Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2021/9591 E. 2023/479 K. 13.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/9591
KARAR NO : 2023/479
KARAR TARİHİ : 13.02.2023

T. C.
Y A R G I T A Y
3. C E Z A D A İ R E S İ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L Â M I

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2018/140 E. – 2018/124 K.
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olma
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı

İlk Derece Mahkemesince sanık hakkında kurulan hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın 5271 sayılı Kanun’un 286. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durum bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Afyonkarahisar 2 Ağır Ceza Mahkemesinin 15.10.2018 tarih, 2018/182 Esas 2018/569 sayılı Kararı ile sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5 inci maddesinin birinci fıkrası, 5327 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
2.Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 30.11.2018 tarih 2018/140 E. – 2018/124 K. sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
3. Dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 22.05.2021 tarihli ve onama görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafinin temyiz istemi suçun manevi unsurlarının oluşmadığına, eylem yoğunluğu şartının gerçekleşmediğine, sanığın ByLock kullanmadığına ByLocka ilişkin delilin usulüne uygun elde edilmediğine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığının 06.02.2018 tarih ve 2018/692 Esas 2018/151 nolu iddianamesiyle; Sanık … hakkında “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Kazanç Müsaderesi” suçundan cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmıştır.

Sanık …’ın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü hiyerarşik yapılanması içerisinde yer aldığı gerek dosya kapsamında toplanan tüm delillerden gerekse sanığın mahkemece itibar edilen soruşturma beyanlarından sabit olmuştur, nitekim; öncelikle sanığın soruşturma beyanına mahkemece itibar edilmesi hususuna açıklık getirilecek olursa; mahkememizce yargılaması yapılan birçok örgüt dosyasında etkin pişmanlık kapsamında soruşturma aşamasında ayrıntılı beyanlarda bulunan sanık ve tanıkların kovuşturma aşamasında örgütün talimatı ile baskı altında ifade verdikleri gerekçesiyle beyanlarından döndükleri sabittir. Bu bağlamda sanığın sıcağı sıcağına alınan ve diğer beyanlar ile tutarlılık arz eden soruşturma beyanlarına mahkememizce itibar edilmesi gerekmiştir. Sanığın örgütsel eylemlerine gelecek olursak;
Sanığın 2012- 2013 yılında FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün güdümündeki Sabah Dershanesinde öğrenim gördüğü, sanığın üniversite döneminde, örgütün gerçek yüzünün halk tarafından anlaşıldığı tarih olan 17-25 Aralık süreci sonrasına tekabül eden tarihlerde örgüte müzahir Kıvam yurdunda ve örgüt evlerinde kaldığı, sanığın kaldığı bu örgüt evinde örgütün bağının artırılması, örgüt ideolojisinin aşılanması, örgüte eleman kazandırılması ve örgüte finansal destek sağlanması amacıyla haftada bir ya da iki defa düzenlenen sözde dini sohbet adı altında kamufle edilerek meşrulaştırılmaya çalışılan bütünüyle gizlilik esasına dayalı ve örgüte eleman ve finans temininde örgütün adeta can damarı niteliğindeki örgütsel toplantılara katıldığı, bu toplantılarda örgüt elebaşı …’in kitaplarının okunarak CD’lerinin izlendiği, bu örgütsel sohbetlerde tedbir amaçlı olarak telefonların dışarıda bırakıldığı, sanığın örgüt üyeleri dışında kimsenin kullanmasına izin verilmeyen, özel bir yazılım olarak üretilen ve örgüt mensuplarının deşifre olmadan kendi aralarında haberleşmelerini sağlamaları amacıyla kullanıma sunulan, uygulama kullanıcılarının kendi aralarındaki mesaj ve mail trafiklerinden örgütün haberleşme aracı olarak kullanıldığı anlaşılan, gizli görüşmelerine örgüt dışından kimselerin erişemeyeceğine güvenilen ve kullanımı sadece kendilerine has olan uygulama üzerinden yaptıkları, gizli ve önemli