Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2021/6529 E. 2023/1759 K. 27.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/6529
KARAR NO : 2023/1759
KARAR TARİHİ : 27.03.2023

DURUŞMA TALEPLİ
TUTUKLU

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2021/342, 2021/97
SUÇ : Silahlı terör örgütü yönetmek
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiş,
Sanık Müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesinde, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği takdîren reddine karar verilmiştir.
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Bartın Ağır Ceza Mahkemesinin, 12.11.2020 tarihli ve 2017/322 Esas, 2020/283 sayılı Kararı ile sanık hakkında silahlı terör örgütü yönetme suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314 üncü maddesinin birinci fıkrası, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun (3713 sayılı Kanun) 5 inci maddesinin birinci fıkrası, 5237 sayılı Kanunun 62 inci maddesinin birinci fıkrası, 58 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
2. Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, 11.02.2021 tarihli ve 2021/342 Esas, 2021/97 sayılı Kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
3. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 26.03.2021 tarihli ve düzeltilerek onama görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz sebepleri özetle;
1. Kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna,
2. Yeterli delil bulunmadığına, beraat kararı verilmesi gerektiğine,
3.Suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığına,
4. Delil değerlendirmesinin hatalı yapıldığına,
5.Teşdidin derecesinde hataya düşülerek fazla ceza tayin edildiğine,
6. Temyiz dilekçesinde belirtilen Sair Temyiz sebepleri ve sair hususlara ve sanığın tahliyesine İlişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince “Sanık …’ın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısı içerisinde örgütün amacına uygun biçimde işleyişini sağlayan, Bartın ili özelinde bölgesel bazlı örgüt üyelerine görev veren ve genel stratejiyi belirleyen bir konumda olduğu, örgüt mensuplarının üzerinde bulunduğu, sanığın örgüt adına yapılan tüm toplantılarda karar mercii olduğu, örgütün üyeleri üzerinde sevk ve idarede bulunduğu, örgütsel faaliyetlerin organizasyonunda etkin rol oynadığına dair tüm tanıkların soruşturma ve kovuşturma aşamasında vermiş oldukları sanığın Bartın il imamı – il sorumlusu olduğuna dair istikrarlı beyanları, sanık …’ın örgütün sözde liderinin örgütün finans kurumu olarak bilinen … Katılım Bankası’nın içine düştüğü mali sıkıntıdan kurtarılması amacıyla mensuplarına bu bankaya para yatırılması ve kurumsal bünyesinin güçlendirilmesi yönünde talimat verdiği tarihten sonra adı geçen bankaya para yatırarak 2012-2015 yıllarında birçok katılım hesabı açması, ikametinde yapılan aramada örgütle irtibatlı yayınların ele geçirildiği, örgütün kullandığı kriptolu haberleşme programların ByLock isimli programı kullandığı ve 2129 adet iletişim kaydının tespit edildiği, örgüte ait süreli yayınlara abone olması, örgüte ait dernek ve sendikaya üyeliğinin olması hususları ve tanık beyanları bir bütün olarak dikkate alındığında sanığın suçtan kurtulmaya yönelik beyanlarına itibar edilmemiş, sanığın hakkında Ulus İlçe İmamı olan ve mahkememizde mahkumiyet hükmü alan … ile birlikte 3 yıldan fazla bir süre firari olarak saklandıkları gaybubet evinde yakalanmış olması aleyhine değerlendirilmiş ve tüm dosya kapsamına göre örgütün il yöneticisi olduğu sübut bulduğundan üzerine atılı FETÖ/PDY silahlı terör örgütü yöneticiliği suçunu işlediği anlaşılmıştır. Sanığın silahlı örgüt yöneticiliği suçundan cezalandırılmasına karar verilirken bu suç için kıstas olan “silahlı bir örgütün bulunması veya böyle bir örgütün yöneticilerinin herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde durumlarının hukuken belirgin olması, örgüte katılanların, örgütün