Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2021/9509 E. 2023/3237 K. 16.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/9509
KARAR NO : 2023/3237
KARAR TARİHİ : 16.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi.
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olma
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun’un) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ

1. Batman 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 31.01.2018 tarih ve 2017/201 Esas ve 2018/57 sayılı kararı ile sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun(5237 sayılı Kanun) 314 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 3713 sayılı Terörle Mücadele

Kanunu’nun(3713 sayılı Kanun) 5 inci maddesi, 5327 sayılı Kanun’un 62 inci maddesi ve 53 üncü maddesi uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.

2. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 27.06.2018 tarihli ve 2018/655 Esas, 2018/1341 sayılı kararı ile sanık müdafiinin istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 280/1.a maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

3. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca; CMK’nın 302/1 maddesine göre temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanması görüşünü içeren Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Sanık müdafiinin temyiz istemleri özetle;

*Kararda sanık ismi ve sanığa atfedilen suçların belirtilmediğine,

*Suçun unsurlarının oluşmadığına,

*ByLock’a ilişkin delillerin güvenilir olmadığına, çelişkili ve istihbari nitelikte olduğuna, hukuka aykırı elde edilmiş olduklarına ve hükme esas alınamayacaklarına

*Hukuka aykırı elde edilen delillerin suç oluşturacağına ve sair hususlara ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü

FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olduğu iddiasıyla hazırlanan iddianame kapsamında mahkemece yapılan yargılama sonucunda “…sanık …’ın FETÖ/PDY terör örgütü üyelerinin kriptolu haberleşme amacıyla kullandıkları yukarıda ayrıntısıyla açıklanan bylock isimli haberleşme programını 2014 yıllarında kullanması, bu programın örgütün münhasıran gizli iletişiminde kullanılması nedeniyle tek başına örgüt üyeliği için yeterli olması, tanık beyanlarına göre sanığın örgüt ile irtibatının eski tarihlerden bugüne kadar geçen zaman zarfı içerisinde devam etmesi, sanığın FETÖ/PDY terör örgütünün finans kuruluşu nezdinde hesabı bulunarak örgüt liderinin çağrısından sonra örgütsel saikle bu hesaba para eklemesi, tanık A… Y…in beyanlarına göre sanıkla çarşı iznine çıktıklarında Erzincan’da halasının oğlu olduğunu söylediği, bu şekilde bir kaç hafta sonu yaptıkları, yine merkeze bağlı bir köyde piknik yaptıkları, evine gittikleri şahsın öğretmen olduğu, kendilerine sohbet verdiği, oraya sanığın götürmüş olduğu, bir iki ay sonra orada FETÖ’nün yurduna gitmek için bir minibüs geldiği, polis okulu öğrencileri olarak bindikleri ve gittikleri, yemek yendiği, FETÖ’nün eski video kasetleri izlendiği, mezun oluncaya kadar bu şekilde devam ettiği, sanığın okulda televizyon ve video sorumlusu olarak filmler izletirdiği, bunlar izlenirken bazı yerlerde sansür

koyduğu, daha sonra kendilerini mezuniyet sınavı için Erzurum’a çağırdıkları, Erzurum Polis Okulunda son sınavları oldukları ve mezun oldukları, sınavdan sonra Erzurum’da bulunan FETÖ’nün büyük bir yurduna gittikleri, okulda birlikte bulundukları 360 kişiden yaklaşık 200-250’si burada bulunduğu, kendilerini Erzurum’daki yurda sanık götürdüğü ancak sohbeti veren orada bulunan başka şahısların olduğu, sanığın “biz insanlara yardımcı olalım, doğru yola sokalım, kazanalım” şeklinde söylemde bulunduğu, kazanmaktan kasıt, insanları bu yapıya dahil etmek olduğu, o zamanlar bu yönde ifadede bulunmamasının sebebinin emniyet müdürleri ve amirlerin tamamının FETÖ’cü olmasından kaynaklandığı, HTS analiz raporuna göre sanığın “emniyet mahrem yapılanması” soruşturmasında yer alan Mu. S., K. T. K., N. Ç., K. E. T. ve D. D. isimli şahıslarla irtibatlı olduğu hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, sanığın bu eylemlerinin, silahlı terör örgütü üyeliği için aranan hiyerarşik-organik bağ, çeşitlilik, süreklilik, yoğunluk kriterlerine uyduğu, sanık ile örgüt arasında hiyerarşik ilişkinin oluşması nedeniyle suçun maddi ve manevi unsurlarının oluştuğu, bütün bu hususların sanığın silahlı terör örgütünü kurma veya yönetme suçunu işlediği hususunu ispatlamaya yetmeyeceği, sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenlerle sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğu, eyleminin TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1 maddeleri kapsamında kaldığı, sanığın bu suç nedeniyle cezalandırılması gerektiği kanaatine varılmıştır.

