Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2022/30650 E. 2023/626 K. 21.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/30650
KARAR NO : 2023/626
KARAR TARİHİ : 21.02.2023

T. C.
Y A R G I T A Y
3. C E Z A D A İ R E S İ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I

TUTUKLU
DURUŞMA VE TAHLİYE TALEPLİ

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olma
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.
Sanık müdafinin duruşmalı inceleme talebinin, 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği takdîren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesinin, 03.03.2022 tarihli ve 2021/240 Esas, 2022/60 sayılı kararı ile sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 314 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun (3713 sayılı Kanun) 5 inci maddesinin birinci fıkrası, 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesi, 53 üncü maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları, 58 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca 6 yıl 10 ay 15 … hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
2. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 28.04.2022 tarihli ve 2022/496 Esas, 2022/651 sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin istinaf başvurusunu 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
3. Dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 07.06.2022 tarihli ve onama görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz istemi özetle, sanığın etkin pişmanlık hükümleri kapsamında verdiği beyanlarının aleyhine delil olarak kullanıldığı ve hakkında lehe olan hükümlerin uygulanmadığı, sanığa isnat edilen fiiller hakkındaki tevsii tahkikat taleplerinini red edildiği, hukuka aykırı bir şekilde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmadığı ve bu konuda takdir hatasına düşüldüğü, sanık hakkında eksik inceleme ile mahkumiyet kararı verildiği, mahkumiyet kararına dayanak olarak HTS kayıtları, tanık beyanları ve ardışık arama raporları gösterildiği halde bu delillerin doğruluğunun araştırılmadığı, hts kayıtlarının sulh ceza hakimliği kararı ile alınması, ankesörlü sabit hatların hts kayıtlarının bir sınırlama olmaksızın alınmasının haberleşme özgürlüğünü ölçüsüz bir şekilde sınırladığı ve ihlal ettiği, ankesör sabit hat kayıtlarının CMK hükümlerine aykırı olarak elde edildiği ve hukuka aykırı delil olduğu, Yargıtay’ın ankesör dosyaları ile ilgili içtihadında belirtilen incelemelerin yapılmadığı ve bu konudaki taleplerinin reddedildiği, yine içtihatlarda belirtilen kriterlerin dosyada mevcut olmadığı, sanığın sabit hatlardan arandığı hususunun somut olgularla ve diğer delilerle desteklenmediği, arayan kişinin tespit edilmediği gibi aramalardan sonra hangi örgütsel faaliyetin işlendiği ispatlanmadan ankesör aramalarına dayanılarak verilen mahkumiyet kararının hukuka aykırı olduğu, S. Sürme’nin sanık hakkındaki ifade ve teşhis tutanakları dosyaya geldiği halde mahkemece bizzat dinlenmediği ancak beyanlarının mahkumiyete esas alındığı, örgütün askeri mahrem yapılanması içerisinde bulunan kişiler ile içeriği belli olmayan HTS kayıtlarının örgütsel görüşme olup olmadığı konusunda araştırma yapılmadığı, sanıkla görüşme kayıtları ve ardışık aramaları olan kişilerin tanık olarak dinlenmesine yönelik taleplerin reddedildiği, sanığın kullanımında olduğu belirtilen 0554…05 numaralı hatta ilişkin fiili kullanıcı tespitine ilişkin rapor alınmadığı, HTS kayıtları ile ilgili bağımsız bilirkişiler tarafından rapor hazırlanmadığı, sanığın mahrem imam olduğuna dair tanık delilinin olmadığı, örgütün hiyerarşisine dahil olmadığı ve süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren örgütsel eylemlerde bulunmadığı, sanığa isnat edilen eylemlerin 2013 yılı öncesine ait olduğu, 2013 yılından sonra örgütsel maksatla bu yapı ile ilişkisini devam ettirdiğine dair bir delilin olmadığı, 2013 yılından önce bu yapının suç teşkil eden eylemlerinin bilinmediği, yapının örgüte dönüşmesinden sonra sanığın bir bağlantısının kalmadığı, etkin pişmanlıktan yararlanarak beyanlarda bulunan tanıkların sanık hakkındaki tüm isnatlarının doğru kabul edilerek sanığın örgütteki konumuna ilişkin yeterli bilgi vermediği gerekçesi ile etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmamasının hukuka aykırı olduğu, sanığın örgütte kaldığı süre ve konumu ile uyumlu olarak bildiği her şeyi anlattığı, tutukluluk halinini devamına ilişkin kararın CMK hükümlerine aykırı olduğu, sanık hakkında kurulan hükmün bozulması gerektiği ve sair sebeplere ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak ele alındığında; HTS inceleme kayıtları, tanık beyanları ve ardışık arama raporlarına göre; sanığın örgüte ait evlerde kalarak ev abiliği ve BTM (Bölge Talebe Mesulü)’lik görevleri yaptığı, örgüt adına toplantılar düzenlediği ve örgüt içerisindeki öğrencilerden sorumlu olarak görev yaptığı, sorumluluğu altında bulunan öğrencileri örgütün sözde mahrem yapılanmasına dahil edebilmek adına vazifeler üstlendiği, HTS kayıtlarında örgüt ile iltisakı bulunan şahıslarla yoğun irtibatlarının bulunduğu, bu irtibatlar arasında sanık hakkında etkin pişmanlık hükümleri kapsamında beyanlarda bulunan ve örgütün askeri mahrem yapılanmasında Şehir Dışı Hususi Talebe Mesulü olarak görev