Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2021/3824 E. 2022/3476 K. 14.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/3824
KARAR NO : 2022/3476
KARAR TARİHİ : 14.06.2022

Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesinin 09.04.2018 tarih

Bölge adliye mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre 477 sayılı Kanun ile bazı Kanunlarda değişiklik yapılması hakkındaki 698 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Başbakanlık kurumuna yapılacak tüm atıfların … kurumuna yapıldığı göz önünde bulundurularak dosya incelendi:
Sanıklar … ve müdafii, … müdafii, …, …, … müdafii, … ve müdafii, … müdafii, … ve müdafii, … ve müdafii, … ve müdafii, … müdafii, …, … müdafii, … müdafii, …, … müdafii, … ve müdafii, … ve müdafii, … müdafii Av. … …, …, …, …, …, … müdafii, …, … müdafii, …, … müdafii Av. …, … ve müdafii, … ve müdafii, … ve müdafii ile …’in duruşmalı inceleme istemlerinin, ilk derece ve bölge adliye mahkemesinde, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
I- TEMYİZİN KAPSAMI
Katılanlar T.C. …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … vekillerinin temyiz istemlerinin incelenmesinde;
A-Katılan T.C. … (Başbakanlık) vekilinin;
“Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla öldürme ve öldürmeye teşebbüs etme” ve “genel güvenliği kasten tehlikeye sokma”, “silahlı terör örgütüne üye olma”, “kamu malına zarar verme”, “mala zarar verme” suçlarından;
B-… vekilinin;
“Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”, “silahlı terör örgütüne üye olma”, “bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla öldürme ve öldürmeye teşebbüs etme” ve “genel güvenliği kasten tehlikeye sokma”, “mala zarar verme” suçlarından;
C-Katılanlar …, …, …, …, … ve … vekillerinin;
“Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”, “Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”, “silahlı terör örgütüne üye olma” ve “genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması” suçlarından;
Belirtilen atılı suçların niteliği itibarıyla suçtan doğrudan zarar görmeyen ve bu nedenle de davaya katılma hakkı ve hükümleri temyiz yetkisi bulunmayan T.C. …, …, …, …, …, …, … ve … vekillerinin temyiz taleplerinin CMK’nın 298. maddesi uyarınca REDDİNE,
D-Katılanlar … ve … vekillerinin;
Kamu malına zarar verme suçundan, sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında verilen beraat hükümlerine dair istinaf başvurularının esastan reddi kararları yönünden yapılan incelemede;
5271 sayılı CMK’nın 286/2-g maddesi uyarınca 10 yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlarla ilgili ilk derece mahkemesince verilen beraat kararlarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları kesin olup, temyizi mümkün bulunmadığından; adı geçen sanıklar hakkında kamu malına zarar verme suçuna ilişkin verilen beraat kararları yönünden katılanlar … ve … vekillerinin temyiz taleplerinin CMK’nın 298/1. maddesi uyarınca REDDİNE,
E-Katılan … vekilinin;
Kasten öldürmeye teşebbüs etme suçundan tüm sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmesine yönelik temyiz talebinin incelenmesinde:
Sanıklar hakkında katılan …’a yönelik kasten öldürmeye teşebbüs etme suçu ile ilgili temyiz incelemesine konu CMK’nın 223/1 maddesi kapsamında herhangi bir hüküm verilmediği anlaşılmakla, katılan vekilinin temyiz talebinin CMK’nın 298/1. maddesi uyarınca REDDİNE,
II-HUKUKİ AÇIKLAMALAR;
Sanıklara müsnet suçların unsur ve nitelikleri, bu suçların aralarındaki irtibatlar, savunmada ileri sürülen hukuki kurumlar ile sanıkların hukuki durumları değerlendirilecektir.
Ayrıntıları Dairenin 22.03.2019 tarih, 2018/7103 esas, 2019/1953 sayılı kararında açıklandığı üzere;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu, cebir ve şiddet kullanılarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmeyi cezalandırmaktadır.
Bu suçla korunan hukuki değer, millet iradesine dayanan demokratik rejimdir. (Prof. Dr. İ. Özgenç, Suç Örgütleri, 8. Bası, s. 224). madde gerekçesinde de, siyasal iktidarın kuruluşu ve işleyişine egemen olan ilkeleri belirleyen kurallar bütünü olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzen ve bu düzene egemen olan ilkeler olarak belirtilmiştir.
Maddede maddi unsur olarak “teşebbüs edenler” ibaresi kullanılmış olduğundan, Anayasanın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen üzerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edilmesi, cezalandırma için yeterlidir. Suç hem idare edenler hem de idare edilenler tarafından işlenebileceğinden teşebbüste aranılacak elverişlilik, suçun işleniş biçimi ve özellikle suçun bir tehlike suçu olduğu dikkate alınarak, kullanılan cebir veya tehdidin netice elde etmeye elverişli olup olmadığının hakim tarafından takdir edilmesi gerekir.
Görüldüğü üzere, cebir ve şiddet bu suçun unsurunu oluşturmaktadır. Bu nedenle Anayasal düzenin değiştirilmesine yönelik teşebbüsün ancak cebir ve şiddet kullanılarak, yani bireylerin iradeleri zorlanmak suretiyle ifsat edilerek gerçekleştirilmesi gerekir. Kanunun aradığı cebrilikten maksadın fiziki/maddi cebir olduğu açıktır.
Tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Bu suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de, bu hususun Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen suçun unsuru olmadığı kabul edilmektedir (Kangal s. 40; Hafızoğulları, TCK madde 302, s. 509; Yard. Doç. Namık Kemal Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, s. 75).
Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde yer alan amaçları gerçekleştirmeye yönelik araç suç, bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli olmak kaydıyla icrai ya da ihmali hareketle işlenebilir (Eren-Toroslu, Özel Hükümler, s. 73; Soyaslan, Özel Hükümler, s. 582; Akdoğan s. 25; Akbulut s. 135; Vural-Mollamahmutoğlulları, Türk Ceza Kanunu Yorumu, s. 1775; Hafızoğulları, TCK’nın madde 302, s. 561; Yard. Doç. Namık Kemal Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, s. 91). Ancak, ihmali fiillerle bu suçun işlenebilmesi, sanığın gerçekleştirilmekte olan icraî fiiller yönünden görevi gereği önleme yükümlülüğünün mevcudiyedine, başka bir deyişle garantör sıfatının bulunmasına bağlıdır.
Cebir ve şiddet kullanılarak elverişli bir ya da eş zamanlı birçok hareketle Anayasanın öngördüğü düzeni, doğrudan doğruya, tanımlanan biçimde değiştirmeye yönelik bir fiilin icrasına başlandığı anda suç işlenmiş, suç yolu tüketilmiş olmaktadır (Manzini, Trattato, IV, s. 489; Fiandaca-Musco, Diritoo penale, Ps., s. 11; Antolisei, Manuale, Ps., II, s. 1011; Erem, Ceza Hukuku, HH., s. 78; Yaşar- Gökcan-Artunç, Ceza Kanunu, VI, s. 8468, Z. Hafızoğulları-M. Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 373).
Belirli bir plan içerisinde uygulamaya konulan sistemli ve örgütlü bir bağlantı içinde organik bütünlük arz eden eylemler tehlike suçunun oluşması için yeterlidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 23.11.1999 tarih, 9-274/284 karar).
Suç, bir teşebbüs suçu ise de gerek yargısal kararlarda gerekse doktrinde duraksamasız biçimde kabul edildiği üzere fiilin, hazırlık hareketlerinden çıkıp icra aşamasına ulaşması gerekir. Korunan değerlere matuf tehlike oluşturmaya elverişli eylemlerin bu fiil kapsamında değerlendirilmesi nedeniyle suçun bir somut tehlike suçu olduğunun kabulü gerekir.
Fiilin elverişli olup olmadığı her olayın özelliğine göre; fiilin niteliği, işleniş biçimi, işlenme zamanı, toplumda meydana getirdiği etki, ortaya çıkan zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı, faaliyet alanı, ülke genelindeki organik bütünlüğü gibi ölçütler değerlendirilerek takdir edilecektir.
Elverişli/vahim eylemin diğer tabirle araç suçun, hazırlık hareketi aşamasından icra hareketi safhasına geçmesi, en azından teşebbüs boyutuna ulaşması, “amaçlanan sonucu doğurabilecek icra hareketi olarak belirginleşmesi gerekir” (Yargıtay CGK’nun 09.02.2010 tarih ve 2009/9-103, 2010/22 sayılı kararı).
Yargıtay tarafından da uygulanagelen (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.10.2010 tarih ve 1-153/206 sayılı kararı vb.) objektif teori-Frank formülüne göre;
Suçun kanuni tarifinde unsur veya nitelikli hal olarak belirtilmiş hareketlerin gerçekleştirilmesi halinde icra hareketlerinin başladığını kabul etmek gerekir. Gerçekleştirilen bir hareketin icra hareketi teşkil edip etmediğinin belirlenmesinde, hareketin harici olarak değerlendirilmesiyle yetinilmemeli, özellikle bu hareketin suçun konusuyla yakın bağlantı içerisinde olup olmadığı ve suçun konusu bakımından tehlikeye sebebiyet verip vermediği de araştırılmalıdır. Bir hareket kısmî olarak tipik olmasa da mahiyeti itibariyle yapılan değerlendirmeye göre tipik harekete zorunlu olarak bağlı ise icra hareketi sayılmalıdır (Prof. Fatih Selami Mahmutoğlu – Av. Serra Karadeniz-LLM, Türk Ceza Kanunu Genel Hükümleri Şerhi, s. 792, 793, 794; İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 503 vd.; Artuk/Gökçen/Yenidünya, Genel Hükümler, (7), s. 569-570; Centel/Zafer Çakmut, (4), s. 455; Öztürk/Erdem, kn. 359; Hakeri, Ceza Hukuku, (15), s. 423 vd.; Özbek, Teşebbüs ve Kusurluluğa, s. 20; Prof. Dr. … Koca ve Prof. Dr. İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümleri, s. 408).
Amaç suç yönünden elverişli/vahim olduğu takdirde silahlı bir örgütün veya silahlı kuvvetlere mensup unsurların Türkiye Büyük Millet Meclisini, Cumhurbaşkanlığını ya da benzer kurumları kuşatması halinde silah kullansın ya da kullanmasın fiziki cebrin mevcudiyetinde tereddüt edilemez. Harpte ülkeyi korumak veya gereğinde siyasi iktidarın inisiyatifiyle kamu düzenini sağlamak amacıyla verilen Devlete ait silah, tank ve uçağın kanuna aykırı bir şekilde, Anayasal düzeni yıkmak amacıyla kullanılması halinde tipik eylem gerçekleşmiş olacaktır.
Bu suçun, bu amaçla kurulmuş örgütün faaliyeti çerçevesinde, örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ve üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen bir kişi tarafından da işlenmesi mümkündür. TCK’nın 220/5. maddesinde yer alan düzenleme nedeniyle, örgüt yöneticisinin bu suçun faili olması bakımından elverişli fiilleri bizzat işlemesi zorunlu değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur.
Araç fiilin işlenmesine yönelik icra hareketi, hem araç suçun hem de tehlike suçu niteliğindeki amaç suçun icra hareketini oluşturduğundan sanık hukuki anlamda tek bir fiil ile kanunun birden fazla hükmünü ihlal etmekle, Türk Ceza Kanununun 44. maddesinin uygulanması gerekmekte ise de TCK’nın 309/2. maddesindeki düzenleme, fikri içtima kurumunun uygulanmasının önlenmesine getirilen bir düzenleme olduğundan araç ve amaç suçlar yönünden her olayda kural olarak gerçek içtima hükümleri uygulanacaktır.
Türk Ceza Kanununun 311. maddesinin gerekçesi de gözetildiğinde bu suçun işlenmesi sırasında kasten öldürme, nitelikli yaralama veya kamu mallarına zarar verme gibi suçların işlenmesi halinde amaç suç yanında ayrıca bu suçlardan da cezaya hükmolunacaktır. Ancak, suçun unsuru olarak sayılan “cebir ve şiddet”in basit hallerinin işlendiği araç suçlar yönünden, cezalandırılan amaç suçla birlikte ayrıca mahkumiyet hükmü kurulamayacaktır.
Araç suçlar bakımından içtimaya ilişkin genel hükümlerin uygulanması mümkündür. Hukuki ve fiili kesintiye kadar gerçekleştirilen birden fazla araç suç için bir kez Anayasayı ihlal suçu oluşur.
Anayasayı ihlal suçunun, aynı anda yasama organına karşı ve hükümete karşı suçla birlikte işlenmesi halinde her bir suçtan ayrı ayrı cezalandırma yoluna gidilip gidilemeyeceği hususuna gelince;
Aynı hukuki değerleri koruyan ve kapsamı itibariyle eylemlerin haksızlık muhtevasını tamamen ortadan kaldıran Anayasayı ihlal suçunun tüm unsurlarıyla gerçekleştiği durumlarda sanıkların ayrıca, Türk Ceza Kanununun 311 ve 312. maddelerinde düzenlenen suçlardan cezalandırılmaları cihetine gidilemeyecektir.
Bir tek kişi tarafından işlenebilen bir suçu, birden fazla kimseler tarafından önceden işbirliği yapmaları sonucunda gerçekleştirilebilmesi halinde, failler arasında iştirakin varlığından sözedilir ve bu surette işlenen suçlara iştirak halinde işlenen suçlar adı verilir (Dönmezer/ Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, 1981 bsk. Cilt II s.543,544).
Birden fazla faillerden her birinin hareketi tipe uygunsa, işlenen suçun cezası ile cezalandırılmaları bir sorun teşkil etmez, ancak suçta kanunilik ilkesi gereği, tipe uygun olmayan suçun meydana gelmesi bakımından nedensellik değeri taşıyan hareketi yapanların sorumlu tutulabilmeleri iştirak kuralları ile mümkündür. Bu bakımdan iştirak hükümlerinin sorumluluk alanını genişlettiği söylenebilecektir.
765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde suça iştirak, asli ve fer-i iştirak olarak ikili ayrıma tabi tutulmuş, bu iştirak şekileri arasında ayrım yapılırken uygulama ve doktrinde farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu benzer nitelikteki bazı kararlarda; “suça asli olarak iştirak etmek ile fer’i şekilde katılma arasındaki kriterler belirlenirken; suçu doğrudan doğruya beraber işleyenlerle, fer’i maddi faillerin durumları sık sık birbirine karıştırılmaktadır. Esas itibariyle suçu doğrudan doğruya birlikte işleyen faillerin hareketleri ne suçun unsuru, ne de şiddet sebebi olmayıp fer’i niteliktedirler. Fakat maddi şekilleri, suçun icrası ile aynı oluşları ve suçun icrasında birinci derecede etkili bulunuşları nedeniyle bu hareketleri gerçekleştirenler asli fail olarak kabul edilmişlerdir. Fer’i iştirakte ise suça ikinci derece katılma söz konusu olup, asli maddi failin suç teşkil eden hareketleri ile yardımcısı durumundaki fer’i failin hareketleri arasında bir bağlantı vardır.” (CGK, 23.11.1981 gün ve 214-385 sayılı kararı) bu duruma vurgu yaparak, ayırıcı kriterler getirmiştir.
Genel Kurul eski ve yeni ceza yasasındaki iştirake ilişkin hükümleri karşılaştırırken, “Fer’i faillik halleri yasa metninde tek tek sayılmıştır. Yasaya göre, suçun işlenmesinde asli maddi faile vasıta tedarik etmek ve suçun işlenmesini kolaylaştırıcı yardımda bulunmak fer’i fail olarak cezalandırılmayı gerektirmektedir. Bu anlamda destekleme (müzaharet) ve yardım (muavenet) suçun icrasını kolaylaştırıcı hareketler yapmak şeklinde anlaşılmalıdır. Yeni yapılan düzenleme ile suçun işlenmesini sağlayan hareket üzerinde hakimiyet kuran herkes fail sayılabilecektir. Hareket üzerinde hakimiyet kurmak birlikte irtikap etme şeklinde gerçekleşebileceği gibi zımni veya açık bir işbölümüne dayalı olarak hareketi birlikte gerçekleştirmeyi de kapsayabilir. Fakat bir başkasının bu hakereti yapması için gereken ortamı hazırlayanlardan herbirisi de fail sayılabilecektir.” (CGK 20.01.2009 gün 1/232-2 sayılı kararı) sonucuna ulaşmıştır.
765 sayılı Kanunda suça asli iştirak ve feri iştirak ayrımının ortaya çıkardığı sorunların giderilmesi için iştirake ilişkin hükümet tasarısında yer alan önceki hükümlere paralel düzenleme, meclis çalışmaları sırasında tasarıdan çıkarılarak sistemin sadeleştirildiği, fail’in işlenen fiile katkısına göre sorumluluk statüsü belirleneceği madde gerekçesinde aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir.
“Madde 37.– 765 sayılı Türk Ceza Kanununda “aslî” ve “fer’î işti­rak” ayırımı kabul edilmiştir. “Asli iştirak”, “aslî maddî iştirak” ve “aslî manevî iştirak” olarak ikiye ayrılmıştır. Bu ayırımda “fiili irtikap etme” ve “doğrudan doğruya beraber işleme”, “aslî maddî iştirak” şekilleri olarak öngörülmüştür. Buna karşılık azmettirme, “aslî manevî fail” olmayı gerektirmektedir. Tek tek sayılmak suretiyle belirlenen “fer’î iştirak” hâllerinde ise, cezanın indirilmesi gerekirken, “zorunlu fer’i iştirak”in “asli iştirak” olarak cezalandırılması öngörülmüştür.
