Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2021/15259 E. 2022/3429 K. 09.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/15259
KARAR NO : 2022/3429
KARAR TARİHİ : 09.06.2022

Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.01.2021 tarih ve 2018/443 – 2021/3 sayılı kararı
Suç :Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla temin etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla açıklama, silahlı terör örgütüne üye olma, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Hüküm :Sanıklar … ve …’ın 5237 sayılı TCK’nın 309/1, 3713 sayılı TMK’nın 5/1, TCK’nın 62/1, 53, 58/9 ve TCK’nın 330/1, 62/1, 53 maddelerinden; …’in TCK’nın 309/1, 3713 sayılı TMK’nın 5/1, TCK’nın 39/2-b, 62/1, 53, 58/9 ve TCK’nın 330/1, 62/1, 53 maddelerinden; … TCK’nın 309/1, 3713 sayılı TMK’nın 5/1, TCK’nın 39/2-c, 62/1, 53, 58/9 ve TCK’nın 330/1, 62/1, 53 maddelerinden mahkumiyetlerine; … ve …’nin TCK’nın 309/1, 3713 sayılı TMK’nın 5/1, TCK’nın 39/2-c, 62/1, 53, 58/9 maddelerinden mahkumiyetlerine, TCK’nın 158/1-e, 43, 204/1, 3713 sayılı TMK’nın 5/1, TCK’nın 328/1 maddelerinden beraatlerine; …, …, …’in TCK’nın 309/1, 3713 sayılı TMK’nın 5/1, TCK’nın 39/2-c, 62/1, 53, 58/9 maddelerinden mahkumiyetlerine, TCK’nın 328/1 maddesinden beraatlerine; …, …, …, …, …, …, …’nın TCK’nın 314/2, 3713 sayılı TMK’nın 5/1, TCK’nın 62/1, 53, 58/9 maddelerinden mahkumiyetlerine, TCK’nın 309/1, 328, 3713 sayılı TMK’nın 5/1 maddelerinden beraatlerine; …’in TCK’nın 314/2, 3713 sayılı TMK’nın 5/1, TCK’nın 62/1, 53, 58/9 maddelerinden mahkumiyetine, TCK’nın 158/1-e, 43, 204/1, 3713 sayılı TMK’nın 5/1 maddelerinden beraatine dair hükümlere yönelik istinaf başvurularının esastan reddi

Temyiz edenler :Sanık … ve müdafii, sanık … müdafii, sanık … ve müdafii, sanık … ve müdafii, sanık … ve müdafii, sanık … ve müdafii, sanık … ve müdafii, sanık … ve müdafii, sanık … müdafii, sanık … ve müdafii, sanık … müdafii, sanık … müdafii, sanık … müdafii, sanık … ve müdafii, sanık … müdafii, sanık … müdafii, sanık … müdafii

Temyiz edenlerin sıfatı, başvurularının süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Bir kısım sanıklar ve müdafiilerinin duruşmalı inceleme istemlerinin, ilk derece ve bölge adliye mahkemesinde silahların eşitliği ile çelişmeli yargılama ilkeleri doğrultusunda savunmaya yeterli imkan sağlanıp, bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında, savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
I-Katılanlar T. C. Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı, T. C. … vekillerinin temyiz istemlerinin incelenmesinde:
Katılan T.C. Cumhurbaşkanlığının, silahlı terör örgütüne üye olma, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik suçlarından;
Katılan TBMM Başkanlığının, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla temin etme, Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla açıklama, silahlı terör örgütüne üye olma, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik suçlarından;
Katılan T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığının, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla temin etme, Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla açıklama, silahlı terör örgütüne üye olma, resmi belgede sahtecilik suçlarından;
Bu suçların niteliği itibariyle doğrudan doğruya zarar görmedikleri, bu nedenle bu suçlar yönünden davaya katılma hakları ve kurulan hükümleri temyiz yetkileri bulunmadığından, katılanlar vekillerinin bu suçlara yönelik temyiz istemlerinin, CMK’nın 298/1. maddesi gereğince REDDİNE, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesinin 16.06.2021 ve 22.06.2021 tarihli temyiz istemlerinin reddine dair ek kararlarının ONANMASINA,
Temyiz istemlerinin reddi nedenleri belirlenmekle, işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
II-HUKUKİ AÇIKLAMALAR:
Devlet sırları, devletin güvenliğini ve bekasını ilgilendirdiğinden, hukuk sistemi bu sırların muhafazası hususunda büyük bir hassasiyet göstermekte, ihlaline veya buna teşebbüs edenlere ağır yaptırımlar öngörmektedir. 5237 sayılı Ceza Kanununda, devlet güvenliği ve bekası için devletin gizli bilgilerinin korunmasına ilişkin düzenlemeler mevcuttur. Bunlar, “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” başlığı altında, İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, Yedinci Bölümde 326. ile 339. maddeler arasında düzenlenmiştir.
Sır, sözlükteki kelime anlamı bakımından; “varlığı veya bazı yönleri açığa vurulmak istenmeyen”, “gizli kalan, gizli tutulan şey”, “aklın erişmediği, açıklanamayan veya çözülemeyen şey”, “giz, gizem”, “bir amaca ulaşmak için kullanılan, başvurulan özel ve gizli yöntem” olarak tanımlanmaktadır.
Ceza kanunu dışındaki yasalar ile uluslararası hukukta da devlet sırrına ilişkin tanımlara ve düzenlemelere yer verilmiştir.
AİHS’nin 10/2. maddesinde “ulusal güvenliğin” korunması ve demokratik toplumda gerekli olması halinde “devlet sırrı” ifade özgürlüğünü sınırlayıcı istisnalar arasında yer almıştır.
Anayasanın 26/2. maddesinde; “Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik; kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir” denilerek düşünce özgürlüğünün kısıtlanmasına yönelik hangi fikir ve düşüncelerin sınırlandırılabileceği belirtilirken, devlet sırrı kavramına da yer verilmiştir:
Yine, Anayasanın 28. maddesinde, “devlet sırrı” ceza hukuku bakımından bir kriter olarak değerlendirilerek; “…Devlete ait gizli bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya aynı amaçla, basanlar, başkasına verenler, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca, mevzuatta devlet sırrına ilişkin çeşitli tanımlar da mevcuttur;
”Sır”dan maksat, yetkili bulunmayan kişilerin hakkında bilgi sahibi olmaları hâlinde “Devletin güvenliğinin, milli varlığının, bütünlüğünün, Anayasal düzeninin veya iç veya dış siyasal yararlarının tehlikeye düşebileceği bilgiler”dir (TCK.m. 326 madde-gerekçesi).
Devlet Sırrı; açıklanması veya öğrenilmesi devletin milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek anayasal düzenine dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek ve bu nedenlerle gizli kalması gereken bilgi ve belgelerdir (Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı m. 3).
Devlet sırrı kavramı ve gizlenmesi gerekli bilgi kavramları ile karşılaştırdığımız bir başka yasal düzenleme, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 16. ve 18. maddeleridir. Bu düzenlemelere göre devlet sırrı; “açıklanması hâlinde devletin emniyetine, dış ilişkilerine, milli savunmasına ve millî güvenliğine açıkça zarar verecek ve niteliği itibarıyla devlet sırrı olan gizlilik dereceli bilgi veya belgelerdir. Sivil ve askeri istihbarat birimlerinin görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi veya belgeler, istihbarata ilişkin bilgi veya belgelerdir”.
Ceza Muhakemesi Kanununun 47. maddesinde “Açıklanması, Devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler, Devlet sırrı sayılır” ifadelerinde kısa bir tanım görmekteyiz. Uluslararası ilişkiler bakımından üçüncü kişilerce bilinmesi sakıncalı olan ve devletin dış ilişkilerine zarar verici nitelikte olan, savunmaya, güvenliğe ilişkin bilgiler devlet sırrı kapsamındadır.
Yine, aynı Kanunun 125. maddesine göre; “Bir suç olgusuna ilişkin bilgileri içeren belgeler, Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz.” Burada yargılamanın selameti ve iddiaların aydınlatılması adına, suç olgusuna dair bilgi içeren belgelerin yargılamanın aleniliği çerçevesinde devlet sırrı olarak kabul edilemeyeceği belirtilmektedir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında “Devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler, ancak mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından incelenebilir. Bu belgelerde yer alan ve sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgiler, hâkim veya mahkeme başkanı tarafından tutanağa kaydettirilir” hükmü yer almaktadır. Yani mahkeme hakiminin, sır statüsündeki bilgiyi edinmesi ya da sır olarak koruma altına alınmış belgeleri görmesi, bunların içeriğine vakıf olması; o bilginin sır niteliğini ortadan kaldırmayacaktır.
Bu düzenlemelerden yola çıkarak, genel anlamda devletin sırlarının üçe ayrıldığı söylenebilir;
1-“Özünde devlet sırrı olan bilgi ve belgeler.”
2-“Yetkili makamların açıklanmasını yasakladığı bilgi ve belgeler.”
3-“Devletin idari kurumlarının gizli tuttuğu bilgi ve belgeler.”
Özünde devlet sırrı olan bilgi ve belgeler, devlet güvenliği ve bekası, milli menfaatler ve milli güvenliğe ilişkin menfaatler ile ilgilidir. Yetkili makamların açıklanmasını yasakladığı bilgi veya belgeler ise, özünde devlet sırları kadar olmasa da devlet menfaatleri için önemli görülen bilgi veya belgelerdir.
TCK’nın 326, 327, 328, 329 ve 330. maddelerindeki, “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgi, belge veya vesikalar” ifadesiyle “özünde devlet sırrı olan bilgi ve belgeler” kastedilmektedir.
Özünde devlet sırlarının, sırrın objektif ve sübjektif şartını birlikte taşıması gerekir. Bir şeyin sır olabilmesi için devletin bu şeyin sır olarak saklanması hususunda sübjektif iradesi olmalıdır. Bu bilginin sır niteliği taşıması için önceden resmi makamlarca açıklanması gerekmez. Devletin o bilginin gizliliği konusundaki zımni iradesi yeterlidir.
Objektiflik unsuru, başkaları tarafından bilinmesi ile ilgilidir. Sır olarak gizlenmek istenen şey başkaları tarafından biliniyor ya da bilinmesi gerekiyorsa sır niteliği taşımaz (… Yayla, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk, Seçkin Yayınları, Ankara, 2018, 2. Baskı, s. 70).
Kamuya açıklanmış, gizli kalması gereken şey, herkesin bildiği şey haline gelmişse sır olmaktan çıkacaktır. Bu bağlamda dikkat edilmesi gereken husus, “Rivayet, tahmin gibi hususlar bilginin sır olma vasfını ortadan kaldırmaz” (Faruk Erem, Türk Ceza Kanunu Şerhi, Cilt 2, Seçkin Yayınları, 1993, s. 1038).
Günümüzde teknolojinin gelişmesi ve haberleşme imkanlarının artması devlet sırlarını korumayı zorlaştırmaktadır. Her ne kadar devletlerin sırları konusunda çeşitli yayınlar yapılıyorsa da, doğruluğu herkesçe malum olmadıkça, gizli kalması gereken bilgilerin sır olma vasfını ortadan kaldırmaz (Askeri Yargıtay 3. Dairenin 25972 ve 1972/5-21 sayılı kararı).
TCK’nın 334, 335, 336 ve 337. maddeleri, ”yetkili makamların, kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgi ve belgeler”den bahsetmektedir. Burada adı geçen sırlar, özünde devlet sırrı olmayan ancak, devlet menfaatleri için gizli tutulması gereken, bu nedenle yetkili makamların kanun veya düzenleyici işlemlerle açıklanmasını yasakladığı bilgi veya belgelerdir.
Bunun haricinde, özünde devlet sırrı olmayan veya yetkili makamların açıklanmasını yasaklamadığı devlet güvenliğini ilgilendirmeyen, ancak devletin idaresine ilişkin olan, kamu idaresinin menfaatlerini korumak, güvenilirliğini ve düzenli işleyişini sağlamak için 5237 sayılı TCK’da İkinci Kitap. Dördüncü Kısımda, “Kamu İdaresinin Güvenirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümü altında, 258. madde ile “Göreve ilişkin sırrın açıklanması” suçu düzenlenmiştir.
