Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2022/26676 E. 2022/4983 K. 19.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/26676
KARAR NO : 2022/4983
KARAR TARİHİ : 19.09.2022

İtiraz Edilen Daire Kararı : Yargıtay 16. Ceza Dairesinin

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yazısı ile dava dosyası incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I)İTİRAZIN KONU VE KAPSAMI:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 26.05.2022 tarihli KD-3 – 2022/8947 sayılı yazısında;
1-… Cumhuriyet Başsavcılığının 29…..2000 tarih 2000/36666 soruşturma sayılı iddianamesi ile bir kısım sanıklarla birlikte sanık … hakkında 2911 sayılı Kanunun 32/1 madddesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
2-04.05.2004 tarih 2000/1105 esas – 2004/593 sayılı kararı ile sanık hakkında 1 yıl 6 ay hapis, 91.260.000 TL. ağır para cezası verilmiş bu karar sanık müdafii tarafından temyiz edilmiş Yeni … Ceza Kanununun yürürlüğe girmesi nedeniyle dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından lehe-aleyhe kanun değerlendirilmesi yapılmak üzere mahkemeye iade edilmiştir.
3-İade sonrasında mahkeme 25.05.2006 tarih 2005/1004 esas – 2006/546 sayılı kararı ile sanık hakkında 2911 sayılı Kanunun 32/1 ve 647 sayılı Kanunun 6
maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis, 91.260.000 TL. ağır para cezası verilmiş ve verilen ceza ertelenmiştir. Anılan karar sanık yönünden temyiz edilmeksizin 01…..2006 tarihinde kesinleşmiştir.
4-Hükümden sonra CMK’nın 231. maddesinde 23.01.2008 tarihinde 5728 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında cezanın alt sınırı 2 yıla çıkartılmış 25.07.2010 tarihinde de 6008 tarihli Kanun ile 2911 sayılı Kanunda değişiklik yapılarak cezanın alt sınırı 6 aya indirilmiş, bu yeni düzenlemede para cezasına ise yer verilmemiştir. Değişiklik sonrası sanık müdafiinin talebi üzerine mahkeme 5275 sayılı infaz Kanunun 98 ve 101. maddeleri kapsamında uyarlama yargılaması yapmış ve 20…..2011 tarihli ek karar ile önceki hükmü iptal ederek sanık hakkında 2911 sayılı Kanunun 6008 sayılı Kanun ile değişik 32/1 ve 5237 sayılı TCK’nın 7/2 maddeleri uyarınca 6 ay hapis cezası vermiş ve CMK’nın 231. maddesi uyarınca da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir.
5-23.10.2012 tarihinde sanık ikinci bir suç işlemiş ve bu suçtan aldığı ceza 11.07.2018 tarihinde kesinleşmiştir. Bunun üzerine mahkeme 04.11.2019 tarihli kararıyla açıklanması geri bırakılan hükmü açıklamıştır.
6-Hükmün açıklanması üzerine sanık müdafii temyiz talebinde bulunmuş ve temyiz üzerine Yargıtay 16 Ceza Dairesinin 28…..2021 tarih 2020/6475 – 2021/4336 sayılı ilamı ile hükmün gerekçe içermemesi nedeniyle hükmün bozulmasına karar vermiş, bozma ilamı sonrasında mahkeme bozma ilamına uyarak 29.12.2021 tarih 2021/484 – 2021/590 sayılı kararı ile sanık hakkında açıklanması geri bırakılan hükmü açıklayarak sanığın 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Bu kararın sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Cumhuriyet Başsavcılığımıza gelmiştir.
İtirazın nedeni önceden kesinleşmiş olan hükümlerde sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümlü lehine olup olmadığının belirlenmesi için yapılan uyarlama yargılaması sonucunda verilen kararların temyiz incelemesine tabi olup olmadığına ilişkindir.
