YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/2070
KARAR NO : 2022/3231
KARAR TARİHİ : 02.06.2022
istanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.12.2013
Suç: Anayasayı ihlal
I-İTİRAZ EDİLEN KARAR:
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin (İstanbul (Kapatılan) 13. Ağır Ceza Mahkemesi) 03.12.2013 tarih 1999/328-2013/120 sayılı kararıyla sanık … hakkında, Anayasayı ihlal suçundan 765 sayılı TCK’nın 146/1, 59/1, 31, 33, 40. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına dair hükmün temyizi üzerine Dairenin (16.Ceza Dairesi) 30.06.2015 tarih ve 2015/1133–2015/2121 sayılı ilamı ile temyiz taleplerinin reddine, Anayasayı ihlal suçlarından kurulan mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.
II.İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.01.2018 tarih, KD-2017/43841 sayılı yazısı ile;
“Sanık … hakkındaki Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen 02/06/2000 tarih ve 129392 sayılı değerlendirme raporu incelendiğinde; sanığın
08/01/1999 tarihinde İstanbul ilinde güvenlik kuvvetleri ile girdiği silahlı çatışma sonucunda yaralı olarak … adına tanzim edilmiş sahte kimlik ile yakalandığı, vermiş olduğu ifadeleri yapılan dosya tetkiki ve araştırmalar neticesinde; örgütte bulunduğu süre zarfında MAK içerisinde “amirlik ve kumandaya haiz olarak” görev üstlendiği belirlenmiş, vermiş olduğu ifadeleri ve yer göstermesi neticesinde, 32 adet çeşit çap ve marka silah, 491 adet bu silahlara ait mühimmat ve bol miktarda patlayıcı madde yapımında kullanılan kimyevi maddeler ile birlikte terör örgütünce kullanılan malzeme ve örgütsel döküman ele geçirilmiş olduğu bildirilerek, adı geçen şahsın vermiş olduğu ifade neticesinde; mensubu olduğu örgütün dağılmasına neden olabilecek yeterli bilgi ve belge vermediği, örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olacak çaba göstermediğinin bildirilmiş olduğu görülmüştür.
Sanık … hakkındaki Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen 08.08.2001 tarih ve 196185 sayılı değerlendirme raporu incelendiğinde; adı geçen şahsın vermiş olduğu ifadesi neticesinde; mensubu olduğu örgütün dağılmasına neden olabilecek yeterli bilgi ve belge vermeye çalıştığı, örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olacak mahiyette çaba göstermekle birlikte örgüt içerisinde “Amirlik ve Kumandayı Haiz” olarak görev üstlendiğinin bildirilmiş olduğu görülmüştür.
Sanık … hakkındaki Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen 07.05.2004 tarih ve 90418 sayılı değerlendirme raporu incelendiğinde; adı geçenin daha önceki kanunlardan yararlanıp yararlanmadığı yönünde İçişleri Bakanlığında herhangi bir mahkeme kararı bulunmamakla birlikte, 3419 saylı “Bazı suç failleri hakkında uygulanacak hükümlere dayalı kanun” hükümlerinden faydalanıp faydalanamayacağı hakkındaki bakanlık kanaatinin 08.08.2001 tarihli bakanlık kanaat yazıları ile mahkememize bildirildiği, ayrıca anılan şahsın durumunun 4959 sayılı Kanunun 3. maddesinin a fıkrası hükmünde belirtilen üst düzey konumunda bulunduğunun bildirilmiş olduğu görülmüştür.
Sanık … hakkındaki Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen 25.01.2005 tarih ve 11791 sayılı değerlendirme raporu incelendiğinde; adı geçenin yasa dışı MLKP örgüt üyesi olduğu, örgütün merkez komitesinde görev almadığı, örgütün askeri örgütlenmesi olan Merkezi Askeri Komite (MAK)’da faaliyet gösterdiği, söz konusu örgütün tamamı üzerinde etkili olacak şekilde kumandaya haiz olmadığının bildirilmiş olduğu görülmüştür.
