Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2022/23713 E. 2023/704 K. 23.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/23713
KARAR NO : 2023/704
KARAR TARİHİ : 23.02.2023

T U T U K L U
D U R U Ş M A T A L E P L İ

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2020/525 E., 2020/597 K.
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olma
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesi ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 ıncı maddesi birinci fıkrası uyarınca reddine karar verilmiştir.
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. İzmir 14. Ağır Ceza Mahkemesinin, 30.12.2019 tarihli ve 2019/115 Esas, 2019/464 sayılı Kararı ile sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 314 üncü maddesi ikinci fıkrası ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5 inci maddesinin birinci fıkrası ile 5237 sayılı Kanun’un 62 inci maddesi birinci fıkrası, 53 üncü maddesi, 58 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası, 63 üncü maddesi uyarınca 10 yıl 7 ay 15 … hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
2. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, 28.05.2020 tarihli ve 2020/525 Esas, 2020/597 sayılı Kararı ile sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan İlk Derece Mahkemesince kurulan mahkumiyet hükmüne ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
3. Dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 20.03.2022 tarihli ve onama görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafii temyiz dilekçesinde özetle; kanunsuz suç ve ceza olmayacağı, suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığı, ByLock delilinin hukuka aykırı olduğu, delil olarak kullanılmasını kabul etmediklerini, tanık beyanlarının çelişkili olduğu, teşhis işlemlerinin mevzuata aykırı olduğu, Bank …’nın mevzuata uygun kurulduğu ve çalışmaya devam ettiği, SGK kayıtlarının çalışma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, alt sınırdan uzaklaşılmasının gerekçesinin soyut ve yetersiz olduğu ve sair nedenlerle sanık lehine, hükmün bozulmasının talep edildiği anlaşılmıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olduğu iddiasıyla Burdur Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianame kapsamında mahkemece yapılan yargılama sonunda: 1999 yılından itibaren örgüt yapılanması içerisinde yer alan, bu tarihten itibaren örgüte bağlı şirketlerde çalışma kaydı gösterilerek örgüt içi tayine tabi görev alan, silahlı terör örgütü yapısının içerisinde Bayraklı, Buca ve Menemen ilçelerinde “ilçe imamı” olarak örgüt hiyerarşisi içerisinde bulunan, ilçe imamı olarak örgütün gizli sohbet toplantılarını düzenleyen, bu sohbet toplantılarında sohbet hocalığı yapan, örgüt adına esnafları dolaşarak himmet, burs, kurban parası toplayan, örgüt liderinin talimatından sonra talimata uyarak Bank Asyada meblağ artışına giden ve diğer örgüt üyelerine bu konuda baskı yapan, ByLock yazışma içeriklerine göre de örgütten aldığı talimatları eksiksiz yerine getirmeye çalışan, ByLock içeriklerinde 430743 ID kullanıcısına kolluk kuvvetlerince yakalanmaları halinde ByLock programını silmelerini ve bir müddet ByLock programını yüklememeleri tedbirini almalarını ileterek örgüt hiyerarşisi içerisinde, örgütün illegal fiillerinden haberdar olarak yer almaya devam eden, 15.07.2016 tarihi sonrası da örgüt içerisinde ünite sorumlusu olarak, tutuklanan diğer örgüt üyelerinin örgütten kopmamaları ve örgütün faaliyetlerinin devamı için çalışan, örgüt tarafından gizli kimlik ile saklanması sağlanan sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olup örgütle organik bağ kurduğu, sanığın süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerde bulunduğu, sanığın üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçunun sübuta erdiğinin kabul edildiği, sanığın eylemlerinin örgüt üyeliği suçu kapsamında değerlendirildiği, etkin pişmanlık kapsamında verdiği ifadelerinin tamamından vazgeçerek tüm eylemlerini inkar etmesi karşısında yasal koşulları oluşmadığı gerekçesiyle 5237 sayılı Kanun’un 221 inci maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmeyerek esastan ret kararı verildiği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre çocuklarını örgüte müzahir okula göndermenin müsnet suç yönünden örgütsel faaliyet ya da delil olarak değerlendirilemeyeceği belirlenerek yapılan incelemede:
A. Amacı, yapılanması ve faaliyet yöntemlerine ilişkin ayrıntıları, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih, 2017/16-956 Esas ve 2017/370 sayılı Kararı ile onanarak kesinleşen, (kapatılan) 16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı Kararında açıklandığı üzere, FETÖ/PDY, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmayı ve yerine başka bir düzen getirmeyi amaçlayan bir terör örgütüdür.
B. Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinleşen Yargıtay (kapatılan) 16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı Kararında ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespit edilmesi halinde sanığın örgütle bağlantısını gösteren bir delil olarak kabul edilmesi mümkündür.
