Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2021/14026 E. 2023/624 K. 21.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/14026
KARAR NO : 2023/624
KARAR TARİHİ : 21.02.2023

DURUŞMA TALEPLİ

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olma
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.
Sanık müdafinin duruşmalı inceleme talebinin, 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği takdîren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Gaziantep 10. Ağır Ceza Mahkemesinin, 15.03.2018 tarihli ve 2017/434 Esas, 2018/162 sayılı Kararı ile sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 314 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun (3713 sayılı Kanun) 5 inci maddesinin birinci fıkrası, 5237 sayılı Kanun’un 221 inci maddesinin dördüncü fıkrası, 62 inci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları, 58 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası, 221 inci maddenin beşinci fıkrası uyarınca 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
2.Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin, 09.11.2018 tarihli ve 2018/1463 Esas, 2018/2372 sayılı Kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanığın istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
3.7188 sayılı Kanun’un 29 uncu maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 286 ıncı maddesine eklenen üçüncü fıkradaki düzenleme gereğince temyiz yolunun açılması üzerine dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 25.09.2021 tarihli, örgüt mensubu olduğu kabul edilen sanık hakkında, TCK’nın 58/9 maddesi uyarınca cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, etkin pişmanlık hükmünün uygulanması nedeniyle de ayrıca TCK’nın 221/5 maddesi uyarınca 1 yıl denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi gerekirken karma şekilde uygulama yapıldığının gözetilmemesi, yasaya aykırı olduğundan, hükmün bozulması ve bu husus yeniden yargılanmayı gerektirmediğinden, CMK’nın 303 nci maddesi uyarınca, anılan hususlar düzeltilmek suretiyle hükmün onanması görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz istemi özetle, garson kod adlı kişiden elde edilen bilgilerin hukukça korunan yollarla elde edilmediği, ele geçirilen bilgilerin hukuki anlamda delil niteliğinin olmadığı, gizli tanık şartlarını taşımadığı halde gizli tanık olarak değerlendirildiği, dosya kapsımda ifadesine başvurulması gerekirken başvurulmadığı, silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği, tanıktan ele geçirilen SD karttaki verilerde sanığın örgüt üyesi olduğuna dair somut verilerin olmadığı ve sanığın beyanlarını doğruladığı, Bank Asyaya örgüt liderinin talimatı ile para yatırılmadığı ve rutin bankacılık faaliyetleri kapsamında işlemlerin yapıldığı, atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı, sanığın ne şekilde örgüte katıldığı, hangi hiyerarşide yer aldığı, eylem ve faaliyetlerinin yoğunluğunun ne şeklide olduğunun gerekçelendirilmediği, gerekçeli kararda hukuka uygunluk nedenlerinin bulunup bulunmadığının tartışılmadığı, hata hükümlerinin uygulanması gerektiği, sanığın ikrarının tek başına mahkumiyete esas olamayacağı, yargılama aşamasında dile getirilen hukuka aykırılık iddialarının gerekçeli kararda değerlendirilmediği, hükme esas alınan delillerin atılı suçu oluşturmadığı ve aleyhe delil olarak değerlendirilmemesi gerektiği, gerekçesiz bir şekilde alt sınırdan uzaklaşıldığı ve etkin pişmanlık indiriminin üst sınırdan uygulanmadığı, gizli tanığın beyanlarının tek başına hükme esas alınmasının Tanık Koruma Kanunu’na aykırı olduğu, verilen mahkumiyet hükmünün sanık lehine bozulması gerektiği ve sair sebeplere ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Sanık hakkında terör örgütü yöneticiliği suçundan dava açıldığı, terör örgütü yöneticiliği bölümünde terör örgütü yöneticiliği ile ayrıntılı açıklama yapıldığı, Yargıtay 16. CD nin 2016/7162 Esas-2017/4786 Karar sayılı ilamında terör örgütü yöneticisi olabilmek için failin hiyerarşik olarak örgüt üyeleri üzerinde bulunması ve geniş bir alanda iş bölümü yapabiliyor olması, örgüt üyeleri üzerinde sevk ve idarede bulunabilmesi, örgütsel faaliyetlerin organizasyonunda, icrasında, harekete geçiren, engelleyen veya durduran olarak rol üstlenebilmesi, ayrıca bu faaliyetleri denetleyebiliyor olması gerektiğinin belirtildiği, dosya kapsamı değerlendirildiğinde sanığın örgüt üyeleri üzerinde hiyerarşik bir durumunun tespit edilemediği, sanığın eylemlerinin bir bütün olarak değerlendirildiğinde terör örgütü üyeliği suçu kapsamında kaldığı anlaşılmakla, sanığa CMK’nın 226/2 nci maddesi kapsamında TCK’nın 314/2 nci maddesi kapsamında ek savunma hakkı verildiği, sanık önceki savunmalarını terkar ettiğini beyan ettiği, bu kapsamda son olarak