yaptığı belirlenen İ. Ç. ve M. Ö. isimli şahısların da bulunduğu, sanığa ait ankseör analiz raporu ile 10 ardışık aranma kaydının bulunması, ardışık aranan kişiler arasında asker, askeri öğrenci ve kendisi gibi doktor olduğu belirlenen şahısların bulunması, bu kayıtların baz analiz raporu ile hts kayıtları ile örtüştüğü, ankesörlü hatlarda bulunan kayıtları doğrular suretteki sanığın Bursa iline gidip geldiğine dair yapılan kolluk tespiti, doktor olarak Adli Tıp Kurumunda görev yapan sanık hakkında ifade veren kişilerin de doktor olarak görev yaptıkları göz önüne alındığında haklarında verdikleri ifadenin hukuki anlam ve sonuçlarını bilebilecek durumda olmaları, bu haliyle aralarında herhangi bir husumet olmayan tanıkların sanık aleyhine beyanda bulunmalarını gerektirir bir sebepleri bulunmadığından beyanların muteber kabul edildiği, bu kapsamda örgüt askeri mahrem yapılanması içinde sorumlu düzeyde faaliyet yürüttüğü anlaşılan sanığın FETÖ/PDY terör örgütünün içerisinde yer aldığı, örgütün hedef ve çıkarları doğrultusunda örgüt üyesi olarak faaliyet gösterdiği anlaşılmakla, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olduğu, süreklilik ve çeşitlilik arz eden eylemleriyle örgütün talimatlarını yerine getirebilecek konumda olduğu, devlet ve toplum için tehlikeli olan ve vehamet arz eden eylemler gerçekleştirdiği kabul edilen bir örgütün üyesi olması nedeniyle “tehlike suçu” olarak düzenlenmiş silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan cezalandırılması gerektiği kanaatine varılmıştır. Tüm bu açıklamalar ışığında; sanığın üzerine atılı FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olmak suçu sabit görülmekle eylemine uyan TCK’ nın 314/2 maddesi gereğince suçun işleniş biçimi, fiilin özellikleri, suç sebep ve saikleri, kastın ağırlığı ve yoğunluğu, meydana gelen tehlikenin ağırlığı, örgüt içerisindeki konumu ve etkinliği dikkate alınarak takdiren ve teşdiden cezalandırılmasına ve işlenen suçun 3713 sayılı kanunun 3.maddesinde sayılan mutlak terör suçu olması nedeniyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5/1.maddesi uyarınca verilen cezanın 1/2 oranında arttırılmasına, sanığa verilecek cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri nazara alınarak cezasından Türk Ceza Kanununun 62/1 maddesi uyarınca takdiren 1/6 oranında indirim uygulanmasına, sanığa verilen hapis cezasının miktarı dikkate alınarak şartları oluşmadığından 5237 sayılı TCK’nun 50, 51 ve 5271 sayılı CMK’nun 231. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına dair hüküm kurulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan inceleme sonunda;
a) Amacı, yapılanması ve faaliyet yöntemlerine ilişkin ayrıntıları, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.09.2017 tarih, 2017/16-956 Esas ve 2017/370 sayılı Kararı ile onanarak kesinleşen, Yargıtay (kapatılan) 16. Ceza Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 esas, 2017/3 sayılı kararında ve dairemizin müstakar kararlarında açıklandığı üzere, FETÖ/PDY, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmayı ve yerine başka bir düzen getirmeyi amaçlayan bir terör örgütüdür.
b) Mahallinde hukuka uygun olarak ikame olunup usulünce tartışılan delillere, HTS analiz raporlarına, tanık beyanlarına, sanığın etkin pişmanlık hükümleri kapsamında yaptığı savunmasına ve dosya kapsamına göre, örgüte ait evlerde kalarak ev abiliği yapan, örgütsel sohbet toplantıları organize eden, bölgeci olarak tabir edilen öğrenci evlerinin sorumluluğunu yürüten, örgütün askeri mahrem yapılanması içinde yer alan sanığın, anılan örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla katılıp süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluluk arz eden faaliyetlerde bulunmak suretiyle örgüt üyesi olduğuna ve sanığın örgütteki konumu, kaldığı süre, faaliyetlerinin önem ve yoğunluğu ile faaliyet alanı göz önünde bulundurulduğunda temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılmasına dair kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
c)Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu anlaşılmakla, sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü sair nedenler yerinde görülmediğinden reddine. Ancak;
Dosyaya yansıyan deliller ve ifadeleri nazara alındığında örgütün hiyerarşik yapısında yer aldığı anlaşılan sanığın, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini belirterek bu kapsamda örgütte kaldığı süre, örgütsel faaliyet ve örgüt mensupları ile ilgili örgütsel konum ve faaliyetlerine uygun ifade ve anlatımlarda bulunduğu anlaşılan, mahkeme aşamasında da beyanlarının tamamından dönmeyen sanık hakkında verdiği bilgiler, bilgilerin niteliği, faydalılık derecesi ve etkin pişmanlıkta bulunduğu aşama nazara alınarak TCK’nın 221/4-2. cümlesine göre etkin pişmanlık hükümleri uygulanması gerekirken yazılı şekilde fazla ceza tayini hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle sanık müdafiinin temyiz talebi yerinde görüldüğünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 28.04.2022 tarihli ve 2022/496 Esas, 2022/651 sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Tutuklulukta geçirilen süre dikkate alınarak sanık müdafinin tahliye taleplerinin REDDİNE,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
21.02.2023 tarihinde karar verildi.