Emniyet Genel Müdürlüğünün bu yazı cevabı, tüm dosya kapsamı, emniyetteki bir kısım suçlama ve diğer sanıklarla ilgili suça dayanan bir kısım beyanlarını duruşmada değiştirmiş olması dikkate alındığında; 4959 sayılı yasanın pişmanlığa ve 5237 sayılı TCK’nın etkin pişmanlığa ilişkin 221. maddesinin; amaç, kapsam ve gerekçeleri birlikte nazara alındığında, dosya kapsamına göre silahlı terör örgütü üyesi olan sanığın, yakalandıktan sonra örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili maddelerin aradığı anlamda bilgi vermediği, kovuşturma aşamasında ise kısmen inkara yöneldiği anlaşıldığından, etkin pişmanlıktan söz edilemeyeceği ve bu nedenlerle anılan maddede aranan şartların oluşmadığı anlaşıldığından, sanık…hakkında 4959 sayılı yasadaki pişmanlığa yönelik maddesi ve yine 5237 sayılı TCK’nın 221/4. maddesi uyarınca, indirim yapılması yoluna gidilmemiştir.” şeklindeki kabul ile etkin pişmanlığı dair ceza indiriminin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de oluşa da uygun olan kabule göre hükümlü … hakkında 4959 sayılı Yasanın pişmanlığa dair hükümlerinden yararlanması gerektiği düşünülmüştür.
Şöyle ki;
Çeşitli adlarla çıkartılmakla birlikte kamuoyunda Pişmanlık Yasası olarak bilinen ve 3219 sayılı Yasa ile başlayıp 4959 sayılı Yasayla sonlanan düzenlemeler, Yasa Koyucu tarafından, terör örgütleri tarafından kandırılarak toplumdan uzaklaştırılıp suç işlemeye yöneltilen kişileri tekrar topluma kazandırmak amacı ile çıkartılmıştır. Bu tür yasaların toplum vicdanını rahatsız eder yönleri bulunmakla birlikte yararlı neticeler oluşturacağına ilişkin görüşün öne çıkması Yasa Koyucuyu bu tür düzenlemelere yönlendirmekte çoğu kez sonraki yasalar öncekinden daha ziyade kolaylıklar ve suçlu yararına daha ziyade ölçüler içerir hale gelmektedir. Nitekim 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasası genel gerekçesinde; ‘…4450 sayılı Kanunun kapsamının dar tutulması sonucunda beklenilen amaca yeterince ulaşılamamıştır. Bu süre içinde bir kısım örgüt mensupları Kanundan faydalanmak amacı ile örgütle ilgili olarak güvenlik güçlerine ve mahkemelere önemli bilgiler vermişlerdir. Ancak, gerek yürürlükte bu yönde bir hükmün bulunmaması gerekse yaralama ve öldürme eylemlerine karışan terör örgütü mensupları ile örgütte amirlik ve kumandayı haiz olanların kapsam dışında tutulmuş olması sebebiyle bu şahıslar söz konusu Kanundan faydalanamamışlardır. Hatta bu şahısların bir kısmı söz konusu Kanundan yararlanamayacaklarını anlayınca vermiş oldukları bilgileri daha sonradan reddetmişlerdir.
Yakalandıktan sonra bilgi verme eğilimindeki birçok örgüt mensubu da nedamet eğiliminde olmasına rağmen herhangi bir ceza indiriminden yararlanma ihtimali bulunmadığından nedametini açıkça dile getirmemekte ve bilgi vermekten kaçınmaktadır. Oysa önemli konumdaki bir örgüt mensubunun, örgütle ilgili olarak verdiği bilgilerle faili meçhul kalmış suçlar aydınlatılabilmekte ve örgüt mensuplarının yakalanabilmeleri sağlanabilmektedir…’ ifadelerine yer verilmiştir.
Gerekçede açıklandığı üzere; bu tür yasaların istenen sonuca ulaşabilmesi için çıkarılış amaçlarına uygun olarak yorumlanması ve uygulanması zorunludur. Nitekim anılan Yasanın konumuzla ilgili olan 4/b maddesinin gerekçesinde; “verilmesi gereken bilgilerin tamamının doğru olmasının şart olmayıp çoğunlukla doğru olmasının yeterli olduğu” belirtilmek suretiyle asıl amacın teröristin rızasıyla teslim olması olduğunu, verdiği bilginin bütünüyle doğru olmasının gerekmediğini, çoğunlukla doğru beyanın varlığı halinde beyandaki yanlış azınlığın yasadan yararlanmaya engel teşkil etmeyeceğini açık bir irade olarak ortaya koymaktadır.
