Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2018/7998 E. 2018/18444 K. 28.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/7998
KARAR NO : 2018/18444
KARAR TARİHİ : 28.11.2018

Dairemizin 15.11.2018 gün ve 2018/7904 Esas, 2018/17600 Karar sayılı red kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 26.11.2018 tarih KD-2018/91702 sayılı itiraznamesi ile, kasten yaralama suçundan sanık …’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2, 86/3-a, 29/1, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 1.500,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 02.05.2013 tarihli ve 2013/264 Esas, 2013/432 sayılı kararı temyiz incelemesinde geçmeksizin kesinleşmiştir.
Bu karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.11.2018 gün ve 2018/91702 sayılı tebliğnamesiyle “…. yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde ve 5271 sayılı Kanun’un 231/6. maddesinde yer alan, “Sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, 02.05.2013 tarihli duruşma oturumunda alınan ifadesinde, “hakkımda hükmün açıklanmasının geri bırakılması dahil lehe olan bütün hükümlerin uygulanmasına rıza göstermiyorum” şeklindeki beyanını müteakip sanığa son sözü sorulduğunda, “beraatimi, mahkemece aksi kanaate varıldığı takdirde lehe olan hükümlerin uygulanmasını talep ederim” demesi karşısında, sanığın hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasını isteyip istemediği hususunda yeterince aydınlatılmadığı, hakkında lehe olan hükümlerin uygulanmasını istememesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gözetilmeksizin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına rıza göstermediği belirtilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına yer olmadığı kararı verilmesinde isabet görülmediğinden” bozulması gerektiği görüşüyle Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanlığına sunulmuştur.
Dairemizin 15.11.2018 gün ve 2018/7904 Esas, 2018/17600 Karar sayılı ilamıyla, 1 no’lu bozma görüşüne yönelik olarak; sanık … hakkında, mahkemece yargılama yapılarak deliller usulünce değerlendirilerek şikayetçi… ’i basit tıbbi müdahale ile giderilir şekilde yaralama eyleminden TCK’nin 86/2, 86/3-a, 29, 62, 52/2 maddeleri uyarınca 1.500,00 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği; kanun yararına bozmaya konu edilen… . Sulh Ceza Mahkemesinin 02.05.2013 tarihli ve 2013/264 Esas, 2013/432 sayılı mahkumiyet kararındaki ileri sürülen hukuka aykırılığın 5271 sayılı CMK’nin 309. maddesindeki hallere dahil olmayıp hakimin takdir hakkına ilişkin olduğu, mahkemenin de takdir hakkını sanığın atılı suçtan yazılı sevk maddeleri gereği cezalandırılmasına dair kullandığı anlaşılmaktadır gerekçesiyle, 2 no’lu bozma görüşüne yönelik olarak, 25.07.2010 tarihinde Resmi

-1-

Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı yasa ile değişik CMK’nin 231/6-c maddesi gereğince “sanığın kabul etmemesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği”….. Sulh Ceza Mahkemesince sanık …’e 02.05.2013 tarihli duruşmada savunmasından sonra atılı suçtan dolayı mahkumiyet hükmü kurulduğu takdirde hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanmasını talep edip etmediği sorulduğunda “hakkımda hükmün açıklanmasının geri bırakılması dahil lehe olan bütün hükümlerin uygulanmasına rıza göstermiyorum” şeklinde son söz sorulduğunda da “beraati, mahkemece aksi kanaate varıldığı takdirde lehe olan hükümlerin uygulanmasını talep ederim” şeklinde beyanda bulunduğu, sanığın savunmasından açıkça hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına muvafakat etmediği anlaşıldığından; kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden, kanun yararına bozma talebinin reddine karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca bu karara karşı; özetle, sanık … ve kardeşi olan… hakkında karşılıklı olarak birbirlerini darp ettiklerinden bahisle kamu davası açıldığı, iddianamenin kabul edilmesiyle duruşma günü olarak 02.05.2013 gününün belirlendiği, müşteki sanıklar…,… ‘ın duruşmaya katıldıkları, müşteki sanık …’ya hakları hatırlatıldığında üzerine atılı suçu anladığını, müdafi istemediğini, savunmasını kendisinin yapacağını söylediği, müşteki sanık … ‘ın ise savunmasını avukatı huzurunda yapacağını belirttiği, sanık … savunmasını yaparken mahkeme başkanı tarafından sanığa hakkında bu suçtan dolayı mahkumiyet hükmü kurulduğu takdirde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını uygulanmasını talep edip etmediğinin sorulduğu, sanık … bu soruya karşılık “hakkımda hükmün açıklanmasının geri bırakılması dahil lehe olan bütün hükümlerin uygulanmasına rıza göstermiyorum” şeklinde cevap verdiği, sanık Erhan ise savunma yaptıktan sonra ise aynı soruya muhatap olduğunda, avukatı huzurunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını talep ettiği, tanık beyanları alındıktan sonra sanık …’nun hükmün açıklanmasının geri bırakılması talebinin olmadığını? belirttiği, son sözünde ise beraatini, aksi halde lehe hükümlerin uygulanmasını istediği, mahkemece aynı celse kurulan hükümde sanık …’nun kasten yaralama suçundan TCK’nin 86/2, 86/3-a. 29/1, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 1500,00 TL adli para cezası ile cezalandırıldığı, sanık …’nun kararı temyiz etmesi üzerine mahkemenin 10.05.2013 tarihli ek kararı ile mahkumiyet kararı kesin olduğundan temyiz isteminin reddine karar verildiği, kararın akabinde sanığın sunduğu itiraz dilekçesinde 04.06.2013 tarihinde duruşma günü tarafına hükmün açıklanmasını isteyip istemediğinin sorulduğunu, fakat bu konuda detaylı bilgi verilmediğini, bir hukukçu olmadığından ve yeterince bilgilendirme yapılmadığından bu durumun ne anlama geldiğini tam olarak anlamadığını, bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini istediğini belirtmiş, hakkında CMK’nin 231. maddesinin

