Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2021/1912 E. 2023/3876 K. 31.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/1912
KARAR NO : 2023/3876
KARAR TARİHİ : 31.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI :2019/1276 E., 2019/900 K.
SUÇA SÜRÜKLENEN
ÇOCUK :…
SUÇLAR :Devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma, Kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürme (teşebbüs), Cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
HÜKÜMLER :İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı
TEMYİZ EDENLER :Suça sürüklenen çocuk … müdafii
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ :Kısmi red, kısmi onama

İlk Derece Mahkemesince suça sürüklenen çocuk hakkında cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan hükmolunan cezanın tür ve miktarları ile istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen esastan ret kararları dikkate alındığında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi uyarınca hükmün temyizinin mümkün olmadığı belirlenmiştir.
İlk Derece Mahkemesince suça sürüklenen çocuk hakkında devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma ve kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürme (teşebbüs) suçlarından kurulan hükümlere yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
A.Şırnak 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.04.2019 Tarihli ve 2018/184 Esas, 2019/245 Sayılı Kararı İle Suça Sürüklenen Çocuk Hakkında
1.Devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 302 inci maddesinin birinci fıkrası, 31 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 63 üncü maddesi uyarınca 16 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba,
2.Kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürme (teşebbüs) suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 82 nci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi, 35 inci maddesi, 31 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 63 üncü maddesi uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba,
3.Cebir tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 109 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 109 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (a) ve (b) bentleri, 31 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 63 üncü maddesi uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba karar verilmiştir.
B.Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 01.07.2019 Tarihli 2019/1276 Esas, 2019/900 Sayılı Kararı ile Sanık Hakkında
İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümlere yönelik suça sürüklenen çocuk müdafinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A.Suça Sürüklenen Çocuk Müdafinin Temyiz İstemi
Müvekkil hakkında mahkûmiyete dayalı hükme dayanak olarak gösterilen tek olgunun yoğun olarak ceza yasasının 221 inci maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık kavramından yararlanmak isteyen şahıslarca verildiği iddia olunan teşhis beyanlarından ibaret olduğuna, daha sonraki aşama olan kovuşturma aşamasında ise söz konusu bu tanıkların mahkeme heyeti huzurunda vermiş oldukları yeminli beyanlarında soruşturma aşamasındaki beyanlarını kabul etmediklerine, bu anlamda ilgili şahısların soruşturma aşamasında içinde bulundukları psikolojik ruh hali, ifade anına özgü atmosfer ve özellikle şahısların etkin pişmanlık yasasından yararlanmak için yanlış beyan vermiş olma ihtimallerini yüksek mahkemenin takdirlerine sunduklarına, yerel mahkemece bu şahısların beyanlarını sulh ceza mahkemesi karşısında teyid etmelerine atıf yaparak kabule dayanak yapmasının hukuki olmadığına, zira kolluk-savcılık ve sulh ceza sistematiğinin ifa edildiği sürecin aynı zaman dilimini kapsadığı ve şahısların psikolojik ruh hallerinin değişikliğe uğramadığının da açık olduğuna, oysa kovuşturma aşamasında heyet önünde ve kendilerini daha rahat hissetmiş oldukları bir atmosferde beyanda bulunduklarına, bu haliyle hüküm tesis ederken tüm delillerin değerlendirilerek hangi delile neden itibar edildiği hangisine neden itibar edilmediği açıklanması, ulaşılan kanaatin delillerle irtibatlandırılması gerektiğine, bu irtibatın da duraksamaya yer bırakmayacak ölçüde sağlam olması gerektiğine, kanaat ile delil arasındaki irtibat şüpheye mahal bırakmayacak ölçüde sağlam olamıyorsa dayanılan delilden vazgeçilmesi gerektiğine, mahkeme aşamasında