Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2021/7927 E. 2022/3572 K. 16.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/7927
KARAR NO : 2022/3572
KARAR TARİHİ : 16.06.2022

Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 01.04.2019 tarih ve 2018/15 – 2019/23 sayılı kararı
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs
Hüküm : 1- Katılan … vekilinin sanık hakkında genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, silahlı terör örgütüne üye olma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs ve Anayasayı ihlal suçlarından kurulan hükümlere yönelik olarak ile genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından kurulan hükümlere yönelik Türkiye Cumhuriyeti … vekilinin istinaf istemlerinin CMK’nın 279/1-b maddesi uyarınca reddi,
2-TCK’nın 309/1, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK’nın 53, 58/9, 62/1, 63 maddeleri gereğince mahkumiyetine dair istinaf başvurusunun esastan reddi

Bölge adliye mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
I-Katılan … Bakanlığının genel güvenliğin kasten tehlikeye

sokulması, silahlı terör örgütüne üye olma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs ve Anayasayı ihlal suçlarından verilen hükme ilişkin temyiz talebi yönünden;
Katılan … Bakanlığının temyiz isteminin, yüklenen suçların niteliği itibariyle suçtan doğrudan zarar görmediği ve davaya katılma hakkı bulunmadığından davaya katılmasına ilişkin verilen karar hukuki değerden yoksun olup temyize hak vermeyeceğinden katılan vekilinin temyiz taleplerinin CMK’nın 296/1 ve 298/1. maddeleri gereğince REDDİNE,
II-Sanık hakkında Anayasayı ihlal suçundan verilen mahkumiyet hükmüne ilişkin sanık ve müdafilerinin temyiz talepleri ile ilgili olarak:
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Sanık … ve müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin, ilk derece mahkemesince imkan sağlanıp bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
III.Hukuki Açıklamalar
Ayrıntıları Dairemizin 22.03.2019 tarih 2018/7103 esas 2019/1953 karar sayılı kararında açıklandığı üzere;
5237 sayılı TCK’nın 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de, bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur.
Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal
düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000’in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74’ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000’e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve … Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4’ü asker, 63’ü polis ve 183’ü sivil olmak üzere toplam 250’den fazla kişi şehit edilmiş, 23’ü asker, 154’ü polis ve 2.558’i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, 5237 sayılı TCK’nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek 5237 sayılı TCK’nın 37. maddesi kapsamında “doğrudan fail” olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde (faillerle birlikte) fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanığın eyleminin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumu buna göre tespit edilmelidir.
5237 sayılı TCK’nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır.
Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her hâlükârda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icrai fiile yine icrai bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir.
Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur (1982 Anayasasının 137/2 ve 5237 sayılı TCK’nın 24/3. maddeleri). Askeri hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emri veren mesuldür. Ancak amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise, maduna da faili müşterek cezası verilir (1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 41/3-B).
Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirme veya bu düzenin fiilen uygulanmasının önleme amacını gerçekleştirmek için TBMM’ye ve T.C. Hükumetine yönelen saldırılan bütün olarak Anayasayı ihlal suçunu oluşturacağı, TCK’nın 311. ve 312. maddeleri kapsamında tanımlanan suçların, bu amaçlar dışında TBMM’nin ve T.C. Hükümetinin Anayasaya uygun bir şekilde görevlerini yerine getirmelerini engelleme hallerinde oluşacağı, aynı hukuki değerleri koruyan ve kapsamı itibariyle eylemlerin haksızlık muhtevasını tamamen ortadan kaldıran Anayasayı ihlal suçunun tüm unsurlarıyla gerçekleştiği durumlarda, sanıkların ayrıca TCK’nın 311. ve 312. maddellerinde düzenlenen suçlardan cezalandırılamayacakları; TCK’nın 314. maddesinde tanımlanan suçun ise, Devletin güveniliğine, toprak bütünlüğüne, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütlerin kurucuları, yöneticileri ve üyelerini cezalandırmaya yönelik hazırlık hareketlerini suç sayan ve yaptırıma bağlayan özel bir suç tipi olması dolayısıyla geçitli suç ilişkisi ihtiva ettiği anlaşılmaktadır.
