Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2018/8871 E. 2019/943 K. 23.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/8871
KARAR NO : 2019/943
KARAR TARİHİ : 23.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
HÜKÜM : Hükmün açıklanması suretiyle mahkumiyet

Mahalli mahkemece bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;
Gereği görüşülüp düşünüldü:
1) 5271 sayılı CMK’nin 232/2-b maddesi gereğince mağdur …’ın açık kimlik bilgilerine gerekçeli karar başlığında yer verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
2) Sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlediğinden bahisle ihbarda bulunulması üzerine, 5271 sayılı CMK’nin 231/11. maddesi gereğince hükmün açıklanmasına karar verilmiş ise de; ihbara konu Cizre Sulh Ceza Mahkemesinin 08.05.2014 tarih, 2013/106 Esas – 2014/61 Karar sayılı ilamının 5237 sayılı TCK’nin 106/1-1. cümlesinde düzenlenen “tehdit” suçuna ilişkin olduğu; denetim süresi içerisinde işlendiği anlaşılan “tehdit” suçunun, 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK’nin 253. maddesine göre uzlaşma kapsamına alındığı anlaşılmakla; TCK’nin 2. ve 7. maddeleri de gözetilerek, söz konusu ilama ilişkin uzlaştırma işlemi yapılıp yapılmadığı mahkemesinden sorularak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Kabule göre de;
3) Mağdurun, hayat fonksiyonlarını orta (2.) derecede etkileyecek kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanması karşısında, 5237 sayılı TCK’nin 87/3. maddesinin 19.12.2006 tarih ve 5560 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile yapılan değişikliğe kadar müstakil fıkra olduğu da dikkate alınarak, 5237 sayılı TCK’nin 7/2. maddesi gereğince, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve eylemine uyan 5560 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki 5237 sayılı TCK’nin 87/3. maddesi ile hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nin 86/1, 87/3. maddeleri kararın gerekçe bölümünde eyleme uygulanıp elde edilecek sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle lehe olan kanunun belirlenmesi gerekirken, denetime olanak vermeyecek şekilde değişiklikten sonraki kanun maddeleri ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
4) Kabul ve uygulamaya göre, adli tıp kriterleri açısından kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif (1) ila ağır (6) derece şeklinde sınıflandırılması ve 5237 sayılı TCK’nin 87/3. maddesinde kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisine göre cezanın en fazla (1/2) oranında artırılmasının öngörülmüş olması karşısında, mağdur hakkında düzenlenen adli raporda, vücudundaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisinin orta (2.) derece olduğu belirtilmesine rağmen, TCK’nin 3. maddesine göre orantılılık ilkesine aykırı olarak sanığın cezasında (1/2) oranında artırım yapılması suretiyle fazla ceza tayini,
5) Sanık hakkında 20.06.2006 tarih ve 2006/71 Esas – 2006/455 sayılı karar ile 5237 sayılı TCK’nin 87/3. maddesi gereğince verilen “1 yıl” hapis cezasının TCK’nin 51. maddesi gereğince ertelendiği, hükmün sanık müdafii tarafından temyizi üzerine, 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesi yönünden değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulduğu, bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiği, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle hükmün açıklanmasına karar verilmiş ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 09.02.2016 tarih, 2014/71 Esas – 2016/42 sayılı kararı gereğince, sanığın 1412 sayılı CMUK’un 326/son maddesi gereğince kazanılmış hakkı nedeniyle hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nin 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verilmesi gerekirken, TCK’nin 50/1-a maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmesi suretiyle kazanılmış hakkının ihlal edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, CMUK’un 326/son maddesi gereğince sanığın kazanılmış hakkının dikkate alınmasına, 23.01.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.