görüşmelerin bu uygulama üzerinden yapılmasının “uygulamada örgüt üyeleri dışında kimsenin bulunmadığını ve uygulamada örgüt üyeleri dışında hiç kimsenin kullanıcı olarak kayıt olamadığını bilmelerinden” kaynaklanmakta olduğu, yine kendileri dışında kimsenin mail ve mesaj içeriklerine erişemeyecek olmasının “örgüt üyelerinin bu platformda rahatça illegal faaliyetlerini paylaşmalarının ve fikir alışverişinde bulunmalarının” önünü açtığı, uygulama incelendiğinde sistemde her kullanıcının kendisine ait bir adet tanımlı ve birbirinden farklı ID numarası olduğu görüldüğünden sisteme girişte uygulamanın kullanıcıya kendisine özgü ve kimliği niteliğini taşıyan bir numara verdiğinin görüldüğü, bu uygulama kurulduktan sonra kişiye otomatik olarak bir ID numarası tahsis ettiğinden dolayı benzer yapıdaki diğer anlık mesajlaşma uygulamaları gibi olmadığı, telefonun kişi listesi ile uygulamanın kişi listesinin senkronize olmadığı, yine bununla birlikte şifre paylaşımının yapılarak kişilerin birbirlerini programa ekledikleri, bu sebeple ID numarası kullanıcı adı şifresi bilinmeyen bir kişinin kişiler listesine eklenmesinin mümkün olmadığı, uygulamanın örgütsel amaçla kullanılması ve herkesin uygulamaya kendi isteğiyle dahil olamaması nedeniyle sanığın kriptolu bir program olduğu anlaşılan ByLock programını kullandığının sabit olduğu, nitekim sanığın ByLock programını kullandığı ID’yi sanığın ismi ile ekleyen ByLock kullanıcılarının bulunduğu gibi gerek tanık gerekse sanığın beyanından üzerinde ByLock tespit edilen hattın sanık tarafından kullanıldığının anlaşıldığı, bylock programı mesaj içeriklerinin incelenmesinde; sanığın ByLock programı üzerinden örgüt faaliyetleri kapsamında düzenlenen sohbet toplantıları, gezi, akşam yemeği, öğrenci evinin giderleri ve genel durumu hakkında diğer ByLock kullanıcıları ile yazışmalar yaptığı, ByLock tespit ve değerlendirme tutanağında kullanıcı adı olarak … adını kullanması nedeniyle örgüt hiyerarşisi içinde … kod adını kullandığının mahkemece değerlendirildiği, bu suretle sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün ideolojisini benimsediği, bu itibarla sanığın silahlı terör örgütü olduğu kesinleşmiş yargı kararıyla da tespit edilen Fetullahçı Terör Örgütüne üye olduğu, her ne kadar sanık savunmalarında atılı suçlamaları reddetmiş ve mahkememizce itibar edilen soruşturma aşamasındaki beyanlarından dönmüş ise de; mahkememizce yapılan yargılama, alınan savunma ve beyanlar, dinlenen tanık anlatımları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın kendisini suçtan kurtarmaya yönelik savunmalarına itibar edilemeyeceği,
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 14.03.2016 tarih ve 2015/5452 Esas, 2016/1983 sayılı kararında da belirtildiği üzere “… Örgüte adam kazandırma ile mali yardım toplama faaliyetleri içerisinde yer aldıkları, örgütün yapılanmasının oluşturulması yönünde faaliyetlerde bulundukları, örgütün diğer üyeleri ile sürekli irtibat kurdukları anlaşılmakla, eylem ve faaliyetlerindeki süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk durumu da dikkate alındığında, örgütle organik bağ kurdukları anlaşılan sanıklar hakkında silahlı terör örgütüne üyelik suçundan mahkumiyetleri yerine yazılı şekilde…” kararı da dikkate alındığında, sanığın örgütün ByLock isimli kriptolu haberleşme programını kullandığı ve bu program üzerinden örgütsel yazışmalar yaptığı, örgütsel toplantılara katıldığı, örgüt evlerinde ve yurdunda kaldığı, örgüte müzahir dershaneye gittiği dikkate alındığında örgüt üyeliği suçunun yasal unsurlarından olan sanığın eylem ve faaliyetlerindeki süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk durumu unsurunun gerçekleştiği, bu suretle sanığın silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu işlediği değerlendirilmiş, sanığın kovuşturma aşamasında soruşturma aşamasında verdiği beyanlarından döndüğü ve beyanlarında sebat etmediği bu itibarla etkin pişmanlık hükümlerinin sanık hakkında uygulanamayacağı değerlendirildiğinden unsurları itibariyle oluşmayan etkin pişmanlık hükümleri sanık hakkında uygulanmamasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
