Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2009/19701 E. 2010/4600 K. 18.03.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/19701
KARAR NO : 2010/4600
KARAR TARİHİ : 18.03.2010

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 8.320,00 lira değerindeki malların iadesi ve davalılara borçlu bulunmadığının tesbiti istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin, alacaklı ve borçlu konumunda olan davalıların birbirlerine yaptıkları takipte 3.kişi durumunda olduğunu, usulsüz tebligatlarla haciz ihbarnamelerinin kesinleştirildiğini, müvekkilinin eşyalarının 12.10.2005 tarihinde muhafaza altına alındığını beyanla, İİK.89/5.md.gereğince muhafaza altına alınan eşyaların iadesi ile davalılara borçlu bulunmadığının tesbitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davanın İİK.89/3.maddesine dayalı menfi tesbit davası olduğu ve 2.haciz ihbarnamesine davacının 4.7.2003 tarihinde müttali bulunduğu, en geç 15 gün içinde (19.7.2003’e kadar) dava açması gerekirken dava tarihi olan 21.10.2005 itibariyle bu süreyi geçirdiğinden söz edilip süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm dairemizce bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan incelemede davalılarca yapılan haciz ve muhafaza işlemlerinin doğru olduğundan, davacının, davalı alacaklının kötüniyetini ispat edemediğinden sözedilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda; davalı alacaklının, davalı borçlu aleyhine yaptığı icra takibi sözleşme, senet ve fatura gibi bir belgeye dayanmamaktadır. Yapılan 70.000,00 TL’lik takip hiç bir itiraza uğramadan kesinleşmiş ve takip borçlusu hakkında herhangi bir icrai işlem (haciz, muhafaza, satış gibi) yapılmamıştır. Ayrıca davalı alacaklı davacı ile davalı borçlu arasında borç doğuran bir hukuki ilişkinin varlığından sözetmemiş, davanın husumetten, yetkiden ve süreden reddini talep etmiştir.
Davacı 3 kişinin dayandığı vakıa (açtığı genel menfi tesbit davasının sebebi), davalı takip alacaklısının, davalı takip borçlusuna borcu olmadığını (diğer bir deyişle takip borçlusunun, davacıdan alacağı olmadığını) bildiği halde kötüniyetle işlem yapıp, 3.kişi konumunda olan kendisini borçlu konuma getirmesidir. Bu dava genel bir menfi tesbit davası olup İİK md.72 hükümlerine tabidir.
İİK’nun 89.maddesine göre, takip alacaklısı (davalı) haciz ihbarnamesi göndertme hakkını kullanırken, dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Takip alacaklısının bu hakkını açıkça kötüye kullanmasını hukuk düzeni korumaz (MK.md.2.).
Mahkeme gerekçesinde, davalılarca yapılan takip ve hacizlerin doğru olduğundan ve davacı üçüncü kişinin, davalı alacaklının kötü niyetli olduğunu ispat edemediğinden söz ederek davayı reddetmiş ise de; bu dava sadece takip alacaklısına karşı değil takip borçlusuna da açılmış bir menfi tespit davasıdır. Haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği tarihte davacının takip borçlusuna borcu bulunup bulunmadığı üzerinde durulmamıştır.
HUMK 338.maddesi gereğince mahkemenin tetkik ve müzakere olunan hukuki meseleleri kararında göstermesi gerekir. Gerekçe ile hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Yargıtay’da bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Gerekçe açık, … ve anlaşabilir olmalıdır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda inceleme, açıklama ve değerlendirme yapılarak denetlenebilir bir gerekçeyle hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.