Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2021/7459 E. 2023/3325 K. 23.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/7459
KARAR NO : 2023/3325
KARAR TARİHİ : 23.05.2023

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2018/658 E., 2018/1316 K.
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olma
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Düzeltilerek onama

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Batman 3. Ağır Ceza Mahkemesinin, 10.01.2018 tarihli ve 2017/143 Esas, 2018/25 sayılı Kararı ile sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun(5237 sayılı Kanun) 314 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun(3713 sayılı Kanun) 5 inci maddesi, 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesi, 53 üncü maddesi, 58 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası ve 63 üncü maddesi uyarınca 7 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
2. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 21.06.2018 tarihli ve 2018/658 Esas, 2018/1316 sayılı Kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
3. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 29.04.2021 tarihli düzeltilerek onama görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz istemi özetle; Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesiz olduğuna, kabule esas alınan delillerin hukuka aykırı olduğuna, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulduğuna, suçun yasal unsurlarının oluşmadığına, HTS kayıtlarının; görüşme içeriklerinin tespit edilememesi nedeniyle suçun delili sayılamayacağına ve sair nedenlere ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Dosya arasında bulunan dijital inceleme raporuna göre cihazın 26.07.2016 tarihinde sıfırlandığının tespit edildiği, sanığın bu tarihten 3 … sonra gözaltına alındığı, mobil cihazda münhasıran örgüt mensuplarınca kullanılmamakla birlikte sıklıkla kullanılan Kakao programının yüklü olduğunun tespit edildiği anlaşıldığından diğer delillerle birlikte değerlendirilebilecek yan delil olarak hükme esas alınmıştır.
Sanığın dosyada mevcut (0 507) (…) (.) (76) nolu GSM hattına ait ByLock tespit ve değerlendirme raporu ile örgütün haberleşme aracı olan ByLock isimli programı 06.11.2014 tarihinde kullanmaya başladığının ve programa 97 kez giriş yaptığının tespit edildiği, yoğun şekilde alınan ve gönderilen mesaj sayısının, alınan, okunan, silinen ve gönderilen mail sayısının bulunduğu BTK verilerine göre 06.11.2014 -13.11.2015 tarihleri arasında ByLock serverına 38 sayfa giriş kaydının tespit edildiği görülmüştür.
ByLock yazışmaları incelendiğinde, sanığın 162856 ID nolu şahısla yapmış olduğu görüşme içeriğinde, ByLock’u kaldırması gerektiği, karşı taraftan örgüt üyelerince yoğun şekilde kullanılan Eagle programının numarasını istediği, buna ilişkin yazışmalar yaptığı tespit edilmiştir.
Rapor ekindeki BTK verilerinin incelenmesinde özetle; (0 507) (…) (.) (76) nolu GSM hattının 354 738 062 007 810 IMEI nolu cihaz ile 46.166.164.177 nolu ByLock sunucusuna ilk kez 06.11.2014 tarihinde …/Batman baz istasyonundan bağlanıldığının tespit edildiği, son verinin 13.11.2015 tarihinde …/Batman baz istasyonundan alındığı, BTK verilerinin dosya kapsamı ve sanık beyanları ile uyumlu olduğu görülmüştür.
Dosya arasına alınan ByLock analiz raporuna göre, ByLock’a bağlanıldığı tarihlerde memleketi olan Kayseri ilinde ve görev yaptığı Batman ilinde baz sinyali alındığı görülmüştür.
Dosya arasına getirilen sanığın eşine ait dijital verilerde örgütsel doküman bulunmuş ise de, sanık aleyhine değerlendirilmemiştir.
Celse arasında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen “emniyet mahrem yapılanması” soruşturmasında sanığa ait bilgilerin dijital bir veri üzerinde ele geçirildiği, bu bilgilerin “veri inceleme raporu” başlığı altında tablo halinde mahkememize gönderilmiş olduğu görülmüştür. HTS analiz raporuna göre sanığın, FETÖ/PDY Emniyet Mahrem yapılanması içerisinde faaliyet gösterdiği iddiasıyla haklarında soruşturma bulunan A.K. ile 62 kez irtibat kurduğu ve bu şahıs hakkında ByLock tespiti yapıldığı, O.Ö.D. ile 42 kez irtibat kurduğu ve bu şahısta ByLock tespiti bulunduğu, O.B. ile 26 kez irtibat kurduğu ve bu şahıs hakkında da ByLock tespiti bulunduğu anlaşıldığından, HTS kayıtları ile birlikte değerlendirilmek suretiyle “veri inceleme raporu” başlıklı belge hükme esas alınmıştır.