gayesini bilerek ve benimseyerek bu örgüte girmiş olmaları ve yapıya dahil olma kastıyla ilişki içerisine girmeleri gerekir” unsurunun sanık için gerçekleştiği, silahlı bir örgüt olan FETÖ’nün ildeki en üst yöneticisi olduğunun duraksamaya yer vermeyecek derecede kanıtlandığı, “Örgüt üyeliği suçunun oluşumunda temel ölçüt, kişinin rızasıyla örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmasıdır (organik bağ kriteri). Ayrıca sanığın eylemlerin süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluğu içermesi” konusunda da sanığın hiyerarşik olarak ilde en üstte olması ve yukarıda anlatıldığı şekli ile eylemlerinin çeşitlilik ve yoğunluk aynı zamanda süreklilik içerdiği, “Fail, hiyerarşik olarak örgüt üyeleri üzerinde bulunuyor, geniş bir alanda iş bölümü yapabiliyor, örgüt üyeleri üzerinde sevk ve idarede bulunabiliyor, örgütsel faaliyetlerin organizasyonunda, icrasında, harekete geçiren, engelleyen veya durduran olarak rol üstlenebiliyor, bu faaliyetleri denetleyebiliyor ise yönetici olarak kabul edilebilecektir” cümlesindeki gibi sanığın bir çok yönetim görevi olduğu, bu konuda alıntı yapılan …’in beyanlarının diğer tanık beyanları ile de uyumlu olduğu ve sanığın organizasyon şemasında Bartın’daki en üstteki kişi olması dikkate alınmış, eylemlerinin örgüt üyeliği kriterlerini de içermekle birlikte o suçu işleyenlerin yöneticisi konumunda olduğu gözetilerek cezalandırma yapılmıştır. Buna göre suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, konusunun önem ve değeri, meydana getirdiği tehlike ile sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik de göz önünde bulundurularak; hukuka, vicdana, dosya kapsamına uygun bir şekilde alt sınırdan uzaklaşılarak sanık hakkında örgüt yönetmekten ceza tayin edilmiş sanığın eyleminin 3713 sayılı Kanun’un 3. maddesi kapsamında yer alan terör suçu olması dikkate alınarak cezasında 3713 sayılı Kanun’un 5/1. bendi gereğince yarı oranında artırım yapılmış, sanığın sabıkasız kişiliği, duruşmadaki iyi hali lehe takdiri indirim nedeni kabul edilerek neticeten 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Sanık … hakkında Bartın Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/3009 Esas, 2019/340 İddianame numaralı iddianamesi ile açılan ve mahkememizin 2019/489 Esas-2019/588 sayılı Kararı ile bu dosya ile birleştirilen davada sanığın Silahlı Terör Örgütünü Yönetmek suçuyla suçlandığı, Bartın Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/1070 Esas, 2016/51 İddianame numaralı iddianamesiyle ise silahlı terör örgütü üyeliği suçundan cezalandırılması istemi ile mahkememize kamu davası açılmış olduğu ve iki ayrı suçlamanın iş bu dosyada birlikte yargılamasının yapıldığı, yapılan yargılama sonucu sanığa yönelik örgüt üyeliği ile ilgili suçlamaların ve eylemlerinin bir bütün olarak değerlendirildiğinde iddia edilen suçun TCK 314/1. maddesi kapsamındaki silahlı terör örgütünü kurma veya yönetme suçunun içinde yer aldığı, suçun mevcut delil durumu ve dosya içeriği itibariyle bir unsuru şeklinde gerçekleştiği kanaatine varıldığından atılı örgüt üyeliği suçundan ayrıca Karar Verilmesine Yer Olmadığına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
Bölge Adliye Mahkemesince, incelenen dosya kapsamına ve gerekçeye göre İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgular ile hukuki vasıflandırma ve cezanın kişiselleştirilmesi yönünden hükümde herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden sanık müdafiinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler , tanık beyanları ve gerekçe içeriğine göre çocuğunu örgüte müzahir okula göndermenin müsnet suç yönünden örgütsel faaliyet yada delil olarak değerlendirilemeyeceği belirlenerek yapılan inceleme sonunda;
a)Terör örgütünü yönetme suçu ilgili yasal düzenlemeler şöyledir:
5237 sayılı TCK
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma
Madde 220- (1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.