Türk Ceza Hukuku yönünden, yetkililerce veya düzenleyici işlemlerle açıklanması yasaklanan sır, özünde devlet sırrı niteliği taşımayan ancak, açıklanması ilgili mevzuat hükümlerine göre yasaklanmış ve gizlilik derecesi verilmiş bilgi, belgeler veya şeylerdir.
Yasaklama, yürütmenin herhangi bir işlemiyle yapılabileceği gibi, belgeler üzerine gizlilik derecesini gösteren damga veya özel bir yazının konulması, uyarı veya tabela yerleştirilmesi şeklinde de yapılabilir.
Yetkili makam tarafından duruma göre, sirküler, tebliğ, resmi açıklama, yazılı veya sözlü uyarı aracılığıyla, kişiler veya bireylerin bu konudaki yasaklamalardan haberdar edilmesi sağlanabilir.
Bu yasaklama hukuka uygun yapılmalıdır. Hukuka uygun ve usulüne göre yapılmayan yasaklama, o bilgi, belge veya şeye, açıklanması yasaklanmış sır vasfını kazandırmaz.
Devletin idari makamları veya organları, bilgi, belge veya şeylere, açıklanmasını yasaklanmış sır vasfını çoğunlukla, gizlilik sınıflandırması yaparak vermektedirler.
Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yönetmeliğine göre; gizlilik dereceleri aşağıda belirtildiği şekilde dört sınıfa ayrılır.
a)Çok gizli: Bilmesi gerekenlerin dışında diğer kişilerin bilmelerinin istenmediği ve izinsiz açıklandığı takdirde devletin güvenliğine, ulusal varlık ve bütünlüğe, iç ve dış menfaatlerimize hayati bakımdan son derece büyük zararlar verecek, yabancı bir devlete faydalar sağlayacak ve güvenlik bakımından olağanüstü önemi haiz mesaj, rapor, doküman, araç, gereç, tesis ve yerler için kullanılır.
b)Gizli: Bilmesi gerekenlerin dışında diğer kişilerin bilmelerinin istenmediği ve izinsiz açıklandığı takdirde devletin güvenliğine, ulusal varlık ve bütünlüğe, iç ve dış menfaatlerimize ciddi şekilde zarar verecek, yabancı bir devlete faydalar sağlayacak nitelikte olan mesaj, rapor, doküman, araç, gereç, tesis ve yerler için kullanılır.
c)Özel: İzinsiz açıklandığı takdirde, devletin menfaat ve prestijini haleldar edecek veya yabancı bir devlete faydalar sağlayacak nitelikte olan mesaj, rapor, döküman, araç, gereç, tesis ve yerler için kullanılır.
d)Hizmete özel: Kapsadığı bilgi itibarıyla çok gizli, gizli veya özel gizlilik dereceleri ile korunması gerekmeyen fakat bilmesi gerekenlerden başkası tarafından bilinmesi istenmeyen mesaj, rapor, döküman, araç, gereç, tesis ve yerler için kullanılmaktadır.
Özünde devlet sırrı olan bilgi ve belgelerin, siyasal veya askeri casusluk amacı ile temin edilmesi halinde, TCK md. 328’de düzenlenen casusluk suçu; böyle bir amaç olmaksızın temin edilmesi halinde ise, TCK’nın 327. maddesinde tanımlanan suç oluşacaktır. Yine, özünde devlet sırrı olan bilgi ve belgelerin, casusluk amacıyla açıklanması halinde, TCK md. 330’ta düzenlenen suç; böyle bir amaç olmaksızın açıklanması halinde ise, TCK md. 329’da düzenlenen suç oluşacaktır.
765 sayılı Ceza Kanunu ve 5237 sayılı Ceza Kanununda “casusluk” açık bir şekilde tarif edilmiş değildir. Öğretide, “casusluk; bir bilgi ya da hedefe ulaşmak için yapılan gizli haber alma faaliyetine yönelik organizasyon ve metotların tümüne verilen addır. Casus ise bu faaliyeti yürüten kişidir” (… Yayla, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk, s. 49).
Casusluk suçları ile ilgili düzenlemelere bakıldığında, tanımlama; “devletin güvenliği, iç veya dış siyasi yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgilerin veya yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemleri ile açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek veya açıklamak” şeklinde yapılmaktadır.
Bu suçlar, soyut tehlike suçu niteliğinde olup, korunan hukuksal menfaat; “devlet güvenliği, devletin iç veya dış siyasal yararları ve milli savunmaya” ilişkin menfaatlerdir. Failleri, herkes olabilir. Bu suçların maddi konusu; devletin güvenliğine, iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibariyle, gizli kalması gereken bilgiler yani özünde devlet sırrı olan bilgiler olarak tayin edilmiştir. Mezkur maddelerde geçen belge ve vesikadan kasıt; “bir gerçeğe tanıklık eden yazı, resim, film vb. vesika, dökümandır. Evrak; “kağıt yaprakları, kitap sayfaları, resmi kurumlarda işlem gören belgeler, yazılmış kitaplar, mektuplar ve yazılar” anlamında kullanılan Arapça’dan gelen bir isimdir.
TCK’nın 328. maddesindeki suçun fiil unsuru; suça konu bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla “temin etmek” tir. Bilgiyi içeren belgenin elde edilmiş olması, keza temin edilen bu bilginin başkasına verilmesi şart değildir. “Suç, sır olan bilginin temin edilmesiyle tamamlanmış olur” (… Yayla, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk, s. 220). Suçun tamamlanması için bilgi veya belgelerin başkasına aktarılması şart değildir. Casusluk amacıyla temin edilen bu bilgi ve belgeler, başkası ya da başkalarına açıklandığında, TCK’nın 330. maddesindeki suç oluşacaktır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 24.02.1940 tarih ve 1940/828-477 sayılı kararıyla, “Malumatın tesadüfi olmaksızın casusluk kast ve niyetiyle gayret ve mesai sarf edilerek istihsalinin lüzumlu olduğuna” işaret edilmiştir.
Suçun manevi unsuru; genel kasttır. Ancak bazı hallerde, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının fail tarafından bilinerek ve istenerek gerçekleştirilmesi, suçun oluşumu için yeterli görülmeyebilir. Bu gibi hallerde, suç tipinde kişinin kastı dışında ayrıca belli bir maksatla hareket etmesi aranmıştır. Maksat, her ne kadar suçun unsuru değilse de, manevi unsurun gerçekleşmesi bakımından aranan husus haline gelebilir. Bu bağlamda, siyasi ve askeri casusluk suçlarında kastın yanında ayrıca casusluk maksadı aranmaktadır. Esasen TCK’nın 327. ve 329. maddelerinde tanımlanan suçlar ile 328. ve 330. maddelerinde tanımlanan suçları ayıran en temel kriter “casusluk maksadı”dır.
Askeri Yargıtay’ın bir kısım kararlarında (Askeri Yargıtay Dava Daireleri Kurulunun 02.10.1997 tarih ve 1997/98-114 sayılı kararı gibi) “casus ile casusluğu talep eden arasında bir anlaşmanın varlığı” suçun oluşumu için aranmakta ise de bu düşünce doktrinde yerinde görülmemiştir (… Yayla, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk, s. 224). Fail, herhangi bir devlet ya da düşman organizasyonla anlaşma olmadan bilgi ve belgeleri temin edip, sonradan belirleyebileceği bir devlete ya da düşman organizasyona açıklayabilir. Bu itibarla, maddede olmayan bir şartın, suç tipinin oluşumu için aranması yerinde değildir. Madde metninde ve gerekçesinde açıkça belirtildiği gibi siyasal ve askeri casusluk maksadı, manevi unsur içinde değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Bilindiği üzere kast, kişinin iç dünyasıyla ilgili kavram olup, kastın açıkça ifade edilmediği hallerde iç dünyaya ait bu olgunun dış dünyaya yansıyan davranışlara, bir başka deyişle eylemle birlikte ortaya çıkan duruma bakılarak belirlenmesi gerekir. Bu kapsamda kastın belirlenmesinde; failin kişilik özellikleri, bilgilerin temin edilme zamanı ve yeri, bilgilerin temin edilme yöntemi, bir örgüt mensubu ise örgütün amacı ve süreç içerisinde gerçekleştirdiği ve gerçekleştireceği faaliyetleri gibi kriterlere bakılmalıdır. Özel olarak istihbaratta görevlendirilmiş kişilerin (MİT, Emniyet ve Jandarma istihbaratı) izinsiz bilgi paylaşımı halinde casusluk maksadının bulunduğu kabul edilmelidir. Zaman ve yer açısından ise, ülkeler arası ikili ilişkilerin gergin olduğu zamanlarda ya da terör olaylarının yoğun yaşandığı dönemde sır niteliğindeki bilgilerin temin edilmesi ve/veya açıklanması halinde casusluk kastının varlığı kabul edilebilir.
Bu minvalde, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulunda görevli bulunan Bakanlar ve Kuvvet Komutanlarının milli güvenlikle ilgili gerçekleştirdikleri faaliyetler dolayısıyla dinlenilmeleri, devlet sırrı kabul edilebilecek bilgiler bakımından siyasi casusluk kapsamında değerlendirilmelidir.
Yine, 5237 sayılı TCK’nın, genel prensibinin gerçek içtima olduğunda tereddüt yoktur. Kanunun fikrî içtimaı düzenleyen 44. maddesine göre, işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır. Anılan maddenin uygulanması için ön şart, olayda görünüşte içtima kurallarının tatbik imkanının bulunmaması ve fikri içtima yasağını öngören özel bir düzenlemeye yer verilmemiş olmasıdır. Fiilin, hukuki anlamda tek bir fiil olması icap eder. “Temin etmek” ve “açıklamak” fiillerinin, bu suçlar tehlike suçu olduklarından ve ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi de aranmayacağından, ayrı ayrı iki fiil olduğunda kuşku yoktur. Açıklamak eylemi için, “temin etmek” dışında herhangi bir biçimde (tesadüfen elde etmek gibi) de, suç konusu bilgilerin ele geçmesi mümkün bulunduğundan, görünüşte içtima kurallarının tatbiki de mümkün değildir. TCK’nın 327 ve 328. maddeleri ile 329 ve 330. maddeleri yönünden gerek mülga 765 sayılı gerekse mer’i 5237 sayılı TCK uygulamasında gerçek içtima kurallarının tatbiki gerektiği hususunda doktrin ve Yargıtay tereddüde yer bırakmayacak açıklıkta ve kararlılıktadır. 5237 sayılı TCK’nın İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, Yedinci Bölümünde Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk adı altında, 327-330. maddelerinde yer alan suçlarla ilgili olarak fikri içtima ve bileşik suçtan bahsedilemez (Zeki Hafızoğulları-Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2016, 1. Baskı, s. 459 vd.). Gizli bilgilerin temin edilmesiyle casusluk amacının mevcudiyetine göre TCK’nın 327 ya da 328. maddelerindeki suçlar oluşur. Sır olan bilgi ya da bilgilerin temin edilmesiyle bu suçlar tamamlanmış olur. Bu bilgilerin daha sonra verilmesi ya da açıklanması ise, yine casusluk amacının varlığına ya da yokluğuna göre ayrıca TCK’nın 329 ya da 330. maddelerinde düzenlenen suçları oluşturur (Hacı Sarıgüzel, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk Suçları, Adalet Yayınevi, Ankara, 2016, 1. Baskı, s. 243).
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 20.04.1967 tarihli kararında da bu husus açıkça vurgulanmıştır. Anılan karar şöyledir:
“Salahiyetli makamların neşir ve ifşasını men ettiği sırrı istihsal etmekten sanık C.A.’nın fiiline; bu sırrı gazetede yayınlamak suretiyle iştirakten sanıklar Hürriyet Gazetesi yazı işleri müdürü F. D. ile, aynı gazetenin İzmir neşriyat müdürü A.Ö.’un, yapılan ilk tahkikat sonunda, delil yokluğuna binaen muhakemelerinin men’ine dair İstanbul 4. Sorgu Hakimliğinden verilen 31.12.1966 tarihli karar C. Savcılığınca vakti itirazın reddine ilişkin İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığınca ittihaz olunan 8.2.1967 günlü kararın, sanıkların üzerine atılan suç: Kıbrıs olayları ile ilgili olarak Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Lyndon B. Johnson’un 5 Haziran 1964 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı İsmet İnönü’ye yazdığı ve Hürriyet Gazetesinin Ankara mümessili C.A. tarafından her nasılsa elde edilen mektubu, Hürriyet Gazetesinin 13 Ocak 1966 tarihli İstanbul, Ankara, Adana ve İzmir nüshalarında neşretmek suretiyle ifşasından ibarettir.
