YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/2951
KARAR NO : 2023/858
KARAR TARİHİ : 28.02.2023
BOZMA ÜZERİNE
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2017/2164 E., 2018/1638 K.
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olma
HÜKÜM : Mahkumiyet
Bölge Adliye Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun’un) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin, ceza süresi yönünden yasal şartları oluşmadığından CMK’nın 299 uncu maddesi uyarınca REDDİNE karar verilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 31/03/2017 tarih ve 2016/432 Esas ve 2017/130 sayılı kararı ile sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun(3713 sayılı Kanun) 7 inci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun(5237 sayılı Kanun) 314 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun(3713 sayılı Kanun) 5 inci maddesi ve 5327 sayılı Kanun’un 62 nci maddesi ve 53 üncü maddesi uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
2. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 10.05.2017 tarihli ve 2017/672 Esas, 2017/723 sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hüküm usul ve kanuna uygun bulunduğundan hükme yönelik sanık müdafiinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un 280/1-a maddesinin ilk cümlesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
3. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin, 19.09.2017 tarih, 2017/1798 Esas ve 2017/5219 sayılı kararı ile “sanığın ByLock kullanıcısı olduğuna dair delilin suçun sübutu açısından belirleyici olması karşısında, Dairemizin 2015/3 Esas 2017/3 Karar sayılı İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği kararı ve 2017/1800 Esas ve 2017/4837 karar sayılı dosyaları ile ByLock iletişim sistemine ilişkin açıklamalar ışığında, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaata ulaştıracak teknik verilerle tepiti halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren delil olacaktır.
Bu kapsamda; sanığı ByLock uygulamasını kullandığının teknik verilerle tespit edilmesinin gerektiği ve bu nedenle sanık …’nin (TC: 32……) üzerine kayıtlı olan ve kendisinin kullandığını beyan ettiği … İMEİ numaralı cihaza takılı 0505 (…) (..) (..) nolu ve … İMEİ numaralı cihaza takılı 0505 (…) (..) (..) nolu hatlar ile ByLock programına ilk kullanım tarihi olan 06.11.2014 ve 17.08.2014 tarihlerinden son kullanım tarihine kadar (01.02.2017 tarihli tutanaktan şahsın son kullanma tarihi tespit edilemediği) ByLock uygulamasına ait IP adresine (…, …, …, …) kaç defa bağlandığının, Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumuna yazı yazılarak gelen cevaba göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik araştırma ile karar verilmesi” nedenleriyle Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 10.05.2017 tarihli ve 2017/672 Esas, 2017/723 sayılı kararı CMK’nın 302/2 nci maddesi uyarınca BOZULMASINA karar verilmiştir.
4. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin bozma kararına uyarak yaptığı yargılama sonucunda, 02.10.2018 tarihli ve 2017/2164 Esas, 2018/1638 sayılı kararı ile sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun(5237 sayılı Kanun) 314 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun(3713 sayılı Kanun) 5 inci maddesinin birinci fıkrası ve 5327 sayılı Kanun’un 62 nci maddesi ve 53 üncü maddesinin birinci, ikinci, üçüncü fıkraları uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
5. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca; CMK’nın 302/1 maddesine göre temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün ONANMASI görüşünü içeren Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz istemleri özetle; ByLock’a ilişkin delillerin hukuka aykırı elde edilmiş, yasak delil niteliğinde olduklarına, istihbari nitelikte olduklarına ve hükme esas alınamayacaklarına, bylocka ilişkin delillerin adli yardımlaşma ile elde edilmediklerine, tespit ve değerlendirme tutanağında mesajlaşma içeriklerinin bulunmadığına, sanık hakkında hata hükümlerinin uygulanması gerektiğine, tanık beyanlarının soyut nitelikte olduğuna ve hükme esas alınamayacağına, ayrıca tanığın mahkemede dinlenmediğine, suçun unsurlarının oluşmadığına, dosyada mahkumiyete karar vermek için yeterli delil olmadığı halde hüküm kurulduğuna ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olduğu iddiasıyla hazırlanan iddianame kapsamında mahkemece yapılan yargılama sonucunda “…Yapılan yargılama, sanık beyanları, User-ID, şifre ve grup elemanlarını içerir ByLock tespit ve değerlendirme tutanağı ve CGNAT kayıtlarını içeren belgeler ve tüm dosya kapsamından; sanığın, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 24.04.2017 tarih 2015/3 Esas 2017/3 sayılı ilk derece kararında açıklandığı üzere; FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bir suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan iletişim ağı ByLock’u, dosya içerisindeki tespit ve değerlendirme tutanağına göre “…” ID numarası üzerinden “done” kullanıcı adı ve “…” şifresi ile kullandığı, tanık beyanlarına göre sanığın örgütün sohbet adı altındaki toplantılarına katıldığı anlaşılmakla sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile organik bağ kurup bu örgütün kuruluş amaçlarını, faaliyetlerini ve eylemlerini benimsediği, örgütün amaçları doğrultusunda hareket ettiği böylece üzerine atılı FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği sabit görülerek TCK’nın 314/2 nci maddesi, 3713 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir…” şeklinde gerekçeyle mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
IV. GEREKÇE
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan inceleme sonunda;
a) Amacı, yapılanması ve faaliyet yöntemlerine ilişkin ayrıntıları, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih, 2017/16-956 Esas ve 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen, Dairemizin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı kararında açıklandığı üzere, FETÖ/PDY, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmayı ve yerine başka bir düzen getirmeyi amaçlayan bir terör örgütüdür.