geri alınmış beyanların varlığı karşısında hukuka aykırı delil niteliğinde bulunan kollukta verilen beyanlar ile gizli tanık beyanların hükme esas alındığına, kaldı ki gizli tanık beyanlarının kendi içindeki çelişkili durumu ile müvekkil hakkında tamamıyla soyut olarak verilmiş olmasının da dosya kapsamından anlaşılacağına, gizli tanık K.’nin müvekkilin ilçede 2. sokağa çıkma yasakları sırasında eylemlere katılmış olması yönündeki beyanının açıkça ve alenice gerçeğe aykırı olduğuna, dosya kapsamında bulunan hts kayıtlarının ise hukuki yorum yapılması için elverişli olmadığına, zira bir çok telefon numarasının müvekkilin aynı zamanda arkadaşları ama suça karışmamış kişiler olan şahıslarca kullanılıyor olmasına karşın bu numaraların suça karıştığı iddia olunan ve aynı zamanda bu şahısların yakınları olan şahısların üzerine kayıtlı olması gerçeği ve bu gerçeğin araştırılmadığına, bunun da tipik bir eksik inceleme ile hüküm kurma olgusu olduğuna, müvekkilin örgüte katıldığı sırada ve örgütten ayrıldığı sırada iç mevzuat ve uluslararası düzenlemelere göre bir çocuk olduğuna, örgütte kısa bir süre kaldıktan sonra çocuk hali ile yapmış olduğu tercihin hatalı olduğunun farkına varıp birkaç denemeden sonra ilk fırsatta kaçarak güvenlik güçlerine teslim olduğuna, müvekkil çocuğun isterse ülkeye giriş yapmamak gibi bir seçeneğinin bulunduğu olgusunu da sayın mahkemenin takdirlerine sunduğuna, müvekkilin ülkeye geliş saikine bakıldığında kendisinin herhangi bir suça iştirak etmediği ile ilgili olan inancından kaynaklandığına, örgüte katılıp örgütten rızası ile ayrılıp teslim olduğuna, yapılan DNA raporunun temiz çıktığına, dosyada aleyhe olarak her türlü şüpheden uzak kesin inandırıcı ve somut delil bulunmadığına ve sair hususlara,
B.Suça Sürüklenen Çocuk …’ın Temyiz İstemi
Dosyada çelişki ve uyuşmayan tanık beyanları mevcut olduğuna, olaylar esnasında Düzce Akçokoca ve Sakarya Karadere’ye fındık toplamaya gittiğine, okullar açıldığında mecburen Silopi’ye döndüğüne, olaylar esnasında okulda bulunduğuna, telefonunu 2016 tarihinde Silopi’de hendek barikatlar kaldırıldıktan sonra kullanmaya başladığına, bunun araştırılarak ortaya çıkarılabileceğine, HTS kayıtlarında görüştüğü iddia olunan kişilerin çocuklarıyla okul arkadaşı olduğuna, bu numaraların bu kişilerin çocukları tarafından kullanıldığına, gizli tanık K.nin beyanlarının HTS kayıtlarıyla çeliştiğine, gizli tanık U.’nun hakkında çok detaylı ifade vermesine rağmen adını ve kod adını bilmemesinin çelişki olduğuna, C. Ç.’nin elinde dövme olduğunu belirtmesine rağmen ellerinde dövme olmadığına, gizli tanık ve tanıkların beyanlarının çelişkili olduğuna, teşhislerin yer, zaman ve olay olgusu içermeyen soyut ifadeler olduğuna, Ağustos 2015 tarihinde Düzce Akçokoca ilçesinde olduğuna, hendek barikat döneminde telefon kullanmadığına, 07.02.2016 tarihinde Silopi’de hendek barikat olaylarının bittiğine ve sair hususlara,
İlişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
“….Buna göre; PKK/KCK silahlı terör örgütünün gençlik yapılanması olan YDG-H’a katılıp Hendek ve Barikatlarda silahlı nöbet tuttuğu anlaşılan sanığın faaliyet gösterdiği Başak Mahallesi’nde, Emniyet araştırmasına göre silahlı çatışmalar ile roketli ve bombalı saldırıların yaşanması, şehit ve yaralıların bulunması ve vatandaşlar ile Güvenlik Güçlerinin geçişininin silahlı nöbet tutularak engellenmesi şeklindeki “fiillerin” amaç suç yönünden elverişli ve vahim olduğu şüphesizdir. Bu nedenle, sanığın “suç teşkil eden, yeri, zamanı ve mağdurları belli olan somut bir fiile” şerik ve yadım eden sıfatıyla bizzat katıldığının tam olarak belirlenememiş olması, 5237 sayılı Kanun’un 302/1 inci maddesi yönünden önem taşımamaktadır.
Kaldı ki, PKK/KCK silahlı terör örgütünün Silopi’deki sözde Öz Yönetim ilanından sonra, YDG-H hiyerarşik yapısı içerisinde Başak Mahallesi’ndeki Hendek ve Barikatlarda faaliyet yürüttüğü belirlenen sanığın, bu amaçla kendisi gibi orada faaliyet yürüten örgüt mensupları ile birlikte hareket etme noktasında “iştirak iradesine” sahip olduğu ve bu nedenle faaliyet yürüttüğü adı geçen Mahallelerde gerçekleşen ölümlü ve yaralanmaları çatışmalar ve patlamalardan ötürü en azından bir kez “suç teşkil eden” ve vahim nitelikli olduğu hususunda şüphe bulunmayan fiillerden ötürü yine 5237 sayılı Kanun’un 302’nci maddesi uyarınca sorumlu tutulması gerektiği tartışmasızdır.
b) Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu Yönünden;
PKK/KCK silahlı terör örgütünün Şırnak’taki sözde öz yönetim ilanından sonra, YDG-H hiyerarşik yapısı içerisinde Başak Mahallesi’ndeki Hendek ve Barikatlarda faaliyet yürüttüğü belirlenen sanığın, bu amaçla kendisi gibi orada faaliyet yürüten örgüt mensupları ile birlikte hareket etme noktasında “iştirak iradesine” sahip olduğu ve bu itibarla faaliyet yürüttüğü Başak Mahallesi’nde gerçekleşen ölümlü ve yaralanmaları olaylar nedeniyle bir kez Kamu Görevlisine Karşı Yerine Getirdiği Kamu Görevi Nedeniyle Öldürme Suçuna Teşebbüsten ötürü sorumlu tutulması gerektiği, değerlendirilmiştir.
c) Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu Yönünden;
PKK/KCK silahlı terör örgütünün Şırnak’taki sözde öz yönetim ilanından sonra, YDG-H hiyerarşik yapısı içerisinde Başak Mahallesi’nde kurulan Barikatlarda, Güvenlik Güçleri ve sivillerin geçişini engelleyecek biçimde silahlı nöbet tutulduğu anlaşıldığı için, insanları bir yere gitme hürriyetinden iştirak iradesiyle hareket ettiği çete üyeleriyle birlikte silah kullanmak suretiyle yoksun bırakan sanığın, Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma suçundan ötürü sorumlu tutulması gerektiği, değerlendirilmiştir.”
Tespitlerine yer verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
A.Suça Sürüklenen Çocuk Hakkında Cebir Tehdit Veya Hile Kullanarak Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
İlk Derece Mahkemesince hükmolunan cezaların tür ve miktarları ile istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen esastan ret kararları nazara alınarak 5271 sayılı Kanun’un 286 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer verilen; “İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları”nın temyiz incelemesine tabi olmadığına ilişkin düzenleme ile incelemeye konu suçların, 5271 sayılı Kanun’un 286 ncı maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında da bulunmadıkları dikkate alındığında, suça sürüklenen çocuk müdafinin temyiz isteminin, aynı Kanun’un 298 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği belirlenmiştir.
B.Suça Sürüklenen Çocuk Hakkında Devletin Birliğini Ve Ülke Bütünlüğü Bozma Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
Mahallinde hukuka uygun olarak ikame olunup usulünce tartışılan delillere ve dosya kapsamına göre,
PKK/KCK sözde yürütme konseyinin öz yönetimden başka seçenek kalmadığına yönelik çağrısı üzerine, terör örgütünün amaca ulaşmak için gerçekleştirdiği stratejik hamlelerden en önemlilerinden birisi olan, yoğun olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ve Ülkemizin değişik yörelerinde hakimiyet alanları oluşturmak için güvenlik güçlerine ve kamu binalarına topluca saldırı girişiminde bulunmak kararı kapsamında, PKK/KCK terör örgütünün şehirlerdeki milisleri ve kırsal alandaki örgüt mensuplarının silahları ile şehir merkezlerine gizlice girerek halkın arasına karıştıkları, zaman zaman bir kısım belediyelerin araç ve gereçlerini de kullanmak suretiyle insanların yoğun olarak yaşadıkları sokaklara, mahallelere hendekler kazarak el yapımı bomba ve düzenekleri yerleştirdikleri, umumun kullandığı karayollarına mayın döşeyerek patlamaya hazır hale getirdikleri, tonlarca patlayıcı yüklü kamyonlar, iş makineleri ve diğer araçlarla canlı bomba saldırıları hedefledikleri, güvenlik güçlerinin kamu düzenini ve bu yörede yaşayan vatandaşların güvenliğini sağlamak için operasyon yapma zorunluluğu sonucunda, örgüt mensuplarıyla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalar sırasında daha önce yerleştirilen patlayıcıların infilak ettirilmesi ve bireysel ya da araçlarla gerçekleştirilen canlı bomba saldırılarıyla çok sayıda sivil vatandaş, kamu görevlisi ve güvenlik güçlerinin ölüm ve yaralanmasına sebebiyet verdikleri, bu süreçte yöre halkının oturduğu evleri terk etmelerini cebren engelleyerek canlı kalkan yaptıkları, yerleşim alanlarının teröristlerden ve patlayıcılardan temizlenmesi için sürdürülen operasyonların haftalarca sürdüğü, çok sayıda özel konut ve işyeri, okul, hastane gibi kamu konutları ve şehrin alt yapı tesislerinin ağır hasar görerek kullanılamaz duruma geldiği, bölge halkının büyük bir çoğunluğunun terör örgütünün yasalara ve devlet otoritesine itaatsizlik çağrısına itibar etmemesiyle, silahlı çatışmaya giren birçok örgüt mensubunun etkisiz hale getirilerek, yerleşim alanlarının, örgütün işgalinden ve patlayıcılardan temizlenerek, kamu düzeninin sağlandığı bilinen bir gerçektir.
