Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2021/4396 E. 2022/1762 K. 05.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/4396
KARAR NO : 2022/1762
KARAR TARİHİ : 05.04.2022

İlk Derece Mahkemesi : Ağrı 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.01.2020 tarih ve 2018/1400 – 2020/15 sayılı kararı
Katılanlar : Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve …
Suç : Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek
Hüküm : TCK’nın 309/1, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK’nın 62, 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi
Temyiz edenler : Sanık müdafi, katılan … Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve … vekilleri

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanıklar … ve … hakkında görevi yaptırmamak için direnme, sanık … hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve tehdit suçlarından kurulan hükümleri Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi vekilinin istinaf etme hakkı bulunmadığından Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 2020/150 esas- 2020/1517 sayılı kararında istinaf istemlerinin CMK’nın 279/1-b maddesi gereğince reddine ve CMK’nın 286/2-a maddesi uyarınca da kesin olmak üzere karar verdiği, bu suçlar yönünden verilen kararların taraflarca temyize konu edilmediği, sanık … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkemenin
daha önceki kararında TCK’nın 309/1. maddesi uyarınca ceza verilmesi nedeniyle Hüküm Kurmaya Yer Olmadığına dair verilen kararın Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 06.02.2020 gün ve 2019/4900 E.- 2020/1093 K. sayılı ilamı ile onandığı görülmekle inceleme dışında tutulmuştur.
I- Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme istemlerinin 01.02.2018 tarih ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren,
Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçları dışında kalan suçlar yönünden suçların niteliği itibariyle suçtan doğrudan doğruya zarar görmedikleri ve bu nedenle de davaya katılma haklarının bulunmadığı ve davaya katılmalarına ilişkin verilen kararlar da hukuki değerden yoksun olup, hükümleri temyiz yetkisi vermeyeceğinden, katılan … Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi vekillerinin bu suçlara yönelik temyiz istemlerinin ise CMK’nın 298/1. maddesi gereğince REDDİNE,
II- Katılan … vekilin temyiz taleplerinin incelenmesinde:
Sanığa müsnet suçların niteliği itibariyle suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen ve bu nedenle de davaya katılma hakkı bulunmayan T.C. Milli Savunma Bakanlığının davaya katılmasına ilişkin verilen karar hukuki değerden yoksun olup hükmü temyiz yetkisi vermeyeceğinden, temyiz isteminin CMK’nın 296/1. maddesi gereğince REDDİNE ilişkin istinaf mahkemesinin 07.09.2020 tarihli temyiz isteminin reddine dair ek kararın ONANMASI,
III- Sanık …’ın hakkında cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelemesinde, ise;
Ayrıntıları Dairenin 22.03.2019 tarih, 2018/7103 Esas, 2019/1953 sayılı kararında açıklandığı üzere:
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de, bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur.
Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000’in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74’ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000’e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4’ü asker, 63’ü polis ve 183’ü sivil olmak üzere toplam 250’den fazla kişi şehit edilmiş, 23’ü asker, 154’ü polis ve 2.558’i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK’nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK’nın 37. maddesi kapsamında “doğrudan fail” olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
TCK’nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 15.07.2016 günü saat 22:30 sıralarında Doğubayazıt 1. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında Tugay Komutanı başka dosya sanığı …’ın talimatı ile başka dosya sanıkları …, …, … …, …, …, …, … ve dosyamızın sanığının katılımı ile toplantı yapıldığı, bu toplantıda …’ın Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetime el koyduğunu kendisinin sıkıyönetim komutanı olduğunu beyan ederek bildiriyi okuduğu, toplantıya katılanların hiçbirinin duruma itiraz etmediği, akabinde harekat planı ve organizasyon yaptıkları, Emniyet Mangaları kurulması emri verildiği ve tüm personelin göreve çağrıldığı, bu toplantıdan sonra …’ın dönemin Ağrı valisini arayarak sıkı yönetim komutanı olduğunu ve Tugay Komutanlığına gelmesini söylediği, Ağrı valisinden olumsuz cevap aldıktan sonra …’e MİT başkanı, emniyet müdürü ve kaymakamı arama görevini verdiği, sanık … tabur komutanlarını da alarak kendi odasına geçtiği burada telefonla ve hoparlör sesini dışarıya vermek suretiyle Doğubayazıt ilçe emniyet müdür vekili, kaymakamı, MİT