Bu açık irade yorumlandığında, teslim olan ve bilgi vererek terör örgütündeki konumunu ve eylemlerde yer alış biçimini açıklayan teröristin aşamalarda farklılık gösteren ancak önceki ikrarını bütünüyle redde dönüşmeyen beyanlarını da yasadan yararlanmaya engel saymamak doğru ve isabetli bir yorum olmalıdır.
İncelenip yukarıda özetlenen dosya kapsamına ve hükümlü ile ilgili olarak hükümden sonra hükümlü müdafiinin başvurusu üzerine verilen yazı içeriğine göre; beyanları samimi olan ve verdiği bilgilerle MLKP terör örgütünün silah mevcutlarının ele geçirilmesine, sözkonusu örgütün birçok mensubunun gerçek kimliklerinin teşhis edilip yakalanmalarına, bir çok eylemin faillerinin tespit edilmesine hizmet eden …’un 4959 sayılı Yasanın 4/1-b maddesindeki etkin pişmanlık hükmünden yararlanmaya hak kazandığı açıktır. Böylece verilen bilginin “bir kısmından dönmenin” de yasadan yararlanma hakkını yok etmemesi gerektiği düşünülmekle birlikte …’un aşamalardaki tüm ifadeleri birlikte değerlendirildiğinde ifadesinden döndüğünü kabule yeterli olacak bir beyanının bulunmadığı, sanığın aşamalardaki herhangi bir beyanının da onu sübut bulan ve ikrar ettiği eylemleri sebebiyle bulunduğu 765 sayılı TCY’nın 125. maddesi kapsamından çıkarmadığı da açıktır. Terör örgütü içindeki konum ve faaliyetleriyle uyumlu şekilde terör örgütünün yapısı, faaliyetleri, mensupları, silah ve malzemeleri ve işlenen suçlar hakkında vermiş olduğu bilgilerin mevcut bilgilerle örtüştüğü belirtilen ve terör örgütünden koparak pişmanlığını sözleri ve davranışlarıyla her aşamada ifade eden sanık hakkında, bu yasanın uygulanmaması gerektiğine hükmetmek Topluma Kazandırma Yasasının kapsamını, Yasa Koyucunun iradesine aykırı biçimde oldukça daraltır ki yasa koyucunun anılan yasal düzenlemeden beklediği yararın bu olmadığı açıktır. Bu nedenle, Yerel Mahkemenin 4959 sayılı Yasanın uygulanmamasına ilişkin kararının kanuna aykırı olması sebebiyle bu cihetten bozulmasını gerektirmekte” şeklindeki gerekçeleri ile Anayasayı ihlal suçundan verilen mahkumiyet kararının bozulmasına aksi takdirde itirazın incelenmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III-İTİRAZIN KONUSU:
Anayasayı ihlal suçundan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde (İstanbul (Kapatılan) 13. Ağır Ceza Mahkemesi) yapılan yargılamada verilen mahkumiyet kararının, samimi beyanlarda bulunup etkin pişmanlık gösteren, verdiği bilgilerle MLKP terör örgütünün çok çeşit ve sayıdaki silah ve mühimmatının ele geçirilmesini ve diğer örgüt mensuplarının tespit edilmesini sağlayan hükümlü … hakkında 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasasının uygulanmasına karar verilmesi için bozulmasına karar verilemesi gerekip gerekmediğine ilişkindir.