Silâhlı örgüt
Madde 314- (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.
3713 sayılı TMK
Terör örgütleri
Madde 7 – (Değişik: 29.6.2006-5532/6 md.)
Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.

I-Suçla korunan hukuki değer: Devletin Anayasal düzeni, bu düzene hakim olan ilkeler, devletin birliği ve ülke bütünlüğünün korunması suretiyle kamu güven ve huzuru temin edilerek bireyin Anayasada güvence altına alınan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı korunmasıdır.
II-Suçun maddi unsurları:
a-Suçun faili: T.C. vatandaşı olan ya da olmayan herkes olabilir.
b-Suçun mağduru: Demokratik bir toplumda temel hak ve hürriyetleri güvence altına alınmış olarak barış içinde yaşama hakkı olan her bir bireydir.
c-Fiil-Tipik eylem: TCK’nın 314/1 inci maddesinde tahdidi olarak belirtilen, Devletin anayasal düzenine, birliğine ve ülke bütünlüğüne karşı suçları işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütü yönetmektir. Böyle bir örgüt, 3713 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesi gereğince terör örgütüdür. Aynı nedenle suç, mutlak terör suçlarındandır.
Örgütü yönetmekten bahsedebilmek için öncelikle TCK’nın 220. maddesinde öngörülen şartlarla birlikte, amaç-saik, yöntem ve elverişlilik kriterleri itibariyle de terör örgütü vasfını haiz bir örgütün bulunması gerekir.
Doktrin ve yerleşik uygulamalara göre;
Terör örgütünü yönetmek örgüt hiyerarşisinin çeşitli basamaklarında örgütün amaçlarına ve yöntemlerine uygun biçimde örgüt faaliyetlerini sevk ve idare etmek olarak tanımlanabilir. Yönetici suç ortaklığına komuta eden ve örgütün kurallarını gösteren kişidir. (Simeone I Reati Associativi, op.cit.s 257 aktaran Turinay Faruk Terör Amaçlı Örgütlenme Suçu sh.269)
Suç veya terör örgütünü yönetmek; onu sevk ve idare etmek, kısmen veya tamamen, bölgesel, yerel veya genel olarak yönetip yönlendirmek, hiyerarşik yapıya ve varsa işbölümüne uygun olarak emir ve talimat vermek, bunların yerine getirilmesini bekleyip denetlemek, gerekli olduğunda da emrine veya örgütün talimatlarına riayet etmelerini cezalandırmaktadır. Kişinin somut olayda yönetme kudretine, sevk ve idare yeteneğine fiilen sahip olup olmadığına bakılmalıdır (Şen E.-Eryıldız S. Suç Örgütü sh.107).
Fail, hiyerarşik olarak örgüt üyeleri üzerinde bulunuyor, geniş bir alanda iş bölümü yapabiliyor, örgüt üyeleri üzerinde sevk ve idarede bulunabiliyor, örgütsel faaliyetlerin organizasyonunda, icrasında; harekete geçiren, engelleyen veya durduran olarak rol üstlenebiliyor, bu faaliyetleri denetleyebiliyor ise yönetici olarak kabul edilebilecektir.
Örgüt yönetmek; örgütün amaçları doğrultusunda örgütü idare etmeyi, emir ve direktif vermeyi, örgüt içinde inisiyatif ve karar verme gücüne sahip olmayı gerektirir.
Örgütün varlığının, etkinliğinin ve gelişiminin sağlanması, hedeflerinin belirlenmesi, program ve stratejilerinin saptanmasını ifade eder. Ancak örgütün faaliyetleri çerçevesinde sadece belirli bir suçun işlenmesini organize edenler bu suçun işlenmesini planlayıp yönetenler örgüt yöneticisi olarak kabul edilemez.
