Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2019/8659 E. 2019/6736 K. 01.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/8659
KARAR NO : 2019/6736
KARAR TARİHİ : 01.04.2019

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
HÜKÜM : Sanığın mahkumiyetine dair

Dairemizin sanık … hakkındaki basit yaralamadan 18.02.2019 gün ve 2018/9337 Esas, 2019/3144 Karar sayılı BOZMA kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 17.03.2019 tarih, KD-2015/384870 sayılı itiraznamesi ile;
“…sanık …’in, eşi olan mağdur …’i darp ettiği, darp nedeniyle mağdurun basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı, mağdurun şikâyeti üzerine olayın adli makamlara intikal ettiği ve sanık hakkında kamu davası açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece, sanığın eylemi eşe karşı kasten silahla yaralama olarak vasıflandırılmış, cezanın şahsileştirilmesi sırasında birden fazla artırım nedeni olduğundan temel ceza olarak 5237 sayılı Kanun’un 4 aydan 1 yıla kadar ceza öngören 86. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 5 ay hapis cezası belirlenmiş, aynı Kanun’un 86/3-a-e ve 62/1. maddeleri uygulanarak sanık hakkında 6 ay 7 gün hapis cezasına hükmolunmuş, verilen hapis cezası müştekinin şikâyetten vazgeçmesi ile ortaya çıkan pişmanlığı göz önüne alınarak TCK’nin 50/1-d. maddesi gereğince seçenek tedbire çevrilmiş, sanığın neticeten 6 ay 7 gün süreyle kahvehanelere gitmekten yasaklanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Ceza Dairelerinin bazı kararlarında TCK’nin 58. maddesi uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için mahkemece hapis cezasına hükmolunmasının zorunlu olduğu vurgulanmıştır. Yargıtay Yüksek 4. Ceza Dairesi 03.12.2012 tarihli 19610-28432 sayılı kararında “sanık hakkında adli para cezasına hükmedilmesi karşısında TCK’nin 58. maddesi uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağının düşünülmemesi” hususunu, 03.12.2012 tarihli 2267-28413 sayılı kararında “verilen cezanın TCK’nin 50/1-f maddesine göre, seçenek yaptırıma çevrilmesi karşısında, tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi” hususunu bozma nedeni yapmış, 11.06.2014 tarihli 15850-21031 sayılı kararında ise “5275 sayılı Kanun’un 108/2. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin ancak hapis cezalarında uygulanabileceği gözetilmeden, hükmolunan adli para cezası nedeniyle tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesi” halinin kanuna aykırı olacağını belirtmiştir.
5237 sayılı TCK’nin 58. maddesinin 3. fıkrasına göre, tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adli para cezası öngörülmüş ise hapis cezasına hükmolunacağı, aynı Kanun’un 50. maddesinin 2. fıkrasında ise seçimlik ceza öngören düzenlemelerde hapis cezasının tercih edilmesi halinde bu cezanın artık para cezasına çevrilemeyeceği açıkça düzenlenmiştir. Seçimlik olarak tercih edilen hapis cezasının seçenek tedbire çevrilemeyeceğine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. 5237 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 5. fıkrasında ise hapis cezasının seçenek tedbire çevrilmesi halinde asıl mahkûmiyetin bu madde hükümlerine göre çevrilen tedbir olacağı açıkça vurgulanmıştır. Bu nedenle somut olayda; mahkemece hükmolunan hapis cezası takdiren seçenek tedbire çevrildiğinden artık sonuç cezanın çevrilen tedbir olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. 5275 sayılı Kanun’un 108/2. maddesi dikkate alındığından ise hükmolunan tedbir nedeniyle tekerrür hükümlerinin uygulanmaması gerekmektedir.
5237 sayılı Kanun’da seçenek olarak öngörülen durumlarda mahkemece belirlenen hapis cezasının seçenek tedbire çevrilmesine kanuni bir engel bulunmamaktadır. Kanun koyucu tarafından tekerrür şartlarının varlığı halinde seçenek olarak tercih edilen hapis cezalarının tedbire çevrilmesi yasaklanmadığından, Kanun koyucunun öngörmediği bir şekilde TCK’nin 58. maddesindeki metnin kıyasa yol açacak suretle sanığın aleyhine yorumlanması da mümkün görülmemektedir. Tüm bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu olay değerlendirildiğinde, yerel mahkemece eşe karşı kasten silahla yaralama suçundan kurulan usul ve kanuna uygun hükmün ONANMASINA karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hükmün BOZULMASI Kanuna aykırı” olduğundan bahisle BOZMA kararının kaldırılarak hükmün ONANMASI gerektiği belirtilmek suretiyle Dairemizin BOZMA kararının kaldırılması talebiyle dosyanın, 05.07.2012 tarihinde Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasa’nın 99. maddesiyle ile 5271 sayılı CMK’nin 308. maddesine eklenen 2 ve 3. bentler hükmü uyarınca itirazen incelenmek üzere Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan incelemede;
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Türk Ceza Kanunu’nun tekerrürü düzenleyen TCK’nin 58. maddesinin cezada bir artırım nedeni değil, infazda dikkate alınması gereken bir infaz rejimi olduğu, ilk defa suç işleyen sanık ile daha önce suç işlemiş ve tekerrüre esas sabıkaları olan sanık arasında bir ayrım yapıldığı,
İlk defa suç işleyen sanığın cezası kısa süreli hapis cezası ise, bu cezanın TCK’nin 50/1. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilebileceği, ancak kişi mükerrir ise cezası hapiste bırakılarak, hakkında TCK’nin 58/6. maddesi gereği “mükerrirlere özgü infaz rejimine” karar verilmesi gerektiği,
Nitekim seçimlik cezalarda kişi mükerrir ise TCK’nin 58/3. maddesi gereği hapis cezasının seçilmesi zorunlu olup, TCK’nin 50/2. maddesi gereğince de seçimlik cezada hapis cezası seçilince bu ceza artık adli para cezasına çevrilemez, dolayısıyla seçimlik cezada kişi mükerrir ise hapis cezası seçilerek hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanması kanunun gereğidir. Bu konuda Ceza Genel Kurulunun 19.03.2013 tarih, 2012/2-1500 Esas ve 2013/95 Karar sayılı kararı da mevcuttur.
Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümleri, seçimlik cezada bunu öngörüyor ise bunun mefhumu muhalifinden kısa süreli hapis cezalarında, kişi mükerrir ise bu cezanın TCK’nin 50/1. maddesindeki tedbire çevrilmeyip hapiste bırakıp mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanması gerektiği de ortaya çıkmaktadır.
Aksi durumda kısa süreli hapis cezası TCK’nin 50/1. maddesindeki tedbirlerden birine çevrilirse TCK’nin 58. maddesi mükerrirlik (tekerrür) hiç uygulanamaz hale gelecektir. Bu durumda mükerrir sanığın cezası tedbire veya para cezasına çevrilerek daha az bir ceza almış olacaktır.
İlk defa suç işleyen sanık ile mükerrir sanığın TCK’nin 3. maddesinde açıklanan cezada orantılılık ilkesi açısından bir farkı olmalıdır.
Olayımızda o yer Cumhuriyet savcısının sanığın tekerrüre esas sabıkası olmasına rağmen, mahkemenin kararında 5237 sayılı TCK’nin 58. maddesinin uygulanmadığı belirtilerek aleyhe temyize geldiği, sanığın adli sicil kaydına göre Uşak 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.11.2010 tarihli 2006/328 Esas ve 2010/617 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK’nin 116/2-4, 119/1-c, 62, 51. maddeleri uygulanması suretiyle hükmolunan erteli 1 yıl 8 ay hapis cezasının 21.03.2011 tarihinde kesinleştiği, olayımızdaki suç tarihinin 15.09.2014 olduğundan bu ilamın tekerrüre esas olduğu,
Sanığın tekerrüre esas sabıkası olduğu gözetilmeden mükerrir olan sanık hakkında, 5237 sayılı TCK’nin 86/2. maddesindeki seçimlik cezalardan hapis cezası seçilerek ve 5237 sayılı TCK’nin 86/3-a, e ve 62. maddeleri uygulanarak 6 ay 7 gün hapis cezası bulunduğu, bu cezaya 5237 sayılı TCK’nin 50/1-d maddesi de uygulanarak sonuçta 6 ay 7 gün süre ile “Kahvehanelere gitmekten yasaklanma tedbirine” çevrilmek suretiyle, TCK’nin 58. maddesinde belirtilen mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanamaz hale getirildiği, aleyhe temyiz bulunduğundan bu kararın bozularak sonuç olarak cezanın 6 ay 7 gün hapiste bırakılarak tekerrür nedeniyle TCK’nin 58. maddesi gereği mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanması gerektiği nedenle kararın bozulmasında isabetsizlik bulunmadığından Dairemizin anılan kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yerinde görülmeyen 17.03.2019 tarih, KD-2015/384870 sayılı itirazının REDDİ ile 5271 sayılı CMK’nin 308/2. fıkrası uyarınca sanık hakkındaki Dairemizin 18.02.2019 gün ve 2018/9337 Esas, 2019/3144 Karar sayılı bozma kararı ile ilgili itirazı incelemek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 01.04.2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında eşini yaralamaktan TCK’nin 86/2, 86/3-a, e, 62, 50/1-d maddeleri gereğince verilen 6 ay 7 gün hapis cezasının aynı süreyle kahvehanelere gitmekten yasaklanmasına seçenek yaptırımına çevrilmesine ilişkin verilen kararda,
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun sistematiğinde kısa süreli hapis cezasının “seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi hükmü kuran mahkemenin takdirindedir.” Mahkeme bu takdir yetkisini, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre kullanacaktır.
Konu ile ilgili olarak madde metninde kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlardan birine çevrilebilmesi için kişinin daha önce suç işlememiş olması bir şart olarak aranmamaktadır. Başka bir anlatımla kişinin daha önce suç işlemiş olması, bilahare işlediği suçtan dolayı mahkum olduğu kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesine mutlak bir engel teşkil etmemektedir. Hakim kişinin daha önce işlemiş olduğu, suçu, bu suçun cinsini, bu suçtan dolayı hükmolunacak cezayı, bu cezanın seçenek yaptırımlardan birine çevrilmiş olup olmadığını, ertelenmiş olup olmadığını, suçlunun kişiliği ile ilgili olarak değerlendirecektir.
Kanun koyucu Türk Ceza Kanunu’nun 58/1. maddesinde tekerrürü kural olarak benimsedikten sonra tekerrür şartlarını açıklarken aynı maddenin 3. fıkrasında seçimlik ceza olarak öngörülen suçlar yönünden bir sınırlama getirmiş, yine aynı Kanun’un 50/2. maddesinde de seçimlik cezalardan hapis cezayı tercih edildikten sonra, açıkça artık bu cezanın adli para cezasına çevrilemeyeceği hükmünü getirmiş diğer seçenek yaptırımlarla ilgili bir yasaklamayı bilinçli olarak öngörmemiştir. Aksi kabul kanunda olmayan bir hususun ihdası anlamına gelecektir. (Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler Prof. Dr. Mahmut Koca, Prof Dr. İlhan Üzülmez sayfa 532)
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulü ile bozma kararı kaldırılarak onama kararı verilmesi yerine itirazın reddi yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.