Gaziantep’te öğretmen olarak görev yaptığı sırada FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibat ve iltisakı sebebi ile görevinden uzaklaştırılan sanığın örgütün mahrem yapılanması içerisinde yukarıda anlatılan bölge içerisinde meslekten geçme polis amirleri sorumlusu olduğu, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün finans kaynaklarından … Katılım Bankasında yeni hesap açarak para yatırdığının anlaşılması ile sanığın ikrar içeren savunması ve deliller birlikte değerlendirildiğinde, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile önceden var olan süreklilik, yoğunluk ve çeşitlilik arz eden organik bağının bulunduğu ve sanığın eylemlerinin bir bütün halinde silahlı terör örgütü üyeliği suçunu oluşturduğu kanaatine varılmış ve bu suçtan dolayı cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Yargıtay 16. CD nin 2015/1269 Esas- 2017/5330 Karar sayılı ilamında özetle “Örgütün yapısı ve faaliyetleri ile ilgili bilgi veren sanığın, verdiği bilgilerin örgütteki konum ve faaliyetine uygun nitelikte faydalı olup olmadığı İçişleri Bakanlığından ve ilgili birimlerden sorulduktan sonra sonucuna göre hakkında TCK’nın 221/4. maddesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerekirken yeterli araştırma yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi” şeklinde belirtildiğinden sanık yakalandıktan sonra savunmalarında üniversite döneminde paralel yapıya müzahir evde kaldığını, 1996 yılında üniversiteden mezun olduktan sonra 2000 yılına kadar paralel yapı ile irtibatını kopardığını, 2000 yılında Gaziantep ilinde komiser yardımcılarına sohbet vermeye başladığını, onbeş günde bir biraraya geldiklerini, bu esnada kendisinin de aralarında olduğu kişilere verilen sohbetlere de katıldığını, 2009 yılına kadar kendi sorumluluğuna verilen farklı gruplardaki emniyet görevlilerine bu şekilde sohbet verdiğini, 2009-2012 yılı arasında herhangi bir faaliyette bulunmadığını, 2012 yılında örgütten kopmaya başlayan öğretmenlerin tekrar kazandırılması için kendisine görev verildiğini ancak bu planın hayata geçirilemediğini beyan ettiği, sanığın örgüt içerisindeki bildiği kişilerin isimlerini söylediği, sanığın beyanlarının ifadesindeki kişilerin soruşturma ve kovuşturma dosyalarında delil olarak kullanıldığı, ayrıca sanığın örgüt yapısının içerisinde bulunduğundan pişman olduğunu belirtmesi karşısında vermiş olduğu bilgiler ve örgütteki konumu itibarı ile sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına karar verilmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle; sanığın silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu işlediği anlaşıldığından bu suçtan dolayı eylemine uyan TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1 inci maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmiştir. Sanık hakkında TCK’nın 314/2 nci maddesi uyarınca ceza belirlenirken TCK’nın 61 inci maddesi uyarınca eylemleri dikkate alındığında kastının yoğunluğu ile amaç ve saiki, suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer ile meydana gelen tehlikenin ağırlığı göz önüne alınarak alt sınırdan uzaklaşılmıştır. Sanığın yakalandıktan sonra örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar ile ilgili bilgi vermek suretiyle etkin pişmanlık gösterdiği anlaşıldığından TCK’nın 221/4-2.cümle maddesi gereğince verilen cezada takdiren 1/2 oranında indirim yapılmıştır. Sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlığı ile cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri lehine göz önünde bulundurularak sanık hakkında takdiren TCK’nın 62 nci maddesinde düzenlenen takdiri indirim hükümleri uygulanmıştır. Sanık hakkında belirlenen hapis cezasının miktarı itibariyle yasal koşulları oluşmadığından TCK’nın 51 inci maddesinde düzenlenen erteleme hükümleri, TCK’nın 50 nci maddesinde düzenlenen seçenek yaptırıma çevirme hükümleri ile CMK’nın 231 inci maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümleri uygulanmamıştır. Sanığa verilen hapis cezasının yasal sonucu olarak TCK’nın 53/1 inci maddesinde düzenlenen güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına ve TCK’nın 58/9 uncu maddesi gereğince hakkında mükerrirlere özgü infaz rejimi hükümlerinin uygulanmasına karar verilerek hüküm kurulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
a) Amacı, yapılanması ve faaliyet yöntemlerine ilişkin ayrıntıları, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.09.2017 tarih, 2017/16-956 Esas ve 2017/370 sayılı Kararı ile onanarak kesinleşen, Yargıtay (kapatılan) 16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı Kararında ve dairemizin müstakar kararlarında açıklandığı üzere, FETÖ/PDY, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmayı ve yerine başka bir düzen getirmeyi amaçlayan bir terör örgütüdür.
b) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı anayasal düzene karşı işlenen suçlar soruşturma bürosu tarafından 2017/68532 soruşturma numarasına kayden yürütülen soruşturma kapsamında, gizli tanık Garson’un, gerek Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/250 Esas saylı dosyasında verdiği 16.02.2018 tarihli, gerekse Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan 18.04.2017 ve 27.04.2017 tarihli (Kom Daire Başkanlığında alınan) ifade tutanaklarında belirtildiği gibi, anılan örgütün mahrem yapılanması içerisinde yer alan Emniyet Genel Müdürlüğüne sızmış mensupları ile bunlardan sorumlu mahrem imamlarının örgütle irtibatı, bağlılık derecesi ve örgütsel konumu gibi stratejik önemi haiz bilgilerin kaydedildiği dijital materyallerin, Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği’nden alınan 18.04.2017 tarih ve 2017/2920 Değişik iş sayılı karara istinaden incelenmesi neticesinde düzenlenen veri inceleme raporunun, müsnet suç yönünden; gizli tanık beyanına ve gizli tanık tarafından teslim edilen dijital materyallere dayanılarak düzenlenmiş, sanığın örgütle irtibatını ortaya koyan bir belge olarak kabul edilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
c) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir (TCK madde 21/1). Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz(TCK madde 30/1). 5237 sayılı TCK’nın, “Hata” kenar başlıklı 30/1 inci maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleştiği durumlarda, sanığın kasten hareket ettiğinden bahsedilemeyecek ve somut olayda tipik eylem gerçekleşmiş olsa da 5271 sayılı CMK’nın 223/2-c maddesi gereğince beraat kararı verilecektir.
Hata(yanılma); kişinin tasavvuru, zihninden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Failin tasavvurunun konusu dış dünyaya ait bir şeye ilişkin olabileceği gibi, normatif dünyaya (kurallar alanına) dair de olabilir. Dış dünyayla ilgili şey olduğundan farklı bir biçimde algılanması halinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi halinde ise yasak hatasından bahsedilir. Kısaca unsur hatası bir algılama hatası olduğu halde, yasak hatası bir değerlendirme hatasıdır.
Dairemizin 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı dosyasında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; FETÖ/PDY terör örgütünün, başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanında büyük bir kesimce böylece algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce erişinceye kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün ustaca gizlenen amacını bilenler ve bu amaçla örgütte görev alanlar açısından, suç tarihine bakılmaksızın ve suç tarihinden önce anılan yapının terör örgütü olduğuna ilişkin bir mahkeme kararı verilmiş olması da aranmaksızın hata savunmalarına itibar edilemeyeceğinde kuşku bulunmamakta ise de; terör örgütü olduğunu bilmeksizin içinde yer alan veya yardım eden sanıklar yönünden mensup olduğu ya da yardım ettiği yapının Anayasal düzeni zorla değiştirme, Anayasaya uygun olmayan yöntemlerle iktidarı ele geçirmeyi amaçlayan bir terör örgütü olduğunu veya terör örgütüne dönüştüğünü anladığı veyahut expost bir değerlendirme ile dış aleme yansıyan olay ve olgular itibariyle kendisinden anlamasının beklendiği tarihten itibaren davranışları ile bu örgütten ayrılma iradesini ortaya koyup koymadığı ve bu bağlamda TCK’nın 30/1 inci maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği somut olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın örgütteki konumu, faaliyetlerinin önemi ve irtibatının devam ettiği tarih itibariyle örgütün nihai amacını bilmediği yönündeki sanık müdafiinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden bozma sebebi yapılmamıştır.
d) Mahallinde hukuka uygun olarak ikame olunup usulünce tartışılan delillere, dosya kapsamına, gizli tanık tarafından teslim edilen dijital materyallere ve sanığın etkin pişmanlık hükümleri kapsamında yaptığı savunmasına göre, örgüte ait evlerde kalan, örgüt mensupları tarafından düzenlenen sohbet toplantılarına katılan, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün nihai amacını gerçekleştirmek için stratejik öneme haiz mahrem yapılanması içerisinde yer alıp komiser yardımcılarına sohbet veren, örgüt liderinin talimatı ile Bank … hesabında para yatırma ve hesap açma işlemleri gerçekleştiren sanığın, anılan örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla katılıp süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluluk arz eden faaliyetlerde bulunmak suretiyle üyesi olduğuna, örgütsel konum ve faaliyetlerindeki çeşitlilik sebebiyle temel cezanın tayininde teşdit uygulanmasına dair kabulde bir isabetsizlik görülmemekle yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın dosyaya yansıyan eylemleri nazara alındığında, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini belirterek bu kapsamda örgütteki kaldığı süre, örgütsel faaliyet ve örgüt mensupları ile ilgili örgütsel konum ve faaliyetlerine uygun ifade veren ve anlatımlarda bulunduğu anlaşılan sanık hakkında verdiği bilgiler, bilgilerin niteliği, faydalılık derecesi ve etkin pişmanlıkta bulunduğu aşama nazara alınarak TCK’nın 314/2 ve 3713 sayılı Kanun’un 5/1 inci maddesi uyarınca tayin olunan cezada, üçte birden dörtte üçe kadar indirim öngören TCK’nın 221/4-2 nci maddesi gereğince daha makul oranda bir indirim yapılarak ceza tayini gerekirken yazılı şekilde uygulama ile fazla cezaya hükmedilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle sanık müdafiinin temyiz talebi yerinde görüldüğünden Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin, 09.11.2018 tarihli ve 2018/1463 Esas, 2018/2372 sayılı Kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca dosyanın Gaziantep 10. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
21.02.2023 tarihinde karar verildi.