IV-İTİRAZIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 308. maddesinin, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile eklenen 3. fıkrası gereğince yapılan incelemede;
Hükümlü … hakkında İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin (İstanbul (Kapatılan) 13. Ağır Ceza Mahkemesi) 1999/328 esas sayılı dosyasında anayasayı ihlal suçundan açılan kamu davasında yargılama devam ederken 06.08.2003 tarihinde 4959 sayılı Topluma Kazandırma Kanunu yürürlüğe girmiştir. Hükümlü yasal süresi içinde bu kanundan yararlanmak için talepte bulunmuştur. Yapılan yargılama sonunda 03.12.2013 tarihli kararla sanığın 765 sayılı TCK’nın 146/1, 59/1, 31, 33, 40. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına, hükümlü pişmanlık
kanunundan yararlanmak istemiş ise de silahlı terör örgütü üyesi olan sanığın, yakalandıktan sonra örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili maddelerin aradığı anlamda bilgi vermediği, kovuşturma aşmasında ise kısmen inkara yöneldiğinden 4959 sayılı Kanundan yararlanmasına ilişkin talebi reddedilmiştir.
Kararın temyiz üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 30.06.2015 gün 2015/1133 esas 2015/2121 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
Dairenin kararı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında suçun sübutu ve vasıflandırılması yönünden bir ihtilaf söz konusu değildir.
Uyuşmazlık, hükümlü hakkında topluma kazandırma kanununun etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkindir.
Hukuki sorunun sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle 4959 sayılı Topluma Kazandırma Kanunu ile öncesindeki yasal düzenlemelerin süreç içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.10.2009 gün 2009/9-129/246 sayılı kararında ayrıntıları açıklandığı gibi;
“Ceza Genel Kurulunun 19.12.2006 gün ve 153-310 sayılı kararında da belirtildiği üzere; terör örgütlerinin insan kaynağının kurutulabilmesi, alınabilecek diğer tedbirlerle birlikte bu örgütlerin etkisizleştirilip ortadan kaldırılmaları, geçmişte meydana gelen terör eylemlerinin aydınlatılabilmesi, gelecekte işleyebilecekleri suçların engellenmesi ve terör örgütüne üye olanların tekrar topluma kazandırılabilmeleri bakımından 05.06.1985 tarihli ve 3216 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Yasa kabul edilerek yürürlüğe konulmuştur.
Bu yasanın iki yıllık yürürlük süresinin bitmesi üzerine aynı amaçlara yönelik olarak 25.03.1988 tarihli ve 3419 sayılı Kanun çıkarılmış, Kanunun 1. maddesi süreli, diğer maddeleri ise süresiz olarak yürürlüğe girmiştir. Anılan 1. maddenin sona eren yürürlük süresi zaman içinde 3618, 3853, 4085, 4450 ve 4537 sayılı Kanunlarla uzatılmış ve nihayet 29.08.2000 tarihinde uygulaması sona ermiş ise de, bu süre içinde beklenen amaca ulaşılamaması nedeniyle bu kez benzer amaçlarla 29.07.2003 tarihinde kabul edilen 4959 sayılı Topluma Kazandırma Kanunu 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
4959 sayılı Kanunun genel gerekçesinde; “Yakalandıktan sonra bilgi verme eğilimindeki birçok örgüt mensubu nedamet eğiliminde olmasına rağmen herhangi bir ceza indiriminden yararlanma ihtimali bulunmadığından nedametini açıkça dile getirmemekte ve bilgi vermekten kaçınmaktadır. Oysa önemli konumdaki bir örgüt mensubunun, örgütle ilgili olarak verdiği bilgilerle, faili meçhul kalmış suçlar aydınlatılabilmekte ve örgüt mensuplarının yakalanabilmesi sağlanabilmektedir…” denilerek, Kanunun çıkarılma amacının, yakalanan örgüt mensuplarının bilgi vermeleri, bu suretle faili meçhul kalmış olayların aydınlatılması ve örgüt mensuplarının yakalanabilmesi olarak açıklanmıştır.
Kanunun 3. maddesinde; bu yasadan yararlanamayacak kişiler sayılmış olup, buna göre; tamamı üzerinde etkili olabilecek şekilde terör örgütünü sevk ve idare edenler, hüküm kesinleşmeden önce hakim huzurunda önceki beyanlarını reddeden
veya bu kanun hükümlerinden yararlanmak istemediğini beyan eden failler ve 3216, 3419, 3618, 3853, 4085, 4450 ve 4537 sayılı Kanun hükümleri uygulanmış bulunanlardan, anılan kanunların kapsamına giren suçları yeniden işleyenler 4959 sayılı Topluma Kazandırma Kanunlarından yararlanamazlar.
