiğinden, öncelikle açılan bu davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini belirterek, davanın usulden ve esastan reddini istemiştir.
Mahkemece; “davalının cevap dilekçesinin 10 günlük süreden sonra ibraz edildiğini, cevap dilekçesinin davacı tarafa tebliğinden itibaren davacı tarafın zamanaşımı itirazının yerinde olmadığına dair karşı itirazlarını ileri sürdüğü; bu itibarla, her ne kadar eylemlerin tarihi itibariyle ilk ödemenin 2003 yılı itibariyle yapıldığı düşünüldüğünde yasada öngörülen 5 yıllık sürenin geçtiği tesbit edilmiş ise de; zamanaşımı itirazının süresinde olmadığı ve davacı tarafça da kabul edilmediği anlaşılmakla, bu yöndeki itirazların reddi ile; davalının haksız işlemi nedeniyle kamu zararına sebebiyet verdiği tesbit edildiğinden, davacının davasının kabulüne karar verilmiştir. Gerekçesiyle” davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmişitir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, davada; mevzuat esaslarına aykırı olarak kursiyerlerden para toplandığı ve sınav yürütme kurulunda görev alan davalıya fazladan para ödendiği iddia olunarak, fazladan ödenen paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istirdadı talep edilmiştir.
Bilindiği üzere, sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olması gerekir.
Borçlar Kanununun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Sebepsiz zenginleşmeye konu şeyin, hakkın veya hizmetin zenginleşme (iktisap) tarihindeki miktar veya değeri; kısaca, sebepsiz zenginleşmenin miktarı, fakirleşen tarafından isbat edilmelidir.
Somut olayda, davalının yaptığı hizmet karşılığında, sınav esaslarına göre alınması gereken ücretten daha fazla ücret aldığı iddia olunmuştur. Gerçekten de, davalı adına gerçekleşen ücret tahakkukunun; sınava giren kursiyer sayısı 500’ü geçtiğinden dolayı 1,5 katsayı esasına göre yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla; 2,5 katsayı esasına göre yapılan tahakkuktan dolayı davalının bir zenginleşmesi sözkonusudur. Ancak, davacı Milli Eğitim Bakanlığının (kursiyerlerden toplanan bu paralardan dolayı) bir fakirleşmesi sözkonusu değildir. Davacı idarenin, sınav esaslarını belirleyen yazıya göre işlem yapılmaması nedeniyle, uğradığı bir zararın olup olmadığı araştırılıp tartışılmamıştır. Oysa, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadeye karar verilebilmesi için, bir tarafın zenginleşmesi yanında diğer tarafın da fakirleşmesi olgusunun gerçekleşmesi gerekir.
Mahkemece; davada sebepsiz zenginleşme şartlarının gerçekleşip gerçekleşmedği araştırılıp tartışılmadan, davalının haksız işlemi nedeniyle kamu zararına sebebiyet verdiğinden bahisle, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.