Sözü geçen mektup, C.A. tarafından, kimden ve ne şekilde alındığı tespit edilmemekle beraber, istihsal olunduğuna göre; fiilin TCK. nun 3038 sayılı kanunla değişen 132/2. maddesine değineceği, ancak; bu suçun tekevvünü için ayrıca “ifşa” unsurunun mevcudiyetinin de şart olmadığı, ifşanın ise kanunun 136. maddesinin birinci fıkrasıyla ayrı ve müstakil bir suç ad ve kabul olunduğu, adları geçen sanıklar da bahis konusu mektubu Hürriyet gazetesinde yayınladıklarına göre; fiillerinin 136. maddeye temas eylediği, mektubun yayınlandığı gazete nüshası bunun en kesin bir delili olup; kendilerinin, mektubu istihsal eden şahsın fiiline iştirak edip etmediği hususunu ve olayda iştirakin unsurlarını aramaya lüzum ve zaruret bulunmadığı gözetilmeden, yazılı olduğu üzere men’i muhakeme kararına vaki itirazın reddine karar ittihazında isabet görülmediğinden CMUK’nun 343 üncü maddesi uyarınca bozulması Yüksek Adalet Bakanlığının 30.3.1967 gün ve 9728 sayılı yazılı emrine atfen C. Başsavcılığından ihbar ve dava dosyası 3.4.1967 gün ve 967/226 sayılı tebliğname ile Yargıtay Birinci Ceza Dairesine gönderilmekle okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği konuşuldu ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Gizli kalması devletin milli ve milletler arası menfaatleri icabından olarak Amerika Birleşik Devletleri Başkanının Kıbrıs meselesi dolayısı ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına yazmış olduğu mektup 13.1.1966 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanmak suretiyle bir yandan devlet sırrını sağlama (madde 132) ve öte yandan sağlanan devlet sırrını ifşa (madde 136) fiilleri işlenmiştir.
Nitekim Dışişleri Bakanı Cumhuriyet Senatosunda 13.1.1966 ve Millet Meclisinde 14.1.1966 tarihli oturumlarında gündem dışı yaptığı konuşmalarda, aynen şöyle demiştir:
”Mektubun elde ediliş şekli ve yayınlanmasından doğan suç üzerinde ilgili savcılıklar tarafından kanuni takibat derhal başlamıştır.”
Şu hale göre Hükumetin yetkili üyesi ve Dışişleri Bakanı elde edilen ve yayınlanmak suretiyle ifşa edilen bilgilerin yani resmi mektubun devlet sırlarından olduğunu açık ve seçik bir şekilde belirtmiştir. Amerika Birleşik Devletleri Başkanının Türkiye Başbakanına ve Başbakanın Başkana karşılıklı olarak göndermiş oldukları resmi mektupların sonradan resmi ve yetkili mercilerin kararlarıyla yayınlanmış olması daha önce işlenmiş bulunan devlet sırrını elde etmek ve ifşa eylemek fiillerini ortadan kaldırmaz. Kaldı ki, bütün bu hususların yani işlenen fiillerin sözü geçen cürümlerin maddi unsurların meydana getirip getirmediklerini ve sanıkların suç kasıtları olup olmadığını takdir ancak görevli mahkemeye ait bir yetkidir. Sorgu Hakimliği görev ve yetkisi mahkemelerin görev ve yetkileri mahiyetinde olmadığından delilleri takdir yetkisi bahse konu da değildir.
TCK’nın 132 nci maddesinin ikinci fıkrasında gizli kalması devletin emniyeti ve milli veya milletler arası menfaatleri icabından olan bilgileri sağlama fiili cürüm sayılmıştır.132 nci maddenin ikinci fıkrası İtalya 1930 CK’nun 256 ncı maddesinden aynen alınmış olup hedefi devletin şahsiyetini ve dolayısıyla emniyetini korumaktır.
Burada korunan şey, sağlanan bilginin sır olması değil, devletin güvenliği ve siyasi menfaatleridir.
136 ncı madde İtalya 1930 Ceza Kanununun 261 nci maddesinden aynen alınmıştır. 136 ncı maddede ise 132 nci maddede yazılı, devletin emniyetini, milli veya milletler arası menfaatleri icabi gizli kalması lazım gelen bilgileri (ifşa) ayrı bir suç sayılmıştır. İfşa devlete ait bir sırrın bir veya birden fazla kimselere bildirilmesidir. İfşa suç olduğu gibi ifşa edilen gizli bilgileri almakta suçtur.
Şu hale göre, Devlet sırrını sağlama ayrı ve sağlanan devlet sırrını ifşa ise ayrı birer cürümdür. Nitekim 136 ncı maddenin dördüncü fıkrası ifşa edilen gizli bilgilerin alınmasını da cürüm saymıştır.
Bu sebeplerle devlet sırrının sağlanması ve sağlanan sırrın ifşası ayrı ayrı birer cürüm olduklarından bunların failleri arasında asli ve fer’i, maddi veya manevi ortaklık söz konusu değildir ve buna lüzum da yoktur.
Yukarıdan beri 132 ve 136 ncı maddeler hükümlerinin yapılan bilimsel açıklamalarına göre bir suretle temin edilen devlet sırrını ifşa edenlerin bu sırrı temin edenlerle suç ortaklığı söz konusu ve gerekli değildir.” (aktaran Vural Savaş-Sadık Mollamahmutoğlu, Türk Ceza Kanununun Yorumu, s. 1776-1777).
III-DOSYA KAPSAMI İTİBARİYLE GERÇEKLEŞTİRİLEN EYLEM VE FAALİYETLER:
Devletin Gizli Kalması Gereken Bilgilerini Siyasal Casusluk Amacıyla Açıklama suçundan mahkumiyetlerine karar verilen sanıklar … ve …’in … İstihbarat Daire Başkanlığında mühendis, sanık …’ün 2013 ila 2015 yılları arasında İstihbarat Daire Başkanlığında Emniyet mensubu ve 2015 yılından darbe girişimine kadar da Trabzon Şalpazarı’nda İlçe Emniyet Amiri, sanık …’in ise Başbakanlık’ta uzman olarak olay tarihlerinde görev yaptıkları belirlenmiştir.
Bu kapsamda, … İstihbarat Daire Başkanlığı Bilişim Teknolojileri Şube Müdürlüğü İletişim Büro Amirliğinde çalışan sanık …’ın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne bağlı mühendislerin güvenlik duvarlarına uğramadan ve log sistemine yakalanmadan istedikleri sunuculara ve veri depolama ünitelerine erişebilmeleri için 19.06.2014 tarihinde İstihbarat Daire Başkanlığı eski sistem odası c2 kabinine HP marka d1380p gen 8 model … seri numaralı üzerinde linux-(red hat enter price Linux6.4) Linux 2.1.6 sa “Junos Pulse Secure Access” Unux ..1 (Jun Os Fly – Pelimeter) isimli işletim sistemleri bulunan kayıt dışı sunucu kurduğu, bu sunucunun kullanıcı adının “ROOT” parolasının ise “bulgun71” olduğu, parolası olan “bulgun71″in …’ın isim ve soy isminin ilk üç harfi ile nüfusa kayıtlı olduğu Kırıkkale ilinin plaka kodundan oluştuğu, sistem içerisine ASSEVER$ adlarında sanal sunucular kurulduğu, bu sunucular ile İstihbarat Daire Başkanlığındaki tüm sunuculara VLAN’lar ile yapılan erişimin konfigürasyonlarla sağlandığı, olası kontrollerde şüphe uyandırmamak için bu sisteme 150.150.220.40 IP numaralı adresin verildiği, …’in kendisine ait olan 150.150.218.66 IP numaralı 402CF4E9E6B2 MAC adresi ve PYS B 928109 adına ait bilgisayardan sistemin çalışıp çalışmadığını kontrol etmek amacıyla ping atmak işlemini yaptığı hususlarının tespit edildiği, İstihbarat Daire Başkanlığı sisteminde bulunan bilgilerin mahiyeti konusunda Emniyet Genel Müdürlüğüne yazı yazıldığı, gelen cevap yazılarında; ”İstihbarat Daire Başkanlığı bünyesinde bulunan bilişim sistemleri ve bilgisayarlar üzerindeki verilerin, PVSK Ek Madde 7 kapsamında ve mahkeme kararlarına istinaden kamu kurum ve kuruluşlarından temin edilen istihbari nitelikli gizli bilgiler ve ülke genelinde yapılan istihbari çalışmalar neticesinde elde edilen ve kıymetlendirilen istihbari bilgilerden oluştuğu, saklanması ve korunmasında gizlilik ilkesinin geçerli olduğu ve kurulan gizli sunucunun örgütlü şekilde bu birimlerde çalışan personel tarafından kurulabileceği” hususlarının bildirildiği, sanık …’ın müdafii eşliğinde alınan ilk savunmasında; ”17/25 Aralık 2013 sonrasında yeni yönetimin sistemleri uçurabileceği şeklinde konuşmalar olduğunu, …, … ve …’in kendisinden sistemlere takılmadan verileri yedekleme için gerekli Network ayarlarının yapılmasını istediklerini, kendisinin de 2014 yılı Haziran ayında eski sistem c2 odasında …’in ayarladığı bir sunucuya gerekli sistemi kurduğunu, bundaki amacının log kayıtlarına düşmeden İstihbarat Daire Başkanlığına ait olan Conteyner denen mobil yedek sistem odasında önemli görülen verilerin silinmeye karşı yedeklemesinin olduğunu” beyan ettiği, sistemin sanık tarafından kurulduğu ve bunun talimatının diğer sanıklar …, … ve hazırlık soruşturmasında ölen …’dan geldiği, sisteme girenler arasında …’in de olduğunun tespit edildiği, sanık …’in ilk savunmasında; ”… isimli FETÖ/PDY silahlı terör örgütü içinde faaliyet yürüten örgüt abisinin kendisine talimat vererek emrindeki örgüt mensubu mühendislerden … İstihbarat Daire Başkanlığında işlerine yarayacak verilerin getirilmesini istediğini, bu nedenle diğer sanıklar … ve …’in bu verileri getirmeye başladığını, verilerin USB, SD kart ya da Harddisk’te getirildiğini, bu bilgilerin kendisine bu kişilerin evlerinde veya açık alanlarda teslim edildiğini, kendisinin de aldığı bu bilgileri … kod adlı örgüt mensubuna ilettiğini, MİT tarafından … İstihbarat Daire Başkanlığına bildirilen 20.000 kişilik paralel devlet yapılanmasına ilişkin bilgileri İstihbarat Daire Başkanlığından bu şekilde elde ettiklerini” beyan ettiği, sanık …’in ilk savunmasında; ”2014 yılına kadar normal görevinin dışında gayri yasal işlem yapmadığını, 2014 yılından sonra birkaç projede rutin dışında işlem yapıldığını, EXCHANGE sunucusunda tüm istihbarat çalışanlarının kullanmış olduğu e-postaların bulunduğu yerdeki bilgilerin yer aldığı veri depolama ünitesindeki disklerin başka bir veri depolama ünitesine kopyalama yapılıp, bu disklerin bir sunucuya verildiğini, bu işlemi yapmak için talimatın mühendislerden en üst seviyede sorumlu olan … kod … isimli kişi tarafından kullanmış oldukları Tango programından geldiğini, elde ettiği bilgileri … kod isimli şahsa bu program üzerinden gönderdiğini, …’in cemaat içerisinde en üst seviyede abi olduğu için isteğini yerine getirdiğini” beyan ettiği; her üç sanığın birbiriyle uyumlu savunmaları nazara alındığında, … İstihbarat Daire Başkanlığında bulunan tüm Türkiye’ye ait istihbarat verilerinin sisteme log kaydı düşmeden alınması için … kod adlı …’in talimat verdiği, bu talimatı sanıklar … ve …’in sanık …’a ilettiği, sanık …’ın da aldığı örgütsel talimat çerçevesinde İstihbarat Daire Başkanlığı sistem odasına izi sürülemeyen bir sistem kurduğu, bu şekilde İstihbarat Daire Başkanlığındaki istihbari verilerin 2 yıl boyunca sanıklar … ve …’in belirttiği usullerle sanık …’e iletildiği, …’in de bu bilgileri örgütsel organizasyon/paralel devlet yapılanması niteliğinde olan FETÖ silahlı terör örgütü içerisinde kendisinin üstünde bulunan kişi/kişilere örgütsel faaliyet kapsamında ilettiği, bu istihbari bilgilerin bir kısmının, ağırlıklı olarak yurt dışında faaliyet gösteren örgüt mensupları tarafından Fuat Avni isimli twitter adresinden Türkiye’yi iç karışıklığa sürüklemek ve uluslararası ilişkilerde zor durumda bırakmak amacıyla paylaşıldığı hususları tespit edilmiştir.