Bu sistemin en önemli sakıncası, kişinin suçun işlenişine katkısının, gerçekleştirilen suçun bütünlüğü içerisinde değil, ondan bağımsız olarak ele alınmasıdır. Örneğin bir işyerinde işlenen silâhlı yağma suçunda, dışarıda gözcülük yapan kişinin fiili yağma suçunun bütününden bağımsız olarak değerlendirilmektedir.
Bu nedenle, gözcülük yapan uygulamada bazen “asli fail” bazen “fer’i fail” olarak sorumlu tutulmaktadır. Bu sistemde, suçun işlenişine iştirak eden kişilerin çoğu zaman “asli fail” olarak mı yoksa “fer’i fail” olarak mı sorumluluğu gerektirdiği duraksamaya yer vermeyecek bir biçimde saptanamamaktadır. Halbuki, örnek olayda gözcülük yapma fiilinin diğer kişilerle birlikte işlenen yağma suçunun gerçekleşmesine olan etkisi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; gözcülük yapan kişinin de diğer suç ortaklarıyla birlikte suçun işlenişi üzerinde ortak hâkimiyet kurduğu sonucuna ulaşılır. Bu durumda ise gözcülük yapan kişinin de fail olarak sorumlu tutulması gerekir.
Hükûmet Tasarısında da benimsenen “asli iştirak”, “fer’î iştirak” ayırımının adil ve eşit olmayan bir cezalandırmayı sonuçlaması ve uygulamada zorluk ve duraksamalara neden olması dolayısıyla, bu ayrımı esas alan düzenleme tasarıdan çıkarılmıştır. Yeni yapılan düzenlemeyle, iştirak şekilleri, fiilin işlenişi üzerinde kurulan hâkimiyet ölçü alınarak belirlenecektir. Bu sistemde birer sorumluluk statüsü olarak öngörülen iştirak şekilleri ise, faillik, azmettirme ve yardım etmeden ibarettir.
Yeniden düzenlenen maddenin birinci fıkrasına göre suçun kanuni tanımında öngörülen fiili gerçekleştirilen kişi fail olup; suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi durumunda, bu kişilerin her biri müşterek fail olarak sorumlu tutulacaklardır.
Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra, fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için, her bir suç ortağı fail statüsündedir. Ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının saptanmasında suç ortaklarının suçun icrasındaki rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulur. Bu durumda, fiilin icrası veya sonuçsuz kalması ortak faillerden her birinin elinde bulunmaktadır. Örneğin suç ortaklarından birinin cebir veya tehdit kullanarak mağduru etkisiz hâle getirdiği, diğerinin de üzerindeki para ve sair kıymetli eşyayı aldığı yağma suçunda her iki suç ortağının suçun işlenişine yaptıkları katkı, suçun icrası açısından birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Dolayısıyla, her iki suç ortağı, suçun işlenişi üzerinde ortak bir hâkimiyet kurmaktadır.
Suç ortaklarının iştirak katkılarının karşılıklı olarak birbirlerini tamamlamadığı durumlarda da müşterek faillik mümkündür. Bazı hâllerde failler, her biri suçun kanuni tanımındaki bütün unsurları tek başına gerçekleştirmek üzere, bir anlaşmaya varabilir. Örneğin bir kişiyi öldürmek için aralarında anlaşmış olan beş kişi, amacın gerçekleşme ihtimalini daha da yükseltmek için, aynı anda mağdurun üzerine ateş ederler. Ateşlenen mermilerden bir kısmı mağdura isabet eder, bir kısmı ise etmez. Bu örnek olayda bütün suç ortakları ortak bir suç işleme kararına dayanarak birlikte hareket etmektedirler. Bu beş suç ortağının ateşlediği mermilerden sadece bir tanesinin mağdura isabet edip ölümüne neden olması hâlinde dahi, tamamlanmış kasten adam öldürme suçundan dolayı bu kişilerden her biri müşterek fail olarak sorumlu tutulacaktır.
Müşterek faillik bakımından zorunlu diğer bir koşul, failler arasında birlikte suç işleme kararının varlığıdır. Belli bir hareketin icrasına ve neticenin meydana gelmesine ilişkin olan birlikte suç işleme kararı, kast kapsamında düşünülmelidir. Suç ortaklarının suçun işlenişine ilişkin kastlarının doğrudan veya olası kast gibi farklılık göstermesinin, müşterek fail olarak sorumlulukları üzerinde bir etkisi yoktur.
Bir suçun failine, onun haberi olmaksızın, tek taraflı iradeyle, suçun işlenmesine başlamadan önce veya suçun icrası sırasında yardım edilmesi hâlinde, müşterek fail olarak değil, yardım eden olarak sorumlu tutulmak gerekir.”
Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda suça iştirak düzenlenirken faillik ve şeriklik ayırımı öngörülmüş, azmettirme ve yardım etme şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir. TCK’nın 37. maddesindeki; “(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur. (2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar arttırılır” şeklindeki hüküm ile maddenin birinci fıkrasında müşterek faillik, ikinci fıkrasında ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.
Kanunda suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak halinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nın 37/1. maddesinde düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır.
Öğretideki görüşler ve yerleşik içtihadlar ve dairemizce de benimsenen Genel Kurul kararına göre;
Müşterek fail olarak kabul için, failler arasında birlikte suç işleme kararının yanında, suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulmalıdır. Müşterek hakimiyetin tespitinde, suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve fiilin gerçekleştirilmesine sağladıkları katkı ile fiilin başarı ile tamamlanması açısından önemli bir fonksiyon icra edip etmediği dikkate alınmalıdır.
“Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı “fail” konumundadır. Müşterek faillik; suçun icrai hareketlerinin birlikte gerçekleştirilmesidir. Fiil üzerinde ortak hakimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının, suçun işlenmesinde yaptıkları katkının, diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre her müşterek fail, suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır. Fiilin başarı ile tamamlanması açısından yapılan iş bölümü doğrultusunda bizzat fiili icra etmeyen diğer kişinin katkısı önemli bir fonksiyon icra etmişse, bu kişi de müşterek faildir” (CGK 10.05.2011 gün ve 1/59-85 sayılı kararı).
Müşterek failliğin zorunlu diğer şartı, müşterek failler arasında birlikte suç işleme kararının varlığıdır. Bu karar belli bir hareketin icrasına ve neticenin meydana gelmesine ilişkin olmalıdır. Müşterek suç işleme kararı kast içinde mütalaa edilmelidir. Suç ortaklarının suçun işlenişine ilişkin kastlarının farklılık arz etmesi (doğrudan kast veya olası kast) müşterek fail olarak sorumlu tutulmalarını engellemez.
Fiil üzerindeki fonksiyonel hakimiyet, müşterek failler arasında üzerinde anlaşmaya varılmış bir suç planının varlığını gerekli kılmaktadır (Özgenç, age syf 501).
Suçun işlenişine katkıda bulunanların müşterek fail sayılabilmesi için mutlaka suçun işlendiği yerde olması gerekli değildir. Olay mahallinde bulunmamakla birlikte uzaktan suçun birlikte işlenişini etkileyen önemli bir katkıda bulunulması halinde müşterek faillik söz konusu olur. Uzak bir pozisyondan olay yerinde etkili bir konumda olan fail telefon ve telsiz gibi iletişim araçlarıyla koordine eden veya suçun işlenişi anında telefonla talimat veren kişi de bizzat müşterek faildir (Roxin, 2 s. 25, kn 200 Atfen, Koca-Üzülmez age.440 syf; Özgenç, Gazi şerhi, Genel hükümler, 3. baskı,s493).
Bir suçun işlenişine katılan, fakat gerçekleştirmiş olduğu katkı ile suçun kanuni tanımında yer alan fiil üzerinde hakimiyet kuramayanlara şerik denmektedir (Üzülmez/Koca, age 6. baskı s.444).
Şerikliğin bir şekli olan “Yardım etme” ise; 5237 sayılı TCK’nın 39. maddesinde; “(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.
(2)Aşağıdaki hâllerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
aa-Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
bb-Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
cc-Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak” şeklinde, seçimli hareketlere yer verilmiştir.
Bağlılık kuralı da aynı Kanunun 40. maddesinde;
“(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
(2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
(3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir” biçiminde düzenlenmiştir.
Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına “şerik” denilmekte olup, 5237 sayılı TCK’da şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanunun 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.
TCK’nın 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
1- Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;
aa)Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,
bb)Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak olarak sayılmış,
2- Manevi yardım ise;
aa) Suç işlemeye teşvik etmek,
bb) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
cc)Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek,
dd)Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek şeklinde belirtilmiştir.
Suça iştirak şekillerinden olan faillik ile yardım etme şeklinde gerçekleşen şeriklik arasındaki önemli farklardan birisi de, suç işlenmezden önce alınan birlikte suç işleme kararı önem arz etmektedir. “Mağdur …’nın cep telefonlarını yağmalama eylemleri sırasında mağdura yönelik herhangi bir davranışta bulunmamaları ve olay öncesinde yağma suçunu işleme konusunda aralarında anlaştıkları yolunda bir kanıtın olmaması gibi hususlar, tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde, birlikte suç işleme kararının olmaması ve fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulmaması nedeniyle sanıkların TCK’nın 37/1. maddesi kapsamında müşterek fail olarak kabulü olanaklı değildir….” Suçu icra eden sanıkların yanlarında bulunmaları, yağma eylemin gerçekleştiren sanıkların bu eylemlerine taraftar olmadıklarını gösterecek şekilde engelleyici bir söz söylememeleri ve bu yönde bir davranışta bulunmamaları, aksine olayın başından itibaren sanıkların yanında yer almaları gözönüne alındığında suçun işlenmesinden önce ve işlenmesi sırasında suçun icrası kolaylaştırmak suretiyle yardım ettiklerinden TCK’nın 39/2-c. maddesi gereğince sorumlu tutulmaları gereklidir (CGK 17.05.2011 gün, 6/76-100 sayılı Kararı).
Suçun icrası açısından müstakil bir fonksiyonu olmayan bir katkıda bulunması halinde, müşterek hakimiyetten bahsedilemez, Müşterek faillik için, suçun icrası aşamasında bulunsa bile, bir iştirak katkısı, suçun işlenişi açısından bir önemi haiz olmalıdır; başka bir ifadeyle, suç ortakları arasında işbölümü gereğince suçun icrası üzerinde müessir, fonksiyonel bir hakimiyet kurulmasını sağlayacak ağırlıkta olmalıdır (Özgenç,age,s 494).
Anayasal düzene karşı işlenen suça iştirakten sorumlu tutulabilmek için, eylemin icrai hareketlerine başlanılmış olması gereklidir. Bu konuda öğretide; “İfade etmek gerekir ki; hazırlık hareketleriyle suç teşkil eden fiil üzerinde hakimiyet kurulamaz. Müşterek faillik için aranan fiili hakimiyetin tespitinde, ilk önce kanunda tanımı yapılan muayyen fiil göz önünde bulundurmak gerekecektir. Bu itibarla suçun işlenişine bulunan katkı, kanunda tanımlanan tipik hareketlere uymayıp, nitelik itibariyle hazırlık hareketi mahiyetinde ise; ilgili suç ortağının müşterek fail olarak değil, ancak yardım eden olarak sorumlu tutmamız gerekecektir. Hazırlık hareketi mahiyetinde bir katkıda bulunmakla suçun işlenişine iştirak eden kişi fiilin işlenişi üzerinde müşterek bir hakimiyet kuramamaktadır. Daha ziyade suçun işlenmesini, bilahare suçun icrai hareketlerini gerçekleştirecek suç ortağına/ortaklarına havale etmektedir. Bu nedenle, söz konusu suç ortağı, suçun icrai hareketlerini gerçekleştiren suç ortağına/ortaklarına bağımlı hale gelmektedir. Halbuki müşterek faillikte bütün suç ortakları, aralarındaki müşterek işbölümüne dayanarak suçun icrasını gerçekleştirebilmektedirler. Bu ortak işbölümü gereğince, suçun icrası bütün müşterek faillerin katılımına bağlıdır. Öyle ki, bunlardan bir tanesi kendisine düşen görevi gerçekleştirmediği takdirde bütün plan akamete uğrayacaktır” (Özgenç,age,s 499).
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumu değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira “yardım etme” yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hakimiyetinin bulunmamasıdır (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2014/l-558-480 sayılı kararı).
Örgütlü suçlarda iştirak:
Örgüt kurma suçu çok failli bir suçtur. Suçun oluşumu için en az üç kişinin bir araya gelmesi zorunludur.
Suça iştirakten bahsedebilmek için de birden fazla kişiye ihtiyaç vardır. Bir suçun icrasına iştirak eden suç ortaklarının, suçun işlenişine bulundukları katkılar göz önünde bulundurularak sorumluluk statüleri belirlenir.
Örgüt kurma suçunun iştirakten farkı, örgütün devamlılığı ve belirlenmemiş sayıda suç işlemek amacıyla bir birleşmenin söz konusu olmasıdır. Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her fail diğerlerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
TCK’nın 220/5. maddesinde, “Örgüt yöneticileri, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.” denilerek örgüt yöneticileri hakkında özel faillik düzenlemesi ile TCK’nın 20. maddesindeki “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ve faillik bakımından “fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurma” ilkelerine istisna getirilmiştir.
Faillik, birlikte suç işleme kararı yanında, fiil üzerinde ortak hakimiyet kurmayı da gerektirir. Zira örgütlü suçlarda nihai amaçta birleşme nedeniyle birlikte suç işleme kararının varlığı kabul edilse dahi fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurulmadığından, gerçekleşen suçlar bakımından örgüt yöneticileri dışında kalan örgüt mensuplarının, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen her suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulamayacağında tereddüt yoktur.
TCK’nın 39. maddesinde düzenlenen suça iştirak kapsamındaki yardım etme ile aynı Kanunun 220/7 maddesinde tanımlanan örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek eylemleri nitelik itibariyle birbirlerinden farklıdır. Sanığın örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenecek somut bir suça dair kasta dayanan ve yardım teşkil eden eyleminin, hem yardım edilen suç bakımından şeriklik kapsamında hem de şartları varsa amaç suç yönünden faillik kapsamında değerlendirilmesi gerekirken somut bir olaya dayanmayan ancak örgüt faaliyeti kapsamında kullanılmak/değerlendirilmek üzere gerçekleştirilen yardımların TCK’nın 220/7 maddesinde düzenlenen suçu oluşturacağı gözetilmelidir.
Anayasayı ihlal, Hükümete karşı suç ve TBMM’ye karşı suçlar yönünden iştirak sorunu;
Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür (Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun, 19.3.1987, 41/49 sayılı kararı,Eren Toroslu, Özel Hükümler, syf. 74 – Hafızoğulları Türk Ceza Kanununun 302. maddesi syf. 559 – Kangal syf. 55 – Akdoğan syf. 31 – Gözübüyük, syf. 10 – Yard. Doç. Dr. Namık Kemal Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, syf. 200).
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenleren ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir ( Özgenç İ. Sahife 332).
Müşterek faillik ile TCK’nın 39/2-c maddesinde düzenlenen, suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak şeklinde ortaya çıkan şerikliğin, her olayın özelliğine göre; suçun işlenişine bulunulan katkının arzettiği önem, zaruret göz önünde bulundurularak hakim tarafından ayırt edileceği kabul edilmektedir. Müşterek faillikte/fiil hakimiyetinde, fiilin icrası veya akim kalması müşterek faillerden her birisinin elinde bulunmaktadır. Yardım eden şerik suçun icrasını failin inisiyatifine havale etmektedir (Özgenç İ.Suç örgütleri sh.332,Türk Ceza Hukuku sh.490).
Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen suça iştirakten bahsedebilmek için sadece araç fiil/suç bakımından değil, ayrıca, amaç suç bakımından da iştirak iradesinin varlığı aranmalıdır.
Bir kişinin maddede belirtilen amaçlara yönelik bir örgütün kurucusu ya da üyesi olması, tek başına TCK’nın 309. maddesindeki suça iştirak ettiği anlamına gelmez (ÖZEK, Silahlı Çete, syf. 366-374; AKBULUT, Ülke Bölücülüğü, syf. 130). Bu fiiller, TCK 314’te bağımsız bir suç olarak düzenlenmiştir. Bu sıfatları haiz kişilerin TCK 309’daki suça iştirakten sorumlu tutulabilmeleri için; örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen ve bu amacı gerçekleştirmeye elverişli nitelikteki belirli bir araç fiil bakımından, hem iştirak iradelerini ortaya koymaları hem de maddi veya manevi nitelikte nedensel bir katkıda bulunmaları gerekmektedir. Bu kişilerin maddede sayılan amaçları gerçekleştirmek için salt bir örgütün çatısı altında bir araya gelmeleri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen araç suçlara da iştirak etmiş sayılmaları anlamına gelmeyecektir (Yard. Doç. Dr. Namık Kemal Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, syf. 202).
Suça iştiraktan söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
Fiilin işleneceği konusundaki bilginin iştirak bakımından önemi yoktur. 1960 darbesi sonrasında 20-21 Mayıs olayları ile ilgili yapılan yargılamalarda; Mamak 1 nolu Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 963/1 sayılı 5 Eylül 1963 tarihli kararı ile faillerin bir kısmı, ihtilal müteşebbislerinin bu konudaki hareketlerini bilmesi ve hazırlık hareketlerine katılması nedeniyle sorumlu tutulmuşlardır. Diğer bir deyişle failin, fiilin ika edileceği konusundaki bilgisi, iştirak iradesinin mevcudiyeti, fiile iştirak ettiğinin delili sayılmıştır. Bu karar temyiz edilmekle Askeri Yargıtay Dava Daireleri Kurulunun 15 Ocak 1964 tarih ve 1963/2548 esas, 1964/1 sayılı kararı ile “icra hareketi ile iştirak mefhumunun birbirine karıştırıldığı” gerekçesi ile bozulmuştur. Doktrinde de aynı görüş savunulmuştur. Failin fiil hakkındaki bilgisi iştirak iradesini sağlamaya yeterli değildir. Olsa olsa bildiğini ihbar etmemekten doğan sorumluluk veya hazırlık hareketlerine katılma nedeniyle (mülga 765 sayılı) TCK’nın 168, 171. maddedeki (5237 sayılı TCK’nın 314, 316. maddelerindeki) suçlar tahakkuk edebilir (Özek, a.g.e. 172 s).
