Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2021/10089 E. 2023/418 K. 13.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/10089
KARAR NO : 2023/418
KARAR TARİHİ : 13.02.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2018/2284 – 2019/1345
SUÇ : Silahlı terör örgütüne yardım etme
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddi kararı

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kesin kararın; 24.10.2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun’un 29 ncu maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesine eklenen üçüncü fıkradaki düzenleme gereğince temyize tabi hale gediği, anılan Kanun’a eklenen geçici 5 inci maddenin 1/f bendinde belirtilen süre içerisinde temyiz talebinde bulunduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ

1. Denizli 5. Ağır Ceza Mahkemesinin, 22.03.2018 tarihli ve 2017/234 Esas, 2018/71 Karar sayılı oy çokluğuyla verilen kararı ile sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 314 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5 inci maddesinin birinci fıkrası, 5237 sayılı Kanun’un 220 nci maddesinin yedinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.

2. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, 25.09.2019 tarihli ve 2018/2284 Esas, 2019/1345 sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin istinaf başvurusunun, karar başlığında suç adının silahlı terör örgütüne üye olmak olarak yazılmasının mahallinde düzeltilebilir bir maddi olarak değerlendirildiği belirtilmekle birlikte, hüküm fıkrasının 3 numaralı bendi çıkartılarak yerine,

“sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne yardım etmek suçunu oluşturduğu sabit olduğundan sanığın değişen suç vasfına göre eylemine uyan TCK’nın 220/7 ve 314/3 üncü maddeleri yollamasıyla TCK’nın 314/2 nci maddesi uyarınca suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri dikkate alınarak takdiren 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Sanığa verilen cezanın TCK’nın 220/7 nci maddesi uyarınca, yardımın niteliği ve derecesi dikkate alınarak takdiren 2/3 oranında indirilerek 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığa verilen cezanın 3713 sayılı Kanun’un 5/1 inci maddesi uyarınca 1/2 oranında artırılarak 1 yıl 18 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları ve cezanın geleceği üzerindeki olası etkilerine göre verilen cezasından TCK’nın 62/1 inci maddesi uyarınca takdiren l/6 oranında indirim yapılarak sonuç olarak 1 yıl 13 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Sanık hakkında Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 Esas – 2015/85 sayılı iptal kararı doğrultusunda yürürlükte bulunan TCK’nın 53/1 inci maddesinin uygulanmasına” cümleleri yazılmak ve sonuç olarak sanık hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmek suretiyle 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 303 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.

3. Dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 14.06.2021 tarihli ve onama görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Sanık müdafiinin temyiz istemi özet olarak, suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığına, sanığa isnat edilen eylem tarihleri itibarıyla yapılanmanın silahlı terör örgütü niteliğinin

bulunmadığına, sanığın kastının bulunmaması sebebiyle 5237 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi uyarınca hata hükümleri kapsamında beraat kararı verilmesi, aksi takdirde aynı Kanun’un 220 nci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca basit suç örgütüne yardım suçundan cezalandırılması gerektiğine, sanığın 2014 yılından önceki Bank Asya hesap hareketleri bilirkişiye tevdi edilmemek suretiyle eksik inceleme ile hüküm kurulduğuna, 2007 yılından beri hesabını aktif olarak kullandığına ve başka bankalarla da çalıştığına, 2014 yılının Kasım ayında Bank Asya hesabına traktör satış bedelini yatırdığına, buna ilişkin evrakın dosyaya sunulduğuna, bu parayı da 2 ay gibi bir süre sonra hesaptan çektiğine, ayrıca taşınmaz alım satım işleriyle uğraşması nedeniyle bankada işlem yaptığına, herkesin Bank Asyaya parasını yatırdığı 2014 yılının Şubat ayında parasını hesaptan çekmesinin ve TMSF’ye devirden dört ay sonra hesabını kapatmasının örgüt liderinin talimatı doğrultusunda hareket etmediğini gösterdiğine, ilgili dönemde yasalar çerçevesinde faaliyet gösteren Bank Asya hesap hareketlerinin delil olarak değerlendirilemeyeceğine, mahkeme kararının yeterli gerekçeyi içermediğine ve sair sebeplere ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü

Sanığın örgütün finans kaynağı durumunda bulunan Bank Asya adlı bankada hesabına örgüt elebaşısının talimatları doğrultusunda hesaplar açtırdığı, para yatırdığı ve böylelikle örgüte yardım kastıyla işlemler yaptığı, bu işlemin 28.11.2014 tarihinde 22.500 TL’lik katılım hesabı açtırmak şeklinde olduğu, hesap bakiyesinin 2013 Aralık ayında 39.250 TL, 2014 Ocak ayında 39.464 TL, Şubat ayında 568 TL olduğu, bu bakiyenin küçük artış ve azalışlarla Ağustos’a kadar aynı kaldığı, Ağustos ayında 2.868 TL ve Kasım ayında 23.533 TL olduğu, bu bakiyenin bir süre hesapta kaldıktan sonra bakiyenin 2015 Eylül ayında 1.542 TL’ye düştüğü ve 2015 Aralık ayında sıfırlandığı, evinde örgütle bağlantısı nedeniyle kapatılan yayınevlerine ait kitaplar bulunduğu ve örgütsel sohbetlere katıldığı değerlendirilerek, sanığın üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddia edilmiş ise de sanığın nihai amacını bilerek örgüt hiyerarşisine dahil olduğuna, iradesini örgüte teslim ettiğine, örgütle organik bir bağı bulunduğuna dair delil elde edilemediği, ancak sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu oluşturduğu anlaşılmakla bu suçtan mahkumiyetine karar verildiği belirlenmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü

İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, “hukuki süreç” başlığının 2 nci fıkrasında ayrıntılı şekilde alıntılandığı üzere, sanık hakkında temel ceza belirlenirken uygulama maddesinin “TCK’nın 220/7 ve 314/3 üncü maddeleri yollamasıyla TCK’nın 314/2 nci maddesi” şeklinde gösterilmesi, temel cezadan artırım ve indirimler yapılırken kanun hükümlerinin doğru sıralama ile uygulanması, sanık hakkında sonuç olarak “1 yıl 13 ay hapis” cezasına hükmolunması lüzumu, 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesi uygulanırken Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 Esas – 2015/85 sayılı iptal kararının gözetilmesi şeklindeki düzeltme sebepleri ve gerekçeli karar başlığında suç adının silahlı terör örgütüne üye olmak olarak gösterilmesi şeklindeki mahallinde düzeltilebilir maddi hata dışında isabetsizlik bulunmamıştır.

IV. GEREKÇE

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre sanığın okumak amacıyla örgüte müzahir yayınlara ait kitaplar bulundurmasının örgütsel faaliyet yahut delil olarak değerlendirilemeyeceği belirlenerek yapılan incelemede;

1. Amacı, yapılanması ve faaliyet yöntemlerine ilişkin ayrıntıları, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 2017/16-956 Esas ve 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen, Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarihli ve 2015/3 Esas 2017/3 sayılı kararında ve Dairemizin müstakar kararlarında açıklandığı üzere, FETÖ/PDY cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmayı ve yerine başka bir düzen getirmeyi amaçlayan bir terör örgütütür.

2. BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temüttü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi TMSF’ye devredilen ve 22.07.2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 107 nci maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş’de gerçekleştirilen rutin hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin, örgüte üye olmak suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek başına ise örgüte yardım etmek olarak kabul edilebilecektir.