Bu itibarla, sanıklar …, …, … ve …’ün 19.06.2014 tarihinden itibaren … İstihbarat Daire Başkanlığından elde ettikleri Türkiye’ye ait istihbarat bilgilerini kurum dışına çıkartarak FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün arşivine aktardıkları, suç tarihlerinde Devletin güvenliği, iç veya dış siyasi yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken devlet sırrı niteliğindeki bilgileri temin ettikleri ve açıkladıkları, devlet sırrı niteliğindeki bu bilgileri örgütsel faaliyet ve müşterek birliktelik kapsamında siyasal casusluk maksadıyla elde ettikleri konusunda kuşku bulunmadığı, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne münhasır Bylock ve Eagle programlarının kullanıcısı olan sanıkların dosya kapsamındaki bilgi, beyan ve belgelerden de anlaşılacağı üzere örgütsel amaçla, casusluk maksadıyla, planlı bir şekilde iş bölümü ve organizasyon dahilinde, EGM İstihbarat Daire Başkanlığında depolanan Türkiye’ye ait tüm istihbarat bilgilerini, sistem odasına gizli şekilde kurdukları izi sürülemeyen paralel bir sistem aracılığıyla 2 yıl boyunca temin ettikleri ve örgüte ilettikleri, 19.06.2014 tarihinden itibaren elde edilen bu istihbari bilgilerin bir kısmının Fuat Avni isimli twitter adresi aracılığıyla örgüt mensupları tarafından Türkiye’yi iç karışıklığa sürüklemek ve uluslararası ilişkilerde zor durumda bırakmak amacıyla paylaşıldığı, yine bu istihbarat bilgilerinin örgüt arşivine aktarılmasının öncesinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut düzenine yönelik kamuoyunca da bilinen operasyonel eylemlerine başladığı, 07.02.2012 tarihinde MİT Başkanının ifadeye çağrılması, Türkiye’nin seçilmiş ve halk iradesine dayanan meşru hükümetine yönelik 17-25 Aralık 2013 kumpası ve 1-19 Ocak 2014 tarihlerinde Hatay Kırıkhan’da ve Adana-Ceyhan istikametinde seyreden MİT tırlarının hukuka aykırı şekilde durdurularak aranması eylemlerinin, örgütsel organizasyon kapsamında gerçekleştirildiği anlaşılmakla, bahsi geçen operasyonel eylemlerle amacına ulaşamayan örgüt nihayetinde, dosya kapsamındaki sanıkların da iştirak ettiklerinin tespit edildiği üzere 15 Temmuz 2016 tarihinde Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmiştir.
Kanunun amaç, kapsam ve gerekçesi ile yukarıda değinilen, Dairemizce de benimsenen doktrindeki görüşler, yargısal kararlar, olay ve olgular birlikte değerlendirildiğinde; … İstihbarat Daire Başkanlığında görev yapan ve örgüt mensubu olan sanıklar …, … ve …’ün Başbakanlıkta uzman olarak görev yapan örgütsel sorumluları …’in talimatıyla uzun bir süre zarfında EGM İstihbarat Daire Başkanlığındaki sistem odasına kurdukları paralel bir sistemle tüm Türkiye’ye ait istihbarat bilgilerini temin ettikleri ve açıkladıkları, böylece açık ve yakın bir tehlike barındıran örgütsel organizasyon niteliğinde olan paralel devlet yapılanması FETÖ silahlı terör örgütünün yukarıda bahsedilen operasyonel eylemleri ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik 15.07.2016 tarihli darbe girişimi de gözetildiğinde siyasal casusluk kastı ile hareket edildiğinin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Ayrıca dosyadaki sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …’in 15.07.2016 tarihli darbe girişimine de iştirak ettikleri tespit edilmiştir. Bu itibarla,
1-Sanık … yönünden;
Olay tarihinde Başbakanlık’ta uzman olarak görev yaptığı, sanığın 20.07.2016 tarihinde müdafii huzurunda verdiği savunmasında özetle; ”Üniversite aşamasında örgütle tanıştığını, üniversitede evlerinde kaldığını, 2009 yılında Amerika’ya master eğitimi için gittiğini, burada Yasin isimli kişi ile görüştüğünü, Türkiye’ye döneceği zaman Yasin’in kendisine ‘Benim selamımla seni birisi arayacak’ dediğini, 2012 yılında Türkiye’ye geldiğini, Başbakanlık uzmanlığı görevine kaldığı yerden devam ettiğini, Selman isimli birinin Yasin’in selamı ile kendisini aradığını, genellikle ankesörlü telefondan kendisini aradığını, yapacağı işlerle ilgili talimatlar verdiğini, kendisinden kod ad belirlemesini istediğini, kendisinin de … kod adını belirlediğini, Selman’ın talimatı ile İstihbarat Daire Başkanlığında bulunan … isimli şahısla irtibata geçip, talimatları yerine getirdiklerini, mühendisler ile ByLock üzerinden görüştüklerini, daha sonra Eagle ve Tango üzerinden görüştüklerini, bu programların özelliğinin görüşmelerin 3 gün sonra kendiliğinden silinmesi olduğunu, Selman’dan sonra … ile irtibat kurduklarını, bu kişinin Emniyet Ankara imamı olduğunu, … kod isimli birisi ile ByLock’tan görüştüklerini, dosya transferi yaptıklarını, …’in talimatı ile 2013 yılında mühendislerden istihbarat dairedeki işlerine yarayacak bilgileri getirmelerini istediğini, … ve diğer sanık …’in bilgileri getirmeye başladıklarını, bu bilgileri USB, SD ya da Harddisk’te getirdiklerini, kendisinin de bu bilgileri … kod’a ilettiğini, MİT’in İstihbarat Daire Başkanlığına bildirdiği 20 bin kişilik paralel devlet yapılanmasına ilişkin listeyi mühendisler aracılığıyla aldıklarını, bu bilgiyi … …’ın kendisine verdiğini, 15 Temmuz 2016 tarihinde …’in kendisine mesaj attığını, Cuma akşamı ve haftasonu da mühendislerin İDB’de kalmasını söylediğini, kendisinin de bunu gruba ilettiğini, öğleden sonra bu bilginin kesin olduğunu, mühendislerin cuma akşamı ve haftasonu İDB’de kalacak şekilde bir yol bulmalarını istediğini, darbe girişimi başladıktan sonra mühendislere Bilgi İşlem Şubesini korumak için mesaj gönderdiğini, bu mühendislerin de talimatına binaen gittikleri Yıldız’daki İstihbarat Daire Başkanlığının yakınlarında yakalandıklarını, 15 Temmuz gecesinde evinde olduğunu, ertesi gün dışarı çıktığını, cep telefonunu çöpe attığını, İstihbarat Daire Başkanlığından temin ettiği verilerin devletin gizli bilgi ve verileri olduğunu bildiğini, bu işi Selman ve … isimli örgüt abilerinin tavsiyesi ile yaptığını” beyan ettiği, sanık Sulh Ceza Hakimliğine çıkarıldığında savcılık aşamasındaki ifadelerinin kurgu olduğunu, bu kurguyu kendisinin kurduğunu beyan ettiği, ancak sanığın Cumhuriyet savcısı huzurunda verdiği savunmasının, diğer sanıklar …’ın ilk savunması ve …’in müdafii eşliğinde Emniyet Müdürlüğü ile Sulh Ceza Hakimliğinde verdiği savunmaları ile uyumlu olduğu, yine sanığın ifadesinde geçen Tango isimli gizli haberleşme programın özelliği olarak üç gün sonra mesajların kendiliğinden silindiği hususunun, darbe girişimi gecesi ve öncesinde yazıştıkları, örgüt tarafından oluşturulan gruptaki saat ve tarihler nazara alındığında doğrulandığı,
Gizli tanık Emrullah’ın; sanığın … kod adını kullandığını, Başbakanlık İdari Geliştirme’de uzman olduğunu ve örgütsel olarak Emniyet İstihbarat’tan sorumlu olduğunu beyan ettiği,
63 ID nolu Bylock kullanıcısının sanık olduğu, kullanıcı adının … olduğu, isim verenlerin …, … .) şeklinde isim verdiği, dosya sanıklarından … ve …’ün de kayıtlı olduğu,
Tanık …’ın; ”sanık …’in kod adının … olduğunu, 2007-2011 yılları arasında komiser yardımcısı abilerin üstü konumunda olduğunu, tanıştırdığı komiser yardımcılarına sohbet verdiğini, bu kişilerden topladığı himmetleri sanığa verdiğini” beyan ettiği,
Tanık …’in beyanında; ”İDB’de bir dönem mühendis olarak çalıştığını, daha sonra ilişiğinin kesildiğini, bir şirkette çalışmaya başladığını, burada … kod adlı … ile tanıştığını, sanıkla Bylock üzerinden yazıştıklarını” beyan ettiği,
Tanık …’in; ”İDB’den ayrıldıktan sonra …’ın bir şirket kurduğunu, resmiyette onun göründüğünü, ancak gerçek patronun sanık olduğunu, kendisinin çalıştığı projeleri sanığın sorduğunu, sanığın üst konumunda olduğunu, kendisininden üç proje istediğini, flash belleklere şifre koyma, flash bellek ile ilgili yazılım yapıp, bilgisayara takıldığında bilgisayarda iz bırakmadan çalışılacak bir proje ve başka bir bilgisayara e-mail gönderip, çift tıklandığında karşı bilgisayara ulaşılacak ve kolay silinemeyecek bir yazılım geliştirmesini istediğini, kendisinin de hazırladığını, ancak bunların bir yere satılıp para kazanılmadığını” beyan ettiği,
Tanık …’un; ”İDB’de görevli mühendislerin birim sorumlusu (birimci) … kod adlı … isimli şahıs olduğunu ve mühendisler üzerinden gerçekleştirilen tüm illegal faaliyetlerin bu kişinin uhdesinde yürütüldüğünü” beyan ettiği,
Tanık …’ın; ”Sanık ile 2008 yılında tanıştığını, doktor olarak tabir edilen bir kişi ile tanıştığını, bu kişinin kendisine bir kısım kişilere sohbet verip veremeyeceğini sorduğunu, doktorun kendisini … kod adlı sanık ile tanıştırdığını, sanığın kendisini sohbet vereceği kişilerle tanıştırdığını, topladığı himmeti sanığa verdiğini, sanığın dil eğitimi için ABD’ye gittiğini, Türkiye’ye döndükten sonra ne iş yaptığını bilmediğini, 2014 yılında sanıkla Bylock’tan görüştüğünü” beyan ettiği,
Sanığın gizli tanık Garson’dan ele geçirilen listede kaydının bulunduğu, T.C. BAŞBAKANLIK PERSONEL VE PRENSİPLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’nde uzman olarak görev yaptığının, şahsın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün emniyet mahrem yapılanması içinde TARIK (K) kod adı ile BB ANKARA-KB DİL KURSU-İL MERKEZ-İLÇE MERKEZ bölgesinde DANIŞMAN olarak görev yaptığının belirtildiği, elde edilen dijital materyallere göre A vasfında yani üst düzey şeklinde nitelendirildiği,