Anayasayı ihlal suçu yönünden tipik eylemde hukuka aykırılık ve kusurluluğu etkileyen haller bağlamında hukuka aykırı ve fakat bağlayıcı bir emrin yerine getirilmesi sorunu:
Konu ile ilgili yasal düzenlemeler şöyledir:
T.C. 1982 Anayasası Kanunsuz emir;
Madde 137- Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.
Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.
Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
Kanunun hükmü ve amirin emri
Madde 24- (1) Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez.
2) Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.
3) Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.
4) Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.
1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu
İştirak:
Madde 41-1- Askeri cürümlerde ve kabahatlerde iştirak halinde, Türk Ceza Kanununun 64 üncüden 67 nciye kadar olan maddeler hükmü tatbik olunur.
2- Hizmete mütaallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emir veren mesuldür.
3- Aşağıdaki hallerde maduna da faili müşterek cezası verilir:
A:Kendisine verilen emrin hudutlarını aşmış ise,
B:Amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile mütaallik olduğu kendisince malum ise,
Hizmetin tarifi:
Madde 12 – Bu kanunun tatbikatında (Hizmet) tabirinden maksat gerek malum ve muayyen olan ve gerek bir amir tarafından emredilen bir askeri vazifenin madun tarafından yapılması halidir.
211 sayılı Türk Silahları Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu
Madde 6- Hizmet: Kanunlarla nizamlarda yapılması veyahut yapılmaması yazılmış olan hususlarla, amir tarafından yazı veya sözle emredilen veya yasak edilen işlerdir.
Madde 8- Emir: Hizmete ait bir talep veya yasağın sözle, yazı ile ve sair surette ifadesidir.
Madde 9- Amir: Makam ve memuriyet itibariyle emretmek salahiyetini haiz kimsedir. Bunun emri altındakilere maiyet denir.
Madde 10 – Üst tabiri, rütbe veya kıdem büyüklüğünü gösterir.
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği
Madde 33 – Emirlerin, hizmete mütaallik olması (Silâhlı Kuvvetler İç Hizmet Kanunu madde 8 ve 16) ve kanun ve nizamları ihlâl etmemesi şarttır. Ancak, Askeri Ceza Kanununun 41 inci maddesinin b fıkrası şümulüne giren haller haricinde ast, aldığı emri kanun ve nizama uygun bulmasa bile emri yapar ve ondan sonra şikâyet eder.
Amirin verdiği emir Askeri Ceza Kanununun 41’inci maddesinin b fıkrası şümulüne giren hallere mütaallik ise emir ifa olunmaz ve fakat gecikmeksizin en kısa yoldan bir derece yukarı âmire malûmat verilir. Bu takdirde emrin yapılmasından doğacak bütün mesuliyet ast’a aittir.
Türk Ceza Kanununun 24. maddesinin gerekçesi ise şöyledir:
“Hükümet Tasarısının “Kanun hükmü ve amirin emri” başlıklı 27. maddesinin iki ve üçüncü fıkraları değiştirilmiştir. Hiyerarşik yapı içinde amirin verdiği emrin hukuka uygun olması halinde, verilen bu emrin yerine getirilmesi de hukuka uygun olacaktır. Amirin emri, hukuka aykırı olmasına rağmen, bu emir emredilen açısından bağlayıcı olabilir. Anayasamıza göre; kamu görevlileri, görevlerini ifa ederken amiri durumundaki kişilerden aldıkları emirleri hukuka aykırı bulmaları halinde, bu emri “yerine getiremez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir”ler. Ancak, emir hukuka aykırı olmakla beraber, amir “emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde emri yerine getiren sorumlu olmaz” (madde 137, fıkra 1). Bu durumda emri yerine getiren açısından bir hukuka uygunluk nedeni değil, bir sorumsuzluk nedeni söz konusudur. Yerine getirme zorunluluğu, esasen hukuka aykırı olan emri hukuka uygun hale getirmez. Ancak, hiyerarşik yapı dolayısıyla, emri yerine getiren sorumlu olmaz. Bu durumda sorumluluk, emri verene aittir. Hükümet Tasarısındaki hükümde, bu durumda emri verenin de sorumluluktan kurtarılmasına yönelik bir ifadeye yer verilmişti. Yapılan değişiklikle bu yanlışlık düzeltilmiştir.
Emir, hukuka aykırı olmanın yanı sıra, ayrıca suç da teşkil edebilir. Anayasamız, konusu suç teşkil eden emrin yerine getirilmesine “hiçbir surette” izin vermemektedir (madde 137, fıkra 2). Bu durumda emri “yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz”. Maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklikle Anayasanın söz konusu hükmüyle paralellik sağlanmıştır.”
aa)Hukuka Aykırılık;
Hukuka aykırılık genel bir ifadeyle, hukuka (hakka) karşı gelmek (Heinrich 1 kn 305) onunla çatışma halinde olmak demektir. Suçun unsuru olarak hukuka aykırılık ise işlenen fiile hukuk düzeni tarafından cevaz verilmemesi, bütün hukuk düzeni ile çelişki ve çatışma halinde bulunması anlamına gelmektedir. (Koca-Üzülmez, age, s. 252; Prof. Dr. Fatih Selami Mahmutoğlu, Av. Serra Karadeniz-LLM, Türk Ceza Kanunu Genel Hükümler Şerhi, s. 450).
Hukuka aykırılık, tipe uygunluktan sonra suçun yapısında ikinci aşamayı oluşturur. Başka bir anlatımla işlenen fiil ile tipik haksızlığın gerçekleştiğinin tespitinden sonra yine bu fiille hukuka aykırılık yönünden bir değerlendirme yapılacaktır.
Bir davranışın tipe uygunluğunun belirlenmesiyle suç teşkil eden haksızlık gerçekleşmiş olur. Şayet olayda bir hukuka uygunluk nedeni yoksa tipe uygun davranış aynı zamanda hukuka da aykırı olacak ve suç teşkil edecektir.
bb)Hukuka Uygunluk Nedenleri;
Suçun hukuka aykırılığını ortadan kaldıran ve dolayısıyla fiilin suç teşkil etmesini engelleyen bu nedenlere hukuka uygunluk sebepleri veya haksızlığı ortadan kaldıran sebepler denir (Roxin 1, s. 14).
Klasik suç teorisine göre; objektif olarak bir hukuka uygunluk sebebinin bulunması halinde, failin bunu bilip bilmemesi yani iradesinin hukuka uygunluğu kapsayıp kapsamaması önemsizdir. Hareketin hukuka uygun olduğu kabul edilmelidir. Hukuka aykırılık neticeye göre belirlenecektir. Hukuka uygunluk sebeplerinden biri objektif olarak mevcut ise fiil hukuka uygundur.
İkinci görüşe göre; hukuka uygunluk sebebinin objektif olarak varlığı yeterli değildir. Fail, fiili hukuka uygun hale getiren durumun varlığını bilmeli ve kendisine bu surette verilen yetkinin icrası veya yüklenen yükümlülüğün gerçekleştirilmesi amacıyla hareket etmelidir.(Özgenç, age, s. 267-268; Özbek, TCK İzmir şerhi, s. 335; Artuk -Gökçen-Yenidünya, age, s. 372).
5237 sayılı TCK’da yer alan hukuka uygunluk nedenleri; kanunun hükmünü yerine getirme (TCK 24. m.), meşru savunma (TCK 25/1. m.), hakkın kullanılması (TCK 26/1. m.) ve ilgilinin rızası (TCK 26/2. m.) dır.
TCK’nın 24. maddesinin 2, 3 ve 4. fıkralarında hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi, kusurluluğu ortadan kaldıran bir sebep olarak düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde işaret edildiği üzere hukuka aykırı olan ve emri verenin hukuki sorumluluğunu kaldırmayan bir emrin yerine getirilmesinin hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmesi mümkün değil ise de Devlet tarafından yerine getirilen kamu hizmetinin yürütülmesinde amirin emrini yerine getirmek durumunda kalan ast yönünden bu durumun bir sorumsuzluk nedeni olarak kabul edilmesinde zaruret bulunmaktadır.
Kural olarak hukuka aykırı emre muhatap olan kamu görevlisinin bu emri denetlemesi, sorgulaması, hukuka aykırı olduğu kanaatinde ise amirin yazılı emri ve ısrarı olmadan yerine getirmemesi gerekir. Ancak Anayasının 137/3. maddesinde “Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunda gösterilen istisnaların saklı” olduğu belirtilerek, yapılan işin mahiyeti, kamu düzeni ve kamu güvenliği nedeniyle bazı istisnalara yer verildiği de görülmektedir. Muadil düzenleme TCK’nın 24/4. maddesinde de yer almaktadır.
Anayasanın 137/2. maddesinde konusu suç teşkil eden bir emrin yerine getirilmesi halinde sadece emri yerine getirenin sorumluluktan kurtulamayacağı belirtilmiş ise de böyle bir emri verenin sorumlu olacağı da muhakkaktır. Şayet emrin konusu suç teşkil ediyorsa Anayasanın 137/2 ve TCK’nın 24/3. maddeleri gereğince böyle bir emrin yerine getirilmesinden emri veren azmettiren, yerine getiren ise fail olarak sorumlu tutulacaktır (Koca-Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9.Baskı, s. 331).
211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun ilgili hükümleri astı, üst ve amirlerine mutlak surette itaate mecbur tutmaktadır. Nitekim 211 sayılı Kanunun 14/1. maddesi, astı amirlerine, kanun ve nizamlarda gösterilen hallerde de üstlerine mutlak itaate mecbur kılmaktadır. Buna göre ast, askeri hizmete dair olduğuna bakmaksızın amirinden aldığı her emre mutlak surette itaat etmek zorundadır. Astın, verilen emrin hukuka uygunluğunu sorgulama ve değerlendirme yetkisi bulunmamaktadır. 211 sayılı Kanunun 14/2. maddesi gereğince verilen emir hukuka aykırı ise sorumluluk emri verene aittir.
Verilen emrin suç teşkil etmesi durumunda ise emri veren ve yerine getirenin sorumluluğu aynı Kanunun İştirak başlıklı 41/2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre amirin emri suç teşkil ediyorsa ve ast, amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadı ihtiva eden bir fiile müteallik olduğunu biliyorsa hem emri veren hem de emri yerine getiren, sonuçtan iştirak hükümlerine göre sorumlu olacaktır.
Astın cezai sorumluluğu, ancak emrin hizmete müteallik olmaması, suç işlemek maksadıyla verilmesi ve bu maksadın ast tarafından bilinmesi halinde sözkonusu olabilecektir (Koca-Üzülmez, age, s. 332).
Sonuç olarak; gerek Anayasanın 137/2, gerek TCK’nın 24/3 ve gerekse 211 sayılı Kanunun 41/3. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde; konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez, yerine getiren kimse de sorumluluktan kurtulamaz.
Ancak konusu suç teşkil eden emirlerin yerine getirilmesi bakımından hata hali ile de karşılaşılabilir. Bu durumun iki şekilde karşımıza çıkması mümkündür. Nitekim emri yerine getiren verilen emir üzerine işlediği fiilin haksızlık teşkil ettiğinin bilincinde olmayabilir ya da emrin yerine getirilmesinde öngörülen hukuka uygunluk sebeplerinin tüm şartlarının gerçekleştiğini düşünebilir. İlk halde TCK’nın 30/4. maddesinde yer alan haksızlık hatası, ikinci halde ise TCK’nın 30/1. maddesinde yer alan hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarında hata söz konusu olacaktır.
Bu nedenle öncelikle genel olarak TCK’nın 30/1. maddesinde yer alan hata kurumu üzerinde durmak gerekir.
Ayrıntıları Dairemizin 24.04.2017 tarih ve 2015/3-2017/3 sayılı kararında açıklandığı üzere;
Hata (yanılma); genel olarak kişinin tasavvuru zihinden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Failin tasavvurunun konusu dış dünyaya ait bir şeye ilişkin olabileceği gibi, normatif dünyaya (kurallar alanına) dair de olabilir. Dış dünyayla ilgili şey olduğundan farklı bir biçimde algılanması halinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi halinde ise yasak hatasından bahsedilir. Kısaca unsur hatası bir algılama hatası olduğu halde; yasak hatası bir değerlendirme hatasıdır (Koca- Üzülmez, TCK Genel Hükümler, 7. Bası, s. 239).
Hata, kastı ortadan kaldıran veya kusurluluğu etkileyen hata olmak üzere ikiye ayrılır. Suçun maddi unsurlarında (TCK 30/1), suçun nitelikli hallerinde (TCK 30/2), hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarında (TCK 30/1-3) hata halleri kastı kaldırır. Kusurluluğu ortadan kaldıran veya azaltan sebeplerin maddi şartlarında hata (TCK 30/3) ile haksızlık yanılgısı (yasak hatası) (TCK 30/4) kusurluluğu etkileyen hata şekilleridir. Kastı kaldıran hata türüne hukuka uygunluk nedenlerinin sınırındaki yanılgıyı da eklemek gerekmektedir. (TCK 27/1)Yargıtay, uygulamalarında haksızlık yanılgısını kast kapsamında ele alarak çözüm yoluna gitmiştir(Yargıtay CGK’nın 24/12/1996 tarih ve 1996/8-286 esas 1996/296 karar sayılı kararı). Doktrin ve uygulamadaki bu görüş, 2003 tarihli TCK tasarısına da aynen yansıyarak “kanunun bağlayıcılığı” başlığını taşıyan 2. maddesi “ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz” şeklinde bir düzenleme ihtiva etmekteydi. Yine aynı etkiyle tasarıda “hata” başlığını taşıyan 23. maddesinde “fiili hata” ifadesi kullanılmıştır.
5237 sayılı TCK’nın 30. maddesinde düzenlenen hata kurumu ile ilgili olarak madde gerekçesinde şöyle denilmiştir: “…işlenen fiilin esasen bir haksızlık oluşturduğu hususunda hataya düşmüş olabilir. Bu hatanın kişi açısından kaçınılmaz olması halinde, kişi gerçekleştirdiği haksızlık dolayısıyla kınanamaz. Kişi sakınamayacağı bir hata nedeniyle bu bilinçten yoksunsa onu sorumlu tutmak bir evrensel hukuk prensibi olan kusursuz ceza olmaz ilkesine aykırılık oluşturur. Ancak kişinin cezalandırılabilmesi için işlediği fiilin bir haksızlık teşkil ettiğini gerçekten bilmesi gerekmez. Kişi, her ne kadar işlediği fiilin haksızlık teşkil ettiğini gerçekten bilmiyorsa da bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre bakımından, bu fiilin bir haksızlık teşkil ettiğini kavrayabilecek durumda olabilir. Bu husustaki hatanın kaçınılabilir olduğu durumlarda kişi gerçekleştirdiği fiil açısından kasten hareket etmemiştir. Ancak, düştüğü bu hatanın kaçınılabilir olması nedeniyle kusurunun azalmış olabileceğini kabul etmek gerekir. Bu hatanın kaçınılabilir olduğunun kabul edilmesi halinde, bu kaçınılabilirliğin derecesine göre kusurun da derecelendirilmesinden bahsedilebilir. Bu durumda kişinin cezasında suçun kanundaki cezasının alt sınırına kadar indirim yapılabilecektir. Bu indirim zorunlu değil, ihtiyari bir indirim olmalıdır.”
cc)Suçun maddi unsurlarında hata (unsur yanılgısı):
TCK’nın 30/1. maddesinde “suçun kanuni tanımındaki maddi unsurlara ilişkin bilgisizliğin kastı ortadan kaldıracağı” belirtilmiştir. Unsur yanılgısının konusunu suçun maddi unsurları oluşturmaktadır. Unsur yanılgısı kastı ortadan kaldırdığına göre, böyle bir yanılgı ancak kastın kapsamında kalan konular hakkında olabilir. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilinmesini gerektirdiğinden, maddi unsurların bilinmemesi halinde kasten işlenen bir haksızlıktan bahsedilemez.
Unsur yanılgısı, içerik itibariyle somut olayda suçun maddi unsurlarına ilişkin konulardaki bilgisizliği, eksik veya yanlış tasavvuru ifade etmektedir. Failin somut olaya ilişkin tasavvuru gerçekle bağdaşmamaktadır. Buna karşılık, suçun kanuni tanımındaki maddi unsurlardan birisinin varlığı hakkında düşülen şüphe, emin olmama hali hata değildir. Aksine olası kastın veya bilinçli taksirin varlığını gösterir (Koca-Üzülmez, age, s.241).
Unsur yanılgısı; haksızlığa temel teşkil eden, haksızlığı tipikleştiren objektif unsurlarda, yani suçun maddi unsurlarında yanılgıdır. Bu durumda haksızlığın kasten işlendiğinden söz edilemez. Fiilin taksirle işlenmiş şekli suç olarak tanımlanmış ise fail ancak taksirli suçtan sorumlu olur (Göktürk, Haksızlık Yanılgısının Ceza Sorumluluğuna Etkisi, Seçkin Yayınları, 2017 baskı).
Unsur yanılgısında kısacası, fail somut olayda ne yaptığının bilincinde değildir. Somut olayın gerçekleşme koşullarında yanılmaktadır. Failin iradesi suçun yasal tanımında yer alan unsurların gerçekleşmesine yönelik değildir. Esasen unsur yanılgısında kaçınabilirlik önemli değildir. Zira her iki halin de kastı bertaraf edici etkisi bulunmamaktadır.