Geniş bir alanda faaliyet yürüten örgütlerin yöneticileri, örgüt yapılanması da dikkate alınarak somut olayın özelliklerine, bu kişilerin örgütün hiyerarşik yapısı içerisindeki konum ve görevlerine göre belirlenmelidir. Bu tür örgütlenmelerde her yöneticinin örgütün tamamını yönetmesi mümkün olmadığından, örgütün bölge, il, ilçe sorumlularının yönetici olup olmadıklarının sorumluluk sahalarındaki örgütsel faaliyetlerin yoğunluğu da gözetilerek belirlenmesi gerekir.
Örgüt yöneticileri, hiyerarşik açıdan emir ve talimat vermeye yetkili olduğu mensupların, örgütün amaçları doğrultusunda işledikleri suçlardan dolaylı fail olarak sorumludurlar (TCK 220/5m.) (Dairenin 18.07.2017 tarih, 2016/7162- 2017/4786 sayılı kararından ).
Failin örgüt yöneticisi olup olmadığı, örgütün organizasyon yapısı, hiyerarşisi ve kişilere verilen görevlerin önemi esas alınmak suretiyle belirlenecektir (Baltacı Vahit Terör Suçları ve Yargılaması sh.183). Bu tespitte belirleyici olan, failin örgüt hiyerarşisi içindeki sıfatı değil ve fakat yönetip yönlendirdiği faaliyetlerin, örgütün amaç ve etkinliği bakımından önemidir. Bu nedenle failin hiyerarşik konumu, üstlendiği görevler esas alındığında dahi belli bir hiyerarşik seviyenin üstünde bulunan kişilerin yönetici olarak kabulünde zaruret vardır. Zira gerek kanun koyucunun aynı cezai yaptırımı öngörerek örgüt yöneticiliğini, örgüt kurma fiili ile aynı ağırlıkta bir ihlal olarak görmesi, gerek mülga 765 sayılı TCK’nın 168 maddesinde yer alan, “silahlı çetede amirliği ve kumandayı haiz olmak” ve 141. maddesindeki, “cemiyetlerin faaliyetlerini tanzim veya sevk ve idare etmek” kavramları ile mer’i 3713 sayılı Kanunun 7/1 maddesinde yer verilen “örgütün faaliyetlerini düzenleyenlerin de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılacağına” dair kavramlar gerekse örgütle kurulan “organik bağın” sonucu olarak her seviyede belli ölçüde talimat alma-verme, astları yönetme olgusunun, örgütlü suçların doğasında mündemiç bulunması birlikte değerlendirildiğinde, yöneticilikten maksadın hiyerarşik yapının belli seviyede üst katlarını ifade ettiğini kabul etmek gerekir. Bu görüş Yüksek Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarında da benimsenmiştir. Nitekim silahlı terör örgütlerinin kırsalda faaliyet gösteren tim, manga, bölük sorumluları ile faaliyet yoğunluğu bulunmayan kimi il sorumluları örgüt yöneticisi olarak değil, örgüt üyesi olarak cezalandırılmaktadır.
TCK’nın 220/1’de düzenlenen örgütü yönetme suçu niteliği gereği devamlılık gerektirdiğinden, mütemadi bir suçtur.
III-Suçun manevi unsuru: Suç işlemek üzere kurulmuş bir örgütü yönetme saikine dayanan doğrudan kastla işlenebilen bir suçtur. Bu suç olası kast ile işlenemez. Suç örgütünün varlığı için suç işlemek amacının açık bir şekilde ortaya konulmuş olması gerekir. Bir oluşumun çekirdeğini oluşturan kişiler suç işlemek amacıyla hareket etmekle birlikte, oluşumun içinde yer alan fakat bu amaçtan habersiz olan kişiler, suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüte üye olmaktan veya bu örgütü yönetmekten sorumlu tutulamazlar. (Özgenç, Suç Örgütleri sh. 21,22) Bu halde sorumluluk, TCK’nın 30 uncu maddesinde düzenlenen “hata” kurumuna göre çözüme kavuşturulmalıdır (Dairenin 18.07.2017 tarih, 2016/7162- 2017/4786 sayılı kararından).