Diğer sanık …’den ele geçen telefonda tespit edilen yazışmalarda; 15 Temmuz 2016 günü İstihbarat Daire Başkanlığına gelmekle ilgili konuşmaların olduğu, darbe girişimi gecesi EGM İstihbarat Daire Başkanlığının karşısında bekleyen mühendisleri örgütsel talimatla oraya yönlendiren kişinin sanık olduğu, 13 Temmuz 2016 ve sonrasında EGM İstihbarat Daire Başkanlığının sistemini çökertmek ile ilgili konuşmaların bulunduğu, özellikle elektriğin kesilmesi ve Network’un kapatılmasına önem verildiği, darbe girişimi kapsamında … İstihbarat Daire Başkanlığına darbe yanlısı askerlerin gelerek burayı ele geçirmesi halinde diğer sanıkların onlara yardımcı olmasını amaçladığı, darbe girişiminin başarısız olması halinde ise 19.06.2014 tarihinde paralel sistem kurulmak suretiyle istihbarat bilgileri örgüt tarafından depolanmış olduğundan, asıl sistem ve yedeğinin kapatılmak suretiyle iş görmez duruma getirilerek … İstihbarat Daire Başkanlığı özelinde Türkiye’nin istihbarat bilgileri konusunda zafiyetine uğramasını amaçladığı,
2-Sanık … yönünden;
Olay tarihinde … İstihbarat Dairesi Başkanlığında bilgisayar mühendisi olarak görev yaptığı,
9920 ID nolu Bylock kullanıcısı olduğu, kullanıcı adının bg, adının bg olduğu, … ve …’ün arkadaş olarak listesinde bulunduğu, kendisine isim verenlerin Bülent Başkan, B Başkan ve bg şeklinde isim verdiği, ayrıca katıldığı grupta arkadaş olarak dosya sanıklarından …’nun da arkadaş olarak bulunduğu,
17.07.2016 tarihli yakalama ve üst arama tutanağına göre; üstünde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarınca kutsal olduğu kabul edilen 1 dolar bulunduğu, sanığa ait dijital materyallerin incelenmesinde kakaotalk ve Bylock programına ilişkin kalıntıların tespit edildiği,
Sanığın ilk savunmasında; ”Üniversiteyi okurken üçüncü sınıfta FETÖ ile tanıştığını, evlere gitmeye başladığını, dördüncü sınıfta bu evde ücretsiz olarak kaldığını, kendisine Java ve veri tabanı kursu verildiğini, kariyer.net isimli internet sitesine CV bıraktığını, bunun üzerine kendisinin İstihbarat Daire Başkanlığından çağrıldığını, burada … ile samimi olduğunu, ilerleyen süreçte …, … ve …’in kendisinden sisteme takılmadan verileri yedeklemek için gerekli network ayarlamasının yapılmasını istediğini, 2014 yılının Haziran ayında eski sistem odasına …’in ayarladığı bir sunucuya gerekli sistemi kurduğunu, bundaki amacın log kayıtları düşmeden İstihbarat Daire Başkanlığına ait olan konteyner denilen mobil yedek sistem odasının önemli görülen verilerinin silinmeye karşı yedeklenmesi olduğunu, İstihbarat Daire Başkanlığında çalışan mühendis grubunu …’ün yönlendirdiğini, Eagle programı içerisinde bulunan gruba … kod isimli şahsın … tarafından eklendiğini, bu şahsın zaman zaman sorular sorduğunu, daha sonra … kod isimli … ile … ile birlikte bir kafede tanıştığını, 15 Temmuz gecesinde kendisinin İDB’de görevli olduğunu, yeni alınması düşünülen ürünlere ilişkin demo çalışmasının yapılacağını, bu nedenle …, ile birlikte kaldıklarını, o gece 21.00 sıralarında yemeğe gittiklerini, yemekteyken uçak seslerini duyduklarını, … komisere darbe oluyor diye telefon geldiğini, kalkıp iş yerine gittiklerini, buradan darbeyi takip ettiklerini, …’in telefonunda gizli haberleşme programından ele geçirilen yazışmalardaki BT isimli grubun Bilgi Teknolojilerinin kısaltılması olduğunu, BTX isimli grubunun BT grubunun bir alt grubu olduğunu, Eagle üzerinden kurulduğunu, gruptaki bg isimli kişinin kendisi olduğunu, kod adının… olduğunu beyan ettiği, yemek sırasında … kod isimli şahsın mesaj attığını, böylece darbe girişimi olduğunu öğrendiğini, …’ın kendisinden network bağlantılarının kesilmesini istediğini” beyan ettiği,
Sanığın gizli haberleşme programı üzerinden yaptığı darbe girişimi gecesi tespit edilen yazışmalarında; “beklemedeyiz abi, sil dediğiniz anda sileriz, ayarları geri getiremeyecek şekilde sileceğim, yedeğini aldık biz, sonra kapatma işi zaman alır, seript hazırlamak lazım, ben çıktıktan sonra durmasını sağlayabilirim, buradan direk mi kapatayım, zamanlı mı, basıyorum son karar mı, ne kadar süre vereyim, içerdeyim, arkalarda dışarıda ne oluyor, ben bastım ama kapandı mı kapanmadı mı bilmiyorum” diye cevap verdiği, … kod … isimli kullanıcının “iki cihazı da kapattıysan sen kendini koru” diye cevap verdiği, sanığın bu yazışmalarla ilgili savunmasında; ”BACKBONE denen cihazın haberleşme ağının omurgası olduğunu, bunun kapatılmasının tüm Türkiye’deki Emniyet istihbaratının sistemlerine erişiminin engellenmesi demek olduğunu, bunun düzeltilmesinin bir ay süreceğini, Türkiye’ye maddi zararının ölçülemeyeceğini, bir ay süre ile Emniyet istihbaratının elinin kolunun bağlanması demek olduğunu, bu sistemi geri getiremeyecek şekilde uçurabilecek tek kişinin kendisi olduğunu, yazışmalarda kendisinden sistemin kapatılmasının istenildiğini, kendisinin de konuşmalar yaparak zaman kazanmaya çalıştığını, kuruma zarar vermemeye çalıştığını” savunduğu, BACKBONE (omurga güvenlik duvarı) kapatılması halinde Türkiye’de tam anlamıyla istihbarat zaafiyetinin doğacak olduğu, BTx grubunda geçen konuşmalar nazara alındığında bu sistemi yeniden kuracak kişilerin bu dosyada sanık olan mühendisler olduğu, sistemin bir yedeğinin sanıkların kurduğu gizli sistemde tutulduğu, sanıkla ilgili olarak gruplarda sistemi kesecek kişi olarak bahsedildiği,
Sanığın müdafii eşliğinde usulüne uygun şekilde alınan ilk savunması, Bylock tutanağı, gizli haberleşme programı üzerinden darbe girişimi gecesi BT ve BTx’te yapmış olduğu yazışmaları, bunlarla uyumlu olan … ve …’in müdafii huzurunda vermiş olduğu savunmaları nazara alındığında sanığın örgütsel olarak önceden planlanan çalışma nedeniyle İstihbarat Daire Başkanlığında 15 Temmuz 2016 gecesinde görevli olduğu, darbe girişimi başladıktan sonra örgüt tarafından verilen emir gereğince … İstihbarat Daire Başkanlığının sistemini çökertmeye çalıştığı, BTx grubunda bulunan yazışmalarda; … kod …’in darbe girişimi akşamı için EGM İstihbarat Daire Başkanlığında birilerinin kalması yönünde ve bunun nasıl yapılacağı hususunda yazışmalar yaptığı, ayrıca darbe girişimi gecesi grupta ”Network’un kapatılması için … ya da … kapatacak durumda ol” şeklinde mesaj yazıldığı, burada … kodun sanık … olduğu, BTx grubundaki konuşmalar nazara alındığında hafta sonu için EGM İstihbarat Daire Başkanlığında birilerinin kalması gerektiğinin belirtildiği, bunun için planlar yapıldığı, darbe girişiminin öğrenilmesi sonrasında sanık …’ın bilgisayarının başına geçtiği, sanığın aldığı örgütsel talimat doğrultusunda … İstihbarat Daire Başkanlığı sistemini kapatmaya çalıştığı, gerekli işlemleri yaptığı halde tanık …’in beyanına göre yedek güvenlik duvarının kapandığı ancak sistemin her nasılsa kapanmadığı, darbe girişimi gecesi yaptığı yazışmalarda geri getirilemeyecek şekilde sistemi sileceğini beyan ettiği, ben bastım ama kapandı mı kapanmadı mi bilmiyorum dediği, hatta öncesinde kaç dakikaya ayarlayayım kapanmasını diye de sorduğu hususlarının belirlendiği, etrafında darbe karşıtı Emniyet personeli de bulunduğu için rahat hareket edemediği için darbe girişimi kapsamında üzerine düşen gerekli işlemleri yaptığı halde EGM İstihbarat Daire Başkanlığında bulunan istihbarat verilerini depolayan sistemin kapanmadığı,
3-Sanık … yönünden;
Olay tarihinde EGM İstihbarat Daire Başkanlığında mühendis olarak görev yaptığı, 16.07.2016 tarihli ve saat 03:55’te tutulan Olay-Yakalama ve Üst Arama Tutanağına göre; 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi sırasında … İstihbarat Daire Başkanlığı çevresinde şüpheli şahısların bulunması nedeniyle şüpheli araçların takip edildiği ve … plaka sayılı araç içerisinde bulunan … ve …’in yakalandığı hususlarının tespit edildiği, buna ilişkin sanık …’in ilk savunmasında; ”örgüt içinde … kod ismini kullandığını, 2014 yılına kadar yasal olmayan hiçbir şey yapmadığını, EXCHANGE isimli tüm istihbarat çalışanlarının kullanmış olduğu e-postaların bulunduğu yerde yer alan veri depolama ünitesi disklerinin başka bir veri depolama ünitesine replika yapılıp, bu disklerin bir sunucuya verildiğini, bunun için … kod adlı örgütten biri ile konuştuğunu, bu … kod ile Tango görünümlü olan ama normalde kullanılan Tango’nun dışında … tarafından özel olarak yaptırılan bir programla görüştüğünü, aldığı bilgileri bu programdan diğer sanık … kod …’e gönderdiğini, darbe girişimi gecesinde örgüt mensuplarının kullandığı Tango isimli programdan … kod adlı şahıstan saat 20.30-21.30’da mesaj geldiğini, ‘Daireye yakın bir yerde hazırda bekle’ yazdığını, … ile İstihbarat Daire Başkanlığına yakın bir yere gittiklerini” beyan ettiği, sanıkla birlikte yakalanan ancak daha sonrasında hakkında soruşturma devam ederken ölen …’ın savunmasının da benzer yönde olduğu, sanık …’in savunmasında BTx grubunda bulunanları kod adlarıyla birlikte; “…-…, …-…, …-…” olarak açıkladığı,
…’e ait General Mobile marka telefonun incelenmesinde; Tango görünümlü Eagle uygulamasının kurulma tarihinin tespit edilemediği, ancak BT ve BTx gruplarına ait yazışmaların ekran kayıtlarının ve bunlara dair inceleme raporlarının aldırıldığı, mesaj içerikleri incelendiğinde BKR isimli kullanıcının “Z’deki arkadaş Bylock listede geçmiş” diye mesaj attığı, 13 Temmuz 2016 ve sonrasında EGM İstihbarat Dairesi Başkanlığının tüm Türkiye’ye ait istihbarat bilgilerinin bulunduğu sistemini çökertmekle ilgili konuşmaların bulunduğu, EGM İstihbarat Daire Başkanlığındaki mühendislik kadrolarına kendi elemanlarını yerleştirmekle ilgili yazışmaların mevcut olduğu, … kod isimli …’in ”sistemin durdurulması arkadaşlar için sorun olmayacaksa ve iş onların üstüne kalmayacaksa düşünülebileceğini ve hatta bunun HE’ye dahi sorulabileceğini” yazdığı, 15 Temmuz 2016 günü İstihbarat Daire Başkanlığına gelmekle ilgili yazışmaların olduğu, örgüt sorumlusu abilerin bilgi isteyebileceklerinin … isimli kullanıcı tarafından beyan edildiği, … isimli kullanıcının ise pazar günü de ihtiyaç olabileceğini beyan ettiği, bunun için sisteme zarar verilmesi ya da cihazların kapatılması gerektiğinin belirtildiği, 15 Temmuz günü saat 17:57’de … isimli kullanıcının ”biri telefonda hanımıyla kavga etse şubenin ortasında, misafirhaneden de bir kişilik yer ayırtsa diye” mesaj attığı, aynı gün saat 21:31’de … isimli kulanıcının abiler iş yerine yansıyan bir şey var mı diye sorduğu, saat 21:56’da yine … kod …’in “Abiler dalga başladı, bizim yildiz bilgi islemi korumamiz lazim, adamlarin verileri vs silmelerini engellememiz lazim, herkes teyekkuzda olsun hatta abiler daireye doğru gidebilir, her türlü riski alıp daireyi korumamız lazım” diye yazdığı, BKR isimli kullanıcının “Abi biz de geçelim mi … abi (sanık …) ile, … Network bağlantılarını kessin sistem odasının” diye yanıt verdiği, … isimli kullanıcının “Geçin abi, oralar da olun bize iş dusebilir” dediği, sanık …’in “Tamam abi biz de çıkalım mı?” diye sorduğu, Ozkn isimli kullanıcının “Ben de çıkıyorum, yakınlarda olurum, abdestli ciktim” dediği, sanık …’in “… da hazırda beklesin” dediği, BG isimli kullanıcının “Şimdi yemekteyiz abi, … haber aldı geliyoruz” dediği, sanık …’in bu yazışmalarda makinelerin korunması, BACKBONE’un kapatılacak durumda olması, teradata bağlantılarının özellikle kapanması şeklinde beyanlarının bulunduğu, sanık … ve diğer sanıkların EGM İstihbarat Daire Başkanlığının ele geçirilmesi ile ilgili neler yapılması gerektiğine yönelik yazışmalar yaptıklarının görüldüğü, özellikle elektriğin kesilmesi ve Network’un kapatılmasına önem verdikleri, yol gösteren kişinin de sanık … olduğu,
