Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2021/4523 E. 2023/7331 K. 03.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/4523
KARAR NO : 2023/7331
KARAR TARİHİ : 03.10.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olma
HÜKÜM : Mahkumiyet

Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; 5271 … Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin, 7079 … Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 … Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği yasal şartları oluşmadığından reddine karar verilmekle gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Yargıtay (kapatılan)16. Ceza Dairesinin 05.02.2019 tarih, 2018/4324 esas ve 2019/555sayılı bozma kararı üzerine;
1. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, 08.10.2020 tarihli ve 2019/434 Esas, 2020/818 … kararı ile sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 5237 … … Ceza Kanunu’nun 314 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 3713 … Terörle Mücadele Kanunu’nun 5 inci maddesinin birinci fıkrası, 5237 … Kanun’un 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları ve 63 üncü maddesi uyarınca mahkûmiyet kararı verilmiştir.
2. Dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 23.11.2020 tarihli ve onama görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz sebepleri özetle;
*Esas hakkındaki mütalanın alındığı duruşmada bulunmadıkları halde mütalaaya karşı savunma alınmaksızın, son söz sorulmaksızın ve ankesörlü aranma iddiasına ilişkin savunma alınmaksızın hüküm kurularak savunma hakkının kısıtlandığına,
*Lehe delillerin değerlendirilmediğine ve toplanması talep edilen delillerin toplanmadığına,
*ByLock tespit değerlendirme tutanağı olmadan ve ByLock kullandığı ispat edilemediği halde hüküm kurulduğuna,
*Suçun unsurlarının oluşmadığına ve hata hükümlerinin uygulanması gerektiğine,
*Eksik inceleme ve yetersiz delille, yargılama ilkeleri ihlal edilerek mahkumiyet hükmü kurulduğuna,
* Temyiz dilekçelerinde belirtilen diğer temyiz sebepleri ve sair hususlara,
İlişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İlk Derece Mahkemesince sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğunun kabulü ile sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Silahlı terör örgütüne üye olma
… yargılanma …, Anayasanın 36/1. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile … yargılanma hakkına sahiptir”, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “… yargılanma …” başlıklı 6/1. maddesinde de; “Herkes davasının, … cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, … ve kamuya açık olarak, … görülmesini isteme hakkına sahiptir..” denilerek teminat altına alınmıştır.
… yargılanma hakkının muhtevası, savunma ve müdafii yardımından faydalanma … yönünden iç hukukumuzun da bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesinde belirlenmiştir. Buna göre, bir suç ile itham edilen herkes, kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafiin yardımından faydalanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddi olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek hakkına sahiptir. Anılan madde gereğince, bir suç isnadı altında bulunan kişi savunma hakkının kullanılmasında, kendisini bizzat savunma, seçtiği bir müdafii yardımından yararlanma ve bir müdafii tayin etme imkanından yoksun ise ve adaletin selameti için gerekli görülürse re’sen atanacak bir müdafii yardımından yararlanma olmak üzere üç ayrı hakka sahiptir. Bu nedenle, suç isnadı altında bulunan kişinin kendisini bizzat savunması talep edilemez. Savunma hakkının etkin bir şekilde kullanma imkânını sağlayan müdafii yardımından yararlanma … aynı zamanda … yargılanma hakkının diğer bir unsuru olan “silahların eşitliği” ilkesinin de gereğidir (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Pakelli/Federal Almanya Davası, B.No: 8398/78, 25.04.1983).
Kanun koyucu bir suç isnadıyla karşı karşıya kalan şüpheli ya da sanığın, müdafii yardımından faydalanmak hakkından açıkça vazgeçmesi halinde dahi adaletin selameti bakımından re’sen bir müdafiin atanması gerektiğini, 5271 … CMK’da tahdidi olarak düzenlemiştir.
Savunma, toplumun suçtan sorumlu olması nedeniyle muhakemenin vazgeçilmez unsuru olduğu için, en azından ağır suçlarda müdafii bulunmasını gerektirir. Nitekim Ceza Muhakemesi Kanunu önce sadece küçükler bakımından (CMK. 150/2) ve gözlem altına almada (CMK. 74/2) kabul edilmiş olan mecburi müdafiiliği yerinde bir şekilde genişletmiştir.
