Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2022/39338 E. 2023/240 K. 24.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/39338
KARAR NO : 2023/240
KARAR TARİHİ : 24.01.2023

T. C.
Y A R G I T A Y
3. C E Z A D A İ R E S İ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2019/993 E. 2021/1187 K.
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olma
gereğince verilen kararın niteliği dikkate alınarak yazılmamıştır.
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Temyiz başvurusunun esastan reddi ile hükmün onanması

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.03.2019 Tarihli 2017/247 Esas ve 2019/35 Karar sayılı kararı
Sanık hakkında silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesi ikinci fıkrası (e) bendi uyarınca beraatine karar verilmiştir.
2. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin, 06.07.2021 tarihli ve 2019/993 Esas, 2021/1187 Karar sayılı kararı
Sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
3. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 19.10.2022 tarihli ve onama görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz istemi; sanığın kullanımında bulunan 530…5771 numaralı gsm hattı ve … İMEİ numaralı telefon üzerinden 29/10/2014 ilk tespit tarihinden itibaren, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyelerinin kendi aralarında gizli haberleşme programı olarak kullandıkları kriptolu haberleşme programı olan ByLock adlı programı kullandığının tespit edildiği,
ByLock adlı programın kullanılmasını sağlayan (programın bağlantı kurduğu) sunucunun (server) 46.166.1…, 46.166.16…, 46.166.16…, 46.166.1…, 46.166.1…, 46.166.1…, 46.166…., 46.166…. ve 46.166.1… olmak üzere 9 adet IP adresi üzerinden hizmet verdiği,
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından İlk Derece Mahkemesine verilen cevabi yazı ekinde CD ile gönderilen iletişimin tespiti bilgilerine göre; Sanığın kullandığı 0530…5771 numaralı gsm hattından … Imeı numaralı cihaz ile ByLock sunucusunun hizmet verdiği IP adreslerinden olan 46.166.164.177 (hedef IP) numaralı adrese 29.10.2014 tarihinden başlayıp 03.12.2014 tarihinde son bulacak şekilde 1 ay 4 … süre ile toplam 30 satır bağlandığının tespit edildiği bildirilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi tarafından, sanığın kullanımında olan 0530…5771 numaralı hatta ilişkin, BTK tarafından gönderilen veriler üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesinde, ByLock veri tabanı sorgu tutanağı içeriğinde yer alan bulgular ile HTS kayıt içeriklerinin birbiri ile esleştiğinin rapor edildiği tespit edilmiştir.
Sanığın tespit edilen devamlılık ve yoğunluk gösteren eylemlerinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturması nedeniyle atılı suçtan cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken, İlk Derece Mahkemesi tarafından hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan beraatine karar verilmesi ve bu karara karşı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sanık aleyhine gidilen istinaf talebinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi tarafından esastan reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; 15 Temmuz 2016 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti Devletini ele geçirmeye dönük Fethullahçı terör örgütü darbe girişimi akabinde, FETÖ/PDY terör örgütünün hedeflerinden birinin kamu kurumlarına sızarak kurumların yönetimini, mali yapılarını örgütün amacı doğrultusunda kullanmak, yerleştirdiği personelden himmet yada başka adlarla para toplayarak örgüt üyelerinden yararlanmak olduğunun anlaşılması üzerine kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan örgüt üyelerinin tespitine yönelik çalışmalar sonucu çeşitli soruşturmalar başlatıldığı, bu kapsamda sanık … hakkında cezalandırılması istemiyle iddianame tanzim edildiği anlaşılmıştır.
Sanık …’ın Milli Eğitim Bakanlığı’nda öğretmen iken 07.02.2017 tarihinde ihraç edildiği anlaşılmıştır.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından getirtilen kayıtlarda, sanığın kullanmakta olduğunu beyan ettiği 0530…5771 numaralı hat ile … İMEİ numaralı telefonda 29.10.2014 ilk tespit tarihi olmak üzere ByLock kaydı bulunduğu bildirilmiştir.