14 Temmuz 2016 günü saat 17:34’te yapılan yazışmada …’ın ”yarını da atlatalım Allah büyük, sen dua et çok daha iyi olacak inşallah” dediği, sanık …’in de buna amin dediği, buradan … ile sanığın darbe girişiminden haberdar oldukları, İstihbarat Daire Başkanlığına gitmek ve orada buluşmak üzere konuşmalar yaptıkları,
BT grubundaki konuşmalarda; İstihbarat Daire Başkanlığında bulunan kişilerin görev yerlerine yönelik ve sistemin çökertilmesi gerektiği üzerine yazışmalar yapıldığı, … kod …’in istifa hususunun örgüt liderine sorulabileceğine dair yazışmasının bulunduğu,
Diğer sanıklardan …’ın ilk savunmasında; ”İDB’de çalışmaya başladıktan sonra kendisinden rapor hazırlanmasının istendiğini, bu süreçte diğer sanık … ile samimiyetinin oluştuğunu, konuşmalarından Fethullahçı olduğunu anladığını, onun da kendisini bildiğini, daha sonra …, … ve …’in kendisinden sisteme takılmadan verileri yedekleme için gerekli network ayarlarının yapılmasını istediklerini” beyan ettiği, sanıklar … ve …’in EGM İstihbarat Daire Başkanlığının sistemine ayrı bir sistem kurduklarının her ikisinin de birbirini doğrulayan savunmalarından anlaşıldığı,
Sanığa ait 405 ID nolu tespit ve değerlendirme tutanağının incelenmesinde; kullanıcı adının 66 olduğu, bunun sanığın nüfusa kayıtlı olduğu Yozgat ilinin trafik kodunu karşılık geldiği, adının … olduğu, sanığın kendisinin de belirtiği üzere kod adının … olduğu, isim verenlerin sanığa hayr (kod adının ilk 4 harfi), …, Hasim Muh, hsm (sanığın gerçek adının sessiz harfleri) isimlerini verdikleri, bunların sanığın kod adı ve gerçek ismi ile uyumlu olduğu, arkadaş listesinin incelenmesinde birlikte yakalandığı … ile arkadaş olduğu, yine dosya sanıklarından …, …, … ile arkadaş olduğu,
…’ın müdafii huzurunda verdiği ilk savunmasında; ”Üniversiteye başladığında örgütle tanıştığını, orada evde kaldığını, birkaç evden sorumlu abinin gelerek kendilerine sohbet ettiğini, 2003 yılında mezun olduğunu, 2006 yılında İDB’de işe başladığını, işe girmesinde tutuklu olan … Nihat Şen’in yardımı olduğunu, bunun vasıtasıyla …, …, …’le tanıştırdığını, grup içerisinde Tango görünümlü ancak şifre ile girilebilen kriptolu bir haberleşme programı ile iletişimin sağlandığını, ayrıca aynı şekilde ByLock ve SHU isimli kriptolu programların kullanıldığını, İDB içerisinde Linux işletim sistemi sayesinde aldığı bilgileri USB’ye aktararak Tango isimli programdan gönderdiğini, Tango programı üzerinden … isimli kişinin talepleri olduğunu, kendisinin de …’in istediği bilgileri ona gönderdiğini, BTx grubundaki kişilerin … kod …, kod …, … kod ….. kod …, … kod … olduğunu, kendisinin de BKR kod ismini kullandığını, darbe girişimi günü Tango isimli programdan … kodun “Daireye yakın bir yerde hazırda bekle.” şeklinde mesaj attığını, …’in evine gelerek kendisini aldığını, yakalandıkları yere gittiklerini” beyan ettiği, bu kişi hakkında dava açılmadan önce cezaevinde öldüğünden, başkaca bir ifadesinin bulunmadığı,
…’in; ”İDB’de mühendis olarak çalışmaya başlayana kadar FETÖ ile bir irtibatının olmadığını, kendisini eve davet ettiklerini, evdeki sohbeti …’ün yaptığını, sohbetlerde …, …,., … ve …’ın da bulunduğunu, daha sonra sohbetlere gitmek istemediğini söylediğini, bunun üzerine kendisini iş verilmemeye başlandığını ve diğer mühendislerin kendisini aralarına almadıklarını” beyan ettiği,
-Tanık …’in; ”İDB’de verilere erişmek için loglanamayan kaçak bir sistemin tespit edildiğini, İDB’de bütün işlemlerin yani her kullanıcının yaptığı işlerin kayıt altına alındığını, buna loglama sistemi denildiğini, yapılan incelemede kaçak sunucu bulunduğunu, bu sistem nedeniyle mühendislerin şifreleri de bildiklerinden, bütün bilgilere erişerek dışarıya servis ettiklerini, kendisinin sistemi gördüğünü, sunucunun bağlantısını tespit edip bağlantısını kestiklerini, İDB’ye KİWİ adında bir log sistemi kurulduğunu, bu log sistemine … ve …’nın girdiğinin tespit edildiğini” beyan ettiği, bu itibarla sanık …’in bahsi geçen eylemleri ile birlikte darbe girişimi gecesi EGM İstihbarat Daire Başkanlığı çevresinde yakalandığı, darbe girişimi kapsamında darbe yanlısı askerler tarafından EGM İDB’nin ele geçirilmesini beklediği, bu konuda Devlet hiyerarşisinde üstü konumunda bulunan kişilere herhangi bilgi vermediği ve darbe girişimine aktif şekilde katılarak EGM İstihbarat Daire Başkanlığında bulunan istihbarat verilerini depolayan sistemin geri dönülemeyecek şekilde kapatılması suretiyle Türkiye’nin istihbarat bilgileri açısından zafiyete uğratılması konusunda yönlendirme ve talimatlarda bulunduğu,
4-Sanık … yönünden;
Olay tarihinde Trabzon Şalpazarı İlçe Emniyet Amiri olarak görev yaptığı, 2000 yılında Polis Akademisi bitirerek İstanbul iline komiser yardımcısı olarak atandığı, 2003 yılında EGM İstihbarat Daire Başkanlığında görev yaptığı, 2011-2013 yılları arasında Şırnak ilinde doğu görevini yaptıktan sonra tekrar İstihbarat Daire Başkanlığına atandığı, 2015 yılında da Trabzon ili Şalpazarı ilçesine atamasının yapıldığı,
Diğer sanıklar … ve …’in sanığın kod adının “…” olduğunu beyan ettikleri,
Sanık …’in telefonundan ele geçirilen BTx grubundaki yazışmalarda; … isimli kullanıcının da kayıtlı olduğu, sanığın EGM İstihbarat Daire Başkanlığının önüne gelen örgüt mensuplarına içeriye nasıl gireceklerine dair yol gösterdiği, içeride olan örgüt mensuplarına sistemin kapatılmasına yönelik talimata varan beyanlarda bulunduğu, diğer sanık …’ın ilk savunmasında; ”İDB’de çalışmaya başladıktan sonra kendisinden rapor hazırlanmasının istendiğini, bu süreçte sanık … ile samimiyetinin oluştuğunu, konuşmalarından Fethullahçı olduğunu anladığını, onun da kendisini bildiğini, daha sonra …, … ve …’in kendisinden sisteme takılmadan verileri yedekleme için gerekli network ayarlarının yapılmasını istediklerini” beyan ettiği,
Garson isimli gizli tanıktan ele geçirilen SD kartın incelenmesinde sanığın “A5” kodu ile kodlandığı, bu kodun da “FETÖ mensubiyeti olan, teslimiyeti, sadakati ve bağlılığı en üst seviyede olan kişileri” ifade ettiği,
83 ID nolu Bylock kullanıcısı olduğu, kullanıcı adının 5467, adının …-g, kendisine verilen isimlerin … 0, …, …, …, …, … abi, … g abi, … g. olduğu, sanık ile Bylock’ta diğer sanıklar …, …, …, …’ın da arkadaş olarak bulunduğu, yukarıda belirtildiği üzere sanığın kod adının … olup, bir kısım kullanıcıların sanığın isminin dışında sanığı kod adıyla kaydettikleri,
Sanık her ne kadar darbe gecesinde Trabzon ili Şalpazarı ilçesinde bulunsa da BTx grubundaki konuşmalar nazara alındığında; sanığın … İstihbarat Daire Başkanlığının ele geçirilmesi için örgüt mensuplarına birbirini takip eder şekilde talimat vererek yol gösteren kişiler arasında olduğu, yine EGM İstihbarat Daire Başkanlığında bulunan istihbarat verilerini depolayan sistemin geri dönülemeyecek şekilde kapatılması suretiyle Türkiye’nin istihbarat bilgileri açısından zafiyete uğratılması konusunda yönlendirme ve talimatlarda bulunduğu, bu şekilde darbeye aktif şekilde katıldığı, mekansal uzaklığın sanığın müşterek fail olarak kabul edilmesine engel oluşturmadığı,
5-Sanık … yönünden;
Olay tarihinde EGM İstihbarat Daire Başkanlığında mühendis olarak görev yaptığı, diğer sanık …’in BTx grubunda … isimli kullanıcının … olduğunu beyan ettiği, … kod …’in “Darbe başladı” mesajından sonra “Ben de çıkıyorum yakınlarda olurum, abdestli çikin çiktim” şeklinde mesaj attığı, saat 23:02 sıralarında da EGM İstihbarat Daire Başkanlığı yakınlarında olduğu, ilk savunmasında; ”o gün mesaisi bittikten sonra evine gittiğini, eşi ile tartıştığı için evden ayrıldığını, iş yerinde bulunan misafirhanede kalmak için Gölbaşı’ndaki evinden yola çıktığını, ancak yolda darbe girişimi olduğunu öğrendiğini, saat 22.30 sıralarında dairenin önüne gittiğini, dairenin önünün çok karışık olduğunu, kendisinin de yakınlarda bulunan caminin alt sokağında beklediğini, herhangi bir çağrı olmayınca saat 05.00 gibi evine döndüğünü” beyan ettiği, sanık eşi ile tartışması nedeniyle evden ayrıldığını belirtmişse de neden başka bir otelde kalmayıp, evine gittiği hususunda bir açıklama yapamadığı, sanık …’den ele geçirilen BTx grubuna ait yazışmalar incelendiğinde; 15 Temmuz 2016 günü saat 17:57’de … isimli kullanıcının ”biri telefonda hanımıyla kavga etse ki şubenin ortasında, misafirhaneden de bir kişilik yer ayırtsa” diye mesaj attığı, sanığın da talimata uyacak şekilde eşiyle sorun yaşadığını söylediği ve EGM İDB’nin misafirhanesine gittiğini beyan ettiği, BTx konuşmaları ve sanığın savunması nazara alındığında sanığın örgüt talimatı doğrultusunda darbe girişiminin başarılı olması halinde EGM İDB’nin ele geçirilmesi için İstihbarat Daire Başkanlığının yakınlarına gittiği ve burada beklediği, darbe girişiminin başarılı olmaması nedeniyle de evine döndüğü,