3. Yargılama aşamasında dosyada mevcut olan tanıklar Ö. Y.’nin ve Z. A.’nın beyanları ile hükümden sonra dosyaya UYAP sistemi üzerinden gelen Ö. Ç. ve İ. Y.’nin beyanları itibarıyla, polis memurları arasında düzenlenen sohbetlere katılan ve başka şahısları da bu sohbetlere davet eden, Bank Asya kayıtları itibarıyla, örgüt liderinin Bank Asyaya destek olunması yönündeki talimatı doğrultusunda katılım hesabı açmak ve çeşitli bankacılık işlemleriyle bakiye arttırmak suretiyle örgütün amacına hizmet eden eylemlerde bulunan, hükümden sonra dosyaya UYAP sistemi üzerinden gelen Veri İnceleme Raporunda “DERECE 1” ve “2015 MART ALAN” kodları itibarıyla “FETÖ mensubu olup her şeyiyle teslim olan ancak yöneticilik vasıfları olmayan polis memuru”nu ifade eden “SAY” olarak, “ALAN” kodu itibarıyla “FETÖ içerisinde olup, örgüt benim örgütüm diyen ancak bazı zaafları olan (himmet verme-kampa kalma-her çağırıldığında gelme-sigara- karşı cins-namaz) kişiler”i ifade eden “EA” olarak kodlanan, dosyadaki tüm bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde, örgütün operasyonel faaliyetlerinin başlamasından ve görünen yüzünün ortaya çıkmasından sonraki süreçte de örgüt hiyerarşisi içinde süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylemler yürüttüğü ve örgüt üyesi olduğu anlaşılan sanığın örgüte yardım eden olarak kabul edilmesi, 5237 sayılı Kanun’un 314 üncü maddesinin üçüncü fıkrası ve 220 nci maddesinin yedinci fıkrası hükümlerindeki atfın niteliği ve aleyhe temyiz olmaması gözetilerek bozma nedeni yapılmamış olup; sanığın silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan mahkumiyetine dair hükümde eleştiri konusu dışında hukuka aykırılık bulunmamıştır.

4. Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir (5237 sayılı Kanun md. 21/1). Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz(5237 sayılı Kanun md. 30/1). 5237 sayılı Kanun’un “Hata” kenar başlıklı 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında

düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleştiği durumlarda, sanığın kasten hareket ettiğinden bahsedilemeyecek ve somut olayda tipik eylem gerçekleşmiş olsa da 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi gereğince beraat kararı verilecektir.

Hata (yanılma); kişinin tasavvuru, zihninden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Failin tasavvurunun konusu dış dünyaya ait bir şeye ilişkin olabileceği gibi, normatif dünyaya (kurallar alanına) dair de olabilir. Dış dünyayla ilgili şey olduğundan farklı bir biçimde algılanması halinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi halinde ise yasak hatasından bahsedilir. Kısaca unsur hatası bir algılama hatası olduğu halde, yasak hatası bir değerlendirme hatasıdır.

Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı kararında ve Dairemizin müstakar kararlarında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; FETÖ/PDY terör örgütünün, başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanında büyük bir kesimce böylece algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce erişinceye kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün ustaca gizlenen amacını bilenler ve bu amaçla örgütte görev alanlar açısından, suç tarihine bakılmaksızın ve suç tarihinden önce anılan yapının terör örgütü olduğuna ilişkin bir mahkeme kararı verilmiş olması da aranmaksızın hata savunmalarına itibar edilemeyeceğinde kuşku bulunmamakta ise de; terör örgütü olduğunu bilmeksizin içinde yer alan veya yardım eden sanıklar yönünden mensup olduğu ya da yardım ettiği yapının Anayasal düzeni zorla değiştirme, Anayasa’ya uygun olmayan yöntemlerle iktidarı ele geçirmeyi amaçlayan bir terör örgütü olduğunu veya terör örgütüne dönüştüğünü anladığı veyahut expost bir değerlendirme ile dış aleme yansıyan olay ve olgular itibariyle kendisinden anlamasının beklendiği tarihten itibaren davranışları ile bu örgütten ayrılma iradesini ortaya koyup koymadığı ve bu bağlamda 5237 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği somut olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir.

Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, polis memuru olarak görev yapan sanığın kişisel konumu, eylemlerinin boyutu ve eylemlerini sürdüğü tarih aralığı gözetilerek, örgütün nihai amacını ve silahlı niteliğini bilmediği yönündeki savunmasına itibar edilmeyerek, hakkında 5237 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi kapsamında hata hükümlerinin uygulanmaması isabetlidir.

V. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin, 25.09.2019 tarihli ve 2018/2284 Esas, 2019/1345 sayılı kararında sanık müdafiince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden, 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Denizli 5. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

13.02.2023 tarihinde karar verildi.