ByLock adlı programın kullanılmasını sağlayan (programın bağlantı kurduğu) sunucunun (server) 46.166.1…, 46.166….178, 46.16…, 46.166…., 46.166…., 46.166…., 46.166.1…, 46.166…. ve 46.166.1… olmak üzere 9 adet IP adresi üzerinden hizmet verdiği, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun mahkememeye verdiği cevabi yazı ekinde CD ile gönderilen iletişimin tespiti bilgilerine göre; sanığın kullandığı 0530…5771 numaralı GSM hattından … IMEI numaralı cihaz ile ByLock sunucusunun hizmet verdiği IP adreslerinden olan 46.166…. (hedef IP) numaralı adrese 29.10.2014 tarihinden itibaren başlamak ve 03.12.2014 tarihinde son bulacak şekilde 1 ay 4 … süre ile toplam 30 satır bağlandığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Sanık savunmasında; FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olmadığını, 0530…5771 numaralı hat ile kesinlikle ByLock isimli programı kullanmadığını savunmuş; sanığın kullanımında olan 0530…5771 numaralı hatta ilişkin BTK tarafından gönderilen veriler üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesinde, ByLock veri tabanı sorgu tutanağı içeriğinde yer alan bulgular ile HTS kayıt içeriklerinin birbiri ile esleştiğinin rapor edildiği anlaşılmıştır.
Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/09/2017 tarih, 2017/16.MD-956 Esas 2017/370 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleşen Yargıtay 16. Ceza Dairesinin (İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği) 24.04.2017 tarih ve 2015/3 Esas 2017/3 Karar, 10.04.2018 tarih ve 2018/288 Esas 2018/1530 Karar, 29.05.2018 tarih ve 2018/106 Esas 2018/1709 Karar, 11.07.2018 tarih ve 2018/1779 Esas 2018/2364 Karar, 13.07.2018 tarih ve 2018/1859 Esas 2018/2426 Karar ile 19.07.2018 tarih ve 2018/2753 Esas 2018/2475 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; ByLock programını kullanmanın atılı suçun sübutunun veya niteliğinin tayini yönünden belirleyici ve tek delil olduğu durumlarda, örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespit edilmesi gerekmektedir.
ByLock kullanıcı bilgilerinin ByLock sunucusunda kayıtlı IP adresleri üzerinden belirlendiği, ByLock sunucusunda kaydı olan kullanıcıların User-ID (Kullanıcı No) numaralarının tespiti, mail/mesaj içeriklerinin çözümünün ByLock tespit ve değerlendirme tutanağı ile yapılabildiği ve ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının sanığın hukuki durumunun belirlenmesi için önemli olduğu, bir çeşit üst veri olan CGNAT (HIS) kayıtlarının bir iz ve emare niteliğinde olduğu ancak tek başına kişinin gerçek ByLock kullanıcısı olduğunu göstermeye yeterli olmadığı, kişilerin iradeleri dışında ByLock sunucularına yönlendirilmiş olabilecekleri, nitekim Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının kamuoyunda “Mor Beyin Uygulaması” olarak bilinen uygulamaya yönelik yaptığı çalışmada iradeleri dışında ByLock sunucularına yönlendirilen 11.480 kişinin tamamının CGNAT kayıtlarının olduğu ve tespit edilen CGNAT kayıtlarına göre ByLock uygulamasının IP adreslerine yönlendirildiklerinin tespit edildiği gözetildiğinde kişinin User-ID numarasının ve şifresinin belirlenememesi halinde sadece CGNAT kayıtlarıyla kişinin gerçek ByLock kullanıcısı olup da henüz User-ID ve şifresinin tespit edilemeyen kişilerden mi yoksa ByLock sunucularına tuzak yöntemlerle yönlendirilen kişilerden mi olduğu belirlenememektedir.