Unsur yanılgısının haksızlık yanılgısından farkı ise fail suçun yasal tanımında yer alan maddi unsurların somut olayda gerçekleştiğinin bilincindedir. Fail somut olayda ne yaptığını bilmekte, fakat davranışının hukuka aykırılığında yanılmaktadır. Bu nedenle haksızlık yanılgısının tipiklik üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Failin kastını ortadan kaldırmaz. Fiil kasten icra edilen haksızlık olma özelliğini muhafaza eder. Dolayısıyla unsur yanılgısından farklı olarak haksızlık yanılgısı, failin kastını bertaraf ederek taksirli işlenen suçtan sorumlu tutulması sonucunu doğurmaz. Fail somut olayda kasten hareket etmesine rağmen fiilin bir haksızlık teşkil ettiğini bilmeyebilir. Bu nedenle ne kastı ne de fiili bertaraf edici değildir. Sadece kusur üzerinde etkilidir. Haksızlık yanılgısı kaçınılmaz ise failin kasta dayalı kusuru tamamen ortadan kalkar ve faile kasten işlediği suçun cezası verilmez; buna karşılık yanılgı kaçınılabilir ise fail kasten işlediği suçtan sorumludur. Ancak yanılgının kusur üzerindeki etkisine göre cezada indirim yapılması gerekmektedir (Göktürk, age, s. 76,77).
Suçun maddi unsurları içerisine; suçun konusu, fail, mağdur, fiil, netice ve nedensellik bağı girmektedir. Suçun oluşması için failin bu unsurları bilerek hareket etmesi şarttır. Bilgisizlik veya yanlış tasavvur, (unsur yanılgısı) failin kastını kaldırır.
dd)Suçun nitelikli hallerinde hata:
TCK’nın 30/2. maddesine göre; “bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli halleri gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi bu hatasından” yararlanacaktır. Suçun nitelikli hallerinden maksat, suçun temel şekline göre cezanın arttırılması veya azaltılmasını gerektiren unsurlardır. Nitelikli hallerde hata durumunda fail, suçun temel şekline ilişkin unsurlarda bir yanılgıya düşmüş değildir. Bu itibarla suçun temel şekli tüm unsurlarıyla gerçekleşmektedir. Fail sadece nitelikli hallerin gerçekleştiği hususunda hataya düşmektedir. Bu durumda nitelikli hallerin faile yüklenmesi mümkün olmadığından suçun temel şeklinden dolayı cezalandırılacaktır.
ee)Hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarında hata:
Hukuka uygunluk hallerinin maddi şartlarında hatanın, kast kapsamında mı, yoksa kusur kapsamında mı değerlendirilmesi gerektiği doktrinde tartışmalı olup bu konuda birçok teori ortaya atılmış ise de, ceza kanunumuzdaki düzenleme katı kusur teorisine göre çözümlenmesi gerekmektedir.
TCK’nın 30/3. maddesinde “ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ilişkin koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi bu hatasından yararlanır.” denilerek hukuka uygunluk nedenleri ile kusurluluğu etkileyen haller birlikte düzenlenmiştir. Hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarındaki hatayı bu kapsamda değerlendirmek gerekecektir. Madde metinde hatanın kaçınılmaz olması şartı aranmıştır.
Kaçınılmazlık, failin hataya düşmesindeki kişisel kusurun değerlendirilmesi ile ilgilidir. Failin, yaşı, mesleği, bilgisi, görgüsü, somut olaydaki durumu dikkate alınarak hatanın kaçınılmaz olup olmadığı bu değerlendirmede göz önünde bulundurulacaktır.
ff)Hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın aşılması:
TCK’nın 27/1. maddesi, kanunun hükmünü yerine getirme (TCK 24/1), meşru savunma (TCK 25/1), hakkın kullanılması (TCK 26/1) ve ilgilinin rızası (TCK 26/2) gibi hukuka uygunluk nedenlerinde, sınırın kast olmaksızın aşılması halinde sorumluluk statüsünü belirlemiştir. Kasten sınırın aşılması halinde ceza sorumluluğu değişmeyecektir. Ancak sınırın aşılmasındaki yanılgı failin taksirinden ileri geliyorsa ve eylemin taksirle işlenmesi suç olarak cezalandırılabiliyorsa taksirden dolayı sorumlu olacaktır. Buradaki yanılgı sadece kastı ortadan kaldıracaktır.
Astın konusu suç oluşturan emri, haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düşerek yerine getirmesi somut olay çerçevesinde bilgi düzeyi, olayın özellikleri, tecrübe, rütbe ve konumu gibi olgular nazara alınarak TCK’nın 30/4. maddesi bağlamında değerlendirilmelidir.
Keza astın emrin askeri hizmet alanında verildiği, amirin yetkili olduğu ve zorunluluk teşkil ettiği hususlarında yanılgıya düşerek konusu suç teşkil eden emri yerine getirmesi halinde yapılan değerlendirme neticesinde TCK’nın 30/1. maddesi gereğince kasten hareket etmediği neticesine varılabilir (Prof. Dr. F. S. Mahmutoğlu-Av. S. Karadeniz, TCK’nun Genel Hükümler Şerhi, s.480-482).
III-DOSYA KAPSAMI İTİBARIYLA GERÇEKLEŞTİRİLEN EYLEM VE FAALİYETLER:
Yargılamaya konu eylemlerin Kara Kuvvetleri Komutanlığı 4. Kolordu Komutanlığına bağlı Mamak 28. Mekanize Tugay Komutanlığı Tank Taburunda görevli, onbeş adet tank ve mürettebatının 15 Temmuz 2016 tarihinde askeri darbe yapmak amacıyla Genelkurmay Başkanlığına sevkiyatı ile sevkiyat sırasında ve … içindeki Anayasayı ihlal, kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs, mala zarar verme eylemleri olduğu,
Mamak 28. Mekanize Tugay Komutanlığı tank taburunda askeri darbe hazırlıklarının 2016 yılı Mayıs ayı sonlarında başladığı, arızalı tankların tamir edildiği, silah bakımlarının yapıldığı, personelin bakım ve eksikliklerinin giderildiği, Tugayın Suriye sınırına sevk edileceği veya toplumsal olaylara destek için tatbikat yapıldığı izlenimi verilerek gerçekte darbeye tank ve zırhlı araç desteği sağlamak için hazırlanıldığı, askeri darbeden bir gün önce tanklara yönergeye aykırı olarak tam akaryakıt yüklemesi yapıldığı,
15 Temmuz 2016 tarihinde, önceden yapılan darbe planlamasına uygun olarak önce 28. Mekanize Tugay Komutanlığına sözde atanan … …’nun ve 4. Kolordu Komutanlığına sözde atanan …’nün gelerek darbeciler adına Tugay ve Kolordunun emir komutasını cebren ele aldıkları, kolordu ve mekanize tugayının darbeci komutanlar tarafından içerden destek sağlayan askerlerin de emir komutaya uyması ve darbecilerin yanında yer almasıyla tugay ve kolordu üzerinde hakimiyetin sağlandığı, bu kapsamda bütün askeri birliklere alarm verildiği, mesai harici olduğu için kışla dışındaki askeri personelin derhal kışlaya dönmesi için emir verildiği, alarm verildiğinin ve askeri personelin kışlaya gelmesi emrinin tugay ve kolordu seviyesinde askeri personele duyurulduğu, bir kısım askeri personelin ise cep telefonu ile aranarak çağrıldığı,
Mamak 28. Mekanize Tugay Komutanlığı tank taburunda görevli askeri personelin darbe girişimi kapsamında kendilerine yapılan çağrı üzerine tugaya geldikleri ve burada 28. Mekanize Tugay Komutanlığına bağlı tank taburu komutanı Yarbay sanık … tarafından askeri darbe girişiminin komuta edilmeye başlandığı,
28. Mekanize Tugayında tank bölük komutanları olan sanıklar Yüzbaşı …, … ve …’ın askeri darbe olacağını önceden bildiği, darbe teşebbüsünün başlamasıyla birlikte Yarbay sanık … komutasında tankların mevcut askeri personeden bir kısmının kullanılarak garajlardan çıkarıldıkları, hazır olan bazı personelin ya tanklara alınmadığı, ya geri gönderildiği ya da gelmemelerinin istendiği, mevcut personele rastgele piyade tüfeği dağıtıldığı, tank ve mekanize araçlarında kullanılmak üzere uçaksavar mermisi ve kule makineli tüfek mermisi dağıtıldığı, sanık …’nın bineceği tanka ayrıca 4 adet tank topunun yüklendiği,
Alarm verilmesi üzerine sanıkların toplanarak tanklara bindirildiği ve Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı olduğu ve güvenliğinin sağlanacağı söylenerek 28. Mekanize Tugay Komutanlığına bağlı tank taburu komutanı Yarbay sanık … tarafından 15 Temmuz 2016 tarihinde toplam 16 adet tankın kışladan darbe için mürettebatı ile birlikte hazırlandığı,
Sanıklar …, … ve …’ın Mamak 28. Mekanize Tugay Komutanlığı Tank Taburunda görevli olmayıp başka askeri birliklerde görevli oldukları halde darbenin başarılı olması için önceden varılan anlaşma gereği 15 Temmuz 2016 tarihinde görev üstlenerek 28. Mekanize Tugay Komutanlığı Tank Taburuna gelip darbe teşebbüsüne katılacak tanklara bindikleri,
28. Mekanize Tugay Komutanlığı Tank Taburunda Tabur Komutanlığı görevini sanık Yarbay …’nın, 1. bölük komutanlığı görevini sanık Yüzbaşı …’ın, 2. bölük komutanlığı görevini sanık Yüzbaşı …’nın ve 3. bölük komutanlığı görevini sanık Yüzbaşı …’ın yürüttüğü,
Sanık …’ın 28. Mekanize Tugay Komutanlığı Tank Taburunda harekat astsubayı olduğu ve sanık …’nın emirlerini diğer sanıklara telsiz üzerinden ulaştırdığı,
15 Temmuz 2016 tarihinde saat 23:50 sıralarında nizamiyeden çıkış yapan 16 adet tanktan bir tanesinin Jandarma Genel Komutanlığına, geri kalan 15 adet tankın, dosyada mevcut kroki bilgilerinden anlaşılacağı üzere, Samsun yolunu takip ederek Çankırı Caddesi ile kavşak noktasına kadar geldikleri ve buradan Ulus, Sıhhiye, Kızılay üzerinden, 7 tanesinin Akay Kavşağı’ndan İnönü Bulvarı’na dönerek, 8 tanesinin Kavaklıdere’ye doğru çıkıp … önüne inerek TBMM yanından … önüne gittiklerinin belirlendiği,
Sanık … komutasında fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden tank mürettebatı sanıkların, açıklanan güzergahta seyir halinde iken Ulus semti mevkiinde halk tarafından tepkilerin başladığı, halkın darbe girişiminde bulunan ve bu amaçla Genelkurmay Başkanlığına seyretmekte olan sanıkları eylemlerinden vazgeçirmek için çabaladıkları, tankların ve mürettebatı olan sanıkların eylemlerini sonlandırmadığı, Sıhhiye semtinde Ankara Adliyesi önü ve devamında halkın neden toplandığını bilen sanıkların buradan sivil halkın ikazlarına aldırış etmeden üzerlerine ateş ederek yola devam ettikleri, sanıkların Kızılay semtinde sivil halkın üzerine tankları sürüp ateş ederek barikatları aştıkları, yolu kapatan araçları ezerek geçtikleri, bir kısmının Akay Kavşağı’ndan İnönü Bulvarına dönerek, bir kısmının ise Akay Kavşağı’nda alt geçitten geçtikten sonra yola devam edip Çankaya’dan dönerek meclisin yanından Genelkurmay Başkanlığına geldikleri, tanklar ile seyreden sanıkların halk tarafından bazen durdurulduğu ve sanıklara yaptıklarının yanlış olduğu, olayın bir askeri darbe teşebbüsü olduğu, hiçbir sivil kimseyi öldürüp yaralamamaları ve mallarına zarar vermemeleri, olayın bir terör saldırısı olmadığı, tekrar kışlalarına geri dönmeleri gerektiğinin defalarca anlatılmasına rağmen sanıkların darbe yapmak ve amaçlarına ulaşmak adına suç teşkil eden eylemlerine devam ettikleri Kara Kuvvetleri Komutanlığı 4. Kolordu Komutanlığına bağlı Mamak 28. Mekanize Tugay Komutanlığı Tank Taburunda görevli, onbeş adet tank ile 15 Temmuz 2016 tarihinde askeri darbe yapmak amacıyla hareket edip 16 Temmuz 2016 tarihinde saat 01:00 sıralarında Genelkurmay Başkanlığına ulaşan sanıkların burada darbe girişiminin sivil halk ve kolluk görevlileri tarafından bastırılmasıyla saat 10:00 sıralarında başarısız olduklarının anlaşılması üzerine teslim oldukları ve kullanımlarındaki tanklar ve silahların kolluk görevlilerince ele geçirildikleri anlaşılmıştır. Bu genel değerlendirmeden sonra sanıkların eylemlerinin ayrı ayrı değerlendirilmesinde;
a-) 092624 plakalı tank içerisinde bulunan sanıklar:
092624 plakalı tank içerisinde; Tank Komutanı sanık … (Kurmay yarbay), Haberleşme-Doldurucu sanık … (Başçavuş), Sürücü sanık … (Uzman), Nişancı sanık … (Uzman) olacak şekilde 15 Temmuz 2016 tarihinde saat 23:50 sıralarında nizamiyeden çıkış yaptıkları; en önde giden tankın bu tank olduğu, sanıklar …, …, … ve açık kimliği tespit edilemeyen albay rütbesinde … isimli şahsın Mamak 28. Mekanize Tugay Komutanlığı Tank Taburunda görevli olmayıp başka askeri birliklerde görevli oldukları halde darbenin başarılı olması için önceden varılan anlaşma gereği 15 Temmuz 2016 tarihinde görev üstlenerek 28. Mekanize Tugay Komutanlığı Tank Taburuna geldikleri, tanklara binilmeden önce sanıklar …, …, …, … ve …’ın bu şahıslarla bir araya gelip konuştukları, 092624 plakalı tanka diğer tanklardan ayrı olarak top mühimmatı da yüklendiği, sanık … henüz tugaydan çıkmadan eşi ile telefonla görüştüğü ve Gölbaşında ve MİT lojmanlarında patlama olduğunu öğrendiği, yine sanık …’a çıkış yapmadan önce yakınlarından darbe girişimi ile ilgili telefonlar geldiği, Sıhhiye bölgesinden itibaren vatandaşların darbeyi önlemek için tankların önünü kestikleri, sanık … tankın önüne konan sivil araçları, polis araçlarını, vatandaşları ezip geçmesi konusunda tank sürücüsüne ve emrindeki diğer tanklara sürekli emirler verdiği, vatandaşları uzaklaştırmak için sanıklar … ve …’ın bazen havaya bazen de vatandaşların üzerine sürekli ateş açtıkları, Kızılay civarında iki polis aracını ezerek birini yaklaşık 500 mt sürükleyip bir çekiciye takarak kurtardıkları, tankların … önüne geldiğinde engel olmaya çalışan yoğun vatandaş grubu ve araçlar nedeniyle ilk önce giremedikleri, sanık …’nın “gerekirse kapıyı kırın ve içeri girin” emri üzerine kapı ve duvarlar kırılarak içeri girildiği, sanık …’nın emri ile darbeyi önlemeye çalışan vatandaşları uzaklaştırmak için sanık … tarafından havaya makineli tüfekle atış yapıldığı, yine tabur komutanı adına sanık …’ın emri ile sanık …’ın vatandaşları dağıtmak amacıyla Hava Kuvvetleri binasına makineli tüfek ile ateş açtığı, Genelkurmaya gidildikten sonra sanık …’nın darbeye iştirak eden Generaller ile, sözde Yurtta Sulh Konseyi Başkanı Tuğgeneral … Partigöç ile sürekli görüştüğü, darbeci askerlerin kullandığı helikopterin vatandaşların üzerine ateş açması sonucu seken şarapnel parçalarından sanıklar … ve …’un hafif biçimde yaralanarak revire götürüldüğü,
Sanık …’nın odasında yapılan aramada darbeye hazırlıkla ilgili notlar ele geçirildiği, yine aracında yapılan aramada 1400 adet plastik kelepçe ele geçirildiği,
Sanıkların eylemlerinin değerlendirilmesinde sanıklar …, …, … ve …’un atılı eyleme asli fail olarak katıldıkları,
b-092629 plakalı tank içerisinde bulunan sanıklar;