IV-Hukuka Aykırılık; Kişi hak ve hürriyetlerinden hiç birisinin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağına dair Anayasanın 14. maddesinde de açıkça vurgulandığı üzere, bu suç herhangi bir hukuka uygunluk sebebi kapsamında işlenemez. Hiç bir devlet, hiç kimseye birliği ve ülke bütünlüğünü, anayasal düzenini bozacak bir hukuk düzeni kurmaz.
V-Konunun FETÖ/PDY Silahlı terör örgütü bakımından değerlendirilmesi:
Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih, 16-956 sayılı Kararı ile onanarak kesinleşen Dairemizin 24.04.2017 tarih 2015/3- 2017/3 sayılı kararında açıklandığı üzere FETÖ’nün dikey yapılanması şöyledir;
Örgütün sorumlu yöneticisi “imam” olarak isimlendirilir. Hiyerarşi içerisinde yer alan örgütün yöneticisi, raporları toplayan ve emirleri veren kişidir. Kainat imamı, kıta imamı, ülke imamı, bölge imamı, şehir imamı, semt ve mahalle imamı, kurum imamı gibi bir çok değişik pozisyonu vardır.
Örgütün lideri, mensuplarınca kainat imamı, mehdi, mesih olarak kabul edilmektedir. Kainat imamına bağlı olarak üst kurullar örgütün birimlerini yönetmekte faaliyetlerini düzenlemektedirler. Bu kurullar “istişare kurulu”, “mollalar”, “tayin heyeti” ve “özel hizmet” birimleridir. Örgütün yurt içi yapılanmasında ise, “Türkiye imamı”, “bölge imamları”, “il imamları”, “küçük il ve bölge imamları”, “ilçe imamları”, “semt imamları”, “mahalle imamları”, “ev imamları (abileri)”, “talebe imamları”, “serrehberler”, “belletmenler” şeklinde hiyerarşik bir yapı izlenmekte ve örgüt tabana yayılmaktadır.
Türkiye’den sorumlu imama, beş bölge imamı, onlara da bu beş bölgeyi oluşturan şehirlerden sorumlu imamlar bağlıdır. Her şehir, büyüklüğüne göre alt bölgelere, bölgeler semtlere bölünmüş olup, her semte ayrı bir imam atanmaktadır. Semt imamlarının altında ise semte bağlı ışık evlerinin imamları yer almaktadır.
Bunun yanı sıra kamuda, bakanlıklar ve taşra teşkilatı, yerel yönetimler, üniversiteler, kamu iktisadi teşebbüsleri alanlarında faaliyet gösteren kurumlara da örgüt tarafından imamlar atanmaktadır.
…’in 1999 yılında ABD’ye gitmesinden sonra Türkiye’deki faaliyetlerine ilişkin sorumluluk Türkiye imamına geçmiştir. Ülke içerisindeki faaliyetler ülke imamına bağlı olarak yürütülmekte ve yapılan faaliyetler kurye aracılığıyla ya da doğrudan irtibata geçilerek Gülen’e aktarılarak onayı istenmektedir.
Örgütün bir nev’i omurgasını oluşturan ve günümüz itibariyle elde ettiği konumu kazandıran özel hizmet birim imamları, örgüt ve lideri Gülen’in en çok önem verdiği imamlardır. Bu birim en geniş şekilde yargı, emniyet, mülkiye, …, MİT, Milli Eğitim ve akademik kadro imamlarından oluşmaktadır. Hizmet birimlerinde gizliliğe çok önem verilerek hücre tipi yapılanmaya gidilmiştir. Örgüt mensubu en fazla bir üst sorumlusunu ve bir altında bulunan mensubunu tanımaktadır.
Bir hücre evi ya da en küçük örgüt biriminin sorumlusu erkekler için “abi”, kadınlar için “abla”dır. Abilik örgütte hocalık makamıdır. Hiyerarşiye göre üst tabaka belirler ve görevine son verir. Üyeler abiye itaat etmek mecburiyetindedir. Lider ve abilerin alttakiler tarafından seçimi söz konusu olmaz ve onaylamalarına da gerek yoktur. Abilik dokunulmazdır. Buna karşın kadınlar örgütün içerisinde hiçbir zaman üst düzey yönetici olamazlar.