Bölge Adliye Mahkemesince, silahlı terör örgütü üyeliği suçunun temadi eden suçlardan olması nedeni ile suç tarihinin sanığın yakalanma tarihi olduğu gözetilmeden gerekçeli karar başlığında suç tarihinin ”25.09.2017” yerine ”25.09.2017 tarihi ve öncesi” olarak yazılması mahkemesince mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım hatası olarak kabul edilmiş, yerel mahkemenin kurduğu hükmün 11. bendinde, ”Afyonkarahisar Adli Emanetinde bulunan ve suç teşkil etmeyen emanet eşyalarının sahiplerine iadesine, suçta kullanıldığı anlaşılan diğer emanet eşyalarının dosyada delil olarak saklanmasına” denilmiş ise de; TCK 54.maddesinde suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine karar verileceğinin belirtildiği, bu anlamda hangi eşyanın müsaderesine ya da iadesine karar verildiğinin hükümde açıkça gösterilmesi gerektiği anlaşılmakta ise de, zamanaşımı süresi içerisinde mahkemesince bu hususta her zaman bir karar verilmesi mümkün görüldüğünden söz konusu eksikliğin eleştirilmesi ile yetinilmiş, bu hususlar dışında kurulan hükümde herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden sanık müdafiinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan inceleme sonunda;
a) Amacı, yapılanması ve faaliyet yöntemlerine ilişkin ayrıntıları, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih, 2017/16-956 Esas ve 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen, Dairemizin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 esas, 2017/3 sayılı kararında açıklandığı üzere, FETÖ/PDY, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmayı ve yerine başka bir düzen getirmeyi amaçlayan bir terör örgütüdür.
b)Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinleşen Dairemizin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı Kararında ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespit edilmesi halinde sanığın örgütle bağlantısını gösteren bir delil olarak kabul edilmesi mümkündür.
c) Mahallinde hukuka uygun olarak ikame olunup usulünce tartışılan delillere ve dosya kapsamına göre, ByLock Tespit ve Değerlendirme tutanağı içeriğine göre ByLock iletişim sistemini örgütsel iletişim amacıyla kullanan, yargılama aşamasında beyanlarından dönmüş olsa da soruşturma aşamasında müdafii eşliğinde alınan beyanlarında örgütle irtibatını kabul eden sanığın, anılan örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla katılıp süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluluk arz eden faaliyetlerde bulunmak suretiyle üyesi olduğuna dair İlk Derece Mahkemesi kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
d) Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, temyiz dilekçesinde ileri sürülen savunmaların özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımın kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmış, Yargıtay tarafından düzeltilmesi mümkün görülen örgüt mensubu olduğu kabul edilen sanık hakkında verilen cezanın, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilirken uygulama maddesi olarak karar yerinde sadece TCK’nın 58/9 uncu maddesinin gösterilmesi gerekirken, anılan maddenin atıf maddesi olarak kabulü ile uygulama yeri bulunmayan TCK’nın 58/6 ıncı maddesi gereğince tekerrür uygulanmasına karar verilmesinin dışında sanık müdafiiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmeyerek kararda başkaca hukuka aykırılık bulunmamıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle sanık müdafiinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden hükmün 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 303 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi gereği hüküm fıkrasındaki “TCK’nun 58/9 maddesi yollaması ile aynı yasanın 58/6 maddesi” ibaresinin çıkartılarak yerine “5237 sayılı TCK’nın 58/9 maddesi” ibaresinin yazılması suretiyle, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
13.02.2023 tarihinde karar verildi