Aynı yönde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20/12/2018 tarih, 2018/16-419 esas, 2018/661 karar, 2017/52120 itirazname numaralı kararında; ”…ByLock sunucusuna ait 9 adet IP adresine Türkiye IP’lerinden bağlanan abonelerin bu bağlantılarına dair internet trafik kayıtlarını içeren ve operatörler tarafından tutulan CGNAT (HIS) kayıtları ise bir çeşit üst veridir. Bu veriler; aboneye ait IP adresinin ByLock sunucusuna ait IP adreslerine bağlandığını belirlediğinden, kişinin ByLock sistemine dahil olmuş olabileceği konusunda önemli bir emare olmakla birlikte, IP adreslerine bağlantı yapmanın ötesinde ilgili aboneye sisteme dahil olması için User-ID numarası atanıp atanmadığı ve atanmışsa bu numaranın ne olduğu konusunda bilgi içermemektedir.
Dolayısıyla, KOM’un ByLock sunucu verileri üzerinde devam eden incelemelerinin henüz tamamlanmaması ya da incelemeye rağmen verinin kurtarılamaması – çözümlenememesi nedeniyle kişinin herhangi bir User-ID numarasıyla eşleştirilemediği hâllerde de, ByLock sunucusuna ait IP’lere bağlantı yaptığının CGNAT kayıtları doğrultusunda tespit edilmesi mümkündür. Bu durumda kişinin, ByLock sistemine bağlanma yönünde bir hareketi olmakla birlikte henüz kullanıcı adı ve şifre oluşturmak suretiyle User-ID numarası almadığı, bu nedenle sisteme dahil olmadığı ya da gerçekte User-ID numarası alıp henüz veriler üzerindeki incelemenin devam etmesi veya verilerin kurtarılamaması – çözümlenememesi nedenleriyle bu User-ID numarasının kendisiyle eşleştirilemediği anlaşılabileceği gibi, ByLock sunucularına tuzak yöntemlerle (Morbeyin vb.) yönlendirilmiş olabileceği sonucuna da ulaşılabilmektedir. Bununla birlikte, ByLock kronoloji raporundan; CGNAT kayıtlarına göre ByLock sunucusuna ait IP’lere bağlantı sağladığı belirlenen GSM abonelerinden 11.480 GSM abonesinin, ByLock IP’lerine olan bağlantılarının Morbeyin uygulamalarıyla gerçekleştirildiğinin tespitine ilişkin bilgilendirme yazılarının ilgililerin soruşturma ve kovuşturma dosyalarına gönderilmiş olduğu da dikkate alınmalıdır.
Gelinen noktada, kişinin ByLock sistemine (ağına) dahil olduğunun belirlenebilmesi açısından, öncelikle ByLock sunucusunda kayıtlı bir User-ID numarasının kişiyle eşleştirilmesine dair veriler içeren ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının; bu belgenin bulunmaması hâlinde de varsa sanığa ait olduğu belirlenen ByLock User-ID numarasını içerir tutanağın getirtilerek tutanaklarda yer alan veriler sanığa anlatıldıktan sonra sanık ve varsa müdafisinden diyeceklerinin sorulması gerekmektedir.
Bu itibarla, failin bilerek ve isteyerek ByLock sunucusunda kayıtlı bir User-ID aldığının belirlenmesi; ByLock sistemine dahil olup ancak bir örgüt üyesinin sahip olabileceği gizli haberleşme imkânına kavuştuğunun, dolayısıyla en azından FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğunun kabulü için gerekli ve yeterli olacaktır. Ayrıca bu ağa dahil olan kişilerin ağ içerisinde başka kişi ya da kişilerle yaptıkları görüşme içeriklerinin olması da aranmayacaktır. ByLock sistemine dahil olan failler yönünden sistem içerisindeki haberleşmelerin kimlerle yapıldığının ve içeriklerinin tespiti ise ancak fail hakkında örgüt yöneticiliğinden dava açılmış olması ve failin örgüt yöneticisi olduğunun belirlenmesi açısından mevcut delillerin yetersiz görülmesi hâlinde yol gösterici olacaktır.