C. BDDK’ nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temüttü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 107 inci maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı … Katılım Bankası AŞ’de gerçekleştirilen rutin hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin, örgüte üye olmak suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek başına ise örgüte yardım etmek olarak kabul edilebileceği nazara alındığında; sanığın örgütle bağlantısını gösteren bir delil olarak kabul edilmesi mümkündür.
D. Mahallinde hukuka uygun olarak ikame olunup usulünce tartışılan delillere ve dosya kapsamına göre; 1999 yılından itibaren örgütün çeşitli kademelerinde rol alıp akabinde Bayraklı, Melemen ve Buca’da “ilçe imamlığı” görevinden bulunan, örgütün sohbet toplantılarına katılan ve düzenleyen, esnaf gruplarından himmet, burs, kurban parası adı altında örgüte fon sağlayan, örgüt yönetiminin talimatına uyarak … Katılım Bankası A.Ş. hesabında bankacılık işlemi yapan ve diğer örgüt üyelerine de bu konuda telkinde bulunan, 509754 ve178769 ID numaraları ile ByLock uygulamasını örgütsel iletişim amacıyla kullanan, kolluk kuvvetlerince yakalanmaları halinde ByLock programını silmelerini ve bir müddet bu programı yüklememeleri tedbirini almalarını ileten, 15.07.2016 tarihi sonrası da örgüt desteği ile adli makamlardan kaçıp saklanan, örgütün yeni yapılanması içerisinde “ünite sorumlusu” olarak faaliyet gösteren sanığın örgütün hiyerarşik yapısına organik bağ ile katılmak suretiyle üyesi olduğu ve müsnet suçun sübut bulduğu yönündeki yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
E. Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir (TCK madde 21/1). Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz (TCK madde 30/1). 5237 sayılı TCK’nın, “Hata” kenar başlıklı 30/1 inci maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleştiği durumlarda, sanığın kasten hareket ettiğinden bahsedilemeyecek ve somut olayda tipik eylem gerçekleşmiş olsa da 5271 sayılı CMK’nın 223/2-c maddesi gereğince beraat kararı verilecektir.
Hata (yanılma); kişinin tasavvuru, zihninden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Failin tasavvurunun konusu dış dünyaya ait bir şeye ilişkin olabileceği gibi, normatif dünyaya (kurallar alanına) dair de olabilir. Dış dünyayla ilgili şey olduğundan farklı bir biçimde algılanması halinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi halinde ise yasak hatasından bahsedilir. Kısaca unsur hatası bir algılama hatası olduğu halde, yasak hatası bir değerlendirme hatasıdır.
Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı dosyasında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; FETÖ/PDY terör örgütünün, başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanında büyük bir kesimce böylece algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce erişinceye kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün ustaca gizlenen amacını bilenler ve bu amaçla örgütte görev alanlar açısından, suç tarihine bakılmaksızın ve suç tarihinden önce anılan yapının terör örgütü olduğuna ilişkin bir mahkeme kararı verilmiş olması da aranmaksızın hata savunmalarına itibar edilemeyeceğinde kuşku bulunmamakta ise de; terör örgütü olduğunu bilmeksizin içinde yer alan veya yardım eden sanıklar yönünden mensup olduğu ya da yardım ettiği yapının Anayasal düzeni zorla değiştirme, Anayasaya uygun olmayan yöntemlerle iktidarı ele geçirmeyi amaçlayan bir terör örgütü olduğunu veya terör örgütüne dönüştüğünü anladığı veyahut expost bir değerlendirme ile dış aleme yansıyan olay ve olgular itibariyle kendisinden anlamasının beklendiği tarihten itibaren davranışları ile bu örgütten ayrılma iradesini ortaya koyup koymadığı ve bu bağlamda TCK’nın 30/1 inci maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği somut olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; örgütün nihai amacını gerçekleştirmek için örgütle tanıştığı yıllardan itibaren hiyerarşik yapı içerisinde ilçe imamlığı gibi çeşitli görevler alan, örgütsel toplantılar organize eden, 15.07.2016 tarihinden sonra dahi örgütle organik bağını sürdüren sanığın, örgütteki konumu, faaliyetlerinin önemi ve irtibatının devam ettiği tarih itibariyle örgütün nihai amacını bilmediği yönündeki savunmasına itibar edilmemesi yerindedir.
F. Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, temyiz dilekçesinde ileri sürülen esasa müessir olabilecek savunmaların, 5237 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi dışında özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımın kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla, incelenen hükümde hukuka aykırılık saptanmamıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, 28.05.2020 tarihli ve 2020/525 Esas, 2020/597 sayılı Kararında sanık müdafiince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İzmir 14. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
23.02.2023 tarihinde karar verildi.