Yapılan itiraz incelemesinde kesinleşen hükümlerde 01…..2005 tarihinden sonra yürürlüğe giren kanunların hükümlü lehine olup olmadığının belirlenmesi için yapılan uyarlama yargılamalarında Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.07.2011 gün, 2011/3-66 esas, 2011/96 sayılı kararında belirtildiği üzere 5275 sayılı Kanunun 98. Maddesinin uygulanması gerektiği ve verilen kararın aynı Kanunun 101/3 maddesi uyarınca itiraza tabi olduğunun anlaşılması karşısında; … 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.11.2019 tarih, 2018/228 esas – 2019/4336 sayılı kararına yönelik temyiz talebine ilişkin dosyanın incelenmemeksizin mahalline iadesine karar verilmesi gerekirken dosyanın Dairece incelenerek hükmün bozulmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle itirazımızın kabulü ile 16. CD’nin 28…..2021 gün ve 2020/6475 esas – 2021/4336 sayılı “2911 sayılı Kanuna muhalefet” suçuna ilişkin BOZMA kararının kaldırılarak, hükmün İNCELENMEKSİZİN MAHALLİNE İADESİNE karar verilmesi, itirazımızın kabul edilmemesi halinde ise itirazımız
hakkında karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi,”; gerektiği belirtilerek kararın düzeltilmesi için itirazda bulunduğu anlaşılmaktadır.
II)YARGILAMA SAFAHATI VE HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
a) Yargılama safahatı:
Sanık … hakkında 2911 sayılı Kanunun 32/1 maddesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
… 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.05.2004 tarih 2000/1105 esas – 2004/593 sayılı kararı ile sanık hakkında 1 yıl 6 ay hapis, 91.260.000 TL. ağır para cezası verilmiş bu karar sanık müdafii tarafından temyiz edilmiş Yeni … Ceza Kanununun yürürlüğe girmesi nedeniyle dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından lehe-aleyhe kanun değerlendirilmesi yapılmak üzere mahkemeye iade edilmiştir.
İade sonrasında mahkeme 25.05.2006 tarih 2005/1004 esas – 2006/546 sayılı kararı ile sanık hakkında 2911 sayılı Kanunun 32/1 ve 647 sayılı Kanunun 6 maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis, 91.260.000 TL. ağır para cezası verilmiş ve verilen ceza ertelenmiştir. Anılan karar sanık yönünden temyiz edilmeksizin 01…..2006 tarihinde kesinleşmiştir.
Hükümden sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılması için belirlenen sonuç cezanın bir yıl hapis cezasından iki yıla çıkarılmasına ilişkin CMK’nın 231. maddesinde lehe değişiklik getiren, 23.01.2008 tarihli 5728 sayılı Kanunun 8 Şubat 2008 tarihli ve 26781 sayılı Resmî Gazete’de, 2911 sayılı Kanunun 32. maddesinde öngörülen temel cezanın alt sınırını 6 aya indiren ve adli para cezasına yer vermeyen 22.07.2010 tarihli 6008 sayılı Kanunun da 25 Temmuz 2010 tarihli ve 27652 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi üzerine sanık müdafiinin talebi üzerine mahkeme 5275 sayılı infaz Kanunun 98 ve 101. maddeleri kapsamında uyarlama yargılaması yapmış ve 20…..2011 tarihli ek karar ile önceki hükmü iptal ederek sanık hakkında 2911 sayılı Kanunun 6008 sayılı Kanun ile değişik 32/1 ve 5237 sayılı TCK’nın 7/2 maddeleri uyarınca 6 ay hapis cezası vermiş ve CMK’nın 231. maddesi uyarınca da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir. Karar 28.04.2011 tarihinde kesinleşmiştir.
23.10.2012 tarihinde sanık ikinci bir suç işlemiş ve bu suçtan aldığı ceza 11.07.2018 tarihinde kesinleşmiştir. Bunun üzerine mahkeme 04.11.2019 tarihli kararıyla açıklanması geri bırakılan hükmü açıklamıştır.
Hükmün açıklanması üzerine sanık müdafii temyiz talebinde bulunmuş ve temyiz üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 28…..2021 tarih 2020/6475 – 2021/4336 sayılı ilamı ile hükmün gerekçe içermemesi nedeniyle hükmün bozulmasına karar vermiş, bozma ilamı sonrasında mahkeme bozma ilamına uyarak 29.12.2021 tarih 2021/484 – 2021/590 sayılı kararı ile sanık hakkında açıklanması geri bırakılan hükmü açıklayarak sanığın 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
b) Hukuki değerlendirme:
Çözülmesi gereken hukuki sorun, önceden kesinleşmiş olan hükümlerde sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümlü lehine olup olmadığının belirlenmesi için yapılan uyarlama yargılaması sonucunda verilen kararların hangi kanun yoluna tabi olduğunun belirlenmesine ilişkindir.
