Yargıtay Kararı 3. Ceza Dairesi 2010/7242 E. 2010/11232 K. 16.06.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2010/7242
KARAR NO : 2010/11232
KARAR TARİHİ : 16.06.2010

Ormandan tarla açmak suretiyle işgal ve faydalanma suçundan sanık …’nun, 6831 sayılı Orman Kanunun 93/2-4, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 59 ve 647 sayılı Cezaların infazı Hakkında Kanunun 4. maddeleri uyarınca 3.600,00 yeni Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Gazipaşa Sulh Ceza Mahkemesinin 15/11/2005 tarihli ve 2005/79-427 sayılı kararının infazı sırasında, 5278 sayılı Kanunla değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik talebin sanığın daha önce kasıtlı suçlardan mahkum olduğu gerekçesiyle reddine ilişkin aynı mahkemenin 25/02/2008 tarihli ve 2008/74 değişik iş sayılı kararma karşı yapılan itirazın reddine dair Gazipaşa Asliye Ceza Mahkemesinin 20/03/2008 tarihli ve 2008/64 sayılı değişik iş kararına karşı Adalet Bakanlığının 18.04.2010 tarih ve 24935 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.05.2010 tarih ve 2010/100740 sayılı tebliğnamesiyle Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
Tüm dosya kapsamına göre, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetinin bulunması gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması yer olmadığına karar verilmiş ise de; sanığın adlî sicil kaydındaki ilâmın adlî sicilden silinme koşullarının oluşması karşısında, 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin uygulanması için gerekli şartların mevcut olduğu gözetilmeden itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü;
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna ilişkin uygulama esasları ve koşullarının belirlendiği Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih, 2008/11-250 Esas, 2009/13 sayılı kararında;
“5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 6. fıkrasının (a) bendinde olumsuz koşul olarak öngörülen daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamaktan anlaşılması gereken husus, mahkûmiyetin kasıtlı bir suçtan doğmasıdır. Anılan bendde hükmolunan ceza yönünden herhangi bir ayrım gözetilmediğinden, hükmolunan cezanın hapis veya adli para cezası olmasının, bu koşul açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
Ancak yasa koyucu, mahkûmiyetle ilgili olarak başkaca bir ölçü getirmediğinden, adli sicilden silinen mahkûmiyetler, ertelenmiş ve vaki olmamış sayılan mahkûmiyetler, üzerinden çok uzun sürelerin geçmesi nedeniyle tekerrüre esas oluşturmayan mahkûmiyetler de hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararına engel oluşturacak mıdır? Bu konularda gerek yasa metninde gerekse gerekçede herhangi bir açıklık bulunmamaktadır.

Yasa koyucu herhangi bir düzenleme getirmediğine göre, bu hükmü mutlak şekilde yorumlamanın, adalet ilkesiyle bağdaşıp bağdaşmayacağı ya da yasa koyucunun gerçek muradının bu olup olmadığı da gözönüne alınmalıdır.
Bu soruna çözüm bulabilmek için yasa koyucunun mahkûmiyetin sonuçlarını bertaraf etmek için öngördüğü diğer kurumların da değerlendirilmesi gerekmektedir.
647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmiş mahkûmiyetlerde, sanığın deneme süresinde kasıtlı bir suç işlememesi halinde önceki mahkûmiyet 765 sayılı TCY’nın 95/2. maddesi uyarınca esasen vaki olmamış sayılacağından, bu nitelikteki bir mahkûmiyetin, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yasal bir engel oluşturabileceğini kabul etmek olası değildir.
Yine aynı şekilde 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 8 ve 5352 sayılı yeni Adli Sicil Yasasının Geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca silinme koşulları oluşan adli sicil kayıtlarının, adli sicilden silinmiş olup olmadığına bakılmaksızın, bu kayıtların da, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yasal bir engel oluşturabileceğini kabul etmek hukuk ilkeleriyle bağdaşmayacaktır.
Buna karşın, 5237 sayılı TCY’nın 51. maddesi uyarınca ertelenmiş mahkûmiyetlerde ceza infaz edilmiş sayılacağından ve 5352 sayılı Adli Sicil Yasasının 9. maddesi uyarınca oluşturulan adli sicil kayıtları ceza veya güvenlik tedbirlerinin infazının tamamlanması ile Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce silinerek bu kayıtlar arşiv kaydına alınacağından, bu tür mahkûmiyetlerin varlığı halinde sanık hiçbir şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasından yararlanamayacak mıdır? Soruları gündeme gelebilecektir.
Hak yoksunluklarını kural olarak 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinde cezanın infazı ile sınırlandıran, doğmuş hak mahrumiyetlerini ortadan kaldırmak için Adli Sicil Yasasına eklediği 13/a maddesi ile yasak hakların geri verilmesi müessesini kabul eden ve 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinde tekerrür hükümlerinin uygulanması açısından infazdan itibaren beş ve üç yıllık süreler öngören yasa koyucunun, bir kez mahkûm olan bir kişinin ömür boyu bu mahkûmiyetinin olumsuz sonuçlarından etkilenmesi gerektiğini kabul ettiği düşünülemez. Bu nedenlerle, yeni yasa dönemindeki mahkûmiyetler açısından da, belirli sürelerin geçmesi ile bu mahkûmiyetlerin 231. maddenin uygulanmasına yasal engel oluşturmayacağını kabulde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahkûm edilen sanıklar yönünden, 5237 sayılı TCY’nın tekerrür hükümlerinin uygulanması için 58. maddesinde öngörülen sürelerin nazara alınması ve bu sürelerin geçmiş olduğu hallerde önceki mahkûmiyetin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşularının değerlendirilmesi yönünden engel oluşturmayacağının kabulü adalet ve hakkaniyete uygun olacaktır.
O halde, 01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden, önceki mahkûmiyetin 765 sayılı TCY’nın 95/2. maddesi uyarınca esasen vaki olmamış sayılacağı haller veya 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 8 ve 5352 sayılı Adli Sicil Yasasının geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca silinme koşulları oluşan önceki