092629 plakalı tank içerisinde; Tank Komutanı ve 1. Bölük Komutanı sanık … (Yüzbaşı), Doldurucu sanık … (Er), Sürücü sanık … (Uzman), Nişancı sanık … (Uzman) ve tank taburunda görevi olmayan öğretmen Binbaşı sanık … olacak şekilde 15 Temmuz 2016 tarihinde saat 23:50 sıralarında nizamiyeden çıkış yaptıkları, 092624 plakalı tankla aynı güzergahı takip ettikleri, Tank Tabur Komutanı …’nın telsizden sürekli emrindeki tanklara ve personele önüne geçen engelleri ezerek ve vurarak geçmeleri yönünde emirler verdiği, 092629 plakalı tankın da aynı güzergahı takip ettiği, öndeki tankın ezdiği araçların üzerinden bu tankın da geçtiği, refüjlere, mobese ve aydınlatma direklerine zarar verdiği, Kızılay bölgesinde tankın önünde beyaz bir araç bulunması nedeni ile sürücü sanık …’ın beyanına göre, bu aracı ezmek istemediği, Tank Komutanı …’ın aracı ezip geçmesini emrettiği, sanık … tekrar durakladığında tankta bulunan Binbaşı sanık …’ın sert bir şekilde silahını …’a doğrultarak devam etmesini emrettiği, bunun üzerine sanık …’ın aracı ezerek yoluna devam ettiği, Genelkurmay Başkanlığına gidildikten sonra sanıklar … ve … tankın arka tarafına geçip görüştükleri, yolda iken kendilerini engellemeye çalışan kalabalığın kim olduğunu sanık …’in sanık …’a sorduğu, sanık …’ın da “bunlar …’in halkı, polisler …’in polisleri bize karşı direniyorlar” şeklinde cevap verdiği, …’nın önüne gidildiğinde sanık …’ın telsizden kapıyı kırıp girmeleri konusunda önde bulunan tanklara emir verdiği, bunun üzerine kapının kırılarak içeri girildiği, sanık … ifadesinde … bahçesinde safari kıyafetli askerlerin halka ateş ettiklerini, tankın termal kamerasından gördüğünü belirttiği, sanık …’in darbe ile ilgili sorularına sanık …’ın “işler karıştı, senin çocuğun da yeni doğmuştu değil mi” şeklinde cevap verdiği, sanık …’ın tank taburunda hiçbir görevi olmamasına rağmen darbeye katılmak için olay gecesi tank taburuna gelerek 092629 nolu tanka binip darbenin başarılı olması için görev aldığı, o gün darbe girişiminde bulunulacağını 20:00-20:30 sıralarında haber aldığı, sanık … ile buluşarak bu haberi ona da ilettiği, olay gecesi gerek sanık … tarafından doğrudan, gerek … kanalıyla ve gerekse sanık … tarafından 1. Bölüke ait WhatsApp grubunda doğrudan yazılan WhatsApp mesajlarında 15.07.2016 tarih saat 22:40’ta çekilen mesajda; alarmı kastederek “sallanan, duymamazlıktan gelen, emri savsaklayan olursa yakarım canını”, 16.07.2016 tarih saat 01:03’te Genelkurmay’a gelemeyen diğer tanklar kastedilerek “yalnız tek tank çıkıp gelmeye çalışmayın, grupla hareket edin, Genelkurmaya gelmeye çalışın” şeklinde, personelin önlerinde halk olduğu, caydırma atışı yapalım mı şeklinde sordukları sorulara gerekiyorsa atın şeklinde emir verildiği, 16.07.2016 tarih saat 06:12’de halkın direnişinin devam etmesi üzerine “ya s…im halk dediğiniz adamı illa birine ulaşmak mı lazım, ne demek kimseye ulaşamadım, altındaki oyuncak mı, bastır gel, ez hepsini, yar duvarları, en önemli sensin arkadaş” şeklinde mesaj ile halkı ezip geçmeleri ve silah kullanmaları konusunda devamındaki mesajlarda emirler verildiği, yine bir iş makinesinin tankın önünde olması nedeni ile “karşısına dozer de gelse ezsin, o dozerin şoförünü vursun, gereğini yapsın” şeklinde mesaj yazıldığı, sonuç olarak sanıklar … ve …’ın darbe girişiminden önceden haberdar oldukları, olay günü darbenin başarılı olması için aktif çaba harcadıkları, yasalara, yönetmeliklere ve teamüllere aykırı olarak Tankçı sınıfından olmayan bir subayın tanka binmesine sanık …’ın izin verdiği, sanık …’ın tank sürücüsü olduğu, …’ın, …’ın ve …’in kanunsuz emirlerini yerine getirmek suretiyle atılı suça iştirak ettikleri, aynı tankta bulunan sanık …’un vatani görevini yapan Er olduğu, aynı zamanda kendisine emir verme yetkisini haiz bulunan ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun failleri olan komutanları ile birlikte aynı tankta bulunduğu, ancak sanığın kaçınılmaz izin yanılgısının kusurunu ortadan kaldırdığının anlaşıldığı,
c-)092631 plakalı tank içerisinde bulunan sanıklar,
092631 plakalı tank içerisinde Tank Komutanı sanık … …(Uzman), sürücü sanık … (Uzman), Nişancı sanık … (Uzman) olmak üzere olay gecesi diğer tanklarla birlikte çıkış yaptıkları, aynı güzergahı takip ederek öndeki tankların ezdiği araçların, refüjlerin üzerinden geçtikleri, tank tabur komutanının telsizden diğer tanklara sürekli önüne geçen engelleri ezip geçmeleri konusunda emirler verdiği, bu tankında bu emirlere uyarak yoluna devam ettiği, sanık …’ın telsizden ve WhatsApp’tan vermiş olduğu emirlerden haberdar oldukları, diğer tanklarla birlikte Genelkurmay Başkanlığına ulaşarak tank namluları halka ve polise karşı yönelecek şekilde mevzi alıp darbe girişiminde bulunanların güvenliğini aldıkları bu şekilde sabaha kadar orada bekledikleri, tankın sevk ve idaresinden sorumlu sanık …’ın, önündeki engelleri görerek ve bilerek tankı kullanan sürücü …’nin ve aynı tankta nişancı görevi bulunan sanık …’in atılı suça asli fail olarak katıldıkları,
d-092633 plakalı tank içerisinde bulunan sanıklar,
092633 plakalı tank içerisinde Tank Komutanı sanık … (Başçavuş), sürücü sanık … (Uzman), Nişancı sanık … (Uzman), Doldurucu sanık … (Er) olduğu halde diğer tanklarla birlikte çıkış yaptıkları, kendilerinden önce ezilmiş olan araçların ve diğer eşyaların üzerinden geçerek Genelkurmay Başkanlığına ulaştıkları, … bahçesinde tankın namlusu dışarı olacak şekilde sabaha kadar bekleyerek darbe girişiminde bulunanların güvenliğini aldıkları, er olan sanık …’nın darbe girişimini 00.01 sıralarında öğrenip … ve diğer komutanlarına bildirmesine karşın eylemlerinden vazgeçmedikleri, önlerini kalabalık halk topluluğunun zaman zaman kestiği diğer tanklardan ateş açıldığı bu olayları bu tankta bulunanların da gördüğü, sanık …’nın yolda sanık …’nın vatandaşlara karşı hedef gözeterek sanık …’nın ateş ettiğini gördüğü, yine Kızılay AVM önünde iki tane resmi Polis aracının yolu kapattığını gördüğü, öndeki tankın ortalarına vurarak geçtiğini, araçlardan birinin tankın çamurluğuna takıldığını gördüğü, yine Çankaya istikametine giderken iki tane aracın yolu kapattığını gördüğü ve 092624 plakalı tankın bu araçlara da vurup yoluna devam ettiğini gördüğü, tanklara yaklaşan iki-üç vatandaşın vurulduğunu gördüğü, Genelkurmay Nizamiyesinde bulunan Özel Kuvvetler personelinin vatandaşlara sürekli ateş ettiğini gördüğü, Üsteğmen …’ın bulunduğu tankın yola çekilerek tank içerisinden halkın bulunduğu yerdeki kamyonların dorselerine ateş açıldığını gördüğü, buna rağmen eylemlerinden vazgeçmediği, sanık … Bölük Komutanı Yüzbaşı sanık …’a WhatsApp’tan “burada bizim önümüzü kestiler neler oluyor” şeklinde mesaj attığında sanık …’ın “olayları anlatmayı bırak, işine bak” şeklinde cevap yazdığı, sanık …’nın tüfek ile sanık …’a yaklaşan bir sivile ateş ettiğini sanık …’ın gördüğü, … bahçesinin mühimmat ve personel ikmali yapan darbecilerin kullanımındaki helikopterleri gördükleri, bunlara rağmen eylemlerinden vazgeçmeyerek sabaha kadar Genelkurmay Başkanlığında darbe girişiminde bulunanların güvenliğini aldıkları, kovuşturma aşaması 24.02.2017 tarihinde sanık … ile Av. … arasında yapılan cezaevi görüşmesinde sanık … darbe girişimi ile ilgili FETÖ/PDY’nin stratejisine uygun beyanlarda bulunduğu, mesaj içeriklerinde;
-Sanık … “öyle bir oyun kurmuşlar ki ben asker olarak asker kafasıyla düşünebiliyorum, ama halk bilmiyor, başbakan bilmiyor ben mi bileceğim darbeyi”
-Av. … “hepsi yalan hepsi, son 15 yılda ülkenin içine s…tılar”
-Sanık “hep AkPartiye oy verdim, keşke ellerim kırılsaydı da vermeseydim, ülkeye yazık oldu, ülkeyi birbirine kırdırdılar”
-Av. “ama merak etme alacağız inşallah”
-Sanık “hepsi kurgulanmış, önce halk geliyor, sonra özel kuvvetler saldırıyor Genelkurmay’a, darbe olmamıştır demiyorum, olmuştur ama bilinçli yapılmıştır ya da devlet bunu biliyordu ama yol verdi Adil Öksüz hem Fetöye çalışmıştır hem devlete çalışmıştır”
-Av. “devlete değil, hükümete çalışmıştır, devlet yine bizim devlet bayrak yine bizim bayrak, biz onu tekrar alacağız”
-Sanık “bu dünyanın öbür dünyası da var, ben öbür dünyaya”
-Av “burada da soracağız hesabını, öbür dünyaya bırakmayacağız, bu darbe askere ve Genelkurmay’a yapıldı”
-Sanık “bir grup geliyor yardım ediyor askere, diğer bir grup geliyor onları dövüyor”
-Av. “o.. cocugu bunların hepsi”
-Sanık “bu kadar asker ölü diyorlar (ölen darbeciler için) bana göre onlar ölmedi, ölen halktan daha şehit onlar”
-Av. “burada yatanlardan sadece hükümet ile iş tutanlar ve Fetö ile iş tutanlar suçludur, gerisi suçsuzdur, bu darbe bize yapıldı, orduya yapıldı, bunun hesabını soracağız”
-Sanık “rüzgar elbet tersine dönecek o zaman hesabını soracağız”
-Av. “bu ülkeye değil bu hükümete diyeceksin, devlete bayrağa değil, hükümetten hesabını soracağız”
-Sanık “herkes hesabını versin, savcı , polis kim varsa”
-Av “bu ülkenin gerçek sahibi, gerçek vatandaşlarıyız ve hainlerin elinden bu ülkeyi alacağız ve tekrar yoluna koyacağız hele bir görsün Hayır ı (referandum için), ebesinin şeyini” şeklinde yapılan görüşme ile ilgili tutanak tutulduğu anlaşılmakla Tank Komutanı …, Tank Sürücüsü … ile sanık …’un darbe girişimine asli fail olarak katıldıkları, aynı tankta bulunan sanık …’nın vatani görevini yapan Er olduğu, aynı zamanda kendisine emir verme yetkisini haiz bulunan ve Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme suçunun failleri olan komutanları ile birlikte aynı tankta bulunduğu, ancak sanığın kaçınılmaz izin yanılgısının kusurunu ortadan kaldırdığının anlaşıldığı,
e-)092635 plakalı tank içerisinde bulunan sanıklar,
092635 plakalı tank içerisinde Tank Komutanı sanık … (Yüzbaşı), Sürücü sanık … (Uzman), Nişancı sanık … Atmacı (Uzman), Doldurucu sanık … (Asteğmen) olacak şekilde diğer tanklarla birlikte Karargahtan çıktıkları, diğer tanklarla aynı güzergahı takip ederek ezilen araçların ve kamu mallarının üzerinden geçip Genelkurmay’a ulaştıkları, sanık …’ın Öğretmen Subay olduğu, Tank Taburunda hiçbir görevi bulunmamasına rağmen darbe girişiminden önceden haberdar olarak sanık … ile buluşup darbe girişimine katılmak üzere kendilerine verilen görev gereği Tank Taburuna geldikleri, soruşturma aşamasında da ilk ifadelerinde sanık … ile 21:30’da buluştuklarını, sanık …’ın alarm verileceğini söylediğini belirterek tevil yollu darbe girişiminden haberdar olduğunun bildirilmesine karşın sonraki aşamalarda müdafii huzurunda alınan eski ifadelerini kabul etmediği, içinde bulunduğu tankın emir ve komutasının sanık …’da olduğunu ileri sürdüğü ancak tankta bulunan diğer sanık savunmaları değerlendirildiğinde tankın emir ve komutasının sanık …’da olduğu, sanık …, sanık …’ın yoldaki vatandaşları göstererek “bunlar Fetöcü, bunlara acımayın, ezin geçin, gerektiğinde ateş emri vereceğim“ dediğini belirttiği, Genelkurmay’a gidildikten sonra …, … ile görüştükten sonra tankın yerini değiştirerek sanık …’ya ateş emri verdiği, sanık …’in de havaya ateş açtığı, kamera kayıtlarının incelenmesinde Polis aracını namlusuna takarak sürükleyen tankın 092635 plakalı tank olduğu, sürücü sanık …’un kanunsuz emirlere uyarak tankı Polis araçlarının ve vatandaşların üzerine görerek ve bilerek sürüp üzerine atılı eylemlerden sorumlu olduğu, sanıklar … ve … Sulh Ceza Hakimliğince alınan ilk ifadelerinde GenelKurmay’a IŞİD saldırısı olduğunu belirtmelerine rağmen sonraki ifadelerinde diğer sanıklarla ağız birliği yaparak FETÖ saldırısı olduğunu ileri sürdükleri, sanık …’ın …’ın Tank Komutanı olduğunu, onun emirlerine harfiyen uymaları gerektiğini diğer personele bildirdiği, Genelkurmay Başkanlığına gidildikten sonra orada bulunan darbeci subaylar ile sanık …’ın görüşmesi sonucu sanık …’un tankın yerini değiştirdiği, yolda gidilirken sanık …’ın vatandaşlara ateş ettiği, darbe girişiminden önceden haberi olan ve darbenin başarılı olması için tank ile Genelkurmay’a gelen sanık …’ın kullandığı tank ile ölümlere, yaralanmalara sebebiyet olan, mala zarar verme suçlarını işleyen sürücü …’un, olay gecesi vatandaşları uzaklaştırmak amacıyla havaya 15-20 el ateş eden, sanık …’nın ve aynı tankta Doldurucu olarak bulunan Asteğmen sanık …’ın atılı suça asli fail olarak katıldıklarının anlaşıldığı,
f-092658 plakalı tank içerisinde bulunan sanıklar,
092658 plakalı tank içerisinde Tank Komutanı ve 2. Bölük Komutanı sanık … (Yüzbaşı), Sürücü sanık … (Uzman), Nişancı sanık … (Uzman), Doldurucu sanık … (Uzman) ve karargah bölük komutanı Üsteğmen … olacak şekilde diğer tanklarla birlikte Karargahtan çıktıkları, diğer tanklarla aynı güzergahı takip ederek ezilen araçların ve kamu mallarının üzerinden geçip Genelkurmay’a ulaştıkları, sanık … ifadesinde; Genelkurmay’da 03:30-04:00’e kadar beklediklerini, tabur komutanının tankları karargah çevresine yerleştirdiğini, sivil halkın karargaha girmek istemesi üzerine …’ın Hava Kuvvetleri Komutanlığının bahçe duvarına kule makineli tüfeği ile ateş ettiğini, aynı saatlerde …’e internete girmesini söylediğini, darbe girişimi yapıldığını öğrendiklerini ileri sürdüğü, 092658 plakalı tankın Ulus’u geçtikten sonra önüne araçların barikat kurduğu, sanık …’nın tabur komutanına durumu sorduğu, sanık …’ın tabur komutanı adına cevap vererek arabayı ezip geçmelerini emrettiği, bu sırada vatandaşlardan birinin tankın üzerine çıkarak periscope (periskop)yi kapattığı, sürücü …’in refüjden geçerek araçlara çarparak yoluna devam ettiği, …’ın aracın ezilmesi yönündeki emri üzerine sanık …’nın emri onaylayarak “yapacak birşey yok, ez geç’’ şeklinde emir verdiği, Kızılay Meydanı’nda belediyeye ait çöp kamyonu tankların önünü kesmesi üzerine sanık …’nın yine tabur komutanına durumu sorduğu, onun da “ezin geçin” şeklinde emir verdiği, bu şekilde yola devam ettikleri, sanık …’in savunmasına göre olay gecesi 02:00 sıralarında internetten sıkı yönetim ilan edildiğini gördüğü ancak bu saatten sonra da eylemine devam ettiği, sanık … ilk ifadelerinde IŞİD saldırısı nedeniyle alarm verildiğini ileri sürmesine rağmen sonraki aşamalarda diğer sanıklarla ağız birliği yaparak FETÖ saldırısı olduğunu ileri sürdüğü, cep telefonunun incelenmesinde 15.07.2016 tarihli saat 21:52’de çekilen mesajlarda “ana arterlerden servis kalkacakmış saati felan şuan belli değil” şeklinde mesajlar bulunduğu, yine sanık …’ün aynı tarihte saat 21:53’te atmış olduğu mesajda ‘’bir durum falan’’ şeklinde mesajın tespit edildiği, ifadesinde kışladan çıktıktan sonra devre arkadaşı Sıtkı ile görüştüğü ve darbe girişimini öğrendiği, darbe girişiminin başarısız olması üzerine Genelkurmay Başkanlığında bulunan güvenlik kamera görüntülerinin yer aldığı harddisklerin tank altında ezilmesi sırasında sanık …’ün de orada bulunduğu, tankın Genelkurmay bahçesine girmesinden sonra yerde ölü bir vatandaş gördükleri, sanık … de ilk ifadelerinde DEAŞ saldırısından bahsettiği halde sonraki aşamalarda FETÖ saldırısından bahsettiği, sanık … Genelkurmay’a gittiklerinde darbe girişimine katılan … kuvvetler askerlerinin 7-8 kişilik gruplar halinde gezdiğini gördüğü, kendi bölüklerinden özel kuvvetlere geçen Abdurrahman Aydoğan’ı da orada gördüğü, bu şahsın bölük komutanları sanık … ile konuştuklarını gördüğü, sanık … darbe girişimini saat 02:00’de öğrendiğini ve …’ya aktardığını anlattığı, onunda kendisine “hiç insan öldürdün mü” diye sorması üzerine sinirlendiğini belirttiği, sanık …’ya ait odada ele geçirilen notlarda ‘’KOKTOD’’ pazar mesaiye gelecekler, …, …, …, … ve …’ın isimlerinin yazılı olduğu anlaşılmakla, Tank Komutanı ve Bölük Komutanı sanık …, sanık …, tank sürücüsü sanık … ve aynı tankta Nişancı olarak bulunan sanık … ve Doldurucu olarak bulunan sanık …’in atılı suça asli fail olarak doğrudan katıldıklarının anlaşıldığı,