Tanık …’ın; ”İDB’deki sohbet gruplarının değişiklik gösterdiğini, ancak …, …, …, …, …, … …’in sohbetlere katıldığını ve sanığın örgütle bağlantılı olduğunu” beyan ettiği,
Tanık …’in; ”İDB’de mühendis olarak çalışmaya başlayana kadar FETÖ ile bir irtibatının olmadığını, kendisini eve davet ettiklerini, evdeki sohbeti …’ün yaptığını, sohbetlerde …, …, …, …, … ve …’ın da bulunduğunu, daha sonra sohbetlere gitmek istemediğini söylediğini, kendisine bu nedenle iş verilmediğini ve diğer mühendislerin kendisini aralarına almadığını” beyan ettiği,
Sanığın cep telefonu hattı üzerinden 11.08.2014 ile 29.04.2015 tarihleri arasında Bylock IP’lerine 20.182 kez bağlantı kaydı bulunduğunun tespit edildiği,
Tanık …’in; ”2010-2011 yıllarında …’ın evindeki örgütsel toplantılarda sanığı gördüğünü” beyan ettiği,
…’in beyanında da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere … kod …’in “asker gelirse onlar ortamı kontrole alınca siz yardıma gidin” diye mesaj attığı, sanığın bu talimat doğrultusunda örgütsel bağlılığını ön planda tutarak İstihbarat Daire Başkanlığının ele geçirilmesinden sonra askerlere yardımcı olmak amacıyla İDB’nin yakınlarına giderek orada beklediği,
6-Sanık … yönünden;
Olay tarihinde EGM İstihbarat Daire Başkanlığında mühendis olarak görev yaptığı, sanık ilk savunmasında ve Sulh Ceza Hakimliğindeki sorgusunda; ”darbe girişimi gecesi her an İDB’den çağrılma ihtimaline binaen İDB yakınlarına gittiğini” beyan ettiği,
Sanığın, Bylock kullanıcısı olduğu, ID numarasının 224882 olduğu, kullanıcıların serhat, amca, sergus isimlerini verdiği, …’ın da listesinde bulunduğu,
Sanık …’in; BTX grubundaki … isimli kullanıcının sanık … olduğunu beyan ettiği,
Tanık …’in; ”sanık … ile aynı sohbet ortamında olmadığını, ancak kendi gruplarına alındığını duyduğunu” beyan ettiği,
Tanık …’un; ”BTX konuşmalarında geçtiği üzere personel ile ilgili konuşmayı sanık … ile yaptığını” beyan ettiği,
…’in beyanında; ”İDB’de mühendis olarak çalışmaya başlayana kadar FETÖ ile bir irtibatının olmadığını, kendisini eve davet ettiklerini, evdeki sohbeti …’ün yaptığını, sohbetlerde …, …, …, …, … ve …’ın da bulunduğunu, daha sonra sohbetlere gitmek istemediğini söylediğini, bu nedenle kendisine iş verilmediğini, ve diğer mühendislerin kendisini aralarına almadıklarını” beyan ettiği,
Sanık darbe girişimini öğrendikten sonra saat 23.30 sıralarında EGM İstihbarat Daire Başkanlığının yakınlarına giderek orada beklediği, iş yerine girmediği ve kendisine düşen bir görev olup olmadığını amirlerine ve üstlerine sormadığı, akabinde darbe girişiminin başarılı olmaması nedeniyle sabaha karşı evine döndüğü, sanığın örgüt mensubu mühendislere darbe girişiminin başladığının bildirildiği BTX grubunda kayıtlı olarak bulunduğu, dolayısıyla darbe girişiminin başladığını ve kim tarafından organize edildiğini bildiği ve örgütsel bağlılıkla hareket ettiği,
7-Sanık … yönünden;
Olay tarihinde EGM İstihbarat Daire Başkanlığında mühendis olarak görev yaptığı,
Sanığın ilk savunmasında; ”Darbe girişimi günü mesailerinin normalde saat 18:00’de bittiğini, kendisinin ve yanında bulunan …, …komiserlerin fazla mesaiye kaldıklarını, hep birlikte yemeğe gittiklerini, yemekte televizyondan olayları takip ettiklerini, … komisere darbe girişimi olduğuna dair telefon geldiğini, …’ın gece boyunca telefonu ile birileriyle yazıştığını, …’ın Network sistemini kapatmak için gerekli şeyleri yapmış olmasına rağmen kapanmamasının sistemsel bir hatadan kaynaklı olabileceğini, yine …’ın depoya gittiklerine dair mesajda bahsi geçen yerin olay gecesinin ilerleyen saatlerinde mühendisler olarak götürüldükleri yer olduğunu, …’in bahsettiği iki cihazın büro amirliğindeki her cihazın bir yedeğinin olduğunu, bunun aslına master, yedeğine ise bekap denildiğini, sistemin kapatılması için her ikisinin de kapatılması gerektiğini” beyan ettiği,
Diğer sanık …’in; BTX grubundaki … isimli kullanıcının sanık … olduğunu beyan ettiği, sanığın İstihbarat Daire Başkanlığında kritik yere gelebilmesi için yazışmalar yapıldığı, ayrıca grupta ”Network’un kapatılması için … ya da … kapatacak durumda ol” şeklinde mesaj bulunduğu, burada grupta bulunan … kodun sanık … olduğu, … kodun ise … olduğu, BTX grubundaki yazışmalar nazara alındığında hafta sonu için İDB’de birilerinin kalması gerektiğinin belirtildiği, bunun için planlar yapıldığı,
Sanığa ait olan cep telefonu hattı üzerinden 10.10.2014 ila 10.03.2015 tarihleri arasında Bylock’a 322 kez bağlantı kaydı bulunduğu,
Sanıktan ele geçirilen dijital materyallerin incelenmesinde; örgüt mensuplarının kullandığı belirtilen CryptNote, KakaoTalk ve Falcon uygulamalarının kullanıldığına dair kalıntılar bulunduğu, ayrıca FETÖ/PDY mensuplarının kendi IP’lerini gizlemek için kullandıkları VPN isimli programın ve IP değiştirici olan ORBOT isimli programların sanığın dijital materyallerinde tespit edildiği,
Tanık …’in; ”2008-2012 yılları arasında örgüt evinde kalan Tülin Tuğba Mungan’ın eşi … ile cemaat vasıtasıyla evlendiğini” beyan ettiği,
Tanık … … ; ”FETÖ’ye ait mefkure öğrenci evine gittiğini, kendisini burada evlere yönlendirdiklerini, bu kaldığı evdeki ev abisinin … olduğunu, eve zaman zaman FETÖ’ye ait … Kolejinden öğrencilerin geldiğini” beyan ettiği,
Sanığın EGM İDB’nin istihbarat bilgilerini içeren sistemlerinin kapatılması ile ilgili yukarıda anlatıldığı üzere diğer sanık …’ın aktif rol oynadığı, sanık tarafından bu görevle ilgili aktif rol aldığı ya da faaliyet gösterdiğine dair bir delil bulunmadığı, ancak sistemin kapatılması konusunda …’ın yedeği olarak beklediği, her ne kadar fazla çalışma için orada bulunduğunu beyan etse de aldığı örgütsel talimat sonrasında amirlerini yanlış yönlendirerek fazla çalışmayı darbe girişimi gecesine yani örgüt talimatına denk getirdiği ve diğer sanık … tarafından sistemin kapatılamaması durumunda orada hazırda beklediği,
8-Sanık … yönünden;
Olay tarihinde … İstihbarat Daire Başkanlığında mühendis olarak görev yaptığı,
Diğer sanık …’ın; BTX grubundaki … kod isimli şahsın … olduğunu beyan ettiği,
Tanık …’un; ”Ankara Kızılcahamam’da bulunan … Termal Tatil Köyü’ne kitap okuma ve sohbet amaçlı gittiğini, sohbeti … kod … Yemşen’in verdiğini, sanığın da bu toplantıya katıldığını” beyan ettiği,
Tanık …’in; ”kendisinin örgüt evinde kaldığını, hafta sonları … ile birlikte kalmaya başladığını, eve sohbet abisi olarak…’in geldiğini, sanık ile Bylock ve Eagle üzerinden konuştuklarını” beyan ettiği,
Tanık …’un; ”BTX konuşmaları nazara alındığında sanığın kod adının … olabileceğini, çünkü konuşmalarda geçen … … ile ilgili dosyayı …’ye verdiğini” beyan ettiği,
Sanığın kullanımında olan cep telefonu hattı ile 11.08.2014 ila 23.04.2015 tarihleri arasında ByLock’a 808 kez bağlantı kaydının bulunduğunun tespit edildiği,
Sanığın İDB’de çalışmasına rağmen kendisine düşen herhangi bir görev olup olmadığını amirlerini arayıp sormadığı, darbe girişimi olduğunu öğrenmesine rağmen iş yerine girmediği gibi darbenin seyrini takip için evine de gitmediğini, ortamın sakinleşmesinden kastının darbe girişiminin başarılı olamaması olduğu, çünkü sanığın darbe girişiminin haber verildiği ve örgüt üyelerinin bulunduğu BTx grubunda katılımcı olduğu, darbe girişiminin başladığını ve kim tarafından organize edildiğini bildiği halde örgütsel bağlılıkla EGM İstihbarat Daire Başkanlığı yakınlarına giderek orada talimatları beklediği,
9-Sanık … yönünden;
Olay tarihinde … İstihbarat Daire Başkanlığında mühendis olarak görev yaptığı,
Sanığa ait cep telefonu hattı üzerinden 12.08.2014 ila 07.06.2015 tarihleri arasında ByLock’a 923 kez bağlantı kaydı bulunduğu,
Sanık …’in BT grubundaki … isimli kullanıcının sanık … olduğunu beyan ettiği,
Tanık …’ın; ”sanık ile 2012-2013 yıllarında örgüt evinde kaldıklarını, buradaki kişilerin sanığa … diye hitap ettiğini ve polislere bir dönem örgüt içinde öğretmenlik yaptığını” beyan ettiği,
Tanık …’ın; ”sanıkla birlikte 4-5 ay İstanbul’da Libadiye caddesi üzerinde bulunan evde birlikte kaldığını, sanığın bu bölgedeki cemaat evlerinin bölge sorumlusu olduğunu, evlerinin gelir giderleri ile ilgilendiğini, bu dönemdeki kod adının … olduğunu, ayrıca İstanbul’da bulunan Adile …POMEM öğrencilerinden sorumlu olduğunu” beyan ettiği,
Diğer sanık …’in; sanığın kod adının … olduğunu beyan ettiği,
Garson isimli gizli tanıktan ele geçirilen micro SD kartın incelenmesinde sanığın kamuda … PERSONEL DAİRE BAŞKANLIĞI ANKARA’da MÜHENDİS olarak görev yaptığının, şahsın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün emniyet mahrem yapılanması içinde … (K) kod adı ile BB ANKARA-KB ANKARA-İL ANKARA-İLÇE PASİF bölgesinde ÖĞRETMEN olarak görev yaptığının, yapı içerisindeki son iki görev yeri başlığı altında oraya gelmeden önceki son görevi başlığı altında ÖĞRETMEN olduğunun belirtildiği,
EGM İstihbarat Daire Başkanlığı gibi önemli bir kurumda çalışan sanığın çalıştığı kurumun mahiyeti gereği neler yapması gerektiğini en azından amirlerini arayarak sorması gerektiği, ancak sanığın örgütsel bağlılıkla örgüt mensubu mühendislerin bulunduğu haberleşme programındaki BTx grubundan gelen talimat üzerine darbe girişimine yardım amacıyla çalıştığı kurum olan EGM İDB’nin karşısına gittiği ve burada darbe girişiminin seyrini beklediği, darbe girişiminin başarılı olmayacağını anlaması üzerine sabaha karşı evine geri döndüğü anlaşılmıştır.