Kanunun 4. maddesinde; kanunun uygulanma koşulları ve esasları düzenlenerek, terör örgütü mensubu olup da bu yasadan yararlanabilecek olanlara uygulanacak cezasızlık hali ile ceza indirimi miktarları ve bunların koşulları belirtilmiştir.
Maddenin (a) bendinde; terör örgütü tarafından işlenen suçlara iştirak etmemiş bulunanların kendiliklerinden veya dolaylı teslim olmaları halinde veya bunların kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşıldığında, ceza verilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Bunların cezasızlık halinden yararlanmaları için örgütün faaliyetleri hakkında herhangi bir bilgi vermeleri de gerekmemektedir.
(b) bendinde, terör örgütü tarafından işlenen suçlara iştirak etmiş olup da silahlı mukavemet göstermeksizin kendiliklerinden veya dolaylı teslim olanların yahut kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşılıp da bu yasadan yararlanmak istediğini açıklayanların hangi koşullar altında ceza indiriminden yararlanabilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre, terör örgütü mensubu bu kişilerin anılan ceza indiriminden yararlanabilmeleri için; örgüte girişleri, örgüt içindeki faaliyetleri, bu sırada tanıdığı diğer örgüt mensupları, amirleri ve örgütün eylemleri hakkında bilgi vermeleri ve bu bilgilerin kendilerinin örgüt içindeki konum ve faaliyetleri ile uyumlu olması, ayrıca bu bilgilerin doğruluğunun da saptanması gerekmektedir.
(c) bendinde ise; kendiliğinden teslim olmadıkları halde yakalanan örgüt mensuplarının durumu düzenlenirken; bu bentte de bilgi verme koşulu aranmış, bilgi vermenin, hükmün kesinleşmesinden önce veya sonra olmasına göre ikili bir ayrıma gidilmek suretiyle bu ayrıma dayalı olarak farklı miktarda ceza indirimleri öngörülmüştür. İradeleriyle teslim olmayan veya kendiliklerinden örgütten çekilmeyen bu kişiler güvenlik güçlerinin özel çabası sonucu ele geçirildiklerinden, bunlar hakkında ceza indirimine gidilebilmesi için, (b) bendinden farklı olarak, verdikleri bilgilerin terör örgütünün dağılmasına veya meydana çıkarılmasına yardım etmesi veya verdikleri bilgi ve belgelerle ya da bizzat gösterecekleri çaba ile örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olmaları koşulu aranmıştır.
Kanunun geçici 1. maddesinde ise; terör örgütü mensubu olup da bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşılanlardan veya teslim olanlardan yahut yakalananlardan bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde yetkili makam veya mahkemeye başvurup da bu Kanun hükümlerinden yararlanmak istediğini beyan edenlerden, durumlarına göre şartları yerine getirmiş olanlar veya getirenler hakkında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
4959 sayılı Kanunun 4-c maddesinin uygulanabilmesi koşulları ise şöyledir:
a) Sanığın/şüphelinin terör örgütü üyesi olduğunu kabul etmiş olması,
b) Kanun yürürlüğe girdikten sonra yakalanmış veya önce yakalanmış olmakla birlikte Kanunun geçici 1. maddesi koşullarına göre Kanun yürürlüğe girdikten sonra talepte bulunmuş olması,
c) Terör örgütünün dağılmasına veya meydana çıkarılmasına yardım etmesi veya verdiği bilgi ve belgelerle ya da bizzat gösterecekleri çaba ile örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olması
d) Örgüt mensubunun Kanunun 3. maddesinde sayılan ve yasadan yararlanamayacak kişilerden olmaması gerekmektedir.