Ayrıntıları, Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 250-13, 24.01.2006 gün ve 136-3 ile 27.12.2005 gün ve 162-173 sayılı, 17.05.2011 tarihli, 2011/3-66 – 2011/96 sayılı ilamlarında da izah olunduğu üzere;
Ceza kanunlarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar, yürürlükten kalkmış bulunan 765 sayılı … Ceza Kanununun 2. maddesi ile 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5237 sayılı … Ceza Kanunun 7. maddesinde benzer biçimde düzenlenmiştir. Anılan maddelerde iki önemli ilke vurgulanmaktadır. Bunlardan ilkine göre: ceza hukuku kuralları yürürlüğe girdikleri andan itibaren ileriye etkili olarak uygulanırlar. “Geçmişe etkili uygulama” veya “geçmişe yürürlük” ilkesi denilen ikinci prensibe göre, failin lehine olan yasa geçmişe etkilidir. Dolayısıyla, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine olan yasa, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır. Bazen, sonradan yürürlüğe giren yasanın kendisi sonucu belirler ki, bu durumda yeni bir yargılama faaliyetine ihtiyaç bulunmaz. Kimi zaman da, sonradan yürürlüğe giren yasanın suçun unsurlarını değiştirmesi, suça etkili halleri yeniden düzenlemesi, ceza miktarlarını öncekinden farklı alt ve üst sınırlar arasında belirlemesi gibi nedenlerle, önceki suç bakımından doğurduğu sonucun bir mahkeme kararı ile saptanması gerekir. Bu durumda “mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılaması” veya kısaca “uyarlama yargılaması” denilebilecek bir yargılama faaliyetine ihtiyaç vardır. Her yargılama faaliyeti gibi bu da bir davanın varlığını gerektirir. Daha önce bu tür bir yargılamayı münhasıran düzenleyen yasa normu mevcut olmadığından yerleşmiş yargısal uygulamalar doğrultusunda bu yargılama, 1412 sayılı CYUY’nın mahkumiyet hükmünün yorumunda … tereddüdün giderilmesi bakımından hakimden karar istenmesi yöntemini düzenleyen 402. maddesine göre gerçekleştirilmekteydi.
Ancak, her ikisi de 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5252 sayılı … Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98 vd. maddelerinde uyarlama yargılamasını düzenleyen hükümler getirilmiştir.
Bunlardan 5275 sayılı Kanunun 98. maddesinde; “Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilmeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir” denilmiş, birden fazla hükümdeki cezaların toplanması için mahkemeden karar istenmesi 99. maddesinde düzenlenmiş, 101. maddesinde de bu kararların duruşma yapılmaksızın verileceği belirtilerek yetkili mahkemeler ve kanun yolu gösterilmiştir.
Görüldüğü gibi, 5275 sayılı Kanunun 98 ilâ 101. maddeleri herhangi bir ceza normunun hükmün kesinleşmesinden sonra değişmesi halinde yapılacak uyarlama yargılamasına ilişkin genel bir düzenlemeyi içermektedir.
5252 sayılı Kanunun 9. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında ise; “(1) 01 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak, … Ceza Kanununun lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde, duruşma yapılmaksızın da karar verilebilir.
(2) Birinci fıkra hükmü, 01 Haziran 2005 tarihinden önce verilip de Yargıtay tarafından lehe olan hükümlerin uygulanması hususunda değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle bozularak mahkemesine gönderilen hükümler hakkında da uygulanır” hükmü getirilmiştir.
5252 sayılı Kanunun amacı 1. maddesinde, kapsamı ise 2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre Kanunun amacı: 5237 sayılı … Ceza Kanunun yürürlüğe konulmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek; kapsamı ise, diğer yasalarda 765 sayılı … Ceza Kanunun yapılan yollamalar, 5237 sayılı … Ceza Kanunun yürürlüğe girmesiyle yürürlükten kaldırılan hükümler ve 5237 sayılı … Ceza Kanunun uygulanması için diğer kanunlarda yapılan değişiklikler, bu kanunların yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş suçlar hakkında ne surette hüküm kurulacağı ve kesinleşmiş cezaların nasıl infaz edileceğine ilişkin hükümlerdir. Bu üç hüküm birlikte değerlendirildiğinde, 5252 sayılı Kanunun “Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul” başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrası;
a) Sadece 01 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerinde ve
b) Münhasıran, 5237 sayılı … Ceza Kanunun yürürlüğe girmesi nedeniyle hükümde bir değişiklik yargılaması yapılması gerektiğinde uygulanabilecektir. Başka bir ifadeyle bu düzenleme, 5237 sayılı … Ceza Kanunu dışında başka herhangi bir yasanın yürürlüğe girmesi ve lehe hüküm içermesi halinde yapılacak incelemeyi kapsamamaktadır.
Sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle mahkumiyet hükmünde değişiklik yargılamasını düzenleyen bu iki farklı yasadan biri genel nitelikte, diğeri ise sınırlı uygulama alanına sahip özel nitelikte bir düzenlemeyi içermektedir. Her iki yasanın kabulünden sonra, 5252 sayılı Kanunun 9. maddesinde ve 5349 sayılı Kanunla kısmi bir değişiklik yapılmakla birlikte, maddedeki hüküm korunmuştur. Bu durum yasa koyucunun uyarlama yargılaması konusunda iki farklı yasada iki ayrı düzenleme öngörmesinin bilinçli bir tercihe dayandığını ortaya koymaktadır. Bu itibarla, sonradan yürürlüğe giren ve lehe hüküm içeren kanunun 5237 sayılı … Ceza Kanunu olması ve mahkûmiyet hükmünün de 01 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş olması halinde, uyarlama yargılaması özel düzenlemeyi içeren 5252 sayılı Yasanın 9. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen usule göre gerçekleştirilmeli, bu iki koşulun birden oluşmadığı hallerde ise, genel düzenleme getiren 5275 sayılı Kanunun 98 vd. maddelerindeki yöntem uygulanmalıdır.
01 Haziran 2005 tarihinden sonra gerçekleştirilen kanun değişiklikleri nedeniyle uyarlama yargılamasının tabi olacağı ilkeler 5252 sayılı Kanunun 9. maddesine göre değil, 5275 sayılı Kanunun 98 ilâ 101. maddelerine göre belirlenmelidir. Kaldı ki, aynı husus 5728 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinde de açıkça belirtilmiştir. Buna göre; 01.05.2005 tarihinden sonra kesinleşen hükümlerin, gerçekleştirilen yasa değişiklikleri nedeniyle uyarlama yargılamasına konu edilmeleri durumunda, uyarlama yargılaması sonucunda verilen kararlara karşı başvurulabilecek kanun yolu 5275 sayılı Kanunun 101/3. fıkrası uyarınca itirazdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
01…..2006 tarihinde kesinleşen hükümden sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılması için belirlenen sonuç cezanın bir yıl hapis cezasından iki yıla çıkarılmasına ilişkin CMK’nın 231. maddesinde lehe değişiklik getiren, 23.01.2008 tarihli 5728 sayılı Kanunun 8 Şubat 2008 tarihli ve 26781 sayılı Resmî Gazete’de, 2911 sayılı Kanunun 32. maddesinde öngörülen temel cezanın alt sınırını 6 aya indiren ve adli para cezasına yer vermeyen 22.07.2010 tarihli 6008 sayılı Kanunun da 25 Temmuz 2010 tarihli ve 27652 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi üzerine yapılan uyarlama yargılamasının 5275 sayılı Kanunun 98 ilâ 101. maddelerinde belirlenen ilkelere tabi olması ve uyarlama yargılaması sonucunda verilen karara karşı başvurulacak kanun yolunun 5275 sayılı Kanunun 101/3. fıkrası uyarınca itiraz olduğu konusunda duraksama bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmiştir.
III)KARAR: Açıklanan sebeplerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 28…..2021 tarih ve 2020/6475 esas – 2021/4336 karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA,
CMK’nın 231. maddesinde lehe değişiklik getiren 23.01.2008 tarihli 5728 sayılı Kanunun, 8 Şubat 2008 tarihli ve 26781 sayılı Resmî Gazete’de, 2911 sayılı Kanunun 32. maddesinde lehe değişiklik getiren 22.07.2010 tarihli, 6008 sayılı Kanunun da 25 Temmuz 2010 tarihli ve 27652 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi üzerine yapılan uyarlama yargılamasının 5275 sayılı Kanunun 98 ilâ 101. maddelerinde belirlenen ilkelere tabi olması ve uyarlama yargılaması sonucunda … 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.11.2019 tarih ve 2018/228 – 2019/821 sayılı kararın, 5275 sayılı Kanunun 101/3. fıkrası uyarınca itiraz kanun yoluna tabi olup temyizi kabil bulunmamasına nazaran temyiz incelemesi yapılmaksızın ve mahallinde itiraz merciince karara bağlanmasını teminen dosyanın mahalline iade edilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.