Bölge adliye ve ilk derece mahkemelerince sübutu kabul edilen somut olay ve bu çerçevede yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında somut olay ve sanığın belirtilen eylemleri muvacehesinde hukuki durumunun değerlendirilmesinde;
IV- Sanığın eylemleri değerlendirildiğinde;
Asker bir şahsın; örgütün gizlilik ve deşifre olmamak kuralına riayetle, örgütün talimatı ile ve örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatlar ile mahrem imam tarafından arandığı, “her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak somut olgu ve teknik verilerle tespit edilmesi ve yargılama yapan mahkemenin de tam bir vicdani kanaate
ulaşması halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren hukuka uygun delil olacağı” hususu gözetildiğinde; ankesörlü sabit hatlardan ardışık arandığı tespit edilen sanığın suç tarihinde Ankara’da bulunan Kara Harp Okulunda kursiyer teğmen olarak eğitim gördüğü, sanığın etkin pişmanlıkta bulunarak 01.05.2018 tarihinde verdiği ifadesinde örgüt içerisinde yer aldığına ilişkin samimi ikrarı, tanık …’in 15.03.2019 tarihinde talimat ile alınan beyanında sanığın örgütsel faaliyetleri ile ilgili anlatımları ve teşhisi doğrultusunda sanığın silahlı terör örgütü üyesi olduğunun anlaşıldığı;
15 Temmuz 2016 günü ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen darbe teşebbüsü esnasında Ankara’da bulunan Kara Harp Okulunda bölük komutanı ve kursiyer teğmen olarak bulunan yaklaşık 400 civarı kursiyer teğmenin daha önceden planlanmış ve ilgili kurumdan sorularak teyit edilmiş yazı gereğince 16 Temmuz 2016 günü icra edilecek Afyon gezisine katılmak için saat 21:30 sıralarında içtima alanında toplandıkları, yoklamanın yapılmasına müteakip koğuşlarına döndükleri, bir kısım harbiye öğrencilerinin nizamiyelere sevk edildiği mesajla takım komutanlarının çağrıldığı, okul kurmay başkanının bilgisi alınmadan hiç bir personelin okula alınamayacağı talimatı verildiği, okul giriş çıkışlarının kontrol altına alındığı, daha sonra komutanlar … ve … tarafından silah başı alarmının verilmesi üzerine saat 22:00 sıralarında rastgele aldıkları silahlar ile otopark alanında toplandıkları ve bu toplanma sonrasında sanık savunmaları ve tanık beyanlarından anlaşılacağı üzere Okul Komutanı …, Kurmay Başkanı İlhami Polat tarafından “hükümetin terör örgütleri ile işbirliği yaptığı, ordunun yönetime el koyduğu, sıkı yönetimin ilan ediliği, emirlere uymayanların sıkı yönetim mahkemelerinde yargılanacakları” şeklinde konuşmalar yaptıkları, başlarında komutanları bulunan kursiyerlerin bir süre daha bu alanda tutuldukları, daha sonra bir kısım astsubaylıktan subaylığı kazanan kursiyerin nizamiyelerde görevlendirildikleri, geri kalan kursiyerlerin yemekhane bölgesine gönderildikleri ve kendilerine beklemelerinin gerektiğinin söylendiği, gecenin ilerleyen saatlerinde darbe teşebbüsünün değişen ve gelişen durumu karşısında darbeciler tarafından kritik görülen Genelkurmay Karargahının sivil halk tarafından ve kolluk kuvvetlerince teslim alınmaya çalışılması üzerine Genelkurmay Karargahının çevre güvenliğinin alınması ihtiyacına binaen sanıkların Genelkurmay Karargahına destek kuvvet olarak düşünülmesi üzerine alınan karar doğrultusunda Kara Harp Okulunda bulunan Celal Dora Tören Alanına okulda bulunan tüm kursiyerlerin komutanlar tarafından çağrılarak okulun artık güvenli olmadığı, kursiyerlerin güvenli bölgeye tahliye edileceği bahanesi ile başlarında rütbeli sanıkların olduğu 15 kişilik rastgele seçilmiş gruplar halinde helikopterler ile 16 Temmuz 2016 günü saat 02:00 – 03:00 arası Genelkurmay Karargahına intikallerinin sağlandığı, silahların bir kısmının mühimmatsız olduğu, bir kısım silahlara 28. Mekanize Tugay Komutanlığından getirilen mühimmatların verildiği, sanığın da olay gecesi Genelkurmay Karargahına helikopterle iniş yaptığı, ancak sanığın kamera görüntülerinde tespit edilemediği, silah
veya mühimmat aldığına ilişkin belgelere rastlanılmadığı, doğrudan cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiklerinin kanıtlanamaması nedeniyle, müsnet suç yönünden TCK’nın 37. maddesi kapsamında fail olarak sorumlu tutulamayacakları ancak, suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan hareketlerinin, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelik olup, sanıklar hakkında TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçuna yardım etme suçundan hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, delillerin takdir ve değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde kararlar verilmesi,
Kanuna aykırı, tüm sanık ve müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, öngörülen ceza miktarı dikkate alınarak tahliye taleplerinin reddi ile tutukluluk hallerinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi, kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.