Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2015/14467 E. 2015/34630 K. 02.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/14467
KARAR NO : 2015/34630
KARAR TARİHİ : 02.12.2015

Tebliğname No : 1 – 2014/161257
MAHKEMESİ : İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 27/02/2014
NUMARASI : 2013/422 (E) ve 2014/58 (K)

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;
Gereği görüşülüp düşünüldü;
1) Sanığın mağduru, bıçakla 27.09.2013 tarihli adli tıp uzmanının düzenlediği rapora göre “sol meme 6 cm. altında 4 cm. derinlikte cilt altı kesi, operasyonda perikardı yaralanması saptandığı, kalp sağ ventikülerde 3 cm. kesini onarıldığı, sol toraks tüpü takıldığı” bildirilmekle kişinin yaşamını tehlikeye sokacak şekilde yaralama eyleminde yaralanmanın niteliği, hedef alınan bölge ve iç organlarda meydana gelen yaralanma gözönüne alındığında sanığın eyleminin, adam öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturacağı gözetilmeden eylemin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre;
2) 5271 sayılı CMK’nin 324/1. maddesinde ödenmesi gereken avukatlık ücretleri yargılama giderlerinden sayılarak cezaya veya güvenlik tedbirine hükmolunması halinde bu giderlerin sanığa yükletilmesi gerektiği bildirilmiş ise de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesindeki bir suç ile isnat edilen herkesin avukat tutmak için gerekli maddi olanaklardan yoksun olması halinde ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde re’sen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabileceği yönündeki düzenleme ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90/5. maddesindeki usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı yönündeki düzenleme karşısında, 5271 sayılı CMK’nin 324. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesi arasında çıkan uyuşmazlıkta milletlerarası andlaşma hükmü olan Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi hükümlerinin esas alınması gerektiği gözetilmeden, sanık için yapılan müdafiilik giderinin 5271 sayılı CMK’nin 150/2. maddesi uyarınca suçun vasfı nedeniyle kendisine zorunlu olarak müdafii tayin edilen sanıktan tahsiline karar verilmesi,
3) Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas – 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi nedeniyle 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinde belirtilen hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. ve 326/son maddesi gereğince kazanılmış hakları saklı kalmak üzere maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 1. bozma sebebi yönünden oy birliğiyle; 2. bozma sebebi yönünden oyçokluğuyla 02.12.2015 gününde karar verildi.
Dairemizdeki çoğunluk görüşünce verilen bozma kararındaki, zorunlu müdafilik ücretinin yargılama giderinden sayılmayacağı görüşüne katılmamaktayız.
1) Avrupa İnsan hakları sözleşmesinin 6/3-c maddesi aynen şöyledir:
Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir.
Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddi olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli gördüğünde resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek hakkına sahip bulunduğu madde içeriğinden anlaşıldığı gibi avukat yardımından ücretsiz yararlanabilmek için bir suç ile itham altında olmak gerekir. Bir suçla itham altında olan bu kişi, yargılama sonunda beraat edebilir. Dolayısıyla maddi olanaksızlıklar yüzünden beraat edecek bu kişiyi avukatın yardımından mahrum etmemek için avukatlık ücretini devlet karşılamaktadır. Devlet de yargılama sonunda bu giderlerini suç ile itham edilen kişiden değil, mahkum durumuna düşen kişiden tahsil etmektedir.
Şüpheli veya sanık olarak yargılanan kişi, müdafi tutacak maddi olanaklardan yoksun ise veya resen müdafi atanması gerektiren bir kişi ise atanan müdafinin yardımından yargılama aşaması boyunca ücretsiz yararlanır. Adaletin gerçekleşmesi ve adil yargılanmanın oluşması için, sanığa bu olanaklar tanınmaktadır. Sanığa bu olanaklar tanınmadığı takdirde silahların eşitliği kuralı gerçekleşmeyeceğinden, sanık yargılama sonunda avukat yardımından yararlanamadığını ileri sürüp savunma hakkının kısıtlandığını iddia edebilir. İlerde ileri sürülebilecek bu iddialara karşı, sanığa bu haklar tanınmıştır.
Devletin sanığa yaptığı bu yardım, maddi olanaklardan yoksun oluşu nedeniyle ücreti ödeme olanağına sahip bulunmaması, sanığın yaşının küçüklüğü veya isnat edilen cezanın ağırlığı gibi nedenler arasında bir ayırım yapılmamıştır. Sanığın savunmasız kalmaması için AİHS’ne uyum sağlamak için yargılamaya gölge düşürmemek için re’sen müdafi tayin edilmesi cihetine gidilmiştir.
Yargılama süresi devam ettiğinden sanık sıfatı bulunduğu müddetçe bu kişiden avukatlık ücreti istenemez. Yargılama sonunda kim mahkum olursa otopsi giderleri gibi yargılama giderleri ile baro tarafından atanan müdafinin ücreti de mahkum olan kişiden tahsil edilmelidir.
2) Baro tarafından ödenen müdafi giderlerinin, yargılama gideri sayılıp sayılmayacağı sorunu:
-5320 sayılı Yasanın 13. maddesi
-5271 sayılı Yasanın 324-325-327. maddeleri
-Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafii ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 5. maddesi ile 8/3. ve 11/7. maddeleri,
Ayrı ayrı incelendiğinde, baro tarafından ödenen bu müdafi ücretinin, yargılama sonucunda yargılama giderleri gibi mahkum olan kişilerden tahsil edilmesi gerekmektedir.
Kanun koyucu yukarıda belirtilen kanun maddelerini yürürlüğe koyarken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uyum sağlamak için bu kanun ve yönetmelikleri yürürlüğe koymuştur. Baro tarafından görevlendirilen müdafiye ödenen ücret de yargılama giderlerindendir. Yargılama sonunda sanık hakkında beraat kararı verildiğinde tüm yargılama giderleri, Devlet Hazinesince üstlenilir. Buna karşılık mahkumiyeti halinde hükmün kesinleşmesi ile bu sefer bütün yargılama giderleri (örneğin otopsi giderleri) gibi resen atanan müdafi ücreti de mahkum olan hükümlüye yüklenir.
Anayasa Mahkemesi; 5320 sayılı Yasanın 13. maddesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olmadığına karar vermiştir. 12.03.2009 tarih 2007-43 Esas, 2009-51 sayılı Kararı aynen şöyledir.
“Ceza Muhakemesi Kanununa göre, yargılama sürecinde hüküm kesinleşinceye kadar şüpheli veya sanıktan müdafi ücreti istenmemektedir. Hüküm kesinleştikten sonra ise yargılama giderleri içerisinde, müdafi ücreti istenen şahıs, şüpheli veya sanık değil artık hükümlü sıfatını taşımaktadır.
Düzenleme ile amaçlanan sanığa adil bir şekilde savunma imkanlarının sağlanmasıdır. Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde bu imkan sağlandıktan sonra, yardım kapsamında ödenen ücretin yargılama gideri olarak hükümlüden tahsilinin öngörülmesinin Anayasanın adil yargılanma hakkına aykırılığından sözedilemez.” şeklindedir.
Tüm bu açıklamalar karşısında bozma kararında belirtilen zorunlu müdafi ücretinin hükümden çıkarılmasına ilişkin çoğunluk görüşüne katılmamaktayız.