Her ne kadar savunmalarda iletişimin tespiti bakımından CMK’nın 135 inci maddesi kapsamında bir karar alınmaksızın ByLock kullandığının tespit edildiği, bu nedenle elde edilen delilin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de;
01.11.1983 tarih ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 6/d ve 6/i maddeleri hükümleri nazara alındığında İstihbarat Teşkilatının söz konusu yasal düzenlemeden aldığı yetki ile ByLock uygulamasına ait sunucular üzerindeki veriler ile uygulama sunucusunun ve IP adreslerinin satın alındığı, e posta adreslerinin içerikleri başta olmak üzere muhtelif verileri elde edebileceği, nitekim ByLock sisteminin serverinin Litvanya Ülkesinde bulunduğu, ve İstihbarat Teşkilatı tarafından bu ülkede bulunan server den ByLock bilgilerinin temin edildiği, Ceza Muhakemesi Kanun’ları hükümlerinin ülkemiz hudutları dahilinde yürürlükte olduğu, Litvanya Ülkesinde söz konusu kanun uygulanma imkanı bulunmadığı, bu hali ile elde edilen verilerin hukuka aykırı olduğundan bahsedilemeyeceği anlaşıldığından bu yöne ilişkin savunmaya itibar edilmemiştir.
Ayrıca Litvanya Ülkesinde bulunan serverden elde edilen bilgilerin bulunduğu hardisk üzerinde CMK’nın 134 maddesi uyarınca inceleme yapılabilmesi için Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliğince 09.12.2016 tarih 2016/6774 D.İş sayılı kararı ile incelenmesine karar verildiği de gözetildiğinde elde edilen verilerin hukuka aykırı olduğu iddiasının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar sanığın çocuklarını 667 sayılı KHK ile kapatılan kurumlara 2014 – 2015 ve 2015 – 2016 yıllarında göndermesi, “1” performans notu davası açması, rütbe terfi sınavı ile ilgili tutanak tutması, sayısal olarak idari mekanizmayı kilitlemeye yönelik olarak bilgi edinme hakkı ve şikayet hakkının kullanımı kapsamında “1” başvurusunun bulunması, sanığın komiser yardımcısı olarak başladığı dairede emniyet amirliğine kadar terfi etmesi, sanığın Amerika’ya gidişinin dikkat çekici bulunması delil olarak gösterilmiş ise de bu eylemlerin terör örgütü faaliyeti çerçevesinde gerçekleştirildiğini kanıtlayan bir husus bulunmadığından delil olarak değerlendirilmemiştir.
Terör örgütlerinin amaç suçun işlenmesi yolunda güven, disiplin ve sıkı irtibata önem veren iş bölümüne dayalı, hiyerarşik düzene sahip yapılar olarak istihbarat, gizlilik, güvenlik ve denetim konularında duyarlı oldukları, işleyiş ve yapılanma itibariyle bu özellikleri gösteren terör örgütlerinin, örgütün “hiyerarşik yapısına” dahil olmayan, irtibat halinde olmadıkları, güvenilir bulmadıkları, denetlemedikleri kaynaklardan bilgi kabul etmeyecekleri gibi, gizlilik ve güvenlik kuralları ile hiyerarşiye uymayan kişilerin bu tür faaliyetlerine de izin vermeyecekleri, terör örgütlerinde örgüt mensupları arasında iletişimi sağlama ve örgüt liderlerinden alınan talimatlar ile örgüt faaliyeti kapsamında yapılacak toplantılarının çağrısını yapmak gibi faaliyetlere ilişkin organizasyonun örgütsel yapı dışında değerlendirilemeyeceği ve bu eylemlerin salt yardım düzeyini aşmamış eylemlerden nitelik itibariyle farklılık arz ettiği göz önüne alındığında sanığın, sıradan bir vatandaşın temin edip kullanma imkanı olmayan ve sadece FETÖ/PDY örgütü mensuplarınca haberleşme amacıyla kullanıldığı bilinen ByLock isimli programı GSM hattı üzerinden kullanmak, FETÖ/PDY terör örgütü tarafından düzenlenen sohbet toplantılarına katılmak suretiyle örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu ve böylelikle üzerine atılı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği anlaşılmıştır.
Her ne kadar sanık hakkında “silahlı terör örgütünü kurma veya yönetme” eyleminden dava açılmış ise de, toplanan deliller hep birlikte değerlendirildiğinde sanığın hiyerarşik olarak örgüt üzerinde bulunduğuna, geniş bir alanda iş bölümü yapabildiğine, örgüt üyeleri üzerinde sevk ve idarede bulunduğuna, örgütsel faaliyetlerin organizasyonunda ve icrasında harekete geçiren, engelleyen veya durduran olarak rol üstlenebildiğine, bu faaliyetleri denetleyebildiğine dair dosyaya yansıyan herhangi bir delil bulunmadığından; sanığın örgüt içerisindeki konumunun yöneticilik boyutunda değil, üyelik olarak değerlendirilebileceği anlaşılmakla TCK’nın 314/2 nci maddesinin uygulanması ihtimali ile ek savunma hakkı verilmiş sübut bulan bu eylemden dolayı cezalandırılması yoluna gidilmiştir.