mahkûmiyetler, adli sicilden silinmiş olup olmadığına bakılmaksızın; 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahkûm edilen sanıklar yönünden ise, 5237 sayılı TCY’nda tekerrür hükümlerinin uygulanması için 58. maddesinde öngörülen sürelerin geçmiş olduğu haller, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarının değerlendirilmesinde olumsuz koşul olarak belirtilen engel bir neden olarak kabul edilemeyecektir.
Ancak, yasal engel oluşturmayan bu mahkûmiyetlerin yargılama mercilerince, subjektif koşulun ele alınmasında sanığın suç işleme eğilimi açısından değerlendirmeye esas alınmasına da bir engel bulunmamaktadır.
Özetle; Eski yasa döneminde işlenip, adli sicilden silinme koşulları oluşmuş olan mahkûmiyetler ile ertelenmiş ve vaki olmamış sayılmasına karar verilen mahkûmiyetlerin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yasal engel oluşturmayacağı, yeni dönemde işlenen suçlar açısından ise infazdan sonra 5237 sayılı Yasanın 58. maddesinde belirtilen tekerrür sürelerinin esas alınmasının hakkaniyete uygun bir çözüm olacağı” görüşü benimsenmiştir. Ceza Genel Kurulu kararında yapılan açıklamalardan, sanığın suç işlediği tarihte sabıkalı olup olmadığının araştırılmasının gerektiği anlaşılmaktadır.
Maddi olaya gelince;
Sanık hakkında Gazipaşa Sulh Ceza Mahkemesinin 15/11/2005 tarihli ve 2005/79-427 sayılı kararı ile 6831 sayılı Orman Kanunun 93/2-4, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 59 ve 647 sayılı Cezaların infazı Hakkında Kanunun 4. maddeleri uyarınca 3.600,00 yeni Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, karar Dairemizin 05.11.2007 tarih ve 2006/12964 Esas -2007/7997 Karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir. İlamın infazı sırasında 5728 sayılı kanunla yapılan değişiklik sonrası hükümlü 25.2.2008 tarihinde CMK’nın 231 maddesinin hakkında uygulanmasını talep etmiştir. Mahkemece hükümlünün adli sicil kaydı gerekçe gösterilerek yasal şartlar oluşmadığından bahisle talebin reddine 25.2.2008 tarihinde karar verilmiştir. Hükümlünün anılan karar yönelik itirazı merciince ret edilmiştir.
Hükümlünün adli sicil kaydı incelendiğinde; Gazipaşa Sulh Ceza Mahkemesinin 17.01.2000 tarih ve 99-292 karar sayılı ilamı ile 765 sayılı TCK’nın 191/1 maddesi uyarınca 1.400.000 ağır para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, cezanın 647 sayılı 6. maddesi uyarınca ertelendiği, kararın 31.01.2002 tarihinde kesinleştiği, ilamın silinme şartlarının 17.01.2005 tarihinde gerçekleştiği görülmüştür. Diğer bir ifade ile ikinci suçun işlendiği tarihte sanığın adli sicil kaydı silinebilir niteliktedir.
Mahkeme, hükümlünün talebini değerlendirdiği 25.02.2008 tarihli ek kararında sadece hükümlünün adli sicil belgesinde kastlı bir suçtan mahkum olduğunun anlaşılması nedeniyle talebin reddine karar vermiştir. Esasen adli sicil kaydında yer alan ilamın silinme koşulları oluşması durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması bakımından değerlendirilmesi gereken objektif koşullardan olan kişinin kasıtlı suçtan mahkum olmamış olma şartının sağlandığı kabul edilmelidir. Ancak aynı adli sicil kaydı

yasal engel oluşturmamakla birlikte mahkemece subjektif koşulun ele alınmasında, hükümlünün suça eğilimini değerlendirmede ölçü olarak kullanabilir. Anılan ek kararda mahkeme hükümlü hakkında subjektif bir değerlendirmede bulunmamış adli sicil kaydında yer alan ilam nedeniyle objektif koşulun oluşmadığı gerekçesiyle ret kararı vermiştir. Bu durumda silinme şartları oluşmuş, diğer bir ifade ile yasal olarak engel oluşturmayan bir adli sicil kaydı yasanın düzenleme amacına aykırı şekilde hükümlü için hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında engel olarak kabul edilmesi, yapılan itiraz üzerine Gazipaşa Asliye Ceza Mahkemesinin itirazın kabulü yerine yazılı şekilde karar vermesi doğru görülmemiştir.
Buna göre;
Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden Gazipaşa Asliye Ceza Mahkemesinin 20/03/2008 tarihli ve 2008/64 sayılı değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince kanun yararına BOZULMASINA, müteakip işlemlerin itiraz merciince yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.