Her ne kadar sanık hakkında “silahlı terör örgütünü kurma veya yönetme” eyleminden dava açılmış ise de, toplanan deliller hep birlikte değerlendirildiğinde sanığın örgütün geneli üzerinde sevk ve idarede bulunabilecek bir konumda bulunmadığı, faaliyet alanının kısıtlı ve spesifik olduğu, bu nedenle örgüt içerisindeki etki alanının ve söz sahibi oluşunun sınırlı düzeyde bulunduğunun anlaşıldığı; bunun haricinde sanığın hiyerarşik olarak örgüt üzerinde bulunduğuna, geniş bir alanda iş bölümü yapabildiğine, örgüt üyeleri üzerinde sevk ve idarede bulunduğuna, örgütsel faaliyetlerin organizasyonunda ve icrasında harekete geçiren, engelleyen veya durduran olarak rol üstlenebildiğine, bu faaliyetleri denetleyebildiğine dair dosyaya yansıyan herhangi bir delil bulunmadığı; bu nedenlerle sanığın örgüt içerisindeki konumunun yöneticilik boyutunda değil, üyelik olarak değerlendirilebileceği anlaşılmakla TCK’nın 314/2 nci maddesinin uygulanması ihtimali ile ek savunma hakkı verilmiş sübut bulan bu eylemden dolayı cezalandırılması yoluna gidilmiştir.

Her ne kadar sanık hakkında 6415 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçunu işlediği iddiası ile kamu davası açılmış ise de; adı geçen Kanun’un 4 üncü maddesine göre; 3 üncü madde kapsamında suç olarak düzenlenen fiillerin gerçekleştirilmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağının düzenlendiği, dosya kapsamında toplanan delillere göre sanığın eyleminin TCK’nın 314/2 nci maddesi kapsamında “silahlı terör örgütüne üye olma” suçunu oluşturacağı, bu eylemin 6415 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinde düzenlenen eyleme göre daha ağır cezayı gerektirdiği, bu nedenle sanığın 6415 sayılı Kanun’a muhalefet etme eylemine ilişkin toplanan delillerin TCK’nın 314/2 nci maddesi gereğince “silahlı terör örgütüne üye olma” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu durumun sanığa atfedilen eylemin niteliğine göre sanık açısından şahsi cezasızlık nedeni oluşturduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 223/4 üncü maddesine göre; işlenen fiilin suç olma özelliğini devam ettirmesine rağmen; şahs cezasızlık sebebinin varlığı halinde ceza verilmesine yer olmadığına

karar verileceği düzenlendiğinden sanık hakkında 6415 sayılı Kanun’a muhalefet etme eylemi yönünden CMK’nın 223/4 üncü maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmuştur.

Sanığın işlediği suça yönelik kastının ve eylemlerinin niteliği ve çeşitliliği, suç konusunun önemi ve değeri, sanığın örgüt içerisindeki konumu ve sorumluluğu dikkate alınarak TCK’nın 61 inci maddesi kapsamında değerlendirme yapılarak takdir edilen cezanın alt sınırından ayrılmayı gerektirir bir neden görülmemiş, bu nedenle alt sınırdan ceza tayinine gidilmiş, sanığın üzerine atılı suçu ”terör örgütünün faaliyeti kapsamında” işlediği anlaşıldığından, cezasının 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5 inci maddesi gereğince yarı oranında artırılarak ceza tayini yoluna gidilmiş, sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki olumlu davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde tutularak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62 nci maddesi gereğince sanığın cezasından takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak, sanığın gözaltında ve tutuklulukta geçirmiş olduğu süreler, sanık hakkında hükmolunan sonuç cezanın türü ve miktarı nazara alınarak, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değilse tahliyesine, hüküm kesinleşinceye kadar adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasına karar verilerek, açıklanan nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…” şeklinde gerekçeyle mahkumiyet hükmü kurulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü

Bölge Adliye Mahkemesince, “…yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların istinaf denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdanı kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 280/1.a maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine…” karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan inceleme sonunda;

a) Amacı, yapılanması ve faaliyet yöntemlerine ilişkin ayrıntıları, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih, 2017/16-956 Esas ve 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen, Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı kararında açıklandığı üzere, FETÖ/PDY, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmayı ve yerine başka bir düzen getirmeyi amaçlayan bir terör örgütüdür.

b)Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinleşen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı kararında ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları

amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespit edilmesi halinde sanığın örgütle bağlantısını gösteren bir delil olarak kabul edilmesi mümkündür.

c)Mahallinde hukuka uygun olarak ikame olunup usulünce tartışılan delillere ve dosya kapsamına göre, 202968 ID numarası üzerinden ByLock iletişim sistemini örgütsel iletişim amacıyla kullanan ve örgütsel toplantılara katılan ve diğer şahısların da katılması için telkinde bulunan sanığın, anılan örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla katılıp süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluluk arz eden faaliyetlerde bulunmak suretiyle üyesi olduğuna dair kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.

d) Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, temyiz dilekçesinde ileri sürülen esasa müessir olabilecek savunmaların özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, düzeltme dışında yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla, incelenen hükümde Yargıtay tarafından düzeltilmesi mümkün görülen sanık hakkında belirlenen temel cezanın, suçun niteliği gereği artırılırken artırım oranı doğru yapıldığı halde uygulama maddesinin 3713 sayılı Kanun’un 5/1 maddesi yerine 3713 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi olarak gösterilmesi”’nin dışında hukuka aykırılık saptanmamıştır.

V. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle sanık müdafiinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 27.06.2018 tarihli ve 2018/655 Esas, 2018/1341 sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 303 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi gereği hükmün 2 nci fıkrasından “3713 sayılı Yasanın 5. maddesi” ibaresinin çıkarılıp yerine “3713 sayılı Kanun’un 5/1 inci maddesi” yazılması suretiyle, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Batman 3. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

16.05.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

… … … … …