Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2022/9497 E. 2023/538 K. 16.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/9497
KARAR NO : 2023/538
KARAR TARİHİ : 16.02.2023

TUTUKLU
DURUŞMA VE TAHLİYE TALEPLİ

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2021/3206 E., 2021/1712 K.
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olma
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddi kararı

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiş,

Sanık ve müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesinde, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği takdîren reddine karar verilmiştir.

I. HUKUKÎ SÜREÇ

A. Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 16.11.2021 tarihli ve 2021/265 Esas, 2021/608 sayılı kararı ile sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 62 inci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci, ikinci, üçüncü fıkraları, 58 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası, 63 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verilmiştir.

B. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, 31.12.2021 tarihli ve 2021/3206 Esas, 2021/1712 sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık ve müdafiinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.

C. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 22.02.2022 tarihli ve onama görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Sanık müdafiinin temyiz istemi; mahkemece savunmalara itibar edilmeyerek tanıkların soyut ve çelişkili beyanlarına itibar edildiğine, sanığın teşdiden cezalandırılmasına yönelik tanık beyanları gösterilmişse de tanıkların kolluk beyanları ile kovuşturma aşamasında alınan beyanlarının çelişkili olduğuna, sanığın … kod adını kullandığının şüpheli olduğuna, tanıkların kendilerini ceza indiriminden yararlandırmak için soyut beyanlarda bulunduklarına, etkin pişmanlık kapsamında beyanda bulunan tanıkların beyanlarının tek başına hükme esas teşkil etmeyeceğine, ByLock programının hukuka aykırı delil olduğuna, hukuka aykırı hükümlere dayanılarak hüküm kurulduğuna, yapılan ID tespitinin sanığa ait olmadığına, sanığın ByLock kullanmadığına, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği ByLock delilinin sanık aleyhine kullanılamayacağına, hükmün bozulmasına ve sair temyiz itirazlarına ilişkindir.

Sanığın temyiz istemi; kararın usul ve kanuna aykırı olduğuna, mahkemenin yetkisiz olduğuna, kanuni hakim güvencesine aykırı davranıldığına, delillere erişme ve savunma hakkının ihlal edildiğine, tanık beyanlarının duruşmada ve huzurda alınmadığına, soru sorma hakkının kullandırılmadığına, tanık beyanlarına karşı diyeceklerinin sorulmadığına, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine, taleplerinin dikkate alınmadığına, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine, ByLock’un hukuka aykırı delil olduğuna, örgüt talimatıyla gizliliği sağlamak amacıyla ByLock kullandığı yönünde aleyhe delil bulunmadığına, arama esnasında evde bulunan kitap ve basılı eserlerin suç delili sayılamayacağına, tanık beyanlarının soyut, dayanaktan yoksun ve duyuma dayalı olduğuna, tanık beyanlarının hangisine üstünlük tanındığının tartışılmadığına, tanıkların kolluk beyanları ile mahkemedeki beyanlarının çelişkili olduğuna, mahkemede bir kısmının kendisini tanımadığını beyan ettiğine, suçun unsurlarının oluşmadığına, suçun unsurlarının teşdit sebebi olarak kabul edilerek kanuna aykırı olarak yetersiz gerekçeyle alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edildiğine, gerekçesiz ve kalıplaşmış ifadelerle tutukluluk halinin devamına karar verildiğine, hükmün bozulmasına, beraatine ve sair temyiz itirazlarına ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü

İlk Derece Mahkemesince “sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğu, örgüt içinde bir dönem ev abiliği yaptığı, örgüt içinde Nazilli küçük esnaf sorumlusu olarak faaliyet yürüttüğü, örgüt içinde bir dönem askeri liselere ve polis kolejine hazırlanan şahıslardan sorumlu olduğu, mahrem imam olarak faaliyet yürüttüğü, aynı zamanda askeri okullara veya polis okullarına hangi öğrencilerin gireceğine karar verme görevi yürüttüğü, örgüt içinde doktor olarak faaliyet yürüterek askeri mahrem yapıda yer alan mahrem imamlardan sorumlu olarak faaliyet yürüttüğü, örgüt içinde LES mesulü olarak adlandırılan akademisyen yerleştirmeleri ile ilgilenen kişi anlamındaki faaliyeti yürüttüğü, kendi adına kayıtlı 0534 (…) (..) (..) numaralı hatta ByLock kullanıldığı, kullanıcısının sanık olduğu, kod adı kullandığı, sanığın örgütün planlı faaliyetlerine katılarak örgütle sürekli bir organik bağ kurduğu, mensubu olduğu silahlı terör örgütünün amaç ve saiklerini gerçekleştirmeye yönelik elverişli eylemlere süreklilik gösterecek şekilde katıldığı, olayın bu şekilde gerçekleştiğinin kabul edildiği, sanığın FETÖ/PDY üyesi olmadığına dair savunmasının dosyada mevcut diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde suçlamayı inkar mahiyetinde olduğundan bu savunmaya itibar edilmediği, 23.11.2017 tarihli araştırma tutanağında sanığa ait Bylock tespit ve değerlendirme tutanağına göre; sanığın (…) (…) 98 82 numaralı hatla ve … ID numarası – “…” kullanıcı adıyla, ilk log tarihi 08.11.2014 olacak şekilde ByLock kullandığı, şifresinin “alparslan099.” ve adının “…”, son online tarihinin 19.02.2016 olduğunun tespit edildiği, tespit edilen ByLock hesabında diğer kullanıcıların sanığın örgüt içerisindeki kod adı olan … olarak kaydetmesi, mesajlaşmalarda da alparslan abi diye bahsetmeleri, sanığın 15.12.2015 tarihinde kendi kullandığı tespit edilen … ID numaralı hesaptan … ID numaralı hesaba bizzat kendi adını soyadını yazarak aidat ödemesi ile ilgili konuşması, sanığın ByLock tespit edilen telefonu kullandığını beyan etmesi, 27.08.2021 tarihli HTS-CGNAT raporu da göz önüne alınarak birlikte değerlendirildiğinde sanığın ByLock kullanmadığı yönündeki savunmasına itibar edilmediği; söz konusu ByLock hesabını sanığın kullandığı kanaatine her türlü şüpheden uzak kesin bir şekilde varıldığı, tanıkların aşamalardaki beyanlarına, sanık ile aralarında husumet bulunmaması, istikrarlı ve ayrıntılı olması ve dosyada mevcut diğer delillerle örtüşmesi nedeniyle; tanık G. A’ın soruşturma aşamasındaki beyanlarının müdafii huzurunda alınması, diğer tanıkların beyanları ve dosyada mevcut diğer delillerle örtüşmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde soruşturma aşamasındaki beyanlarına itibar edildiği, sanığın ByLock kullanıcısı olduğunun tespit edilmesi ve tanıkların beyanları, ByLock içerikleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği yönünde her türlü şüpheden uzak bir kanaate varılmış olmakla birlikte, tanıkların beyanları ve ByLock içerikleri ile sabit olduğu üzere sanığın örgüt içerisinde sorumlu düzeyde faaliyet yürüttüğü, öncesinde örgütün … ili … ilçesi küçük esnaf sorumlusu, aynı zamanda askeri ve polis mahrem yapılanmasında örgüt içerisinde doktor konumunda yer aldığı, görev aldığı bu pozisyonda faaliyet yürütürken örgütsel faaliyet kapsamında sohbet hocalığı yaptığı, askeri ve polis mahrem yapılanmasında mahrem imam olarak faaliyet gösterdiği ayrıcı askeri mahrem yapılanma içerisinde mahrem imamlardan sorumlu kişi olarak örgüt içerisinde doktor konumunda yer aldığı, bunun için yapılan toplantılara katıldığı, ayrıca

akademisyen kadrosunun nerelere yerleşeceği ile ilgilenen kişilerden olduğunun anlaşıldığı, sanığın örgüt hiyerarşisindeki görevi nedeniyle konumunun bir örgüt üyesine göre sorumlu düzeyde olduğu, tüm bu hususların sanığın örgütsel bağlılığını, örgüt hiyerarşisindeki konumunun sorumlu düzeyde olmasını ve dolayısı ile suç işlemedeki kastının yoğunluğunu gösterdiği, bu sebeplerden dolayı sanık hakkında sonuç cezaya hükmedilirken alt sınırdan uzaklaşılmasına” karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü

Bölge Adliye Mahkemesince “Dünya Sağlık Örgütü tarafından Corona Virüs (Covid – 19) olarak bilinen bulaşıcı solunum yolu hastalığının küresel boyutta salgına neden olduğunun ilan edildiği, söz konusu hastalığın ülkemizde de görülmesi üzerine salgın riskinin ortadan kaldırılması ve kişilerin sağlığının korunması amacıyla devletin tüm kurum ve kuruluşları tarafından tedbirler alındığı, yargılama faaliyetinin yürütülmesi sırasında ortaya çıkacak risklerin önlenmesine yönelik olarak alınan tedbir kapsamında sanığın usulünce SEGBİS aracılığı ile duruşmalara katılımı sağlanarak yargılamasının yapıldığı, bu duruşmalarda Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunan sanığın ve hazır bulunan müdafinin mahkeme salonunda bizzat bulunmaya ilişkin herhangi bir talebinin duruşmaların hiç bir aşamasında mahkeme heyetine iletilmediği, bu haliyle 7078 sayılı Kanun’un 142 nci madde ile değişik CMK’nın 196/4 üncü maddesinde öngörülen zorunluluk halinin olduğu ve her hangi bir hak ihlalinin bulunmadığı, savunmanın baskı ve etki altında kalmaksızın yapıldığının kabulü gerektiği, sanığa atılı suçun kanunda öngördüğü ceza süresi 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası olup; hükmün gerekçesinde belirtildiği şekilde polis okulu ve askeri okul öğrencilerinden, LES mesulü sorumlusu olduğu tespit edilen sanık hakkında teşdiden belirlenen “8 yıl hapis” temel cezasının sanığın eylem ve faaliyetleri ile orantılı olduğu, gösterilen gerekçede çelişki bulunmadığı, suçun işleniş biçimi, failin güttüğü amaç ve saik, tehlikenin ağırlığı ve kastın yoğunluğuna vurgu yapılan gerekçe nazara alındığında 5 yıldan 10 yıla kadar belirlenebilecek temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayini, yapılan yargılama neticesinde toplanan delilere göre il yapılanması içerisinde sorumluluğu bulunan örgüt üyelerinden olduğu anlaşılmakla temel ceza tayin edilirken alt sınırdan uzaklaşılmasının dosya kapsamına uygun olup teşdidin derecesinin de sanığın eylem ve faaliyetlerinin süreklilik çeşitlilik ve yoğunluğu örgüt içerisindeki konumu nazara alındığında mahkemenin takdir yetkisi içerisinde kaldığı, gerekçenin dosya kapsamı ile uygun ve uyumlu olup, cezanın bireyselleştirmesine ilişkin herhangi bir çelişki bulunmadığından hukuka uygun bulunduğu, yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı; dairece de benimsenen Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 24.04.2017 tarih ve 2015/3 Esas 2017/3 Karar sayılı ilamında, yine 14.07.2017 tarih ve 2017/1443-4758 sayılı ilamında açıklandığı üzere; oluşturulması, dahil olunması, kullanılması ve teknik özellikleri itibariyle münhasıran FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarınca kullanılan kriptolu iletişim ağı ByLock’un sanık tarafından kullanıldığının sabit olduğu, karar yerinde tartışılan deliller ile sanığın anılan örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğunun duraksamasız biçimde saptandığı, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olduğu kabul edilen sanık ile ilgili hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların istinaf denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, savunmalarının inandırıcı gerekçelerle reddedildiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, cezayı azaltıcı sebebin niteliğinin takdir kılındığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle

uygulandığı, verilen hükümde usule ve esasa ilişkin olarak herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı ne var ki; silahlı terör örgütü üyeliği suçunun temadi eden suçlardan olması itibariyle suç tarihinin yakalanma tarihi olduğu gözetilmeden gerekçeli karar başlığında suç tarihinin yakalanma tarihinden farklı tarih olarak belirtildiği, ancak CMK’nın 280/1-a ve 303/1-f maddeleri gereğince bu hususun yeniden yargılamayı gerektirmediği sonucuna varılmakla; karar başlığındaki suç tarihinin “02.02.2021” olarak değiştirilmesi suretiyle düzeltilen hükme karşı istinaf başvurusunda ileri sürülen nedenler yerinde görülmemiş olmakla, istinaf başvurusunun CMK’nın 280/1-a madde, fıkra ve bendi gereğince esastan reddine” karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE

A. Anayasanın “Kanuni Hakim Güvencesi” başlıklı 37 nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilmektedir. Bu bağlamda tabii mahkeme veya tabii hâkim ilkelerinin incelenmesi gerekmektedir. Tabii mahkeme ilkesi, bir uyuşmazlığı çözümleyecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması anlamına gelir. Yani tabii mahkeme, çözümlenecek olayın meydana geldiği anda, olay için kanunun öngördüğü mahkeme demektir. Kısacası tabii mahkeme olaydan önce kurulmuş ve somut olay ile kuruluş bakımından ilgisi olmayan mahkeme demektir. Bu mahkemenin hakimine de “tabii hâkim” denir. Buna göre, bir uyuşmazlık ancak uyuşmazlığın doğumu anında görevli ve yetkili olan mahkeme tarafından çözümlenecektir. Böylece tabii hâkim ilkesiyle, davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla kurulacak bir mahkeme tarafından görülmesi yasaklanmakta, yani kişiye ve olaya özgü mahkeme imkanı ortadan kalkmaktadır. Anayasa Mahkemesinin 17.07.2013 … ve 2012/146 Esas 2013/93 sayılı kararında da belirtildiği üzere, yargılamayı yapıp hükmü veren mahkemenin dosya sanığı için özel oluşturulmuş bir mahkeme olmayıp, suç tarihinden önce kanunla kurulmuş bir mahkeme olduğu ve genel kanuni düzenleme ile yetki kuralının değişmesinin hukukiliği de gözetilerek yetkili mahkemenin değişmesinin tabii hâkim ilkesine aykırılık oluşturmayacağı anlaşılmakla; sanığın kanunla önceden kurulmuş, bağımsız ve tarafsız mahkeme önünde yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

B. Dosya kapsamı itibarıyla, silahların eşitliği ile çelişmeli yargılama ilkeleri doğrultusunda savunmaya yeterli imkan sağlanıp bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olduğu ve soyut hak ihlali iddialarının dayanaktan yoksun olduğu anlaşıldığından, bu yöndeki temyiz itirazları isabetli bulunmamıştır.

C. Amacı, yapılanması ve faaliyet yöntemlerine ilişkin ayrıntıları, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 2017/16-956 Esas ve 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen, Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarihli ve 2015/3 Esas 2017/3 sayılı kararında ve Dairemizin müstakar kararlarında açıklandığı üzere, FETÖ/PDY’nin cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmayı ve yerine başka bir düzen getirmeyi amaçlayan bir terör örgütü niteliğinde olduğu, söz konusu kararda; “ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının her türlü şüpheden uzak kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde kişinin örgütle bağlantısını gösteren delil olacağı” kabul edilmiştir.

D. Mahallinde hukuka uygun olarak ikame olunup usulünce tartışılan delillere, dosya kapsamına ve tanık beyanlarına göre; sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğu, örgüt içinde bir dönem ev abiliği yaptığı, Nazilli küçük esnaf sorumlusu olarak faaliyet yürüttüğü, askeri liselere ve polis kolejine hazırlanan şahıslardan sorumlu olduğu, mahrem imam olarak faaliyet yürüttüğü, aynı zamanda askeri okullara veya polis okullarına hangi öğrencilerin gireceğine karar verme görevi yürüttüğü, doktor olarak faaliyet yürüterek askeri mahrem yapıda yer alan mahrem imamlardan sorumlu olarak faaliyet yürüttüğü, örgüt içinde LES mesulü olarak adlandırılan akademisyen yerleştirmeleri ile ilgilenen kişi anlamındaki faaliyeti yürüttüğü, kendi adına kayıtlı (…) (…) 93 82 numaralı hatla ve … ID numarası ile ByLock kullanıldığı, kod adı kullandığının anlaşılması karşısında; sanığın anılan örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla katılıp süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluluk arz eden faaliyetlerde bulunmak suretiyle üyesi olduğuna dair kabulde bir isabetsizlik görülmemiş, sanık hakkında temel cezanın belirlenmesi sırasında alt sınırdan uzaklaşılmasının dosya kapsamı ve mevcut delil durumu ile uyumlu olduğu anlaşılmış, yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, temyiz dilekçesinde ileri sürülen savunmaların özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımın kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla, incelenen hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

V. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, 31.12.2021 tarihli ve 2021/3206 Esas, 2021/1712 sayılı kararında sanık ve müdafiince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

16.02.2023 tarihinde karar verildi.