IV-HUKUKİ DEĞERLENDİRME, DOSYA KAPSAMI VE SOMUT OLAY MUVACEHESİNDE SANIKLARIN HUKUKİ DURUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ:
Sanık … hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 26.09.2018 tarihli ve 2018/43275 esas sayılı iddianamesi ile TCK’nın 309/1 maddesinde düzenlenen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve TCK’nın 328. maddesinde düzenlenen Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla temin etme suçlarından da dava açıldığı halde ilk derece mahkemesince bu suçlar yönünden hükmün esasını oluşturan kısa kararda bir hüküm kurulmadığının anlaşılması karşısında mezkur suçlardan zamanaşımı süresince mahallinde her zaman hüküm kurulması mümkün görülmüştür.
1-Sanıklar … ve …’nin Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla temin etme ve zincirleme şekilde kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık suçlarından; sanıklar …, …, …’in Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla temin etme suçundan; sanıklar …, …, …, …, …, … ve …’nın Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla temin etme suçlarından; sanık …’in zincirleme şekilde kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık suçundan
beraatlerine dair hükümlere yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanıklar ve müdafiilerinin, katılan T.C. Cumhurbaşkanlığı vekilinin, T.C. … vekilinin ve bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden, CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle beraat kararlarının ONANMASINA,
2-Sanıklar … ve … hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme; sanıklar …, …, …, …, …’in Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçlarından mahkumiyetlerine dair hükümlere yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
a-Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan mahkumiyet hükmü kurulan sanıklar … ve …’ın mensupları oldukları FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yönetimi tarafından planlanıp, örgütsel faaliyet kapsamında icra edilen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçuna ilişkin olarak; olay günü ve öncesinde ortaya koyduğu davranışlar itibariyle planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek konusu suç teşkil ettiği açıkça anlaşılan emirler doğrultusunda ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştiren sanıkların, suçun icrasında üstlendikleri rol, suçun icrasına ilişkin etkin ve fonksiyonel katkıları da göz önünde bulundurulduğunda, fiil üzerinde ortak hakimiyet kurduklarının kabulü ile 5237 sayılı TCK’nın 309. maddesinde düzenlenen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan mahkumiyetlerine dair kurulan hükümlerde bir isabetsizlik bulunmamakla;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, sanıkların üyesi bulundukları silahlı terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs amacına yönelik olarak vahamet arz eden eylemleri gerçekleştirdiği, sanıkların sübutu kabul olunan eylemlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ve ülke genelindeki organik bütünlüğe göre amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu belirlenip, kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfının tayin edildiği, incelenen dosya kapsamına göre Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunun sübutunun kabul edildiği ve bu kapsamda sanıkların savunmalarının inandırıcı gerekçelerle reddedildiği anlaşılmakla,
b-Sanıklar …, …, …, …, …’in mensupları oldukları FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yönetimi tarafından planlanıp, örgütsel faaliyet kapsamında icra edilen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçuna eylemlerine ilişkin olarak;
… kod …’in; ”darbe başladı” ve “asker gelirse onlar ortamı kontrole alınca siz yardıma gidin” şeklinde örgütsel haberleşme programı üzerinden gönderdiği mesajlara uygun olarak sanıkların bu talimat doğrultusunda örgütsel bağlılıklarını ön planda tutarak İstihbarat Daire Başkanlığının ele geçirilmesinden sonra askerlere yardımcı olmak amacıyla İDB’nin yakınlarına giderek orada bekledikleri, ayrıca sanık … her ne kadar fazla çalışma için orada bulunduğunu beyan etse de aldığı örgütsel talimat sonrasında amirlerini yanlış yönlendirerek fazla çalışmayı darbe girişimi gecesine yani örgüt talimatına denk getirdiği ve diğer sanık … tarafından sistemin kapatılamaması durumunda müdahale etmek için orada hazırda beklediği, bu itibarla icra hareketlerinden önce örgütsel organizasyon içinde yer aldıkları hususunda her türlü kuşkudan uzak delil bulunmayan sanıkların, elverişli nitelikteki icra hareketlerine katkı sunmakla birlikte, sundukları katkının tek başına vahamet arz etmediği gibi fiilin işlenişi üzerinde müşterek hakimiyet kurduklarından bahsedilemeyeceğinden, zarar tehlikesi bakımından illi bir değer taşıdığında kuşku bulunmayan eylemlerinin, işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak (TCK madde 39/2-c) suretiyle Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçu kapsamında kaldığının kabulünde isabetsizlik görülmemekle,
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, sanıkların suçun icrasına başlanmasından sonra darbe girişimine katılma iradesini açıkça ortaya koyan eylemleri, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bir bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelik olduğundan, kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde suçun vasfının tayin edildiği, incelenen dosya kapsamına göre Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçunun sübutunun kabul edildiği ve bu kapsamda sanıkların savunmalarının inandırıcı gerekçelerle reddedildiği anlaşılmakla;
Sanıklar ve müdafiilerinin, katılan T.C. Cumhurbaşkanlığı vekili ile BAM C. savcısının temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Katılma hakkı ve hükümleri temyiz etme yetkisi bulunmayan TBMM Başkanlığı ile T.C. … lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanıklar ve müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenle BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden yargılamayı gerektirmeden, CMK’nın 303/1-c maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, ilk derece mahkemesi hükmünün 18. ve 19. Bölümlerinin çıkartılması suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3-Sanıklar … ve …’ın Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla açıklama suçundan mahkumiyetlerine; sanıklar … ve …’ün Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım ve Devletin Gizli Kalması Gereken Bilgilerini Siyasal Casusluk Amacıyla Açıklama suçlarından mahkumiyetlerine; sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve …’in silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkumiyetlerine dair hükümlere yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
a-Sanıklar … ve … hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçundan kurulan mahkumiyet hükümleri ile ilgili olarak;
aa-Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçundan hakkında mahkumiyet hükmü kurulan sanıkların, mensupları oldukları FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yönetimi tarafından planlanıp, örgütsel faaliyet kapsamında icra edilen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yönelik eylemlerine ilişkin olarak;
Olay tarihinde ortaya koydukları davranışlar itibariyle, … İstihbarat Daire Başkanlığının ele geçirilmesi için örgütsel haberleşme programı üzerinden örgüt mensuplarına talimat vererek yol gösteren kişiler oldukları, yine EGM İstihbarat Daire Başkanlığında bulunan istihbarat verilerini depolayan sistemin geri dönülemeyecek şekilde kapatılması suretiyle Türkiye’nin istihbarat bilgileri açısından zafiyete uğratılması konusunda yönlendirme ve talimatlarda bulundukları, bu şekilde darbe girişimine aktif olarak katıldıkları ve icra organizasyonu dahilinde hareket ettikleri anlaşılan ve darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek konusu suç teşkil ettiği açıkça anlaşılan emirler doğrultusunda ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştiren sanıkların, suçun icrasında üstlendikleri rol, suçun icrasına ilişkin etkin ve fonksiyonel katkıları da göz önünde bulundurulduğunda, dosya kapsamındaki eylem ve faaliyetleri itibarıyla müşterek fail olduklarının kabulü gerektiği gözetilmeden delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçundan hüküm kurulması,
bb-Kabul ve uygulamaya göre de;
Sanık … hakkında cezanın hesaplanması sırasında hükmedilen 20 yıl hapis cezasından TCK’nın 62/1. maddesi gereğince indirim yapılırken netice cezanın 16 yıl 8 ay yerine 16 yıl 6 ay olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini,
b-Sanıklar …, …, … ve … hakkında Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla açıklama suçundan kurulan mahkumiyet hükümleri ile ilgili olarak;
TCK’nın 328 ve 330. maddelerinde düzenlenen ve soyut tehlike suçu niteliğinde olan Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla temin etme ve açıklama suçlarında ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmadığından, “temin etmek” ve “açıklamak” fiillerinin, ayrı ayrı iki fiil olduğunda kuşku yoktur. Açıklamak eylemi için, “temin etmek” dışında herhangi bir biçimde (tesadüfen elde etmek gibi) de, suç konusu bilgilerin ele geçmesi mümkün bulunduğundan, görünüşte içtima kurallarının tatbiki de mümkün değildir. TCK’nın 327 ve 328. maddeleri ile 329 ve 330. maddeleri yönünden gerek mülga 765 sayılı gerekse mer’i 5237 sayılı TCK uygulamasında gerçek içtima kurallarının tatbiki gerektiği hususunda doktrin ve Yargıtay uygulaması tereddüde yer bırakmayacak açıklıkta ve kararlılıktadır. 5237 sayılı TCK’nın İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, Yedinci Bölümünde Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk adı altında, 327-330. maddelerinde yer alan suçlarla ilgili olarak fikri içtima ve bileşik suçtan bahsedilemez (Zeki Hafızoğulları-Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2016, 1. Baskı, s. 459 vd.). Gizli bilgilerin temin edilmesiyle casusluk amacının mevcudiyetine göre TCK’nın 327 ya da 328. maddelerindeki suçlar oluşur. Sır olan bilgi ya da bilgilerin temin edilmesiyle bu suçlar tamamlanmış olur. Bu bilgilerin daha sonra verilmesi ya da açıklanması ise, yine casusluk amacının varlığına ya da Esas yokluğuna göre ayrıca TCK’nın 329 ya da 330. maddelerinde düzenlenen suçları oluşturur (Hacı Sarıgüzel, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk Suçları, Adalet Yayınevi, Ankara, 2016, 1. Baskı, s. 243).
Bu itibarla, … İstihbarat Daire Başkanlığında bulunan tüm Türkiye’ye ait istihbarat verilerinin sisteme log kaydı düşmeden alınması için … kod …’in talimat verdiği, bu talimatı sanıklar … ve …’in sanık …’a ilettiği, sanık …’ın da aldığı örgütsel talimat çerçevesinde İstihbarat Daire Başkanlığı sistem odasına izi sürülemeyen bir sistem kurduğu, bu şekilde EGM İstihbarat Daire Başkanlığında bulunan Devlet güvenliğine, Devletin iç ve dış siyasal yararlarına ve milli savunmaya yönelik bilgiler içerdiği hususunda şüphe bulunmayan istihbari verilerin uzun bir süre boyunca ve temadi eder şekilde sanıklar …, … ve …’in belirttiği usullerle casusluk amacıyla temin edildiği ve sanık …’e iletildiği, …’in de bu bilgileri örgütsel organizasyon/paralel devlet yapılanması niteliğinde olan FETÖ silahlı terör örgütü içerisinde kendisinin üstünde bulunan örgüt mensuplarına casusluk amacıyla ilettiği olayda;
TCK’nın 328. maddesinde düzenlenen Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla temin etme ve TCK’nın 330. maddesinde düzenlenen Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla açıklama eylemlerinin iki ayrı suçu oluşturması, iddianamenin tetkikinde ise, sadece TCK’nın 328. maddesinde yazılı suçtan dava açılmış olması karşısında TCK’nın 330. maddesinde yazılı Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla açıklama suçundan da dava açılması sağlanıp, yargılamaya devamla TCK’nın 43/1 ve 44. maddelerinin uygulanmasını gerektirmeyen TCK’nın 328 ve 330. maddelerinde yazılı suçlardan ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,
c-Sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkumiyet hükümleri ile ilgili olarak;
İlk derece mahkemesi gerekçeli kararının, her bir sanıkla ilgili olarak delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe bölümünde sanıklar yönünden ceza tayin edilirken alt sınırdan ayrılmaya bir neden görülmediği şeklinde açıklamalara yer verildiği halde; kısa kararda her bir sanık yönünden alt sınırdan uzaklaşılarak hüküm kurulması sonucu hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulmak suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 232/6. maddesine aykırı davranılması,
d-Tüm sanıklar ile ilgili olarak;
Katılma hakkı ve hükümleri temyiz etme yetkisi bulunmayan TBMM Başkanlığı ile T.C. … lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanıklar ve müdafiileri ile T.C. Cumhurbaşkanlığının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanıklar …, … ve …’ün tutuklulukta geçirdikleri süre, atılı suçlar için kanun maddelerinde öngörülen ceza miktarları, mevcut delil durumu ve bozma nedenleri gözetilerek tutukluluk hallerinin DEVAMINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi gereğince dosyanın Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.