Her ne kadar sanık hakkında 6415 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçunu işlediği iddiası ile kamu davası açılmış ise de; adı geçen yasanın 4 üncü maddesine göre; 3 üncü madde kapsamında suç olarak düzenlenen fiillerin gerçekleştirilmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağının düzenlendiği, dosya kapsamında toplanan delillere göre sanığın eyleminin TCK’nın 314/2 inci maddesi kapsamında “silahlı terör örgütüne üye olma” suçunu oluşturacağı, bu eylemin 6415 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinde düzenlenen eyleme göre daha ağır cezayı gerektirdiği, bu nedenle sanığın 6415 sayılı Kanun’a muhalefet etme eylemine ilişkin toplanan delillerin TCK’nın 314/2 nci maddesi gereğince “silahlı terör örgütüne üye olma” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu durumun sanığa atfedilen eylemin niteliğine göre sanık açısından şahsi cezasızlık nedeni oluşturduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 223/4 üncü maddesine göre; İşlenen fiilin suç olma özelliğini devam ettirmesine rağmen; Şahsî cezasızlık sebebinin varlığı halinde ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceği düzenlendiğinden sanık hakkında 6415 sayılı Kanun’a muhalefet etme eylemi yönünden CMK’nın 223/4 üncü maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmuştur.
Sanığın FETÖ/PDY terör örgütü üyelerinin kriptolu haberleşme amacıyla kullandıkları yukarıda ayrıntısıyla açıklanan bylock isimli haberleşme programını 2014 yıllarında kullanması, bu programın örgütün münhasıran gizli iletişiminde kullanılması nedeniyle tek başına örgüt üyeliği için yeterli olması, tanık H.H.Ç.’nin beyanlarından anlaşıldığı üzere, 1995 yıllarından beri sanığın bu yapılanma içerisine dahil olduğu, tanığın sanıkla birlikte bu yapıya ait evlere zaman zaman gittiği, Sanığın bu sohbetleri organize ettiği, bu evlerin Fetullah Gülen cemaatine ait olduğunu sonradan öğrendiği, dini sohbetler yapıldığı, risalei nur ve Fetullah Gülen’in kitapları okunup ve sohbetleri kasetlerinden dinletildiği, ayrıca kendilerine de bu kitapları okumaları telkin edildiği, Akademi bittikten sonra 2001 yılına kadar sanık ile Ankara’da örgüte ait evde kaldığı, sanığın o dönemdeki cemaat görevinin Kayseri’den gelen polis koleji öğrencileri ile ilgilenmek olduğu, HTS kayıtları ile birlikte değerlendirilen Veri İnceleme Raporu başlıklı belgeye göre sanığın emniyet mahrem yapılanması içerisinde yer aldığına ve aynı yapılanma içerisinde yer alan diğer şahıslarla da irtibatlı olduğuna dair tespitler, tüm bu hususlarla sanığın örgüt ile irtibatının bugüne kadar geçen zaman zarfı içerisinde devam etmesi birlikte değerlendirildiğinde, sanığın bu eylemlerinin, silahlı terör örgütü üyeliği için aranan hiyerarşik-organik bağ, çeşitlilik, süreklilik, yoğunluk kriterlerine uyduğu, sanık ile örgüt arasında hiyerarşik ilişkinin oluşması nedeniyle suçun maddi ve manevi unsurlarının oluştuğu, bütün bu hususların sanığın silahlı terör örgütünü kurma veya yönetme suçunu işlediği hususunu ispatlamaya yetmeyeceği, sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenlerle sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğu, eyleminin TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1 inci maddeleri kapsamında kaldığı, sanığın bu suç nedeniyle cezalandırılması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Sanığın işlediği suça yönelik, suçu oluşturan kastının ve bütün eylemlerinin niteliği ve çeşitliliği, suç konusunun önemi ve değeri, sanığın örgüt bünyesinde geçirmiş olduğu zaman, sanığın örgüt içerisindeki konumu ve sorumluluğu dikkate alınarak TCK’nın 61 inci maddesi kapsamında değerlendirme yapılarak takdir edilen cezanın alt sınırından uzaklaşılarak ceza tayini yoluna gidilmesi gerekmiş, sanığın üzerine atılı suçu ”terör örgütünün faaliyeti kapsamında” işlediği anlaşıldığından, cezasının 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5 inci maddesi gereğince yarı oranında artırılarak ceza tayini yoluna gidilmiş, sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki olumlu davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde tutularak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62 nci maddesi gereğince sanığın cezasından takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak, sanığın gözaltında ve tutuklulukta geçirmiş olduğu süreler, sanık hakkında hükmolunan sonuç cezanın türü ve miktarı nazara alınarak, başka bir tahliyesine, hüküm kesinleşinceye kadar yurt dışına çıkış yasağı tedbirinin uygulanmasına şeklinde hüküm kurulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
Bölge Adliye Mahkemesince, incelenen dosya kapsamına ve gerekçeye göre İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgular ile hukuki vasıflandırma ve cezanın kişiselleştirilmesi yönünden hükümde herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden sanık müdafiinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan inceleme sonunda;
a) Amacı, yapılanması ve faaliyet yöntemlerine ilişkin ayrıntıları, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.09.2017 tarih, 2017/16-956 Esas ve 2017/370 sayılı Kararı ile onanarak kesinleşen, Yargıtay (Kapatılan)16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı Kararında ve Dairemizin müstakar kararlarında açıklandığı üzere, FETÖ/PDY, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmayı ve yerine başka bir düzen getirmeyi amaçlayan bir terör örgütüdür.
b) Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinleşen Yargıtay (Kapatılan)16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı Kararında ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespit edilmesi halinde sanığın örgütle bağlantısını gösteren bir delil olarak kabul edilmesi mümkündür.
c) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından 2017/68532 soruşturma numarasına kayden yürütülen soruşturma kapsamında, gizli tanık Garson’un, gerek Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/250 Esas saylı dosyasında verdiği 16.02.2018 tarihli, gerekse Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan 18.04.2017 ve 27.04.2017 tarihli (Kom Daire Başkanlığında alınan) ifade tutanaklarında belirtildiği gibi, anılan örgütün mahrem yapılanması içerisinde yer alan Emniyet Genel Müdürlüğüne sızmış mensupları ile bunlardan sorumlu mahrem imamlarının örgütle irtibatı, bağlılık derecesi ve örgütsel konumu gibi stratejik önemi haiz bilgilerin kaydedildiği dijital materyallerin, Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği’nden alınan 18.04.2017 tarih ve 2017/2920 Değişik iş sayılı karara istinaden incelenmesi neticesinde düzenlenen veri inceleme raporunun, müsnet suç yönünden; gizli tanık beyanına ve gizli tanık tarafından teslim edilen dijital materyallere dayanılarak düzenlenmiş, sanığın örgütle irtibatını ortaya koyan bir belge olarak kabul edilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
d) Mahallinde hukuka uygun olarak ikame olunup usulünce tartışılan delillere ve dosya kapsamına göre, 171065 ID numara üzerinden ByLock iletişim sistemini örgütsel iletişim amacıyla kullanan, KOM Daire Başkanlığı tarafından gönderilen veri inceleme raporunda,”FETÖ mensubiyeti olan, teslimiyeti, sadakati ve bağlılığı en üst seviyede olan kişi” olarak kodlanan, örgütsel toplantıları organize eden ve bu toplantılara katılan sanığın, anılan örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla katılıp süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluluk arz eden faaliyetlerde bulunmak suretiyle üyesi olduğuna dair kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
e) Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, temyiz dilekçesinde ileri sürülen esasa müessir savunmaların özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımın kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla, incelenen hükümde düzeltme dışında hukuka aykırılık saptanmamıştır. Ancak;
1. Tayin edilen temel cezanın 3713 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca artırılması sırasında 3713 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrası yerine fıkra belirtilmeksizin yalnızca 3713 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi olarak gösterilmesi,
2. Sanık hakkında verilen cezada 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesi uyarınca indirim yapılırken hesap hatası sonucu “6 yıl 13 ay hapis cezası” yerine “7 yıl 1 ay hapis cezası” olarak yazılması suretiyle fazla cezaya hükmolunması hukuka aykırıdır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle sanık müdafiinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 21.06.2018 tarihli ve 2018/658 Esas, 2018/1316 sayılı Kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 303 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (f) bendi gereği hükmün ikinci fıkrasından “3713 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi” ibaresinin çıkarılarak yerine “3713 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin 1 inci fıkrası” ibaresinin ve hükmün üçüncü fıkrasından “7 yıl 1 ay” ibaresinin çıkarılarak yerine “6 yıl 13 ay” ibaresinin eklenmesi suretiyle, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Batman 3. Ağır

Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
23.05.2023 tarihinde karar verildi.

… … … … …