YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/24377
KARAR NO : 2013/37583
KARAR TARİHİ : 31.10.2013
Basit yaralama suçundan sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2, 86/3-e, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince iki kez 3.000 Türk Lirası adlî para cezası ile cezalandırılmalarına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanığın 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına dair Gaziosmanpaşa 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 29/03/2013 tarihli ve 2010/2855 esas, 2013/538 sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığı’nın 23.07.2013 tarih ve 2013/11914-47561 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 06.09.2013 tarih ve 2013/257235 sayılı tebliğnamesiyle Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş bulunulması karşısında, kurulan hükmün henüz hukukî bir sonuç doğurmadığı, sanık tarafından denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi hâlinde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/11. maddesi uyarınca mahkemece geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar verileceği ve söz konusu hükmün açıklanmasından sonra kanun yollarına tabî olduğu kabul edilmekte ise de 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun başdenetçi ve denetçilerin niteliklerini düzenleyen 10. maddesinin (f) bendinde ” 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı hapis cezasına ya da affa uğramış olsa veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olsa bile Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının birinci kısmının bir ve ikinci bölümündeki suçlar, Devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları ile yabancı devletlerle olan ilişkilere karşı suçlardan veya zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.” şeklindeki düzenleme ile son zamanlarda yapılan kanun değişiklikleri ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararma hukukî sonuç bağlandığı gibi, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilerek 5 yıl boyunca denetim süresine tabi tutularak özgürlüğünün kısıtlanması, yaptırımlara tabi tutulması da insan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Koruma Sözleşmesi’nin (AIHS) 6. maddesinde adil yargılanma hakkı başlığında düzenlenen “
1- Her şahıs gerek medeni hak ve vecibeleriyle ilgili nizalar gerek cezai sahada kendisine karşı serdedilen bir isnadın esası hakkında karar verecek olan, kanuni, müstakil ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde hakkaniyete uygun ve aline surette dinlenmesini istemek hakkını haizdir.
Hüküm aleni olarak verilir, şu kadar ki demokratik bir toplulukta âmme intizamımı veya millî güvenliğin veya ahlâkın yararına veya küçüğün menfaati veya davaya taraf olanların korunması veya adaletin selametine zarar verebileceği bazı hususi hallerde, mahkemece zaruri görülecek ölçüde, aleniyet davanın devamınca tamamen veya kısmen Basın mensupları ve halk hakkında tahdid edilebilir.
2- Bir suç ile itham edilen her şahıs suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar masum sayılır.
3- Her sanık ezcümle:
a) Şahsına tevcih edilen isnadın mahiyet ve sebebinden en kısa bir zamanda, anladığı bir dille ve etraflı surette haberdar edilmek,
b) Müdafaasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara malik olmak,
c) Kendi kendini müdafaa etmek veya kendi seçeceği bir müdafii veya eğer bir müdafi tâyin için mali imkânlardan mahrum bulunuyor ve adaletin selâmeti gerektiriyorsa, mahkeme tarafından tayin edilecek bir avukatın meccani yardımından istifade etmek,
d) İddia şahitlerini sorguya çekmek, veya çektirmek, müdafaa şahitlerinin de iddia şahitleriyle aynı şartlar altında davet edilmesini ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek,
e) Duruşmada kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından meccanen faydalanmak,” şeklindeki düzenlemeye aykırı olduğu,
Sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraz üzerine merci tarafından 5271 sayılı Kanun’un 231/5-14. fıkralarındaki koşullar kapsamında denetlenerek, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığı, ceza miktarı, daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûmiyet, zararın giderilip giderilmediği, suçun inkılap yasasında belirtilen suçlardan bulunup bulunmadığı ve denetim süresinin doğru tayin edilip edilmediği gibi hususlara ilişkin hukuka aykırılıklar nedeniyle denetim yapılabilmesinin, açıklanması geri bırakılan hükmün içeriğine ilişkin olan hukuka aykırılıkların denetlenememesinin anılan sözleşmeye ek 7 numaralı protokol’ün 2. maddesinde “Cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı” başlığı altında düzenlenen ” Bir mahkeme tarafından cezai bir suçtan mahkum edilen her kişi, mahkumiyet ya da ceza hükmünü daha yüksek bir mahkemeye yeniden inceletme hakkını haiz olacaktır. Bu hakkın kullanılması, kullanılabilme gerekçeleri de dahil olmak üzere, yasayla düzenlenir.” şeklindeki düzenlemeye aykırı olacağı,
Anayasamızın 90. maddesi uyarınca “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalar da kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” düzenlemesi birlikte değerlendirildiğinde AİHS iç hukukumuzun uyulması zorunlu bir parçası olduğu ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kanun yararına bozma konusu olacağı anlaşılmakla, sanık …’ın gerek hazırlık aşamasında gerek ise kovuşturma aşamasındaki bütün savunmalarında müştekiye vurmadığını beyan etmesi ve hakkında beraat kararı verilen dosyanın diğer sanığı …’ın 21/08/2012 tarihinde mahkemesinde yapmış olduğu savunmasında müştekiye küfretmesine dayanamayıp vurduğunu beyan etmesi karşısında, sanık … hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesinde, isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
5271 sayılı CMK’nin 309. maddesinde düzenlenen kanun yararına bozma yasa yolu, temyiz ve istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlere karşı başvurulabilen olağanüstü bir kanun yoludur. Bu açıdan bakıldığında 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, aynı kanunun 231/12.maddesi gereğince itiraz yasa yoluna tabidir. HAGB kararına gerek itiraz edilerek ,gerekse itiraz yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde,kanun yararına bozma konusu yapılabilir.
Olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilmiş,itiraz mercii Gaziosmanpaşa 1. Asliye Mahkemesinin 14.05.2013 tarih ve 2013/126 değişik iş sayılı kararı ile itirazın reddine dair karar verilmiştir.Kanun yararına bozma yoluna getirilen karar bu itiraz üzerine verilen kesin karar olmayıp,bilakis Gaziosmanpaşa 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 29.03.2013 tarih ve 2010/2855 esas, 2013/538 sayılı kararına yöneliktir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının dayanağını oluşturan mahkumiyet hükmü; hükmün açıklanması, düşme kararının verilmesi veya yeni bir mahkumiyet hükmünün tesisinden sonra temyiz incelemesine konu olabilir. Ancak bu aşamadan sonra temyiz yasa yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde, koşulları bulunduğu takdirde kanun yararına bozma yasa yolu ile denetlenebilir.
Sanık açısından hukuki sonuç doğurmayan ve olağan kanun yolu olan itiraz yasa yolu ile incelenmesi mümkün olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, kanun yararına bozma yasa yolu ile incelenmesi; olağan üstü yasa yolu olan kanun yararına bozma yasa yolunun olağan yasa yolu olan itiraz ve temyiz yasa yolu incelemesinin yerine geçmesi sonucunu doğurur.
Ayrıca Ceza Genel Kurulunun 22.01.2013 tarih ve 2012/10-534 esas ve 2013/15 sayılı kararı ile artık itiraz merciine işin esasına girebilme hakkı tanınarak suç vasfına yönelik aleyhe başvuru üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapabilmesi yönünde getirilen yeni düzenleme karşısında; hukukun genel prensiplerinden sayılan çoğun içinde azın da olduğu ilkesi karşısında; sanığın beraatine yönelik itirazının da bu kapsamda itiraz merciin tarafından değerlendirilerek sonuçlandırılabilmesinin yolu açılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görülmeyerek kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.