Örgütün bütünlüğü üzerinde tek hakim ve önder … olup, örgüt içerisinde kainat imamı olarak görülmektedir. Diğer yöneticiler onun verdiği yetkiyle onun adına görev yaparlar. Örgüt yukarıdan aşağıya doğru tekçi (monist) yapıda örgütlenmiştir. Daha önce de ifade edildiği gibi kainat imamı, kutsal insan, Mesih, mehdi, hoca efendi gibi sıfatlarla anılmaktadır.
Kainat imamlığı, örgütün her türlü işiyle ilgilenip üst karar veren temel, ideolojik ve doktriner birimdir. Bütün işler onun talimatıyla yürütülmektedir. Örgüte her hafta sesini İnternet üzerinden duyurmaktadır. Örgüt mensuplarının topladığı bütün bilgi ve belgeler de onda toplanır.
Kainat imamı inancı ve yedi katlı piramidal yapılanma, İsmailiye mezhebinden ve köken olarak da Zerdüştlük dininden alınmıştır. Zerdüştlük dini ve ondan mülhem İsmailiye mezhebinden yedi kat gök gibi örgütlenmişlerdir. Bu mezhep, sofilerini yedi dereceye ayırmıştır. Tarikatın piri yedinci derecede oturur ki, bu mertebe Allah’tan doğrudan emir alan imamlık makamıdır. İmam helali haram ve haramı helal yapabilir. Ona mübah olmayan hiçbir şey yoktur.
Örgüt içi hiyerarşide itaat ve teslimiyet, katı bir kuraldır. Teslimiyet hem örgüte hem de liderin emrine ona atfen verilen göreve adanmışlıktır. Örgüt sivil toplumu kendi haline bırakmayıp, kendine hizmet eden bağlı unsurlara dönüştürmektedir. Kadrolaşma ile yargı, ordu, emniyet ve bakanlık birimleri bu gücün denetimine girip, örgütsel amaçlar doğrultusunda kullanılabilmektedir.
Örgütün hiyerarşik yapılanmasındaki tabaka sistemi kat sistemine dayanır. Katlar arasında geçişler mümkündür ama dördüncü tabakadan sonrasını önder belirler. Katlar şu şekildedir;
– Birinci Kat, Halk Tabakası: Örgüte iman ve gönül bağı ile bağlı olanlar, fiili ve maddi destek sağlayanlardan oluşur. Bunların birçoğu örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmayan bilinçli veya bilinçsiz hizmet ettirilen kesimdir. Genellikle faaliyetlerden habersizdirler. Bu katmandakileri örgüte bağlayan ana unsur istismar edilen İslami duyarlılık ve din duygularıdır.
– İkinci Kat, Sadık Tabaka: Okul, dershane, yurt, banka, gazete, vakıf ve kurum görevlilerinden oluşan sadık gruptur. Bunlar örgüt sohbetlerine katılır, düzenli aidat öder, az veya çok örgüt ideolojisini bilen kişilerdir.
– Üçüncü Kat, İdeolojik Örgütlenme Tabakası: Gayri resmi faaliyetlerde görev alırlar. Örgüt ideolojisini benimseyen ve ona bağlı çevresine propaganda yapan kişilerden oluşur.
– Dördüncü Kat, Teftiş Kontrol Tabakası: Bütün hizmeti (legal ve illegal) denetler. Bağlılık ve itaatte dereceye girenler buraya yükselebilir. Bu tabakaya girenler örgütte çocuk yaşta kazandırılanlardan seçilir. Örgüte sonradan katılanlar genellikle bu katta ve daha üst katlarda görev alamazlar.
– Beşinci Kat, Organize Eden ve Yürüten Tabaka: Üst düzey gizlilik gerektirir. Birbirlerini çok az tanırlar. Örgüt lideri tarafından atanır. Devletteki yapıyı organize edip yürüten tabakadır. Evlililiklerinin örgüt içinden olması zorunludur.
– Altıncı Kat, Has Tabaka: … ile alt tabakaların irtibatını sağlar. Örgüt içi görev değişiklikleri yapar. Azillere bakar. Örgüt liderince bizzat atanırlar.