Sanığın örgüt tarafından işlenen suçlara iştirak etmiş olup olmamasının bir önemi yoktur.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Yerel mahkeme, hükümlünün yakalandığı ve yakalandıktan sonra örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili maddelerin aradığı anlamda konumuna uygun bilgi vermediği, kovuşturma aşmasında ise kısmen inkara yöneldiği gerekçesiyle kanun hükümlerinden yararlanamayacağı sonucuna varmış ise de; silahlı terör örgütü mensubu olan ve anayasayı ihlal suçunu işleyen hükümlünün yakalandıktan sonra pişmanlığını belirtip kolluktaki samimi itiraflarıyla söz konusu örgütün birçok mensubunun ve eylemin faillerinin tespit edilmesini, vermiş olduğu ifadeleri ve yer göstermesi neticesinde 32 adet çeşit çap ve marka silah, 491 adet bu silahlara ait mühimmat ve bol miktarda patlayıcı madde yapımında kullanılan kimyevi maddeler ile birlikte terör örgütünce kullanılan malzeme ve örgütsel dokuman ele geçirilmesini sağlayan, safahatta beyanlarında sebat eden ve Kanunun 3. maddesinde sayılan ve yasadan yararlanamayacak kişilerden olmayan sanığın, yerel mahkemece kovuşturma aşamasında kısmen döndüğü kabul edilen ifadesinin, esas itibariyle soruşturma aşamasındaki ifadelerinde açıklıkla yer almadığı halde, anılan ifadelerin iddianameye farklı biçimde dercedilmesi ve yerel mahkemenin de değerlendirmesini ifade tutanakları yerine iddianame üzerinden yapması ile somut olay ve olgularla doğruluğu ve faydalılığı ortaya konmuş bilgilerin niteliği ile ilgili kolluk görüşünün yol gösterici özelliğinden sarfınazar edilerek mahkemeyi bağlayıcı sonucu doğuracak biçimde yorumlanmasından kaynaklandığı gözetildiğinde hakkında 4959 sayılı Kanunun 4-c maddesinin uygulanma şartları oluştuğu halde dosya kapsamı ile de örtüşmeyen ve yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle fazla ceza tayin edilmesinde hukuki isabet bulunmadığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar vermek gerekmektedir.
V- KARAR
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 30.06.2015 tarih ve 2015/1133 esas 2015/2121 karar sayılı onama kararının sanık … yönünden 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Sanık … ve müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Temyiz istemlerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Yerel mahkeme, hükümlünün yakalandığı ve yakalandıktan sonra örgütün
yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili maddelerin aradığı anlamda konumuna uygun bilgi vermediği, kovuşturma aşmasında ise kısmen inkara yöneldiği gerekçesiyle kanun hükümlerinden yararlanamayacağı sonucuna varmış ise de; silahlı terör örgütü mensubu olan ve Anayasayı ihlal suçunu işleyen hükümlünün yakalandıktan sonra pişmanlığını belirtip kolluktaki samimi itiraflarıyla söz konusu örgütün birçok mensubunun ve eylemin faillerinin tespit edilmesini, vermiş olduğu ifadeleri ve yer göstermesi neticesinde 32 adet çeşit çap ve marka silah, 491 adet bu silahlara ait mühimmat ve bol miktarda patlayıcı madde yapımında kullanılan kimyevi maddeler ile birlikte terör örgütünce kullanılan malzeme ve örgütsel doküman ele geçirilmesini sağlayan, safahatta beyanlarında sebat eden ve Kanunun 3. maddesinde sayılan ve yasadan yararlanamayacak kişilerden olmayan sanığın, yerel mahkemece kovuşturma aşamasında kısmen döndüğü kabul edilen ifadesinin, esas itibariyle soruşturma aşamasındaki ifadelerinde açıklıkla yer almadığı halde, anılan ifadelerin iddianameye farklı biçimde dercedilmesi ve yerel mahkemenin de değerlendirmesini ifade tutanakları yerine iddianame üzerinden yapması ile somut olay ve olgularla doğruluğu ve faydalılığı ortaya konmuş bilgilerin niteliği ile ilgili kolluk görüşünün yol gösterici özelliğinden sarfınazar edilerek mahkemeyi bağlayıcı sonucu doğuracak biçimde yorumlanmasından kaynaklandığı gözetildiğinde hakkında 4959 sayılı Kanunun 4-c maddesinin uygulanma şartları oluştuğu halde dosya kapsamı ile de örtüşmeyen ve yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle fazla ceza tayin edilmesi,
Kanuna aykırı olup sanık ve müdafiinin itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeple BOZULMASINA, 02.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.