YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/529
KARAR NO : 2009/3139
KARAR TARİHİ : 02.03.2009
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 13.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 13.11.2008
NUMARASI : 2006/311-2008/290
Dava dilekçesinde yargılamanın yenilenmesine karar verilmesine masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece, dava dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak kabulü ile esasın bu şekilde kapatılarak dosyanın Yargıtay ilgili Hukuk dairesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı dava dilekçesinde, taraflar arasında ecrimisil davasının görülüp karara bağlandığını, kararın kesinleştiğini, ancak o davada davalı olan bu dosya davacısına askerde olduğu bir sırada tebligat kanununa aykırı bir şekilde usulsüz tebligat yaptırıldığını, savunma hakkının kısıtlandığını ve davanın yokluğunda bitirildiğini, kendisinin icra aşamasında davadan haberdar olduğunu ileri sürerek yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulü ile ecrimisil davasının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu, ecrimisil davasında tebligatların usulüne uygun olarak yapılmadığı, usulsüz tebligatlar sonucunda kararın kesinleşmesinin de mümkün olamayacağı, dolayısıyla ortada kesinleşen bir karar bulunmadığından yargılamanın yenilenmesi şartlarının oluşmadığı, ancak, davacının icra aşamasında ecrimisil davası ve kararından 24.09.2008 gününde haberdar olduğu, 6.10.2008 gününde de yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğu, tebligatın (öğrenmenin) henüz yeni olduğu, bu itibarla da dava dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak kabulüne karar verilmek gerektiğinden bahisle, dava dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak kabulüne, esasın bu şekilde kapatılmasına, dosyanın ilgili Yargıtay Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davalı (Vakıflar İdaresi) tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde ecrimisil davasının görüldüğü sırada askerde olduğunu, usulsüz ve geçersiz tebligatlar sonucunda davanın yokluğunda bitirildiğini, usulsüz kesinleştirme yapıldığını ileri sürerek yargılamanın yenilenmesini istemiştir.
Dava dilekçesinin tebliğine ilişkin tebligat, “davalının gösterilen adresten ayrıldığı, yeni adresinin bilinmediği” gerekçesiyle muhtar tasdikiyle iade edilmiş, sonraki safhadaki zabıta araştırması yazı cevabına göre “sözkonusu adrese ait binanın yıkıldığı davalının bu adresi yaklaşık beş yıl kadar önce terk ettiği, çevreden sorulduğunda da yeni adresini bilenin bulunmadığı” bildirilmiş, bunun üzerine de mahkemece başka adres araştırılması yapılmamış, dava dilekçesi ve karar ilanen tebliğ edilmiştir.
Tebligat Kanununun 10. maddesine göre tebligat, tebliğ yapılacak kişiye bilinen en son adresine yapılır. Adreste bulunmama halinde, tebliğ memuru bulunabileceği yeri araştırır, bulamazsa durumu köy muhtarlığına doğruluğunu onaylatarak tespit etmeli (Tebligat Tüzüğü 28.md.) ve bu durumuda, tebliği çıkaran kuruluşa bildirmelidir. Gösterilen adreste tebligat yapılmayan durumda, tebligatı çıkaran merci tarafından memurların ve diğer meslek ve sanat erbabının adresleri, mensup oldukları teşkilattan, avukatlarınki barodan veya Adliye Vekaletinden, askeri şahısların adresleri askerlik şubesi, Mülki Müdafa Vekaleti gibi salahiyetli mercilerden sorulur. (Tebligat Tüz. 13.md.) Belirtilen özel ve resmi kuruluşların içinde adres tespitinin yapılabileceği Nüfus, Tapu İdareleri, Belediye, Sivil Savunma gibi kuruluşlarda yer almaktadır. Adres araştırmasının sadece zabıtaya yapılan bir incelemeile sınırlı tutulması Tebligat Tüzüğünün 13. maddesine aykırıdır.
Tebligat Tüzüğünün 13.maddesine uygun bir inceleme ve soruşturmayı kapsamayan adres araştırılmasıyla yetinilip adresin meçhul olduğu kabul edilerek tebligatın ilanen yapılması davada davalının savunması hakkını kısıtlar. O nedenle adres araştırmasının titizlikle yapılması zorunludur. HUMK 73. md. gereğince taraflar usulüne uygun olarak iddia ve savunma için mahkemeye çağrılmadıkça mahkemece karar verilemez. Davacının adres araştırmasının Tebligat Kanunu ve tüzük hükümlerine uygun olarak yapılmadığı anlaşıldığından mahkeme kararının hukuken kesinleşmiş olduğu kabul edilemez ve mahkemece verilen kesinleşme şerhide bu nedenle hukuki sonuç yaratmaz. Mahkemenin bu yöndeki saptaması doğrudur.
Ancak, davacı dava dilekçesinde açıkça H.U.M.K.445 ve devamı maddeleri gereği, yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğundan bu talep doğrultusunda inceleme yapılıp, karar vermek gerekir.
H.U.M.K.445/1.maddesi gereğince ancak kesinleşmiş kararlar hakkında yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulabilir. Olayımızda ortada kesinleşmiş bir karar yoktur. Ayrıca davacı, karşı tarafın tebligata yarar açık adresini bildiği halde hileye başvurarak dava dilekçesinde yanlış adres göstermek suretiyle ilanen tebligatla yokluğunda yargılamanın bitirilip kesinleşmesini sağladığını da ileri sürmemiştir. Bu nedenle yargılamanın yenilenmesi talebinin dinlenemeyeceği açıktır.
Bu durumda yargılamanın yenilenmesi istenilen ecrimisil dosyasının davalısı olan bu dosya davacısına ecrimisil hükmünün tebligat yasasına uygun bir şekilde tebliğ edilerek sonucuna göre o dosya üzerinden işlem yapılması gerekir. O nedenle karar kesinleşmeden açılan yargılamanın yenilenmesi talebine ilişkin davanın bu nedenle reddine karar vermek gerekirken, dava dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak kabulüne karar verilip esasın kapatılması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
Bozma nedenine göre diğer temyiz nedenlerinin incelenmesine gerek görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve şimdilik diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 2.3.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.