g-)092660 plakalı tank içerisinde bulunan sanıklar,
092660 plakalı tank içerisinde Tank Komutanı … (Başçavuş), Sürücü sanık … (Uzman), Nişancı sanık … (Uzman), Doldurucu sanık … (er) olacak şekilde diğer tanklarla birlikte Karargahtan çıktıkları, diğer tanklarla aynı güzergahı takip ederek ezilen araçların ve kamu mallarının üzerinden geçip Genelkurmay’a ulaştıkları, Sıhhiye Köprüsü yakınlarında sivil vatandaşların tanka engel olmak için araçlarla yola barikat kurdukları, taş atarak engellemeye çalıştıkları, Bölük Komutanı …’nın barikat kuran araçları kastederek “eze eze gelin” emrini verdiği, bu şekilde Sıhhiye bölgesinden geçildiği, darbe girişiminin başarısız olması üzerine Genelkurmay Başkanlığının güvenlik kamera görüntülerinin bulunduğu harddisklerin olay sabahı sürücülüğünü sanık …’in yaptığı 092660 plakalı tankın altına yerleştirilerek tank tarafından ezilmesinin sağlandığı, bu materyallerin ezilme olayını sanıklar … ve …’in de gördüğü, ezilirken tankı sanık …’nın yönlendirdiği, her ne kadar sanık … ifadesinde olay gecesi 02:00 sıralarında olayı öğrendiğini, emrindeki personele mühimmat vermediğini, ateş ettirmediğini ileri sürmüş ise de eylemlerinden vazgeçmeyerek darbenin tamamen başarısız olması anına kadar olay yerinde bulundukları, ertesi gün saat 10:30 sıralarında teslim olmak zorunda kaldıkları, sanık … yolda giderken telsizden “altınızdaki araç oyuncak değil, ezin geçin” şeklinde emir verildiğini duyduğunu, Genelkurmay Nizamiyesi’ne girdikten sonra sabaha kadar helikopterlerin ateş ettiğini, sürekli inip kalkıp mühimmat bıraktıklarını gördüğünü ifade ettiği anlaşılmakla, tank komutanı olan sanık …’in, tank sürücüsü sanık …’in ve Nişancı olarak aynı tankta bulunan sanık …’in atılı suça asli fail olarak katıldıkları, aynı tankta bulunan sanık …’ın vatani görevini yapan er olduğu, aynı zamanda kendisine emir verme yetkisini haiz bulunan ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun failleri olan komutanları ile birlikte aynı tankta bulunduğu, ancak sanığın kaçınılmaz izin yanılgısının kusurunu ortadan kaldırdığının anlaşıldığı,
h-092661 plakalı tank içerisinde bulunan sanıklar,
092661 plakalı tank içerisinde Tank Komutanı sanık … (Başçavuş), Sürücü sanık … (Uzman), Nişancı sanık … (Uzman), Doldurucu sanık … (er) olacak şekilde diğer tanklarla birlikte Karargahtan çıktıkları, diğer tanklarla aynı güzergahı takip ederek ezilen araçların ve kamu mallarının üzerinden geçip Genelkurmay’a ulaştıkları, Sıhhiye Köprüsü altında vatandaşların yolu kapattığı, engel olmaya çalıştıkları, tank kapakları kapatılarak yola devam edildiği, Genelkurmay yakınlarında kalabalık vatandaş grubunun kendilerini engellemeye çalıştığı, buna rağmen içeri girdikleri, önde giden tankın ezdiği aracın üzerinden bu tankın da geçtiği, sanık … Genelkurmay içerisinde stajer teğmenleri gördüğünü, ellerinde silah olduğunu ancak şarjörlerinin bulunmadığını, kamuflajlı birisinin tek tek mermi bastığını gördüğünü belirttiği, her ne kadar sanık … kasıtlı hareket etmediğini, teslim olmak için polisi aradığını aşamalardaki savunmalarında belirtmiş ise de polisin aranması olayının darbe girişiminin başarısız olduğu anlaşılmasından sonra olduğu, tank komutanı olan sanık …’nun, tank sürücüsü sanık …’ın ve aynı tankta Nişancı olarak bulunan sanık …’ın atılı suça asli fail olarak katıldıkları, aynı tankta bulunan sanık …’in vatani görevini yapan er olduğu, aynı zamanda kendisine emir verme yetkisini haiz bulunan ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun failleri olan komutanları ile birlikte aynı tankta bulunduğu, ancak sanığın kaçınılmaz izin yanılgısının kusurunu ortadan kaldırdığının anlaşıldığı,
ı-092662 plakalı tank içerisinde bulunan sanıklar,
092662 plakalı tank içerisinde Tank Komutanı sanık … (Üsteğmen), Sürücü sanık … (Uzman), Nişancı sanık … (Uzman), Doldurucu sanık … (er) olacak şekilde diğer tanklarla birlikte Karargahtan çıktıkları, diğer tanklarla aynı güzergahı takip ederek ezilen araçların ve kamu mallarının üzerinden geçip Genelkurmay’a ulaştıkları, sanık …’ın sanık …’nın emri üzerine tankı ana nizamiyeden dışarı çıkarıp Eskişehir yoluna doğru çevirerek darbeyi engellemeye çalışan vatandaşları uzaklaştırmak amacıyla kamyonların üst kısımlarına 16.07.2016 tarihinde saat 05:30-06:00 sıralarında A4 makineli tüfek ile ateş ettiği, silahın tutukluluk yapması üzerine ateş etmeye devam edemediği, yine vatandaşların Genelkurmay karargahına girmeye çalışmaları üzerine makineli tüfek ile Hava Kuvvetleri Komutanlığının binasının duvarlarına ateş ederek vatandaşları uzaklaştırdığı, Sıhhiye’den itibaren vatandaşların ve kolluk güçlerinin tankların geçmelerine engel olmaya çalıştıkları, buna rağmen önlerine çıkan barikatları ezerek geçip Genelkurmay’a girerek darbe girişiminde bulunanların güvenliğini almaya devam ettikleri, darbe girişiminin başarısız olduğunun anlaşılması üzerine ertesi gün sabah saatlerinde Genelkurmay binasının güvenlik kamera görüntülerinin 092660 plakalı tankın altına konularak sanık … tarafından ezdirildiği, olay gününe ait mesajlarda sanığın darbeyi bildiğine dair mesajların yer aldığı, FETÖ yöneticilerinden Tuncay Delibaşı ile sanık …’ın cep telefonu irtibatının bulunduğunun tespit edildiği, sanık …’ın olaydan önce hükümet ve devlet karşıtı söylemleri olduğu, Cumhurbaşkanını hiç sevmediği konusunda tanık beyanı bulunduğu, sanık …’ın cep telefonunun ele geçirildiği ancak 16.07.2016 tarihinde formatlanması nedeniyle içeriklerinin bulunamadığı, sanık … ifadesinde nizamiyede bulunan özel kuvvetler personelinin dışarıya ateş ettiğini, sivil insanların vurulup, yaralanıp düşenleri gördüğünü belirttiği, sanık … ilk ifadelerinde IŞİD saldırısı olduğundan bahsetmesine karşın daha sonra FETÖ saldırısından bahsettiği anlaşılmakla, tank komutanı olan sanık …’ın, tank sürücüsü sanık …’ın ve aynı tankta nişancı olarak bulunan sanık …’ın atılı suça asli fail olarak katıldıkları, aynı tankta bulunan sanık …’in vatani görevini yapan er olduğu, aynı zamanda kendisine emir verme yetkisini haiz bulunan ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun failleri olan komutanları ile birlikte aynı tankta bulunduğu, ancak sanığın kaçınılmaz izin yanılgısının kusurunu ortadan kaldırdığının anlaşıldığı,
i-092663 plakalı tank içerisinde bulunan sanıklar,
092663 plakalı tank içerisinde Tank Komutanı sanık … (Üstçavuş), Sürücü sanık … (Uzman), Nişancı sanık … (Uzman), Doldurucu sanık … (er) olacak şekilde diğer tanklarla birlikte Tugaydan çıktıkları, diğer tanklarla aynı güzergahı takip ederek ezilen araçların ve kamu mallarının üzerinden geçip Genelkurmay’a ulaştıkları, sanık … aşamalardaki savunmalarında, Milli Eğitim Bakanlığı önünde polis aracının tank tarafından ezildiğini gördüğünü, Genelkurmayın önüne geldiklerinde önde bulunan tankın yolu kapatan otobüsü ittirerek kapıdan uzaklaştırdığını bu şekilde içeriye girildiğini, Genelkurmay içerisinde rütbeleri sökük özel kuvvetler personelinin Meclis tarafına ve vatandaşlara ateş ettiğini gördüğünü, bulundukları yere helikopterin 5-6 kez inip kalktığını, darbe girişimine kendilerini alet eden kişilerin tabur komutanı …, Yüzbaşı … ve Üsteğmen … olduğunu ifade ettiği, sanık … Genelkurmay’ın içerisine kırık olan kapıdan girdiklerini belirttiği, sanık …, … ve …’un “sivil kıyafet bulup kaçalım” şeklinde aralarında konuştuklarını duyduğunu belirttiği anlaşılmakla, tank komutanı olan sanık …’un, tank sürücüsü sanık …’ın ve aynı tankta nişancı olarak bulunan sanık …’nun atılı suça asli fail olarak katıldıkları, aynı tankta bulunan sanık …’ın vatani görevini yapan er olduğu, aynı zamanda kendisine emir verme yetkisini haiz bulunan ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun failleri olan komutanları ile birlikte aynı tankta bulunduğu, ancak sanığın kaçınılmaz izin yanılgısının kusurunu ortadan kaldırdığının anlaşıldığı,
j-092666 plakalı tank içerisinde bulunan sanıklar,
092666 plakalı tank içerisinde Tank Komutanı sanık … (Asteğmen), Sürücü sanık … (Uzman), Nişancı sanık … (Uzman), Doldurucu sanık … (er), fazla personel … … (Uzman) olacak şekilde diğer tanklarla birlikte Tugaydan çıktıkları, diğer tanklarla aynı güzergahı takip ederek ezilen araçların ve kamu mallarının üzerinden geçip Genelkurmay’a ulaştıkları, Sıhhiye Köprüsü’nün altına geldiklerinde vatandaşların kendilerine engel olmaya çalıştıkları, bu nedenle tankın üzerine çıktıkları, sanıkların tankın üzerindeki vatandaşları düşürmek amacıyla ani fren yaptıkları, Kızılay yakınlarında tankı döndürmeye çalıştıkları sırada çukura düştüğü, burada vatandaşların tankın etrafını çevirip üzerine çıktıkları, sanıkların eylemlerine devam ettikleri, burada trafik lambasını da devirdikleri, Genelkurmay yakınlarına geldiklerinde yoğun kalabalık nedeniyle içeriye giremedikleri, darbeyi engellemeye çalışan vatandaşların tankın brandasını kapattıkları, yangın tüplerinin pimini çektikleri, gazın etkisiyle sanık …’nin baygınlık geçirdiği, vatandaşların tankın üzerine brandayı kapatmaya çalıştıkları sırada sanıkların engel olmak için sürekli tankın kulesini döndürdükleri, bu görüntülerin açık kaynaklarda da yer aldığı, önlerindeki ZPT’yi itekleyerek nizamiyeden içeri girdikleri, içeride sivil vatandaşların cesetlerini gördükleri, sanık … …’un 092666 plakalı tankta veya diğer herhangi bir tankta görevi olmamasına rağmen ve çağırılmamasına rağmen kendi isteğiyle tanka bindiği, sanık … yolda gelirken tankın birşeylerin üzerinden geçtiğini hissettiğini, Genelkurmay Başkanlığının bahçesine girdikten sonra tankın etrafında kırılıp takılmış araç parçaları gördüğünü ifade ettiği, sanık …’ın lise döneminde 3 yıl FETÖ’ye ait dershaneye gittiği, yurtlarında kaldığı ve sohbet adı altında toplantılarına katıldığı, sanık … Genelkurmayın yakınlarında 2 tankın ateş ettiğini gördüğünü, birisinin HK-33 marka silah ile atış yaptığını, birisinin de normal A4 marka silah ile atış yaptığını gördüğünü, atışların otobüse karşı yapıldığını, vatandaşların gelmesine engel olmaya çalışıldığını, ateş edenlerden birinin sanık …, diğerinin de … olduğunu belirttiği anlaşılmakla, tank komutanı olan sanık …’nın, tank sürücüsü sanık …’nin, fazla personel … …’un ve aynı tankta nişancı olarak bulunan sanık …’un atılı suça asli fail olarak katıldıkları, aynı tankta bulunan sanık …’in vatani görevini yapan er olduğu, aynı zamanda kendisine emir verme yetkisini haiz bulunan ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun failleri olan komutanları ile birlikte aynı tankta bulunduğu, ancak sanığın kaçınılmaz izin yanılgısının kusurunu ortadan kaldırdığının anlaşıldığı,
k-092668 plakalı tank içerisinde bulunan sanıklar,
092668 plakalı tank içerisinde Tank Komutanı sanık … (Başçavuş), Sürücü sanık … (Uzman), Nişancı sanık … (Uzman), Doldurucu sanık … (Er) olacak şekilde diğer tanklarla birlikte tugaydan çıktıkları, diğer tanklarla aynı güzergahı takip ederek ezilen araçların ve kamu mallarının üzerinden geçip Genelkurmay’a ulaştıkları, bizzat sanık savunmalarında geçtiği üzere Sıhhiye Köprüsünün altına geldiklerinde Bölük Komutanı … tarafından yolu kapatan vatandaşlara ait araçların ezilmesi ve yola devam edilmesi yönünde emir verildiği, sanıkların da bu emre uyarak yola devam ettikleri, … önüne geldiklerinde yoğunluk nedeniyle içeri giremedikleri, burada darbeyi önlemeye çalışan vatandaşların tanka engel olmaya çalıştıkları, tankın üzerine çıkmaya başladıkları, sanıklar … ve …’in sürekli tankın kulesini çevirerek vatandaşları yere düşürdüğü, sanık …’in de sürekli tankı ileri geri yaparak vatandaşlara engel olmaya çalıştığı, vatandaşların tankın brandasını kapatmaya çalıştıkları, kulenin sürekli hareket etmesi nedeniyle bunu başaramadıkları, … kapısı önünde bulunan ZPT’yi ittirerek yolu açıp tankın içeriye girdiği, içeri girildiğinde darbeye katılan … kuvvetler personelini siper almış vaziyette gördükleri, helikopterlerin sürekli inerek kursiyer teğmenleri indirdiklerini gördükleri, yolda vatandaşlar tarafından kurulan barikatlardan geçmek ve vatandaşları uzaklaştırmak amacıyla sanık …’in tabancayla havaya ateş ettiği, sanık …’in darbe girişimini telefonla görüştüğü Başçavuş …’den öğrendiğini beyan ettiği, bu görüşmenin darbe girişimin başarısız olduğunun anlaşıldığı saatlerde sabaha karşı olduğu, o saate kadar sanıkların eylemlerini devam ettirdikleri, atılı suçla ilgili icrai eylemde bulunan tank komutanı olan sanık … ile tank sürücüsü sanık … ve Nişancı sanık …’in atılı suça asli fail olarak katıldıkları, aynı tankta bulunan sanık …’ün vatani görevini yapan er olduğu, aynı zamanda kendisine emir verme yetkisini haiz bulunan ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun failleri olan komutanları ile birlikte aynı tankta bulunduğu, ancak sanığın kaçınılmaz izin yanılgısının kusurunu ortadan kaldırdığının anlaşıldığı,
l-092690 plakalı tank içerisinde bulunan sanıklar,
092690 plakalı tank içerisinde Tank Komutanı sanık … (Üsteğmen), Sürücü sanık … (Uzman), Nişancı sanık … (Uzman), Doldurucu sanık … (er) olacak şekilde diğer tanklarla birlikte tugaydan çıktıkları, diğer tanklarla aynı güzergahı takip ederek ezilen araçların ve kamu mallarının üzerinden geçip Genelkurmay’a ulaştıkları, Sıhhiye bölgesine geldiklerinde vatandaşların kendilerine engel olmaya çalışmaları üzerine öndeki tankların refüjdeki bariyerleri kırıp ters şeride girmesi üzerine bu tankın da peşlerinden gittiği, açık kaynaklarda yayınlanan video görüntülerinde de bunun net olarak görüldüğü, ilk tankın refüjü ve bariyerleri kırıp ters şeride girdiği, arkadan gelen tankların daha fazla refüj ve bariyer kırarak peşinden gittiklerinin görüldüğü, … önüne geldiklerinde önde olan tankın bu tank olduğu, karargah binasının önünde bulunan otobüsü ittirerek ve kapıyı kırarak içeriye girdikleri, yolda giderken Kızılay yakınlarında sanık …’nın içinde bulunduğu tankın polis araçlarına çarparak bir tanesini paletine takıp kıvılcımlar çıkarak sürüklediğini sanık …’nun da gördüğü, Genelkurmay’a gidildiğinde sanık …’in Tank Komutanı Üsteğmen …’a buraya ne için geldiklerini sorduğu, herhangi bir terör saldırısı olmadığını, sivil vatandaşları göstererek “bunlar mı terörist” diye sorduğunu, …’tan herhangi bir cevap alamadığını anlattığı, darbe girişimi öncesinde sanık …’un sürekli Türkiye Cumhuriyeti yönetiminin hırsız olduğu, hiçbir yönetimin bu kadar çalmadığı, terörde ölenlerin boşu boşuna öldükleri yönünde söylemleri olduğu, atılı suçla ilgili icrai eylemde bulunan tank komutanı olan sanık …’un, tank sürücüsü sanık …’nun ve aynı tankta nişancı olarak bulunan sanık …’in atılı suça asli fail olarak katıldıkları, aynı tankta bulunan sanık …’ün vatani görevini yapan er olduğu, aynı zamanda kendisine emir verme yetkisini haiz bulunan ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun failleri olan komutanları ile birlikte aynı tankta bulunduğu, ancak sanığın kaçınılmaz izin yanılgısının kusurunu ortadan kaldırdığının anlaşıldığı,