-2-

uygulanmasını istediğine ilişkin bu dilekçe karar verilmek üzere itiraz merciine gönderilmiş, itiraz mercii olan … . Asliye Ceza Mahkemesi 06.06.2013 tarihli 2013/240 sayılı kararıyla itirazı kesin olarak reddetmiştir. Karar kesinleştikten sonra sanık … kendisini temsil etmesi için vekaletnameli müdafi tayin etmiş, tayin edilen Av…. 16.08.2018 tarihli dilekçesiyle müvekkili hakkında CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini, yine koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir talebe bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmak zorundadır. Yerel Mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi değerlendirilirken sanık …’e hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını “talep” edip etmediği değil, kanunda açıkça yazıldığı şekliyle “kabul” edip etmediği sorulmalıdır. Dosya kapsamına göre yurt dışında yaşadığı anlaşılan ve hukuk eğitimi almamış olan sanık …’e hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin sonuçları açıklanmalı, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi halinde bu kabulün, hakkında beraat kararı verilmesine engel teşkil etmeyeceği, mahkumiyete ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği takdirde beş yıl denetim süresine tabi tutulacağı, denetim süresinin sonunda herhangi bir kasıtlı suç işlenmediği veya belirlenmesi halinde yükümlülüğe aykırı davranılmadığı takdirde açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak davanın düşürüleceği, düşme kararının ceza kaydı olarak adli sicile işlenmeyeceği hususları tereddüte yer vermeyecek açıklıkta anlatılmalı, başka bir ifadeyle sanık bu hususta aydınlatılmalıdır. Bilgilendirilme hakkı Anayasanın 36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddeleri ile korunma altına alınmış, adil yargılanma hakkının bir uzantısı olarak kabul edilmelidir. Bu nedenlerle… . Sulh Ceza Mahkemesinin 02.05.2013 tarihli ve 2013/264 Esas, 2013/432 sayılı kararına yönelen kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, 02.05.2013 tarihli duruşmada sanık …’in hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi ile ilgili bilgilendirilmeden ve çelişki içeren beyanlarına itibar edilerek hüküm kurulmasının kanuna aykırı olduğu değerlendirmesiyle CMK’nin 308.maddesi uyarınca dosyanın itirazen incelenmek üzere Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan incelemede;
Gereği görüşülüp düşünüldü:
02.12.2016 gün ve 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 36. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’nin 307. maddesinin üçüncü fıkrasının değişik ikinci cümlesi gereği dosya incelenmek üzere Dairemize gönderilmiş ise de;

-3-

1) 25.07.2010 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı yasa ile değişik CMK’nin 231/6-c maddesi gereğince “sanığın kabul etmemesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği”
…. Sulh Ceza Mahkemesince sanık …’e 02.05.2013 tarihli duruşmada savunmasından sonra atılı suçtan dolayı mahkumiyet hükmü kurulduğu takdirde hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanmasını talep edip etmediği sorulduğunda “hakkımda hükmün açıklanmasının geri bırakılması dahil lehe olan bütün hükümlerin uygulanmasına rıza göstermiyorum” şeklinde son söz sorulduğunda da “beraati, mahkemece aksi kanaate varıldığı takdirde lehe olan hükümlerin uygulanmasını talep ederim” şeklinde beyanda bulunduğu, sanığın savunmasından açıkça hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına muvafakat etmediği anlaşıldığından, açıklanan bu nedenlerle yerel mahkemenin kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, yerinde görülmeyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının REDDİNE,
2) 5271 sayılı CMK’nin 308/2. fıkrası uyarınca Dairemizin 15.11.2018 gün ve 2018/7904 Esas, 2018/17600 Karar sayılı red kararı ile ilgili itirazı incelemek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 28.11.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.

-4-