başkanını telefonla arayarak sıkı yönetim ilan edildiğini Türk Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyduğunu kendilerinin Tugay Komutanlığına gelmelerini istediği, her üç kurum yetkililerinin de böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını ve gelmeyeceklerini söyleyerek aksi yönde tavır sergiledikleri, akabinde tabur komutanlarına direktifin ayrıntıları üzerinde konuştuğu, tugay komutanı …’ın direktifi üzerine işbölümü yaptığı, buna göre kamu kurumlarından kaymakamlığı alma/işgal etme görevi 1. Tabur Komutanı …’a, emniyeti alma/işgal etme görevi 2. Tabur komutanı …’a, MİT’i alma/işgal etme görevi, 3. Tabur Komutanı … …’a, kışlanın emniyetini alma görevi ise Topçu Taburu Komutanı …’a verildiği, tank tabur komutanı …’e kurumların işgalinde kullanılacak tankları hazırlama, yine toplantıya katılanlardan sanık …’a tugayda bulunan helikopter pilotları ile tugay komutanı arasındaki iletişimi sağlama ve pilotları hazır tutma görevinin verildiği, tabur komutanları ve sanık … işbölümüne ya da sıkıyönetim direktifinin yerine getirilmesine itiraz etmedikleri gibi toplantı bitiminden sonra sanık … helikopter pilotlarını tugay komutanı …. odasına çağırdığı, tabur komutanlarının da göreve çağırdıkları rütbeli personelleri içtima alanında toplayarak Türk Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyduğunu, …’ın Ağrı ili sıkı
yönetim komutanı olduğunu, karşı çıkanın sıkı yönetim mahkemesinde yargılanacağını, 16 Temmuz 2016 günü saat 01:30 sıralarında tugay komutanı …’ın başkanlığında karargah Görüntü İzleme Merkezi (GİM)’de bir toplantı daha yapıldığı ve bu toplantıya yine sanık … ile başka dosya sanıkları …, …, …, …’un katıldığı, burada … sıkıyönetim direktifindeki talimatların geçerli olduğunu ifade ettiği, … tarafından Telçeker sınır taburuna talimat verilerek Gürbulak sınır kapısının tutulmasının istenildiği ve …’a direktifin yeniden okunması talimatını verdiği, …’ın ise …’den aldığı direktifi okuduğu, ayrıca bu toplantıda kurumların ele geçirilmesine ilişkin önceki işbölümünün geçerli olduğunu …’in belirttiği ancak belediye hoparlörlerinden yapılan ve darbeye karşı halkı sokağa davet eden anonsların susturulması amacıyla … …’un komutanı olduğu 3. Piyade Taburuna Belediyeyi ele geçirme görevinin verildiği yine bu toplantıda haritaların dağıtıldığı ve telsiz kodlarının oluşturulduğu, aynı gün saat 02:40’da 1. Mekanize Tugay Komutanlığından 10 zırhlı araç ile …, …, … …, …ın sokağa çıkan halka gözdağı vermek amacıyla tugayın 6 nolu nizamiye kapısından ZPT ( Zırhlı Personel Taşıyıcı) araçlara binerek tugayın dışına çıktıkları, yolun TOMA tarafından kapatılması nedeniyle tabura geri dönmek zorunda kaldıkları, … tarafından kurulan 1. TABUR KOMUTANLARI isimli Whatsapp grubu kurarak sanık …’ın da eklendiği, sokağa çıkan halka gözdağı vermek amacıyla tugayın 6 nolu nizamiye kapısından çıkılarak 2 nolu nizamiye kapısından girilmesi yönündeki intikal krokisini sanık … tarafından çizildiği yine intikal krokisinin sanık tarafından saat 02:16’da Whatsapp grubunda paylaştığı anlaşılmakla;
Somut olay muvacehesinde sanık …’ın hukuki durumu değerlendirildiğinde;
Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan mahkumiyet hükmü kurulan sanığın mensup olduğu örgütün yönetimi tarafından planlanıp, örgütsel faaliyet kapsamında icra edilen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin olarak; olay günü ortaya koyduğu davranışlar itibariyle planlama, hazırlık ve icra organizasyonu içerisinde bulunmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek konusu suç teşkil ettiği açıkça anlaşılan emirler doğrultusunda ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştiren sanığın suçun icrasında üstlendiği rol, suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel katkısı da göz önünde bulundurulduğunda fiil üzerinde ortak hakimiyet kurduğunun kabulü ile TCK’nın 309. maddesindeki Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan mahkumiyetine dair kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamakla;
Yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip sanığın üyesi bulunduğu silahlı terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen
getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs amacına yönelik olarak vahamet arz eden eylemleri gerçekleştirdiği, sanığın sübutu kabul olunan eylemlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ve ülke genelindeki organik bütünlüğe göre amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu belirlenip kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, sanığın suçunun sübutu kabul edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan; sanık müdafinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Ağrı 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.04.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.