YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/10898
KARAR NO : 2010/15322
KARAR TARİHİ : 28.09.2010
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Dava dilekçesinde suya el atmanın önlenmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın husumet nedeniyle reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dilekçesi ile; davacının, bahçesini ve hayvanlarını suladığı, devlet tarafından içme ve kullanma suyu olarak tesis edilen sudan; davalının engellemesi sonucu yararlanamadığını iddia ederek, (bu sondaj kuyusu açıldığı için davacıya ait kuyunun kuruduğu da iddia edilerek suya vaki müdahalenin men’i ile davacının içme ve kullanma ihtiyacının karşılanmasına yeter suyun kendisine verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacının hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; “Davacı, davalının devlet tarafından açılın su kuyusundan kendisinin kullanımını engellediğini, kendisinin de bu sudan faydalanmak istediğini ve bu suyun kendisine ait kaynağı etkilediğini ileri sürmüştür. Davacının faydalanmak istediği sondaj kuyusu ve sulama sistemi Malatya İl Özel İdaresinin … Köyü … Mezrasına içme suyu getirilmesi projesi kapsamında kurulmuştur. Davalının, su kuyusunun açılması ya da projelendirilmesi ile bir ilgisi yoktur. Bu proje ve yapılan işlem tamamen kamusal bir hizmetin kamu idaresi tarafından yürütülmesine ilişkindir. Davacının bu projeden faydalanmak için öncelikle projeyi yürüten kamu idaresine başvurması ve aldığı cevaba göre hareket etmesi yada davacı açılan sondajın kendi kaynağını kuruttuğu iddiasında ise husumeti kamu idaresine yöneltmesi gerekecektir. Kaldı ki kuyunun açıldığı parselin dava dışı üçüncü kişilere paylı mülkiyet hükümlerine göre ait olduğu tapu kayıtları ile sabittir. Bu yönden de davalıya husumet yöneltilmesi mümkün değildir. Dava konusu ile davalı arasında bir bağ olmadığından açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur, gerekçesiyle” açılan davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmazı kamulaştırmaksızın el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü, iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise; mülkiyete tecavüzün önlenmesi ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.
Olayda, idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetlerine ilişkin olarak tesis edilmiş bir işleme karşı ya da bu nitelikteki işlem ve eyleminden … zararların tazminine yönelik olarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1. maddesinde sayılan idari davalardan birisi açılmadığı gibi, esasen davacı ile idare arasında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Kamu hizmetlerinin yasa ile idareye görev olarak verilmiş olması ya da su tahsis kararının bulunması, bir ayni hakka yapılan müdahalenin önlenmesi için açılan davanın idari yargı yerinde görülmesi için yeterli sayılmaz.
Somut olayda; davacı devlet tarafından açılan sondaj kuyusundan kendisinin su kullanımının davalı tarafından engellendiğini iddia ederek; davalının müdahalesinin men’ini istemektedir. Haksız fiil benzeri olan bu tür davalarda görevli mahkeme genel mahkemeler olduğu gibi, (suyun kullanımını engellediğine dair) haksız fiil atfedilen kişi de davalı olduğundan; davanın husumet olarak davalıya yöneltilmesi de doğrudur.
Mahkemece, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde husumet nedeniyle davanın reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.9.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.