Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2009/21673 E. 2010/4055 K. 11.03.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/21673
KARAR NO : 2010/4055
KARAR TARİHİ : 11.03.2010

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 86.436,00-TL.alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili; müvekkiline ait 163 parsel sayılı taşımazın davalı idarece başka bir şahsa satılması nedeni ile Kars 1. Asliye Hukuk mahkemesinde 129.650,00 TL alacak davası açıldığını, o davada bilirkişi kurulu raporu ile taşımazın değerinin 216.090,00 TL olarak belirlendiğini, davanın kabulüne karar verildiğini ve kararın 27.11.2008 tarihinde kesinleştiğini, bu nedenle fazlaya ilişkin 86.436,00 TL alacağın dava tarihi olan 27.09. 2004 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; açılan davanın öncelikle BK.66. maddesinde düzenlenen bir yıllık ve on yıllık zamanaşımı süresi yönünden reddini, ayrıca bedelin mülkiyetin kaybedildiği tarihteki değer üzerinden belirlenmesini, davacının kusuru gibi hususların mahkemece göz ölüne alınarak yapılacak yargılama sonucunda davanın esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek 1. protokolün 1. maddesi uyarınca mülkiyet hakkının korunması gerektiği gibi, Yargıtay İBK’nun 1939/31-47 sayılı içtihadı uyarınca davanın 10 yıllık zamanaşımına tabi olması nedeniyle zamanaşımı def’inin reddi ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Ek olarak açılan bu davada, aynen mevcut olmayıp satıldığı … sürülen taşınmazın değerinin sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca tahsili talep edilmektedir. Uyuşmazlık ise, öncelikle zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasındadır.
Zamanaşımı, doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır.
Fazlaya dair hakların saklı tutulmasını zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir (HGK.27.3.1968 gün ve 739-178 sayılı içt., 5.3.2003 gün ve 2003/80-130 sayılı içt.).
Somut olayda; davacı 25.1.1979 tarihinde davalı Hazineye karşı, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla taşımaz edinmek üzere ( MK’nun 639.md.uyarınca) tapu iptali ve tescil davası açmış, kabulü ile karar 15.10.2002 tarihinde kesinleşmiştir. Ancak, dava sırasında tapu kaydına davalıdır şerhi konulmadığı için, dava konusu taşınmaz tapu maliki olan davalı tarafından 29.6.1995 tarihinde ihale ile … … isimli bir şahsa satılmıştır. Davalı, 12.11.2002 tarihinde yargılamanın iadesi talebi ile dava açmış, reddedilmiş, 27.1.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı, 27.9.2007 tarihinde 2004/500 E. Sayılı kısmi davada 129.650,00 TL alacak davası açmış, 16.3.2007 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın dava tarihindeki bedeli 216.090,00 TL olarak tespit edilmiş, 27.03.2007 tarihinde davanın kabulü ile talep gibi 129.654,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı yandan alınarak davacı yana verilmesine karar verilmiş, 27.11.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Bu ek dava ise 5.6.2009 tarihinde açılmıştır.
Yukarıda belirtildiği üzere kısmi dava zamanaşımını kesmez. Avrupa insan hakları sözleşmesine göre mülkiyet … en … haklardan olup ihlal edilmemesi kuralı yasal uygulamalar çerçevesinde geçerlidir. Davacı, davalının tapulu mülkünü kazandırıcı zamanaşımı olgusu ile kazanırken uygulandığı üzere, bedeli isterken de yasal düzenlemeler çerçevesinde hak iddia edebilecektir. Mahkemenin kararına esas aldığı 07…..1939 gün 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı İBK. belirtilen 10 yıllık zamanaşımı, taşınmazın haricen satışı halinde sözleşmenin tarafları için geçerli olup, bu davaya uygun değildir.
O halde, Davacı, satıştan 27.09.2004 tarihinde haberdar olduğunu bildirdiğine, alacağın miktarını 16.3.2007 tarihli bilirkişi raporu ile kesin olarak öğrendiğine ve bu davayı da 5.6.2009 tarihinde açtığına göre, dava tarihine kadar BK.nun 66.maddesi uyarınca 1 yıllık zamanaşımı süresi gerçekleşmiş olmakla, davanın bu nedenle reddi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile zamanaşımı def’inin reddi ile davanın kabulü doğru görülmemiştir.
Kabule göre ise; kısmi davada alınan bilirkişi raporunun ek dava için bağlayıcı olmayacağının düşünülmemesi, ayrıca kısmi davanın ek dava için temerrüt oluşturmayacağının gözetilmemesi de usul ve yasaya uygun değildir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 11.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi .