Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2022/13875 E. 2023/549 K. 16.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/13875
KARAR NO : 2023/549
KARAR TARİHİ : 16.02.2023

T. C.
Y A R G I T A Y
3. C E Z A D A İ R E S İ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I
TUTUKLU
DURUŞMA VE TAHLİYE
TALEPLİ

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2021/1195 E, 2021/1635 K.
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olma
HÜKÜMLER :TCK 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 3-5/1, TCK 62/1, 53/ 1, 2, 3, 58/9,
63 maddeleri uyarınca mahkumiyet kararlarına yönelik istinaf
başvurusunun esastan reddi

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle,
Sanık … müdafinin duruşmalı inceleme talebinin, 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği yasal şartları oluşmadığından reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 07.07.2021 tarihli ve 2021/108 Esas, 2021/156 Karar sayılı kararı ile sanıklar hakkında Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 314/2, 3713 Terörle Mücadele Kanun’un (3173 sayılı kanun) 3- 5/1, 5237 sayılı Kanun 62/1, 53/, 1, 2, 3, 58/9, 63 maddeleri uyarınca … hakkında 8 yıl 9 ay, … hakkında 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve mahsuba karar verilmiştir.
2. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi; 17/11/2021 tarihli ve 2021/1195 Esas, 2021/1635 Karar sayılı kararıyla sanıklar hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümlere yönelik sanıklar müdafilerinin istinaf başvurusunun, 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
3.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 08.02.2022 tarihli; usul ve yasaya uygun olan hükmün onamasına karar verilmesi görüşünü içeren Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık … Müdafiinin Temyiz Sebepleri;
Esas Hakkında Mütalaaya beyanda bulunmak üzere sadece bir hafta süre verildiği gerekçesiyle savunma hakkının kısıtlandığı, rahatsızlığı sebebiyle tahliye edilmesi aksi halde adli tıp kurumuna sevk edilmesi gerektiği, bylockn delil olarak kabul edilemeyeceği, konuşmalarda suç teşkil edecek ifadelerim bulunmadığı dolayısıyla müvekkilinin beraat etmesi gerektiği, tanık beyanlarını kabul etmediklerini ve çelişkili olduğununa, hata hükümlerinin tartışılması gerektiğine yöneliktir.
Sanık … Müdafiinin Temyiz Sebepleri;
Sanığın … Şirketler grubunun yönetim kurulunda görev almasının talimat ile olmadığı, dosyada örgüt hiyerarşisine dahil olduğuna dair tek bir delil bulunmadığı, tanık beyanlarının 17- 25 aralık sürecinden önceki faaliyetlerine ilişkin olduğu, beraat kararı verilmesi gerektiği, kıdemli üyenin de beraat kararı verilmesi gerektiği yönünde karşı oy kullandığına yöneliktir.
III. OLAY ve OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Makemesinin kabulü
“Sanık …’in, amacını benimsediği silahlı terör örgütü FETÖ/PDY yapılanması içerisine dahil olduğu, örgüt ile organik bağ kurarak süreklilik gösteren faaliyetlerde bulunduğu, sanığın üyesi olduğu FETÖ/PDY terör örgütünün amaçları doğrultusunda, esnaf sohbet grubunda yer aldığı, örgütün sohbet toplantılarına katıldığı, örgütün sohbet toplantılarına eleman kazandırmak amacıyla esnafları davet ettiği, sanığın örgüte müzahir olduğu için kapatılan ve Isparta’da 7 tane yurdun bağlı olduğu şirkette yönetim kurulu üyesi ve daha sonra da yönetim kurulu başkanı olduğu, söz konusu şirket ile yurtların örgüte eleman kazandırma ve örgütsel faaliyetlerin yürütüldüğü … konumunda bulunduğu, sanığın örgütsel amaç ile şirket adı altında faaliyette bulunduğu, sanığın savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğundan itibar edilmediği, izah edildiği gibi sanığın örgüt ile organik bağ kurarak süreklilik gösteren faaliyetlerde bulunduğu, sübut bulan çeşitlilik ve süreklilik gösteren yukarıda ayrıntılarıyla izah edilip tartışılan eylem ve faaliyetlerinin sanığın atılı olan silahlı örgüt üyeliği suçunu oluşturacağı, zira silahlı örgüte üye olmanın örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade ettiği, ancak ayrıntılarıyla tartışılan eylem ve faaliyetlerinin sanığın atılı olan silahlı terör örgütü FETÖ/PDY üyeliği suçunu oluşturacağı anlaşılmakla sanığın silahlı terör örgütü üyeliği suçundan takdiren alt sınırdan cezalandırılmasına” karar verildiği anlaşılmıştır.
” Sanık …’in, sanığın amacını benimsediği silahlı terör örgütü FETÖ/PDY yapılanması içerisine dahil olduğu, üyesi olduğu FETÖ/PDY terör örgütünün amaçları doğrultusunda, örgütün gizli haberleşme programı ByLocku telefon hattı ile telefon cihazına yükleyerek yoğun olarak kullandığı, yine örgüt üyelerince haberleşmek için kullanılan kakao talk adlı programı kullandığı, örgüt içerisinde büyük bölge talebe mesulü olarak görev yaptığı, öğrenci evlerinde kalan öğrencilerin örgüte kazandırılması amaçlı organizasyonlar içerisinde yer aldığı, yeniden yapılanmada yer aldığı, kod adı kullandığı, sohbet hocalığı yaptığı, burs, himmet, kurban adı altında örgüte yardım topladığı, örgüte müzahir protestoya katıldığı, örgüte müzahir dernek üyeliklerinin bulunduğu, izah edildiği gibi sanığın amacını benimsediği örgüt ile organik bağ kurarak süreklilik gösteren faaliyetlerde bulunduğu, sübut bulan çeşitlilik ve süreklilik gösteren yukarıda ayrıntılarıyla izah edilip tartışılan eylem ve faaliyetlerinin sanığın atılı olan silahlı örgüt üyeliği suçunu oluşturacağı, zira silahlı örgüte üye olmanın örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade ettiği, sanığın silahlı terör örgütü (FETÖ/PDY) üyeliği suçundan, suçun işleniş biçimi, kastının yoğunluğu, gütmüş olduğu amaç ve saik de dikkate alınarak takdiren ve teşdiden cezalandırılmasına” karar verildiği anlaşılmıştır.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik bulunmadığı belirlenmiştir.
IV. GEREKÇE
A. Sanık … Hakkında;
Amacı, yapılanması ve faaliyet yöntemlerine ilişkin ayrıntıları, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.09.2017 tarih, 2017/16-956 Esas ve 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen, Ayrıntıları (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarihli ve 2015/3 esas, 2017/3 sayılı kararında açıklandığı üzere, FETÖ/PDY, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmayı ve yerine başka bir düzen getirmeyi amaçlayan bir terör örgütüdür.
ByLock iletişim sistemi, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren delil olacağı ve yasal yöntemlerle elde edildiği kabul edilmiştir.
Kapatılan 16. Ceza Dairesinin 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı dosyasında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; FETÖ/PDY terör örgütünün, başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanında büyük bir kesimce böylece algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce erişinceye kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün ustaca gizlenen amacını bilenler ve bu amaçla örgütte görev alanlar açısından, suç tarihine bakılmaksızın ve suç tarihinden önce anılan yapının terör örgütü olduğuna ilişkin bir mahkeme kararı verilmiş olması da aranmaksızın hata savunmalarına itibar edilemeyeceğinde kuşku bulunmamakta ise de; terör örgütü olduğunu bilmeksizin içinde yer alan veya yardım eden sanıklar yönünden mensup olduğu ya da yardım ettiği yapının Anayasal düzeni zorla değiştirme, Anayasaya uygun olmayan yöntemlerle iktidarı ele geçirmeyi amaçlayan bir terör örgütü olduğunu veya terör örgütüne dönüştüğünü anladığı veyahut expost bir değerlendirme ile dış aleme yansıyan olay ve olgular itibariyle kendisinden anlamasının beklendiği tarihten itibaren davranışları ile bu örgütten ayrılma iradesini ortaya koyup koymadığı ve bu bağlamda TCK’nın 30/1. maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği somut olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; örgütün nihai amacını gerçekleştirmek için, ByLock tespit ve değerlendirme tutanağı ve tanıkların beyanına göre ByLock ve kod adı kullanan sanığın, örgütteki konumu, faaliyetlerinin önemi ve irtibatının devam ettiği tarih itibariyle örgütün nihai amacını bilmediği yönündeki savunmasına itibar edilmemesi yerindedir.
30.06.2021 tarihli celsede Cumhuriyet savcısı tarafından sunulan esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmak için sanık ve müdafiine; kanuna ve yerleşik uygulamaya uygun 5271 sayılı Kanunun 176/4, 190/2. ve 216. maddeleri gereği uygun sürenin verildiği anlaşılmıştır.
Mahallinde hukuka uygun olarak ikame olunup usulünce tartışılan delillere ve dosya kapsamına göre; silahlı terör örgütün örgütsel toplantılarına katılan, örgüte yardımlarda bulunan, örgütün operasyonel eylemlerinin kamuoyunca bilinmesinden sonra da örgütsel faaliyetler içinde yer alan ve ByLock kullandığı değerlendirilen sanığın anılan örgütün hiyerarşik yapısına organik bağ ile katılıp süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk arz eden faaliyetlerde bulunmak suretiyle üyesi olduğuna dair kabulde bir isabetsizlik görülmemekle, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine;
Ancak; Anayasanın 138/1. maddesi hükmü, TCK’nın 61/1. maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine ilişkin ölçütlerle aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca; suçun işleniş biçimi, işlendiği yer ve zaman, meydana gelen tehlikenin ağırlığı göz önünde bulundurularak hakkaniyete uygun bir ceza tayini gerekirken, temel cezanın belirlenmesinde suçun unsurlarının teşdit sebebi olarak kabul edilmesi suretiyle TCK’nın 61/3 maddesine aykırı davranılarak fazla ceza tayini hukuka aykırı bulunmuştur.
B. Sanık … hakkında;
Ayrıntıları ve hukuki mahiyeti Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinleşen Dairemizin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 esas 2017/3 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir.
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir.
Soruşturma aşamasında müdafi huzurunda dinlenen tanık beyanları ve dosya kapsamına göre, sanığın; silahlı terör örgütün sohbet adı altındaki toplantılarına katıldığı örgüte yardımlarda bulunduğu, örgütün sohbet toplantılarına eleman kazandırmak amacıyla esnafları davet ettiği, sanığın örgüte müzahir olduğu için kapatılan ve Isparta’da yedi tane yurdun bağlı olduğu şirkette yönetim kurulu üyesi ve daha sonra da yönetim kurulu başkanı olduğu, sanığın örgütsel amaç ile şirket adı altında faaliyette bulunduğu, sanığın eylem ve faaliyetlerinin atılı olan silahlı örgüt üyeliği suçunu oluşturacağı, dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanığın anılan örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla katılıp süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluluk arz eden faaliyetlerde bulunmak suretiyle üyesi olduğuna dair kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Sonuç olarak; yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımın kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla, mahallinde hukuka uygun olarak ikame olunup usulünce tartışılan delillere ve müdafi huzurunda beyanları alınan tanık beyanlarına göre mahkemece suç vasfının tayin ve tespitine ilişkin, denetime imkân verir şekilde değerlendirme yapıldığı ve tüm dosya kapsamıyla uyumlu olarak sanığın eylemlerinin 5237 sayılı Kanun’un 314. maddesinin 2. fıkrası kapsamında kaldığının kabul edildiği anlaşılmakla, yerinde, yeterli ve kanunî gerekçeye dayandığından hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
V. KARAR
A. Sanık … Hakkında Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçe bölümünün açıklanan nedenlerle Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi; 17/11/2021 tarihli ve 2021/1195 Esas, 2021/1635 Karar sayılı kararında sanık müdafi tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
B. Sanık … Hakkında Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle sanıklar müdafilerinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi; 17.11.2021 tarihli ve 2021/1195 Esas, 2021/1635 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA
Hükmolunan ceza miktarı, suçun niteliği, mevcut delil durumu ve tutuklulukta geçen süre dikkate alınarak sanık …’ in tahliye talebinin REDDİNE,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınc Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
16.02.2023 tarihinde karar verildi.