m-092692 plakalı tank içerisinde bulunan sanıklar,
092692 plakalı tank içerisinde Tank Komutanı ve 3. Bölük Komutanı sanık … (Yüzbaşı), Sürücü sanık … (Uzman), Nişancı sanık … (Uzman), Doldurucu sanık … (er), fazla personel … (er) ve fazla personel açık kimliği tespit edilemeyen … isimli albay olacak şekilde diğer tanklarla birlikte tugaydan çıktıkları, diğer tanklarla aynı güzergahı takip ederek ezilen araçların ve kamu mallarının üzerinden geçip Genelkurmay’a ulaştıkları, yasalara, yönetmeliğe, askeri teamüllere aykırı olarak tank sınıfından olmayan tank taburunda herhangi bir görevi olmayan, açık kimlik bilgilerini dahi bilmedikleri albayın tanka binmesine tabur komutanı … ve bölük komutanı …’ın izin verdikleri, bu albayın darbe teşebbüsünü önceden bilerek darbenin başarılı olmasını sağlamak amacıyla tank taburuna gelip tanka binerek eyleme katıldığının anlaşıldığı, sabah saatlerine yakın darbenin başarısız olacağının anlaşılması üzerine sivil kıyafetleri giyerek kaçtığı, bir daha da kendisine ulaşılamadığı, tugaydan çıkmadan önce normalde intikal esnasında tank komutanın tabancası olduğu, tüfek almasına gerek olmadığı halde …’ın tüfeğin de getirilmesini emrettiği, Kızılay Meydanı’nda sanık …’nın içinde bulunduğu tankın 2 polis aracını ezerek geçtiği, birini paletine takarak sürüklediği, bu durumun sanık … tarafından da görüldüğü, Cinnah istikametine giderken 092692 plakalı tankın sivil bir araca zarar vererek geçtiği, … bahçesine girdiklerinde özel kuvvetler personeli darbeci askerlerin vatandaşlara ateş ettiklerini gördükleri, sanık …’in sanıklar … ve …’nın yolda gelirken ateş ettiklerini gördüğü, yine tanka binen … isimli albayın tabanca ile havaya ateş ettiğini gördüğü, tabur komutanın emri ile sanık …’ın … isimli albaya yanına bir tank daha alarak Jandarma Genel Komutanlığına giden 2 adet TOMA’nın durdurulmasını söylediği, bu hususları tüm sanıkların duyduğu, telsiz görüşmelerinde sabaha karşı …’ın …’a “herşeyin çok güzel istedikleri gibi gittiğini, çok güzel olacağını” söylediği, sanık …’ın tanka binildiğinde sanık …’ya makineli tüfeği doldurmasını emrettiği, yine sanık …’ın vatandaşlara “tanka yaklaşmayın” diyerek ateş ettiğini gördüğü, ateş etme olayını sanık …’ın da gördüğü, sanık …’ın işyerindeki odasında yapılan aramada Ankara kent planı ve hava fotoğraflarının bulunduğu, Ahlatlıbel Kavşağı, Atakule Kavşağı, Kuğulu Park Kavşağı, Türk Ocağı Caddesi Kavşağı ve Beştepe Kavşakları’nın işaretli olduğu, yine aynı hava fotoğraflarında …, İstihbarat Daire Başkanlığı, Çankaya Köşkü ve Ankara Özel Harekat Daire Başkanlıklarının işaretli olduğu, bazı kavşaklara 1x, 2x şeklinde işaretler konulduğu, sanık …’in olay öncesi hükümet ve Devlet karşıtı konuşmalar yapıp Cumhurbaşkanına hakaret ettiği, atılı suçla ilgili icrai eylemde bulunan ve FETÖ irtibatları tespit edilen sanık …’ın, sanık …’in ve aynı tankta sürücü olarak bulunan sanık …’in atılı suça asli fail olarak katıldıkları, aynı tankta bulunan sanıklar … ve …’ın vatani görevini yapan er oldukları, aynı zamanda kendilerine emir verme yetkisini haiz bulunan ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun failleri olan komutanları ile birlikte aynı tankta bulunduğu, ancak sanığın kaçınılmaz izin yanılgısının kusurunu ortadan kaldırdığının anlaşıldığı,
n-092698 plakalı tank içerisinde bulunan sanıklar,
092698 plakalı tank içerisinde Tank Komutanı sanık … (Başçavuş), Sürücü sanık … (Uzman), Nişancı sanık … (Uzman), Doldurucu sanık … (Er), fazla personel (sonradan tank komutanı) sanık … (Yarbay) olacak şekilde diğer tanklarla birlikte Tugaydan çıktıkları, diğer tanklarla aynı güzergahı takip ederek ezilen araçların ve kamu mallarının üzerinden geçip Genelkurmay’a ulaştıkları, sanıklar … ve …’ın emri ile tank taburundan olmayan tankçı sınıfında olmayan sanık …’ın yasalara, yönetmeliklere, askeri teamüllere aykırı olarak tanka bindirildiği ve tankın emir ve komutasının verildiği, sürücü sanık …’ün beyanına göre, Kızılay’da ilerlerken tankın önünde ezilmiş araç görünce sanığın tankı durdurduğu, sanık …’ın “gerizekalı niye duruyorsun, bunlar paralelcilerin barikatları, öldürürüm seni durma” şeklinde bağırması üzerine yola devam edildiği, yine yolda ilerlerken sanık …’ın “ateş serbest mi” diye tabur komutanına sorduğu, …’ın da “evet, ateş serbest’’ diyerek cevap verdiğini telsizden tüm personelin duyduğu, yolda TOMA’nın barikat kurduğu görülünce sanık …’ın …’ya “top var mı’’ diye sorduğu, sanık …’nın da “topa gerek yok A4 TOMA’ya yeter’’ şeklinde cevap verdiği, Genelkurmay’a geldiklerinde duvarı yıkarak tankı içeri soktukları, tankın yanına tuğgeneral rütbesinde birisi gelerek sanık … ile görüştüğü, sanık …’ın yolda sürekli havaya ve vatandaşların üzerine ateş ederek “çekilin yoldan şerefsizler, o… çocukları, tayyibin köpekleri, tayyibin piçleri’’ şeklinde bağırdığı, sanık …’in de HK-33 marka tüfek ile vatandaşları dağıtmak için ateş ettiği, sanık …’ın da A4 kule makineli tüfeğiyle seri şekilde havaya ateş ettiği, Genelkurmay’a gidildikten sonra sanık …’ın helikopterle indirilen kursiyer teğmenleri mevziilendirdiği, sanık …’ın kullanımındaki 0506 620 71 77 nolu telefon hattı ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyelerinin kendi aralarında gizliliği sağlamak amacıyla iletişim kurdukları ByLock programını kullandığının tespit edildiği, BTK’dan getirtilen internet trafik kayıtlarında sanığın söz konusu hat ile 24.08.2014 – 06.09.2014 tarihleri arasında ByLock server İP’lerinden 46.166.160.137, 46.166.164.176 nolu IP’lere bağlanmak suretiyle ByLock kullandığının anlaşıldığı, özellikle önceki görev yerleri olan Çukurca ve Van bölgelerinden baz almak suretiyle yoğun ByLock kullanımının bulunduğu, sanık …’ın diğer TSK çalışanları Cüneyt Sürücü ve … Siyer ile birlikte Sayıştay’da uzman olarak görev yapan ByLock kullanıcısı sivil imam …’a bağlı olduğu ve aralarında irtibat olduğunun tespit edildiği, aşamalarda çelişkili savunmalarda bulunduğu, soruşturma aşamasında, kollukta ve Cumhuriyet savcılığında verdiği ifadelerinde sanık …’nın kendisini arayarak çağırdığını ileri sürmesine karşın mahkememizde alınan ifadesinde …’yı kendisinin arayıp neler olduğunu sorduğunu, Genelkurmay Başkanlığına saldırı olduğunu öğrenince birliğine katılış yapmaya karar verdiğini ileri sürdüğü anlaşılmakla, atılı suçla ilgili icrai eylemde bulunan sanıklar …, …, … ve …’ın atılı suça asli fail olarak katıldıkları, aynı tankta bulunan sanık …’ün vatani görevini yapan er olduğu, aynı zamanda kendisine emir verme yetkisini haiz bulunan ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun failleri olan komutanları ile birlikte aynı tankta bulunduğu, ancak sanığın kaçınılmaz izin yanılgısının kusurunu ortadan kaldırdığı anlaşılmıştır.
Polis Memuru …’un Şehit Edilmesi:
Polis memurları …, … ve …’un Çankaya Asayiş Devriye ekibinde 15.07.2016 günü görevli oldukları, saat 21:00 sıralarında Genelkurmay Kavşağı’na haber merkezinin ikazı üzerine intikal ettikleri, saat 00:30’da telsizden Kızılay tarafından Eskişehir yolu istikametine tankların geçebileceğinin bildirildiği, Genelkurmay’ın arka tarafında 85. ve 87. caddelerin kavşağına giderek araçlarını park ettikleri, ışıkları kapalı iki tankın bulundukları yere hızlı bir şekilde geldiği, tankların tarama şeklinde ateş ederek sokaktan geçip Genelkurmay Başkanlığına doğru gittikleri, polis memuru …’un koşmaya çalışırken yere düştüğü, kaldırıldığı hastanede öldüğü, cesedi üzerinde yapılan otopside bir adet ateşli silah mermisinin göğüs sol orta kısımdan girip sağ meme üzerinden çıkış yaptığı, aynı mermi çekirdeğinin sağ kol iç yanda giriş izi oluşturduğu, mermi çekirdeğinin deforme şekilde cesetten elde edildiği, ateşli silah mermi yarası sonucu ölümün meydana geldiğinin bildirildiği, tanıklar …, …’ın olayı ayrıntılarıyla ifadelerinde anlattıkları, güvenlik kamera kayıtlarında o sokaktan çevreye ateş ederek geçen tanklardan öndekinin 092698 plakalı, arkadaki tankın da 092635 plakalı tanklar olduğunun tespit edildiği, öndeki tankın ateş ederek ölümü meydana getirdiği,
Sanık savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre 092698 plakalı tanktan ateş eden sanığın … olduğu, aynı tankta bulunan sanık …’a ait 9 mm çaplı tabancayı alarak mermileri bitene kadar ateş ettiğinin sabit olduğu, maktulun 9 mm lik mermi ile vurularak hayatını kaybettiği anlaşılmakla eylemin sanık … tarafından gerçekleştirildiği, olay günü emrindeki tüm personele kanunsuz tüm emirleri veren tabur komutanı sanık …’nın da kasten öldürme suçundan sorumlu olduğunun mevcut delillerden anlaşıldığı, diğer sanıkların atılı suça katıldıklarına ilişkin kesin delil bulunmadığı,
…’ın Şehit Edilmesi:
Dosyada mevcut Video Çözüm Tutanağındaki görüntülerde maktul …’ın doğrudan vurulma anının bulunmadığı, iki tankın geçişlerinin görüldüğü, tankların ateş ederek gittiği, maktulün bulunduğu yerde ateş ederek geçen ilk tankın 092698 plakalı tank olduğu, bu tankı Yarbay …’ın yönettiği, tank üzerinde ateş eden kişinin de Yarbay … olduğu, 092698 plakalı tankın peşinden 092635 plakalı tankın yola devam ettiği, üzerindeki makineli tüfeğin namlusunun sivil vatandaşların bulunduğu yöne doğru hareketli olduğu görülen bu tanktan da ateş açıldığı,
Maktulün … Karargahı’na 15.07.2016 günü askeri darbeyi önlemek için giden sivil vatandaş grubu içerisinde yer aldığı, … tarafından Anıttepe’den gelen yol üzerinde tank ve zırhlı araçları engellemeye çalıştığı, bir tanktan açılan ateş sonucu yaralanıp Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldığı, 16.07.2016 günü hastanede vefat ettiği, cesedi üzerinde yapılan otopside ölümün ateşli silah yaralanmasına bağlı kosta kemik kırıkları ile birlikte iç organ harabiyeti ve iç kanama sonucu meydana geldiği, vücudunda bir adet ateşli silah giriş yapası tespit edildiği, 4. ve 5. sol kaburgaları parçalayarak sol göğüs boşluğuna giren ateşli silah mermisinin soldan sağa ve önden arkaya seyirle sol akciğer üst lobunu parçalayıp sol göğüs boşluğunu geçerek vücudu terk ettiği, yaralanmanın öldürücü mahiyette olduğunun bildirildiği, güvenlik kamera kayıtlarında o sokaktan ateş ederek geçen tanklardan öndekinin 092698 plakalı, arkadakinin 092635 plakalı tanklar olduğunun tespit edildiği,
Maktulün ölümüne 092698 ve 092635 plakalı tanklardan yapılan ateşin sebebiyet verdiği, olay günü sivil halkın üzerine hedef gözeterek ateş eden sanıkların 092698 plakalı tankta bulunan sanık … ile 092635 plakalı tankta bulunan sanık … olduğu, fiil üzerinde birlikte hakimiyet kurarak kasten öldürme suçunu işledikleri, sanık …’nın da olayın en başından beri verdiği kanunsuz emirlerle eylemden sorumlu olduğunun anlaşıldığı, diğer sanıkların atılı suça katıldıklarına ilişkin kesin delil bulunmadığı,
…’ın Şehit Edilmesi:
Genelkurmay Başkanlığının önündeki kavşakta polis aracını top namlusuna takarak gelen tankın yol kenarındaki bariyerlerden aşağıdaki trafik üzerine düşürdüğü kişilerden biri olan maktul …’ın 16.07.2016 günü aldığı yaralar sonucu öldüğü, cesedi üzerinde yapılan otopside kişinin ölüm sebebinin künt kafa ve genel beden travmasına bağlı kosta ve iskelet sistemi kemik kırıkları ile beyin zarları kanaması, iç organ (perikard, kalp, akciğer, karaciğer, omentum ve dalak) harabiyetinden gelişen iç kanama sonucu meydana geldiğinin tespit edildiği,
Olay günü polis aracını tankın namlusuna takıp sürükleyerek vatandaşların üzerine süren tankın 092635 plakalı tank olduğu, tank komutanı sanık … ile görerek ve bilerek tankı vatandaşların üzerine süren tank sürücüsü sanık …’un kasten öldürme suçunu birlikte işledikleri, sanık …’nın da olayın en başından beri verdiği kanunsuz emirlerle eylemden sorumlu olduğunun anlaşıldığı, diğer sanıkların atılı suça katıldıklarına ilişkin kesin delil bulunmadığı,
…’ün Şehit Edilmesi:
Maktul …’ü 092635 plakalı tankın namlusuna taktığı polis aracı ile İnönü Bulvarı üzerindeki altgeçide düşürdüğü, sürücünün tankı araca namlusu geçecek mesafede sürdüğü ve aracı namluya taktıktan sonra hızlandığı, namluda takılı aracın süpürge gibi üst geçitteki maktul ve mağdurları altgeçide düşürüp ölümlerine neden olduğu, bir çok kişinin de çok ağır şekilde yaralandığı, şüphelilerin kasten çevrede toplanan sivil vatandaşları korkutmak ve kaçırmak için öldürerek ve yaralayarak yola devam ettikleri,
Olay günü polis aracını tankın namlusuna takıp sürükleyerek vatandaşların üzerine süren tankın 092635 plakalı tank olduğu, tank komutanı sanık … ile görerek ve bilerek tankı vatandaşların üzerine süren tank sürücüsü sanık …’un kasten öldürme suçunu birlikte işledikleri, sanık …’nın da olayın en başından beri verdiği kanunsuz emirlerle eylemden sorumlu olduğunun anlaşıldığı, diğer sanıkların atılı suça katıldıklarına ilişkin kesin delil bulunmadığı,
…’in Şehit Edilmesi:
Maktul …’in cadde üzerinde … önünde tankları durdurmak için sivil vatandaş grubu içinde inisiyatif aldığı, diğerlerinden öne çıkarak 092624 plakalı tank ve diğer tankların içindeki askerlere yaptıklarının kötülüğünü anlatmaya çalıştığı, 092624 plakalı tankın sağ tarafında tank komutanlığı yapan …’nın ateşli silahla …’i öldürmek için yakın mesafeden ateş ederek vurduğu, yol ortasına düşen maktule diğer sivillerin yaklaşmasının ateş edilerek engellendiği, diğer tank ve zırhlı araçtaki askerlerin ateşli silahla vurulan …’in kan kaybettiğini ve öleceğini bildikleri halde yardım etmedikleri, sivil vatandaşların hastaneye kaldırmak için yaptıkları teşebbüsleri ateş açarak engelledikleri, daha sonra …’in bedenini darbecilerin isteği üzerine 252152 plakalı kobraya yükleyip karargah içine götürdükleri, asfalt yola attıkları, tankların içeriye girmesi üzerine cesedin ezilip tanklara kan ve vücut parçalarının bulaşmaması için yolun hemen kenarına çimenlikler üzerine bırakıldığı, sabaha kadar hiç bir tıbbi yardım görmeyen …’in öldüğü, vurulduğu sırada veya daha sonradan öldüğüne dair hiç bir tespit yapılamadığı, cep telefonunun bir askerin üzerinden çıktığı ve bu suretle maktule ait cep telefonunun bulunabildiği, maktulün askeri darbeyi önlemeye çalıştığı ve cesur bir şekilde tankların karşısına çıktığı ve sanık … tarafından ateşli silahla vurulup şehit edildiği, diğer sanıkların atılı suça katıldıkları konusunda kesin delil bulunmadığı anlaşılmıştır.