Suça sürüklenen çocuğun üyesi bulunduğu silahlı terör örgütünün Devletin birliğini bozma ve ülke topraklarından bir kısmını Devlet idaresinden ayırma amacına yönelik olarak vahamet arz eden olayları gerçekleştirdiği, bu kapsamda dosya kapsamında yer alan gizli tanıklar U. ve K.’nin aşama beyanları ile tanıklar H. B. ve H. G.’nin hazırlık beyanlarında, suça sürüklenen çocuğun ilgili Başak ve Zap mahallelerinde hendek kazdığını, suça sürüklenen çocuğu kaleşnikof marka silahla nöbet tutarken gördüklerini beyan ettikleri görülmekle, suça sürüklenen çocuğun sübutu kabul olunan, silahlı terör örgütünün stratejisi doğrultusunda güvenlik güçlerinin ve halkın giriş çıkışını engellemek amacıyla hendek ve barikat kazma ve bu hendek barikatlarda silahlı nöbet tutma şeklinde tezahür eden eyleminin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ile ülke genelindeki organik bütünlüğüne göre, amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu belirlenip devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma suçunun sabit olduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar tanıklar H. B. ve H. G. kovuşturma aşamasında alınan beyanlarında hazırlık beyanlarından dönmüşlerse de, her ikisinin de hazırlık aşamasında şüpheli sıfatıyla alınan beyanlarının savcı huzurunda alındığı, H. B.’nin beyanı alınırken müdafinin de bulunduğu, H. G.’nin ise sulh ceza hakimliğinde önceki teşhislerini kabul ettiğini beyan etmesi karşısında CMK’nın 148/4 üncü maddesi gereğince soruşturma aşamasında alınan beyanların hukuka uygun olduğu, yine 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun 9/8 inci maddesine göre gizli tanık beyanının tek başına hükme esas teşkil edemeyeceği ilkesi de gözetilerek, mezkur dosyada gizli tanık beyanlarını destekleyen tanıklar H. B. ve H. Ö.’nün savcılık aşaması beyanlarının olması nedeniyle gizli tanık beyanları da suça sürüklenen çocuk aleyhine değerlendirilmiş, bu beyanların hükme esas alınmasında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak eksiksiz yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla suça sürüklenen çocuk hakkında devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan kurulan mahkumiyet hükmünde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

C.Suça Sürüklenen Çocuk Hakkında Kişiyi Yerine Getirdiği Kamu Görevi Nedeniyle Öldürmeye Teşebbüs Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
Oluşa ve dosya kapsamına göre; 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun 9/8 inci maddesine göre gizli tanık beyanının tek başına hükme esas teşkil edemeyeceği ilkesi de gözetilerek, anılan bölgede hendek barikat kazıp burada nöbet tutan ancak bizzat silahlı çatışmaya katıldığı her türlü şüpheden uzak kesin şekilde kanıtlanamayan suça sürüklenen çocuğun müsnet suçtan beraatine karar verilmesi gerekirken yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyetine hükmolunması hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
A.Suça Sürüklenen Çocuk Hakkında Cebir Tehdit Veya Hile Kullanarak Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçe bölümünde A bendinde açıklanan nedenlerle suça sürüklenen çocuk müdafinin temyiz istemlerinin 5271 sayılı Kanun’un 298 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle REDDİNE,
B.Suça Sürüklenen Çocuk Hakkında Devletin Birliğini Ve Ülke Bütünlüğünü Bozma Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçe bölümünde B bendinde açıklanan nedenlerle Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 01.07.2019 tarihli ve 2019/1276 Esas, 2019/900 sayılı Kararında suça sürüklenen çocuk müdafiince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
C.Suça Sürüklenen Çocuk Hakkında Kişiyi Yerine Getirdiği Kamu Görevi Nedeniyle Öldürmeye Teşebbüs Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçe bölümünde C bendinde açıklanan nedenlerle suça sürüklenen çocuk müdafinin temyiz istemleri yerinde görüldüğünden Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 01.07.2019 tarihli ve 2019/1276 Esas, 2019/900 sayılı Kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanun’un 8 inci maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesi uyarınca Şırnak 3. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin ise bilgi için Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
31.05.2023 tarihinde karar verildi.