Bununla birlikte, User-ID bilgisi içeren her iki tutanakta yer alan tespitlere rağmen, Bylock sunucularına ait IP’lere bağlantısı saptanan IP adreslerinin ait olduğu sanık adına kayıtlı GSM ya da ADSL aboneliğinin veya bu abonelikler üzerinden internete bağlanan cihazların sanığın bilgisi ve rızası dahilinde ya da haricinde daimi veya geçici süreyle bir başkası tarafından kullanıldığına, bu abonelikler üzerinden kurulan internet bağlantısı için gerekli şifre gibi bilgilerin başkalarıyla paylaşıldığına ya da haksız olarak ele geçirildiğine vb. yönelik savunmalar karşısında ya da dosya kapsamına göre User-ID numarasının tespit edilenden farklı bir kişiye ait olduğuna yönelik bir şüphe oluşması durumunda, User-ID bilgisi içeren tutanakların, sanığın kendisi dışında, abonelikleri ya da internet bağlantı vb. şifrelerini kullandığını iddia ettiği kişiye ait açıkça belirteceği bilgilerle veya yapılacak araştırmalar sonucunda elde edilecek verilerle birlikte değerlendirilmesi; yine savunmanın içeriğine ve dosya kapsamına göre gerekli görüldüğü takdirde ayrıca, ByLock sunucu IP’lerine bağlandığı tespit edilen IP adresine ait olup sanığın kullandığı belirlenen ADSL ya da GSM numarasına ilişkin CGNAT sorgu kayıtları ve varsa GSM numarasının HTS kayıtları ile KOM’un güncel ByLock sorgu sonuçlarına dair raporun da getirtilerek, elde edilen verilerin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekmektedir…” şeklinde tespitlere yer verilmiştir.
Sanığın ByLock programını kullandığı, bu şekilde atılı suçu işlediği iddia edilmekte ve bu iddianın da tek dayanağını CGNAT (HIS) kayıtları oluşturmaktadır.
Buna göre atılı suç yönünden (suçun sübutu) belirleyici ve tek delil sanığın ByLock kullanıcısı olup olmadığının tespiti ve CGNAT (HIS) kayıtları olduğu, CGNAT (HIS) kayıtlarının özet veri olması nedeniyle tek başına sanığın gerçek ByLock kullanıcısı olduğunu göstermeye yeterli olmadığı, yapılan yargılamada sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatına dair başka bir delillin de elde edilemediği gözetildiğinde sanığın silahlı terör örgütü ile organik bağ kurduğu, hiyerarşik yapısına dahil olduğu, örgütün amacı ve talimatları doğrultusunda çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluluk içeren faaliyetlerde bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı kanıt elde edilemediği, ByLock kullanıcısı olduğunu kabul etmeyen sanığın, ByLock uygulamasını kullandığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde teknik verilerle tespit edilemediği, maddi olayın şüphede kaldığı, sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlendiğinin sabit olmadığı sonuç ve vicdani kanaatine varılarak İlk Derece Mahkemesince CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince sanığın beraatına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
Yapılan yargılamaya, dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, karar yerinde gösterilip incelenerek tartışılan delillerin, hükümlülüğe yeter nitelik ve derecede bulunmadığına, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre verilen hükümde bir isabetsizlik bulunmadığından, istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Ayrıntıları (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 2017/1809 Esas ve 2017/5155 sayılı Kararında ve Dairemizce de benimsenen, istikrar kazanmış yargısal kararlarda açıklandığı üzere: Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ; canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, syf. 383 vd.)
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır. (… özel kısım syf. 263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf. 28, Özgenç Genel Hükümler syf. 280)
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, tanık anlatımlarına, sanık savunmasına ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın savunmasının aksine örgüt üyeliğine yahut yardım eden sıfatına delalet edecek delil bulunmaması ve tanık beyanının sanık savunmasını doğrular nitelikte olması karşısında, yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, sanığın delil yetersizliğinden beraatine yönelik vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı eleştiri konusu dışında mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla hükümde hukuka aykırılık saptanmamıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin, 06.07.2021 tarihli ve 2019/993 Esas, 2021/1187 Karar sayılı kararında Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısınca öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
24.01.2023 tarihinde karar verildi.