Öldürmeye Teşebbüs Edilen Mağdurlar İle İlgili Yapılan Değerlendirme:
Sanıkların askeri darbe yapmak için çıktıkları, önlerine gelen sivil insanları katlettikleri, barikatları ezerek geçtikleri, araçlara zarar verdikleri, ölümcül tankları sivil insanların üzerine sürdükleri, bu olaylar sırasında Ankara’daki mobese kamera sistem odasının da bombalandığı, kameraların görüş açılarının mevcut halde ne çekmişse bu görüntülerin derlenebildiği, birçok öldürme ve mala zarar verme sırasında kamera açısının olay yerini görmediği, kameraların zoom (zum) yapma özelliğinin otomatik olmadığı için karanlıkta gelişigüzel çekilen görüntülerin kalitesinin teşhise elverişli olmadığı, karanlık olması, gece vaktindeki ışık parlama ve yansımaları olması, bombalama nedeniyle kameraların olay yerlerine yönlendirilememesi nedeniyle görüntü kalitesinin düşük kaldığı, elde edilen delillere göre mağdurların bir kısmının ateşli silahlar ile, bir kısmının ise tankların müdahalesi ile yaralandıkları anlaşılmıştır.
Kamu malına zarar verme suçu yönünden yapılan değerlendirme:
1-) Emniyet Genel Müdürlüğüne Ait Malların Zarar Görmesi:
Emniyet Genel Müdürlüğüne ait polis araçlarının tank ve diğer zırhlı araçları engellemek için Sıhhiye, Kızılay ve Genelkurmay Karargahı çevresinde barikat olarak kullanıldığı, tank ve zırhlı araçların polis araçlarına zarar vererek geçtiği, olaylar sırasında Emniyet Genel Müdürlüğüne ait 06 A 1839, 06 A 0531, 06 A 1690, 06 A 1815, 06 A 1289, 06 A 0594, 06 A 1800, 06 A 2019 ve 06 A 1520 plakalı araçların, mobese kamerası sistemi ve direğinin zarar gördüğü;
2-) Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının Mallarının Zarar Görmesi:
Mamak 28. Mekanize Tugayı Nizamiyesinden çıkan tankların … Karargahına kadar geçtikleri güzergahta belediyeye ait kaldırım ve parke taşlarına zarar verdiği, çevre düzenlemelerini bozduğu, aydınlatma ışıkları, direkleri ve tabelalarını kırdığı, yol ortasındaki refüjlere konulan ayrım tabelalarını ezdiği, metro girişlerine zarar verdiği, simitçi tezgahını kırdığı, kamu hizmetine tahsisli eşyalara zarar verdikleri;
3-) Genelkurmay Başkanlığının Zarar Görmesi:
Sanık …’nın sevk ve idaresinde karargaha gelen tankların sırayla nizamiyeden içeri girdiği, 092690 plakalı tank komutanı …’un emriyle sürücü …’nun nizamiye girişindeki bariyerleri tankla kırarak geçtiği, çevre güvenliği için oluşturulan duvar ve tel örgüleri tankların yıkıp zarar verdiği, bina ve eklentilerinde hasar oluşturduğu, Genelkurmay Başkanlığının güvenlik kamera kayıtlarının bulunduğu hard disklerin askeri darbe başarısız olunca yerinden sökülüp …’nın emriyle ve sanık …’ın gözetiminde 092660 plakalı tankın paletleri altına dizildiği, sürücü …’in tankı ileri geri hareket ettirerek hard diskleri kırdığı, sanıkların hard diskleri imha ederek görüntülerin haklarında delil olmasını engellemeye çalıştıkları;
4-) Hava Kuvvetleri Komutanlığının Zarar Görmesi:
Şüpheli …’ın 092662 plakalı tankın üzerindeki makineli tüfekle Hava Kuvvet Komutanlığına doğru ateş açtığı, açılan bu ateş sonucu Hava Kuvvet Komutanlığı binasının defalarca isabet alıp camlarının ve binanın hasar gördüğü,
Olay günü emrindeki personele kanuna aykırı emirler veren tank tabur komutanı sanık …, sanık …’dan aldığı emirleri diğer tank personeline ulaştıran sanık …, aynı güzergahı takip eden tankların sevk ve idaresinden sorumlu olan tank komutanları ve tank sürücüsü olan sanıklar ile içinde bulunduğu tankın sürücüsünü araçları ezmesi konusunda emir veren sanıklar … ve … ile Anayasayı ihlal suçuna doğrudan katılan sanık …’ün aralarındaki görev dağılımına göre hareket ederek birlikte suç işleme kararını verdikleri, üstlendikleri rol ve yaptıkları katkı gözetildiğinde fiil üzerinde ortak hakimiyet kuran sanıkların kamu malına zarar verme suçunu bu şekilde işledikleri, diğer sanıkların atılı suça katıldıklarına dair delil bulunmadığı, açılan davada Büyükşehir Belediye Başkanlığı, …, … ve Genelkurmay Başkanlığına yönelik eylemleri nedeniyle kamu malına zarar verme suçundan dolayı mağdur sayısınca sanıkların dört kez cezalandırılmaları istenilmişse de, sanıkların eylemlerinin kamuya karşı olduğundan mağdurun tek kabul edilerek sanıklar hakkında kamu malına zarar verme suçundan açılan davada sanıkların eylemlerinin bir bütün olarak tek kamu malına zarar verme suçunu oluşturduğu anlaşılmıştır.
VI) HUKUKİ AÇIKLAMALAR VE SOMUT OLAY MUVACEHESİNDE SANIKLARIN HUKUKİ DURUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ :
Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya ve bu düzen yerine başka bir düzen getirme veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önleme amacını gerçekleştirmek için TBMM’ye ve T.C. Hükümetine yönelen saldırıların, bütün olarak Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunu oluşturacağı, TCK’nın 311 ve 312. maddeleri kapsamında tanımlanan suçların, bu amaçlar dışında TBMM’nin ve T.C. Hükümetinin Anayasaya uygun bir şekilde görevlerini yerine getirmelerini engelleme hallerinde oluşacağı, aynı hukuki değerleri koruyan ve kapsamı itibariyle eylemlerin haksızlık muhtevasını tamamen ortadan kaldıran Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun tüm unsurlarıyla gerçekleştiği durumlarda, sanıkların ayrıca TCK’nın 311. ve 312. maddelerinde düzenlenen suçlardan cezalandırılamayacağı yönündeki kabulün hukuka uygun olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
A-) Sanıklar; …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … olmak üzere 12 sanık hakkında nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs etmek suçundan verilen beraat ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığı; sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … olmak üzere 51 sanık hakkında, katılanlar … ve …’a yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan beraat kararlarına yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Yapılan yargılama sonunda sanıkların atılı suçları işlediklerine dair kesin ve inandırıcı delil edilemediği gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğu, yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre katılanlar T.C. …, …, … ve … vekilleri ile sanıklar … ve … müdafilerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
B-) Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme; sanıklar …, …, … ve … hakkında kasten öldürme; sanıklar …, …, …, …, …, … ve … hakkında katılanlar … (Sayın), …, …, …, …, …., …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …., …, …, …, …, … ve …’a yönelik kasten öldürmeye teşebbüs etme; sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, .., …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında kamu malına zarar verme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Bölge adliye mahkemesinin gerekçeli karar başlığında, hakkında davaya katılma kararı verilen …, … ve …’un “müşteki” olarak ve hükmün 39. sahifesinde hakkında istinaf inceleme değerlendirmesi yapılanlar arasında davada herhangi bir sıfatla yer almayan …’nun gösterilmesi; ilk derece mahkemesinin gerekçeli karar başlığında, hakkında davaya katılma kararı verilen TC. … ile Milli Savunma Bakanlığının katılan olarak gösterilmemesi; hakkında davaya katılma kararı verilen …’ın “müşteki” olarak, sanıklar …, … ve …’un tutuklama tarihlerinin, “22.07.2016” yerine “21.07.2016” olarak; …’un tutuklama tarihinin, “22.07.2016” yerine “21.07.2016” olarak; …’nun tutuklama tarihinin, “19.07.2016” yerine “18.07.2016” olarak; … ve …’in tutuklama tarihlerinin, “24.07.2016” yerine “21.07.2016” olarak; …’ün tutuklama tarihinin, “23.07.2016” yerine “20.07.2016” olarak; …’nın tutuklama tarihinin, “22.07.2016” yerine “20.07.2016” olarak; … ve …’un tutuklama tarihlerinin, “24.07.2016” yerine “20.07.2016” olarak gösterilmesi; hükümde katılanlar …, … ve …’ya yönelik olarak sanıklar …, … ve … tarafından birlikte gerçekleştirilen eylemlerle ilgili olarak tanzim edilen cezalarda TCK’nın 37/1. maddesinin gösterilmemesi, mahallinde düzeltilmesi mümkün maddi hatalar olarak kabul edilmiştir.
Sanık …’un adli sicil kaydında gözüken hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bakımından, hükmün ilgili mahkemesine yerel mahkemece ihbar edilmesi, her zaman mümkün görülmüş; yine, müşteki …’e yönelik işlendiği anlaşılan mala zarar verme suçuna ilişkin olarak karar gerekçesinde sanıkların beraatine karar verildiği belirtilmesine rağmen hüküm kısmında sanıklar …, …, …, …, … ve …’ün mahkumiyetlerine karar verildiğinin ve müşteki …’e yönelik işlendiği anlaşılan mala zarar verme suçuna ilişkin olarak karar gerekçesinde sanıklar …, …, …, …, … ve …’ın mahkumiyetlerine karar verildiği belirtilmesine rağmen hüküm kısmında tüm sanıkların atılı suçtan beraatlerine karar verildiğinin gösterilmesi, bölge adliye mahkemesi tarafından mala zarar verme suçunun Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun unsuru sayılarak ayrıca mahkumiyet verilemeyeceğinin kabul edilmesi ve bunun neticesi olarak da mezkûr suçtan kurulan bütün mahkumiyet hükümlerinin kaldırılması karşısında sonuca etkili bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Sanık …’nın kardeşinin Bank Asya’da hesabının bulunmasının; sanıklar … ve …’un babalarının örgüt yöneticileri ile olan telefon irtibatlarının; sanık …’nın kardeşlerinin darbe girişimi sanığı olmasının ve Sürat Kargo’da çalışma kayıtları bulunmasının; sanık …’in eşinin Bank Asya’da hesabının bulunmasının; sanıklar …, … ve …’in kardeşlerinin örgüte müzahir kurumlarda çalışma kayıtlarının bulunmasının ve sanık …’ın eşinin örgüt üyeliğinden sanık olarak yargılanmasının “suç ve cezaların şahsiliği ilkesi” uyarınca müsned suçlar yönünden delil sayılamayacağı kabul olunarak yapılan değerlendirme sonucunda;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanıklar ve sanıklar müdafileri ile katılanlar … ve … vekillerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-) Sanıklara Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs etme ve kamu malına zarar verme suçlarından dolayı ceza hükmü tesis edilirken, Dairemizin müstakar kararlarında kabul edildiği üzere eylemlerinin kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmeden, olayda uygulama yeri bulunmayan 3713 sayılı Kanunun 8/A maddesi tatbik edilmek suretiyle ceza tayini,
2-) Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs etme ve kamu malına zarar verme suçlarını işlediklerine hükmedilen sanıklar hakkında verilen cezaların, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilirken uygulama maddesi olarak karar yerinde sadece TCK’nın 58/9 maddesinin gösterilmesi gerekirken, anılan maddenin atıf maddesi olarak kabulü ile uygulama yeri bulunmayan TCK’nın 58/6 maddesi gereğince tekerrür uygulanmasına karar verilmesi,
3-) Kamu malına zarar verme suçu yönünden katılmasına karar verilen ve kendisini vekille temsil ettiren katılan … lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, kararı temyiz eden sanıklar ve sanıklar müdafileri ile katılanlar …, Milli Savunma Başkanlığı ve … vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu nedenlerle BOZULMASINA, ancak bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmeden CMK’nın 303/1-c maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, “II-) Anayasayı ihlal suçu” ; “III-) Kasten öldürme suçu” ve “IV-) Kasten öldürmeye teşebbüs suçu” başlığı altındaki hükümlerde 3713 sayılı Kanunun 8/A maddesinin tatbik edilmesine ilişkin paragraflarının hükümlerden tamamen çıkarılması ile “V-Kamu malına zarar verme suçu” başlığı altındaki hükmün 3713 sayılı Kanunun 8/A maddesinin tatbik edilmesine ilişkin 3. paragrafının hükümden tamamen çıkarılması ve aynı hükümle ilgili TCK’nın 62. maddesinin tatbikine ilişkin 5. paragrafındaki “TCK’nın 62. maddesi uyarınca cezaları takdiren 1/6 oranında indirilerek 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına” ibaresi çıkarılarak yerine “TCK’nın 62. maddesi uyarınca cezaları takdiren 1/6 oranında indirilerek 5 Yıl Hapis Cezası İle Cezalandırılmalarına” ibaresinin eklenmesi; tüm suçlardan kurulan mahkumiyet hükümlerinin tekerrüre ilişkin olan paragraflarındaki “TCK’nın 58/(6). maddesi” ibaresinin çıkarılması ve kamu malına zarar verme suçu başlığı altında yer almak üzere, “katılan … Müdürlüğünün duruşmada kendisini vekille temsil ettirdiği anlaşılmakla hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.360 TL maktu vekalet ücretinin sanıklardan alınarak katılan … Müdürlüğüne verilmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
C-) Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme; sanıklar …, … ve … hakkında müşteki …’e yönelik kasten öldürmeye teşebbüs etme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile ve katılan …’a yönelik kasten öldürmeye teşebbüs etme eyleminin Anayasayı ihlal suçunun unsuru sayılmasına ilişkin kabule yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
1-) Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … bakımından:
a-) Olay tarihinde ortaya koydukları davranışlar itibariyle planlama, hazırlık, icra organizasyonu dahilinde hareket ederek darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek konusu suç teşkil ettiği açıkça anlaşılan emirler doğrultusunda ülke çapındaki icra hareketleriyle illî bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştiren sanıkların, suçun icrasında üstlendikleri rol, suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel katkıları da göz önünde bulundurulduğunda, dosya kapsamındaki eylem ve faaliyetleri itibarıyla atılı suçun müşterek faili olduklarının kabulü gerektiği gözetilmeden delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçundan hüküm kurulması,
b-) Sanıklara kamu malına zarar verme suçundan dolayı ceza hükmü tesis edilirken, Dairemizin müstakar kararlarında kabul edildiği üzere eylemlerin kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmeden, olayda uygulama yeri bulunmayan 3713 sayılı Kanunun 8/A maddesi tatbik edilmek suretiyle ceza tayini,
c) Kabul ve uygulamaya göre de;
c.1-) Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunu işlediğine karar verilen sanıklar hakkında verilen cezanın, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilirken uygulama maddesi olarak karar yerinde sadece TCK’nın 58/9 maddesinin gösterilmesi gerekirken, anılan maddenin atıf maddesi olarak kabulü ile uygulama yeri bulunmayan TCK’nın 58/6 maddesi gereğince tekerrür uygulanmasına karar verilmesi,
c.2-) Sanıklar, … tutuklama tarihinin, “22.07.2016” yerine “21.07.2016” olarak; …’un tutuklama tarihinin, “22.07.2016” yerine “20.07.2016” olarak ve …’ın tutuklama tarihinin, “24.07.2016” yerine “20.07.2016” olarak gösterilmesi
c.3-) Sanık …’in adli sicil kaydında gözüken hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, karar kesinleştiğinde ilgili mahkemesine ihbar edileceğinin belirtilmemesi,
c.4-) Sanık …’un kardeşinin örgüte müzahir kurumda çalışma kaydının bulunmasının “suç ve cezaların şahsiliği ilkesi” uyarınca müsnet suç yönünden delil sayılamayacağının gözetilmemesi,
2-) Sanıklar …, … ve … bakımından:
Müşteki …’e yönelik eylem nedeniyle açılan dava ilgili olarak, mahkemenin gerekçesinde müştekiye yönelik eylemin Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun unsuru olarak kabul edildiğinin belirtilmesine rağmen, hükümde ilgili suçun 28. sırasında sanıkların atılı suçtan mahkumiyetlerine karar verildiğinin yazılması; keza, katılan …’a yönelik eylem nedeniyle açılan dava ilgili olarak, mahkemenin gerekçesinde müştekiye yönelik eylem nedeniyle kurulan hükmün 57. sırasında sanıkların atılı suçtan mahkumiyetlerine karar verildiğinin belirtilmesine rağmen, hükmün 690. sahifesinde “II-Anayasayı İhlal Suçu” başlığı altında eylemin Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun unsuru olarak kabul edildiğinin yazılması suretiyle hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulmak suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 232/6. maddesine aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, …, …, sanıklar … ve … müdafileri ile bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu nedenlerle BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.