CMK’nın 150/3 maddesine göre; şüpheli veya sanığın talebi olup olmadığına bakılmaksızın, özel avukatı olup olmadığı da ayrıca araştırılmaksızın alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı yapılan soruşturma veya kovuşturmada bir müdafii görevlendirilmek zorundadır. Şüpheli veya sanığın talebi olmasa, hatta kendisine hukuki yardımda bulunması için görevlendirilen avukatı istemese ve reddetse bile, iddia veya yargılamaya konu suçun cezasının alt sınırının beş yıldan fazla olması halinde zorunlu müdafiilik uygulama alanı bulacak ve bu durumda şüpheli veya sanığın yanında avukat bulunmaksızın yapılan tasarruflar hukuka aykırı kabul edilecektir.
Ceza adalet sistemimizde ‘bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekillerinin aynı suç sayılacağı’ ilkesini benimsemiştir (TCK md. 43/1, 3. cümle). Bu itibarla, aynı suç sayılan bir suçun nitelikli halinin ve benzer şekilde fiilin ağırlaştırıcı neden altında işlenen şeklinin CMK’nın 150/3 maddesinde belirlenen ve zorunlu müdafii atanması için gerekli olan beş yıllık sürenin belirlenmesinde esas alınması gerektiği kuşkusuzdur. Nitekim Dairemiz; 16.01.2018 tarihli ve 2017/3415 E. – 2018/495 K. … kararında, özellikle bölge adliye mahkemelerinin hangi kararlarının temyize tabi olduğu veya kesin olduğunu gösteren 5271 … CMK’nın 286 ncı maddesinin 2/a-b bentleri kapsamında “temyiz edilebilirlik sınırını” belirlerken, suçun sadece temel şeklini esas almamış nitelikli hal ve ağırlaştırıcı nedenleri de gözönüne almıştır.
5271 … CMK’nın zorunlu müdafiilik sistemini, istisna olmaktan çıkararak adeta kural haline getirecek şekilde zorunlu müdafiilik sisteminin uygulama alanını genişletmesi, özellikle Dairemizin 16.01.2018 tarih ve 2017/3415 E. – 2018/495 K. … ilamında “temyiz edilebilirlik sınırı belirlenirken suçun temel şeklinde belirlenen cezanın değil nitelik hal ve ağırlaştırıcı nedenlerde gözönünde bulundurularak istenilen sonuç cezanın esas alınması” gerektiğine yönelik gerekçesi, gerçekten de pratik olarak bakıldığında, suç isnadı altında olan bir birey için önemli olan hususun; hakkında istenen hapis cezasının alt veya üst sınırının uzunluğu olması olup bu alt ve üst sınırın uzunluğunun ister cezanın temel şeklinden kaynaklansın isterse suçun nitelikli hali veya ağırlaştırıcı nedeninden kaynaklansın belirtilen sonucun değişmeyeceği, aksi durumun kabulü yani, CMK’nın 150/3 maddesinde düzenlenen “beş yıllık sınırının” belirlenmesinde ağırlaştırıcı neden veya nitelikli hal uygulanması sebebiyle üst sınırın beş yılın üstüne çıkması durumunda zorunlu müdafiilik atanmasının gerekmediğini kabul etmenin sanıkların “savunma haklarının kısıtlanması ve bunun sonucunda … yargılanma” hakkından mahrum edeceği, bunun da adalete erişim hakkını sınırlayacağı apaçık ortadadır.
Şu hale göre silahlı terör örgütü üyesi olmak suçunun, 3713 … TMK’nın 3 üncü maddesinde düzenlenen mutlak terör suçlarından olması sebebiyle belirlenen temel cezanın aynı Kanunun 5 inci maddesi gereğince artırılması zorunlu olduğundan sanığa CMK’nın 150/3 maddesi gereğince isteğine bağlı olmaksızın hatta açıkça müdafii istemediğini beyan etse bile müdafii görevlendirme mecburiyeti bulunmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Sanık ve/veya müdafiinin katılmadığı celsede iddia makamınca verilen esas hakkındaki mütalaaya karşı diyecekleri sorulmadan ve dolayısıyla sanığın, adaletin selameti açısından gerekli olan müdafiinin hukuki yardımından etkin şekilde yararlanması sağlanmadan müdafiinin yokluğunda yargılama bitirilip mahkumiyet hükmü tesis edilerek, “…duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması”( CMK madde 289/1-e) suretiyle savunma hakkının kısıtlanması ve CMK’nın 150/3 üncü maddesi delaletiyle 188/1 maddesine muhalefet edilmesi hukuka aykırı kabul edilmiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle sanık müdafiinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, 08.10.2020 tarihli ve 2019/434 Esas, 2020/818 … kararının 5271 … Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, 5271 … Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci maddesinin b bendi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
03.10.2023 tarihinde karar verildi.