YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/11292
KARAR NO : 2023/3070
KARAR TARİHİ : 10.05.2023
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
HÜKÜMLER : İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak verilen mahkumiyet.
TEMYİZ EDENLER : Sanık … ve diğer sanıklar müdafiileri
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Ret-Onama
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle temyiz edenlerin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Sanıklar …, …, …, … müdafileri ile sanık …’ın duruşmalı inceleme taleplerinin, 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereğince yasal şartları oluşmadığından reddine,
5271 sayılı Kanun’un 295. maddesinde, temyiz gerekçesi/nedeni bildirmek için öngörülen yedi günlük sürenin, hak düşürücü niteliğine ilişkin sonuçların incelemeye konu kararda ya da bu kararın tebliğine dair mazbatada açık ve anlaşılır biçimde gösterilmediği anlaşılmakla temyizin süresinde ve gerekçeli olduğu kabul edilmiş, tebliğnamedeki sanık … müdafiinin temyiz isteminin reddine dair düşüncede hukuki isabet görülmemiştir.
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1) Sanıklar …, …, …, …, … ve … hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazları ile ilgili olarak:
Sanık …’ın örgütsel toplantılara katılmak, örgüte müzahir Aktif Sen Sendikasının denetim kurulunda görev almak, örgütle iltisaklı Bank Asyadaki hesabına örgüt liderinin talimatı üzerine ve örgüte yardım kastıyla para yatırmak ve askeri okullara örgüt adına eleman yönlendirmekten ibaret eylemlerinin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğu gözetilmeden delillerin hatalı değerlendirilmesi suretiyle suç vasfında yanılgıya düşülmesi TCK’nın 314/3 ve 220/7. maddelerindeki atfın niteliği ve aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükümlere esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen esasa müessir olabilecek savunmaların özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin eleştiri dışında doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uydukları, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla, sanıklar müdafiilerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davalarının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2) Sanıklar …, …, …, … ve … hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazları ile ilgili olarak:
a)Sanık … yönünden;
Ayrıntıları ve hukuki mahiyeti Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinleşen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır.
Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf 383 vd.).
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır (… özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf. 28, Özgenç Genel Hükümler syf.280).
Suç örgütünün tanımlanıp yaptırıma bağlandığı 5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinin 7. fıkrasında yardım fiiline yer verilmiştir. “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, örgüt üyesi olarak” cezalandırılacağı belirtilmiş, anılan normun konuluş amacı, gerekçesinde; “örgüte hakim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişi, örgüt üyesi olarak kabul edilerek cezalandırılır.” şeklinde açıklanmış, 765 sayılı TCK’nın sistematiğinden tamamen farklı bir anlayışla düzenlenen maddede yardım etme fiilleri de örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek, bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir.
Yardım fiilini işleyen failin örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün TCK’nın 314 üncü maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkanının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir.
Yardım fiilleri örgüte silah sağlama ve terörün finansmanı dışında tahdidi olarak sayılmamıştır. Her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemler yardım kapsamında görülebilir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 11.11.1991 tarih, esas 9-242, karar 305). Yardım teşkil eden hareketin başlı başına suç teşkil etmesi gerekmez. Yardım bir kez olabileceği gibi birden çok şekilde de gerçekleşebilir. Ancak yardım teşkil eden faaliyetlerde devamlılık, çeşitlilik veya yoğunluk var ise örgüt üyesi olarak da kabul edilebilecektir.
BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temüttü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107 nci maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı … Katılım Bankası A.Ş.’de gerçekleştirilen mutad bankacılık işlemlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilemeyeceğinin kabul edilmesi gerekir. Ancak örgüt liderinin talimatı üzerine ve örgüte yardım kastıyla yapılan, örgütün amacına hizmet eden ödeme ve sair bankacılık işlemlerinin, örgüte üye olmak suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek başına ise örgüte yardım etmek olarak değerlendirilmesi mümkündür.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
… Katılım Bankası AŞ’de gerçekleştirilen mutad hesap hareketlerinin müsnet suç yönünden örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilemeyeceği de gözetildiğinde, örgütle iltisaklı sendikada görev almak ve sosyal medya hesabında örgütü meşru gösteren paylaşımlarda bulunmaktan ibaret sempati düzeyinde kalan eylemleri dışında, anılan örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla katıldığına ilişkin kesin ve yeterli delil ikame olunamadığından ispat edilemeyen müsnet suçtan beraati yerine delil ve olguların hatalı değerlendirilmesi neticesinde ve yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyet hükmü tesisi,
b)Sanıklar …, …, … ve … yönünden;
Ayrıntıları yukarıda ilgili bölümde açıklandığı üzere, maddi gerçeğin ve suç kastının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya konulması ve sanıklar …, … ve …’nın savunmalarının denetlenmesini teminen, hesap açma tarihinden itibaren Bank … hesap dökümlerinin tamamına ilişkin olarak inceleme yaptırılıp örgüt liderinin talimatı doğrultusunda bankacılık işlemi yapılıp yapılmadığı, bankanın TMSF’ye devri sonrası gereçekleşen hesap hareketleri ile katılım hesabına para yatırdıkları son tarihin tespiti hususlarında uzman bilirkişi marifeti ile denetime elverişli ve dosya kapsamına uygun rapor alınmasından sonra sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiğinin gözetilmemesi,
Sanıklar … ve … hakkında ayrıca kurulan mahkumiyet hükümlerine esas alınan, suçun sübutu, vasfının tayini ve cezanın kişiselleştirilmesi bakımından belirleyici delil olan; … hakkında tanıklar Mehdi Orhan ve Bilgehan Kolağasıoğlu’nun, … hakkında ise tanık Mehdi Orhan’ın doğrudan aleni duruşmada sanıkların huzurunda veya 5271 sayılı Kanun’un 180 inci maddesinin birinci, ikinci ve beşinci fıkraları gereğince SEGBİS kullanılmak ya da anılan Kanunun 181 inci maddesinin birinci fıkrasında öngörülen usule riayet edilmek suretiyle istinabe yoluyla dinlenip AİHS’nin 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının (d) bendi ve Anayasanın 36 ıncı maddeleri ile teminat altına alınan “iddia/kamu tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek” hakkı tanınması gerektiği gözetilmeden ifade tutanaklarının okunması ile yetinilerek savunma hakkının kısıtlanması,
Kanuna aykırı, sanık …’ın ve diğer sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin belirtilen sebeplerden dolayı 5271 sayılı Kanun’un 302/2 maddesi gereğince BOZULMASINA, dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi uyarınca Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
10.05.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.