Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/1020 E. 2010/6203 K. 08.04.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/1020
KARAR NO : 2010/6203
KARAR TARİHİ : 08.04.2010

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde vasiyetnamenin tenfizi ile tapunun iptal ve tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davada, vasiyetnamenin (açılıp, okunarak tebliğ edildiği) ileri sürülerek tenfizi ve buna göre davacı lehine tapu iptal ve tescil kararı verilemesi istenilmiş, mahkemece, süresinde zamanaşımı savunmasında bulunulduğu ve zamanaşımı süresinin geçtiği belirlenerek, zamanaşımı nedeniyle istemin reddine karar verilmiştir.
Borçlar Kanununun 128. maddesine göre, müruruzaman alacağın muaccel olduğu zamanda başlar. Murisin ölüm tarihinde yürürlükte bulunan MK’nun 541.maddesinde de, vasiyetnameden kaynaklanan alacak, tasarruftan (vasiyetnameden) aksi anlaşılmıyorsa vasiyet yükümlüsünün mirası kabul veya ret hakkının düşmesiyle muaccel olur. Yine aynı yasanın 579.maddesinde, vasiyet alacaklısının vasiyeti yerine getirme görevlisine ya da yasal-atanmış mirasçılara karşı alacağın muaccel olma tarihinin üzerinden (iyi niyetlilere karşı) on yıl içerisinde (kötü niyetlilere karşı) 30 yıl içerisinde dava hakkını kullanabileceği, on yıl geçmekle alacağın zamanaşımına uğrayacağı kabul edilmiştir.
Diğer taraftan BK’nun 133. maddesi uyarınca, borçlu borcu ikrar ettiği ya da alacaklı, dava veya defi yoluyla mahkemeye başvurarak hakkını talep ettiği takdirde işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı kesilir. Zamanaşımı kesildikten sonra özellikle dava veya defi yoluyla alacağın bulunduğu ileri sürüldükten sonra dava devam ettiği sürece zamanaşımı işlemez (BK md. 136).
Bunlara ilaveten, MK’nun 502.maddesinde, saklı paylarını alamayan mirasçıların; miras bırakanın saklı payı aşan tasarruflarının (örneğin vasiyetnamelerinin) tenkisini dava edebilecekleri düzenlenmiştir.
Bu yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, uyuşmazlığa konu vasiyetnamenin 1988 yılı içerisinde açıldığı ve ilgili davanın 1995 yılında kesinleştiği, bu arada 1989 yılında davalı …’in davacı ve arkadaşları aleyhine tapu iptali ve tescil davası açtığı, davanın redle sonuçlanarak 2000 yılında kesinleştiği, yine 1989 yılında davalı …, … ve …, davacı ile arkadaşları aleyhine iş bu vasiyetnamenin tenkisi istemiyle dava açtıkları, bu davanın da redle sonuçlandığı henüz kesinleşmediği, aynı vasiyetnamenin iptali için mirasçı bir kısım davalılar tarafından açılan dava da reddedilerek 1996 yılında kesinleşmiştir. Temyize konu dava ise 25.07.2007 tarihinde açılmıştır.
Tüm bu yargılamalara ilişkin süreçte vasiyetnameye konu taşınmazların geçerli vasiyetname uyarınca lehlerine vasiyet yapılan davacı ve arkadaşlarına ait olduğu dava ve defi suretiyle ileri sürüldüğüne, özellikle tenkis davası açılarak, vasiyetname (örtülü olarak) kabul edilip saklı pay oranında indirime tabi tutulması istendiğine dolayısı ile davacı tarafın vasiyetnameye dayalı alacağı ikrar edildiğine böylece zamanaşımı süresinin dava, defi ve ikrar ile kesilmiş olmasına göre zamanaşımının gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece bu husus gözetilmeden eksik incelemeye ve delillerin yanılgılı değerlendirmesine dayalı hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.