b)Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinleşen Dairemizin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı kararında ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespit edilmesi halinde sanığın örgütle bağlantısını gösteren bir delil olarak kabul edilmesi mümkündür.
c)Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir(TCK madde 21/1). Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz(TCK madde 30/1). 5237 sayılı TCK’nın, “Hata” kenar başlıklı 30/1 inci maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleştiği durumlarda, sanığın kasten hareket ettiğinden bahsedilemeyecek ve somut olayda tipik eylem gerçekleşmiş olsa da 5271 sayılı CMK’nın 223/2-c maddesi gereğince beraat kararı verilecektir.
Hata(yanılma); kişinin tasavvuru, zihninden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Failin tasavvurunun konusu dış dünyaya ait bir şeye ilişkin olabileceği gibi, normatif dünyaya (kurallar alanına) dair de olabilir. Dış dünyayla ilgili şey olduğundan farklı bir biçimde algılanması halinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi halinde ise yasak hatasından bahsedilir. Kısaca unsur hatası bir algılama hatası olduğu halde, yasak hatası bir değerlendirme hatasıdır.
Dairemizin 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı dosyasında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; FETÖ/PDY terör örgütünün, başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanında büyük bir kesimce böylece algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce erişinceye kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün ustaca gizlenen amacını bilenler ve bu amaçla örgütte görev alanlar açısından, suç tarihine bakılmaksızın ve suç tarihinden önce anılan yapının terör örgütü olduğuna ilişkin bir mahkeme kararı verilmiş olması da aranmaksızın hata savunmalarına itibar edilemeyeceğinde kuşku bulunmamakta ise de; terör örgütü olduğunu bilmeksizin içinde yer alan veya yardım eden sanıklar yönünden mensup olduğu ya da yardım ettiği yapının Anayasal düzeni zorla değiştirme, Anayasa’ya uygun olmayan yöntemlerle iktidarı ele geçirmeyi amaçlayan bir terör örgütü olduğunu veya terör örgütüne dönüştüğünü anladığı veyahut expost bir değerlendirme ile dış aleme yansıyan olay ve olgular itibariyle kendisinden anlamasının beklendiği tarihten itibaren davranışları ile bu örgütten ayrılma iradesini ortaya koyup koymadığı ve bu bağlamda TCK’nın 30/1 inci maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği somut olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın sosyolojik ve kültürel durumu örgütteki konumu, faaliyetlerinin önemi ve devam ettiği tarih itibariyle örgütün nihai amacını bilmediği yönündeki savunmasına itibar edilmeyerek TCK’nın 30 maddesinde düzenlenen hata hükümlerinin uygulanmaması yerindedir.
d)Mahallinde hukuka uygun olarak ikame olunup usulünce tartışılan delillere ve dosya kapsamına göre, … ID numarası üzerinden ByLock iletişim sistemini örgütsel iletişim amacıyla kullanan, örgütsel toplantılara katılan sanığın, anılan örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla katılıp süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluluk arz eden faaliyetlerde bulunmak suretiyle üyesi olduğuna dair kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
e) Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, temyiz dilekçesinde ileri sürülen esasa müessir olabilecek savunmaların özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla, incelenen hükümde hukuka aykırılık saptanmamıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin bozma kararına uyarak yaptığı yargılama sonucunda, 02.10.2018 tarihli ve 2017/2164 Esas, 2018/1638 sayılı kararında sanık müdafiince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
28.02.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.