– Yedinci Kat, Kurmay Tabaka: Örgüt lideri tarafından doğrudan seçilen 17 kişiden oluşan örgütün en seçkin kesimidir.
Yedi katmanın en üstünde “Sözde Fethullah Hoca arşı” yer almaktadır. Beşinci, altıncı ve yedinci katmanlar örgütü yöneten katmanlardır. Altıncı ve yedinci katmandakilerinin örgütten kopmalarına kesinlikle izin verilmez. Altıncı katmandakiler örgüt liderinin bildiği ve takip ettiği hayati önemi haiz gördükleri hizmetleri yapan kişilerdir. Beşinci katmanda çok nadir halde örgütten kopma olmuştur. Bu katmanda olup örgütten ayrılanlar takip edilerek etkisiz hale getirilmiştir. Dördüncü katman örgütü bir arada tutar ve alt katmandakilerin teftiş ve kontrolünü yapar. Hizmet denen işleri ise ilk üç katmandakiler yürütmektedir.
Şu hale göre; anılan örgüt yönünden, örgütün lideri … ile beşinci, altıncı ve yedinci katmanlarda yer alanların, bu cümleden olarak kıta imamı, ülke imamı, “Türkiye imamı” ve “bölge imamlarının”, her halükarda örgütün üst düzey yöneticisi olduklarında kuşku yoktur. Ancak örgütü bir arada tutan ve alt katmanlardakilerin teftiş ve kontrolünü yapan dördüncü katman örgüt mensupları ile ilgili olarak, il ve ilçe sorumluları/imamları ile kamu kurumları imamlarının yönetici olup olmadıkları, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, somut olayın özellikleri, bu kişilerin örgütün hiyerarşik yapısı içerisindeki konum ve görevleri, sorumluluk sahalarında sevk ve idare ettiği örgütsel faaliyetlerin örgütün amaç ve etkinliği bakımından önem ve yoğunluğu ile kontrol ettikleri kamu personelinin devletin güvenliği bakımından ifade ettiği stratejik değer de gözetilerek belirlenmelidir. Örgüt yöneticisinin mutlaka illegal faaliyetleri yönetmesi gerekmez. Örgütün amacına ve varlığının devamına katkı sunan sözde legal faaliyetleri sevk ve idare etmek de bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Örgütün anlatılan yapılanması çerçevesinde, “örgüt mensupları ve örgütsel faaliyetler bakımından yoğunluk içermeyen ilçe imamları”, “semt imamları”, “mahalle imamları”, “ev imamları (abileri)”, “talebe imamları”, “serrehberler”, “belletmenler” gibi ilk üç katman mensuplarının ise örgüt yöneticisi olarak kabul edilmesi mümkün görülmemektedir.
b) Mahallinde hukuka uygun olarak ikame olunup usulünce tartışılan delillere ve dosya kapsamına göre 15.07.2016 tarihine kadar Bartın il imamı olarak görev yapan, bu cümleden olarak, faaliyet alanında ki örgüt mensuplarını sevk ve idare eden örgütsel faaliyetlerin ve örgüt gelirlerinin organizasyonunu sağlayan sanığın örgütün yöneticisi olduğuna dair kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
c) Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, temyiz dilekçesinde ileri sürülen esasa müessir savunmaların özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımın kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmış, Yargıtay tarafından düzeltilmesi mümkün görülen duruşmada SEGBİS vasıtasıyla kaydedilen sanık savunmalarına ilişkin SEGBİS çözüm tutanağı düzenleyen bilirkişiye ödenen ücretin yargılama gideri olarak sanığa yükletilemeyeceğinin gözetilmemesi dışında sanık müdafiiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü sair nedenler yerinde olmadığından kararda başkaca hukuka aykırılık bulunmamıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle sanık müdafiinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden hükmün 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 303 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereği hüküm ilgili fıkrasındaki “725,00 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 2.171,26 TL” ibaresinin çıkarılarak yerine ” 500,00 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 1.946,26 TL” yazılması suretiyle, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Bartın Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
27.03.2023 tarihinde karar verildi.